Efendim; Bugün güncel siyaseten uzaklaşıp biraz tarih çalışalım. Ancak bu güncel gelişmelerden bağımsız olmayacak elbette. Malum, son günlerde MOSSAD tarafından gerçekleştirildiği belirtilen “Siber saldırılar” olayı dünya gündeminde öne çıktı. Herkes bunu tartışıyor.
Bu konuda muhtelif teoriler ve iddialar var. Bu iddialardan öne çıkanı çağrı cihazlarına patlayıcı maddelerin önceden yüklendiği yönünde. Ayrıca aynı şekilde telsizlere de yüklendiği ve uzaktan patlatıldığı söyleniyor. Çok Sayıda HAMAS üyesi seri şekilde ölmüş ya da yaralanmış bulunuyor. İnsanları cep telefonlarından bile ürker hale getiren saldırılar dünyayı paniğe sevk etmiş bulunuyor.
MOSSAD – FKÖ Savaşının Kızıştığı Yıllar!..
Henüz daha HAMAS’ın ortada olmadığı bir zaman dilimindeyiz. Onun yerine Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) adından söz ettiriyor. Yaser Arafat’ın, uçak kaçıran kadın militan Leyla Halid’in isimleri daha çok zikrediliyor. 1972 Münih Olimpiyat Oyunları esnasında “Kara Eylül” grubunun İsrailli sporcuları rehin aldığı eylem hafızalara kazınıyor. 11’i İsrailli sporcu ve antrenör, 5’i Filistinli militan 1’i de polis olmak üzere toplam 17 kişi ölüyor.
6 Gün savaşlarının tartışıldığı, Golda Meir, Moşe Dayan isimlerinin daha çok geçtiği yıllar. FKÖ-MOSSAD çatışmasının kızıştığı zamanlar. Dünya o esnalar neredeyse İsrail – Filistin meselesine kilitlenmiş, karşılıklı şiddetin zirve yaptığı bir dönem.
Bir Telefonla Uzaktan Kumandalı Suikast Öyküsü!..
O yıllarda teknoloji de bugünkü kadar gelişkin değil. Cep telefonu, çağrı cihazı, vb türü elektronik aygıtların adı bile henüz yok. Ancak bugünkü siber saldırıları çağrıştıran bir olay o esnada gerçekleşiyor. Bu olay MOSSAD’ın belki de ilk telefon patlatması oluyor. Zaten bizim aklımıza gelmeyen şeyler istihbarat servislerinin sıradan işleri arasında sayılabilir. Lakin bu kez bomba yerleştirilen telefon normal, hatlı bir ev telefonu oluyor. Şimdi onun öyküsüne bakalım…
Dönemin İsrail yönetiminin ileri gelenleri Başbakan Golda Meir, General Moşe Dayan, General Zwi Zamir ve Mossad Başkanı General Aharon Yariv’in çizdiği bu stratejiye göre İsrail, Avrupa’daki “teröristleri” yakalamak ve cezalandırmak için her şeyi yapmaya kararlıdır. O kadar ki sırf bu suikastları gerçekleştirmek amacıyla 15 kişilik özel bir ekip kurulduğu bile iddia edilmiştir. İsrail’in “Ölüm timleri” artık Avrupa’da Filistinli avındadır. İsrail’e göre “Göze göz dişe diş” kanunu uygulanmalı ve “Hedeftekiler” nerede bulunurlarsa bulunsunlar tespit edilip öldürülmeliydiler. Bu kararı almalarında 4-5 Eylül 1972’de gerçekleşen Münih Olimpiyat Baskını da etkilidir. Muhakkak bir “Misilleme” yapılmalıdır!..
Önce 5 Ekim 1972’de Paris’teki Reunion Sokağı 24 numaradaki Filistin Yayınevi’nde bir bomba patlayacak onu 16 Ekim 1972’de Roma’daki FKÖ temsilcisi Vail Abdül Züvayter’in apartmanının kapısından girerken öldürülmesi izleyecekti. Onu Filistinlilere ve destekçilerine yollanan tuzak mektuplar ve bombalı paketler takip edecekti. Ardından FKÖ önderlerinden Faruk Kaddumi’ye kitap içinde bir bomba yollanır. Batı Almanya’da Adnan Hammad isimli Filistinli bir öğrencinin elleri bombalı mektuplarla parçalanacaktır. Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde bombalar patlamaktadır. Liste uzar gider.
Mahmut El Hemşehri’nin Öldürülmesi!..
Ancak bu cinayetlerden bir tanesi vardır ki hem hedefi hem de yapılışı itibariyle oldukça dikkat cekicidir. FKÖ Paris Temsilcisi Mahmut El Hemşehri 8 Aralık 1972 sabahı evinde patlayan bir bomba sonucu ağır yaralandı ve 9 Ocak 1973 günü de aldığı yaralar neticesinde kaldığı hastanede hayatını kaybedecekti. Peki bu olayı ilginç kılan neydi? Olayı ilginç kılan, Hemşehri’nin öldürülme tekniğiydi. Çünkü Hemşehri ne bir tabanca, ne bir tüfek ne de başka bir silahla öldürülmüştü. Hemşehri, kendi evinde telefon ahizesinin altına yerleştirilen uzaktan kumandalı bir bomba ile öldürülmüştü.
Buna rağmen yönlendirilmiş basınının bir bölümü inatla “Hemşehri, evinde patlayıcı madde ile oynarken bombanın elinde patladığını” yazmaktaydı. Daha da ilginci, 5 Aralık’ta polis Hemşehri’nin evinin önünde silahlı iki İsrailli’yi tutuklamıştı. Ancak polise göre bu kişilerin olayla bir ilgileri yoktu. Tesadüfen oradaydılar. Onlar “İsrail’den kaçmış iki kopuktu ve araba çalmaktan tutuklanmış” lardı. Üstelik Fransız polisi bu açık riske karşılık Hemşehri’yi korumak için hiçbir önlem almamıştı.
Telefonda Patlayıcı Tuzağı Nasıl Kurulmuştu?..
Peki Hemşehri’ye nasıl tuzak kurulmuştu? Olaydan bir gün önce, yani 7 Aralık 1972’de, tanımadığı bir İtalyan gazeteci ile telefonla randevulaşmıştı. Ancak randevu yerinde boşuna beklemişti. Hemşehri evinden uzaklaşıp, sahte bir randevuda olmayan bir gazeteciyi beklerken MOSSAD’ın kilit açma uzmanları apartman dairesine girmiş ve telefonun olduğu masanın altına uzaktan kumandalı bir bomba yerleştirmişti.
Ertesi gün yani 8 Aralık 1972’de sabah 8 civarında telefon çalmış, Hemşehri telefonu açmış ve karşıdaki kişi “Ben İtalyan gazeteci, siz Mahmud Hemşehri’misiniz?” diye sormuştu. “Evet” yanıtı alınınca yakınlarda bir yerde park edilmiş bir otomobilden uzaktan kumanda düğmesine basılmış ve Hemşehri bir patlamaya maruz kalmıştı. Olay, kısaca böyle cereyan etmişti. Bu olayda bomba düzeneğine ayarlanmış telefon, bir suikast aracı olarak kullanılmıştı. Bu olayın planlayıcısı olarak MOSSAD’ın infaz timi komutanı Albay Albert Liberman (Mike) isimli biri gösterildi. Ve Albayın olay günü Paris’te olduğu öne sürüldü. Sırf bu olay bile bir istihbarat servisinin ve onların ajanlarının kafalarına koydukları zaman neler yapabileceklerinin bir göstergesiydi.
Kısaca o günden bugüne zaten süren “Derin savaş” daha da acımasız ve enteresan biçimler almış ve bugünkü aşamasına gelmiştir. Bakalım yarın öbür gün bu konuda daha ne ilginç, acımasız ve şaşırtıcı yöntemlere şahit olacağız?..
19. 09. 2024.
NOT 1: Bu yazı Atilla Akar’ın “Casuslar / Derin Savaşın Sıradışı Neferleri” ( Profil Kitap. 2024.) kitabının ilgili bölümünden özetlenerek yazılmıştır.
NOT 2: Hemşehri, Steven Spielberg'ün 2005 yapımı Münih filmindeki karakterlerden biridir. Filmde Yıgal Naor tarafından canlandırılmıştır.