Efendim; bu kızcağıza nedense ilk piyasaya çıktığından beri bir türlü ısınamadım. (Ben Greta denince “Greta Garbo” yu hatırlarım o başka!) Duruşunda, yüz ifadesinde, konuşmasında rahatsız edici bir yan vardı. O yaşta bir çocuk için nedense hiç “Sevimli” gelmedi bana. Belirtildiğine göre Greta’nın üç hastalığı varmış. Bunlar Anoreksiya, Asperger sendromu ve depresyon imiş. Ne diyeyim? Allah sağlık, afiyet versin!..
Dolayısıyla itici halinin bunlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığından emin olamadım. Emin olabildiğim tek şey Greta’nın 15 yaşında ilk medyatik olduğu andan beri birilerinin ilgi alanına girdiği (“Yetiştirildiği” de diyebilirim ama hadi demeyim bari!) ve o günden beri bilinçli ve planlı olarak küresel düzeyde ön plana çıkartıldığıdır. (George Soros’un fonlamalarıyla) Demek ki böyle bir “Figür” gerekiyordu!..
Sen Ne Ayaksın Kızım?..
“İklim aktivisti” titri aldıktan sonra Greta’nın popülaritesi hızla arttı. (Şu aktivist tanımında tuzak bir yan var sanırım. “Aktivist” denince akan sular duruyor sanki. Adeta “İlahi misyon” yükleniyor. Ne sihirli kelimeymiş bu!) Önce Birleşmiş Milletler (BM)’de konuşturuldu, ardından TİME Dergisi onu “Yılın etkili genci” seçti. Ancak anlaşılan o ki şimdilerde Greta’ya yeni misyonlar biçilmiş görünüyor. Giderek her şeye burnunu sokmaya başladı. Ve nedense de bizim bölgemize özel bir önem göstermeye başladı!..
Kendisinin kurduğu “Fridays For Future” veya “İklim için Gençlik Grubu” nun Atatürk’ü 10 Kasım vesilesiyle Hitler’e benzetip, “Soykırımcı” ilan etmelerine, Filistin meselesine, Diyarbakır Belediyesini sözüm ona iklim amaçlı ziyaretine, Açık Radyo görüşmesine, en son Van’daki resmi ile “Kürdistan” mesajı, vb verişine kadar bir dizi harekette bulunmuş. Aferin, sıkı çalışıyor doğrusu!..
Anlaşılan iklim konusu eski popülaritesini bir miktar kaybedince kendisine yeni misyon ve imajlar çizilmiş. Amacını “Dünya meseleleri hakkında farkındalık yaratmak” olarak tanımlamaktaymış. Ne diyeyim? Sen hiç merak etme kızım, biz zaten her şeyin farkındayız!..
“Elçi” misin Nesin?..
Nitekim geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye gelen Thunberg en son olarak bir “Skandal paylaşım” a yol açtı. Van’dan bir kareyi “Kürdistan” olarak etiketleyerek özerklik çağrısında bulundu. Sormak lazım bu kızımıza. Sen “Elçi” misin nesin? Türkiye’ye “nota” mı veriyorsun? Elçi olsan kaç yazar? Bu ne hadsizlik böyle?..
Bölge ve Kürt tarihine dair bir dizi iddiada da bulunan Thunberg Türkiye’ye adeta “Ültimatom” vermiş üstelik. Söylediklerine ve söyleyiş biçimine bakarsak bu konuda epeyce küstahlaşmıştı: “Türkiye'de gerçek dayanışma köprüleri kurmak için Kürt bölgeleri için özerklik ve özyönetim esastır. Kürt halkı kendi hayatlarını, kültürlerini ve topluluklarını şekillendirme hakkını hak ediyor. Türkiye, Kürtler ve diğer azınlık gruplarına yönelik tutumunu, haklarını anayasaya koyarak netleştirmelidir… Sürdürülebilir bir barış ve adil bir gelecek için Kürtlerin özgürlük ve özerklik haklarına saygı gösterilmeli, Kürdistan'a yönelik vahşi saldırılar sona erdirilmelidir. Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir. Bijî Kürdistan"
Zamanlama Manidar!..
Tabii burada dikkat çeken ziyaretin ve bu tarz bir mesajın zamanlamasıydı. Ne enteresan ki “Kürt meselesi”nin tamda Bahçeli’nin Öcalan girişimiyle yeni bir gündem olarak konuşulduğu bir zamana denk geliyordu. İlaveten anayasa, özerklik, af, vb gibi konularda tartışılıyordu. Ne garip ki birdenbire Diyarbakır Belediyesi ziyareti gündeme geliyordu. İklim konusunu ele alacağı başka zaman ve belediye mi bulamamış?
Böylelikle Thunberg sayesinde uluslararası kamuoyuna belli mesajlar iletilmiş oluyordu. Anlaşılan bu kızın şu anki misyonu buydu. Bu sayede Türkiye sıkıştırılmak isteniyordu besbelli. Şu “Bacaksız” ın yaptığına bak sen. Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın!
Bir Yeni Yetmenin Şımarık Hezeyanları mı?..
Ne diyeyim onu buralara yollayanlara şunu söylemek lâzım herhalde: “Merak etmeyin biz kendi kendimize varsa bir sorunumuz çözeriz. Çoluk çocuğu peşimize takmayın.”
Bilemiyorum, bu yeni yetme, ergene ne demeli? “Samimi inanış” kılıfında dolduruşa gelmiş “Cahillik” mi? Kendini bir şey zannetmenin şımarıklığı mı? Yahut birileri için “kullanışlı aptallık” ya da bizzat “Ajanlık” mı? Ben kesin bir karara varamadım. Siz ne dersiniz?..
28. 11. 2024