''BİR GENEL YAYIN YÖNETMENİNİN EL PENÇE HALİNİ GÖRÜNCE İÇİM ACIDI''
Taraf yazarı Tuncer Köseoğlu, isim vermeden Sabah'ın tepe ismi Erdal Şafak'ı yerden yere vurdu!
Ayıplı mal
Başbakan, önemli gazetelerin kendilerinden de önemli genel yayın yönetmelerini uçağının terkisine atıp, okyanus ötesine giderken Urfa Cezaevi’nde 13 mahkûmun yanan bedenlerinin kokusu gökyüzü semalarından henüz gitmemişti.
Yanan bedenlerin yakınlarının ağıtları ve öfkesi cezaevinin önünden sürerken Başbakan’ın uçağı zorlu bir yolculuktan sonra okyanusu aşmış, Chicago’ya varmıştı. İşte bu yorucu yolculukta uzun süre sigara içemeyen bir gazetenin yayın yönetmeninin ilk işi sigara içmek için bir yer aramak olmuştu. Yer ararken aşağılandığını hisseden bu zat ı muhterem bir anda kafasında oluşan dâhiyane fikirle Başbakan’ın yanına geldi. Daha sonrasını kendisine ait satırlardan okuyalım:
"Sayın Başbakanım, sigarayla mücadelede Dünya Sağlık Örgütü’nce bir numaralı model ülke ilan edilebilmemiz için atılması gereken birkaç adım daha var’ dedim. Başbakan ‘nedir’ diye sordu. Ben de ‘önce sigara paketlerinin üstündeki marka ismini kaldırın. İkincisi sigara tiryakisini yasak bir ürün istiyormuş duygusu altında ezmek için paketlerin üzerine Ayıplı mal yazdırın’.”
Bu dâhi yayın yönetmeninden böyle pas alan sigara karşıtı Başbakan durur mu? Hemen istemiş gazetecinin paketini ve yazmış üzerine “Ayıplı mal” diye. Böyle bir önerinin ne ticari ne de teknik olarak bir karşılığı olacağını bir tarafa bırakırsak, beni asıl rahatsız eden “o ânın” fotoğrafı oldu.
Ajansa düşen fotoğrafta Başbakan sigara paketini yazarken bu dâhi yayın yönetmeni el pençe dîvan durur bir hâlde tebessüm etmekle meşguldü. Bu fotoğrafı gören o yayın yönetmeninin başında bulunduğu gazetenin çalışanları ne düşünür, kafasında peşinen nasıl sansür oluşur bilemem. Bildiğim bir gazeteciyi o hâlde görmekten içimin acıdığı... Chicago Havaalanı’nda bunlar yaşanırken, Urfa Cezaevi’nde kömüre dönmüş tutukluların bedenlerini teşhis için aileler, Adli Tıp Morgu’nun önünde bekliyordu.
Mayıs ayında Silivri Cezaevi’ni ve koşullarını görmek için Adalet Bakanlı’ğının düzenlediği geziye katılan 11 gazeteci arasında ben de vardım. Mahkûmların görünmediği geziyle ilgili yazımı ertesi gün yazdığım için detaya girmeyeceğim. Cezaevini gezerken aklıma yaşanmış eski bir olay geldi. Sıcak bir temmuz sabahı daha ezan okunmadan sokakta ağzında bir kolla dolaşan köpek görülmeseydi eğer, hiç kimse bilmeyecekti mahkûm Veli’nin akıbetini. Sokakta başıboş ve ağzında bir kol bulunan köpeği gören Ispartalıların polise haber vermesinden sonra korkunç gerçek ortaya çıkar. Bir arazide sıkıştırılan köpeğin ağzından çıkan kolun peşine düşen cinayet masası dedektifleri, cinayete kurban giden kişinin kimliğinin peşine düşünce ilginç bir sonuca ulaşır. Kol, Burdur Cezaevi’nde yatan tutuklu Veli Saçılık’a aittir. İş makinelere tarafından kopartılan kol dikilmek üzere Isparta Devlet Hastanesi’ne getirilir. Ama kol, yerine dikilmez. Bunun yerine çöplüğe atılır Veli’nin kolu... Silivri Cezaevi’nde gezi sırasında bizleri Mustafa Balbay’ın kaldığı koğuşun benzeri boş bir koğuşa götürdüler. Birkaç dakika kalıp koğuştan dışarı çıkmıştım. Bu, Adalet Bakanlığı’nda görevli üst düzey bir yöneticinin dikkatini çekti. “Pek ilginizi çekmedi sanırım Balbay’ın koğuşu” dedi bana. Şaşırmıştım. Yüzüne bakıp, sanki Gauguin’in bir tablosu önüne gelip birkaç saniye durduktan sonra gitmiş gibi hissetmesem de, “Koğuş işte. Nesi ilgimi çekecek” diye kısa bir cevap vermiştim.
Her ne kadar çocukken birörnek giydirilecek bir kardeşim olmasa da eşitliğe inanırım ben. Eşitsizliğin yarattığı adalet duygusunun olmayışı yaralar en çok. Hayatın her alanında yer alan eşitsizlik cezaevlerinde de fazlasıyla var. Pek bir VIP tutuklular olmasaydı, bu var olan cezaevleri de gündeme gelmeyecekti. Medyamızın büyük bir kısmı bu ülkede cezaevlerinin ve orada yatan insanların olduğunu Silivri ve Hasdal Cezaevleri sayesinde öğrendi. Oysa, onlar da, sorunları da hep vardı. Çığlıkları bizlere yetişmiyordu sadece. Cezaevlerinde doluluk oranı yüzde yüz civarında dersek yanıltır bizi bu genel rakam. Batıda bu oran düşse de doğuda iki katına, üç katına çıkıyor. Bu durum doğudaki insanların suçlu olmasından kaynaklanmıyor. Olağan şüpheli olmasından kaynaklanıyor daha çok. Cezaevlerindeki tutuklu sayısını azaltmak istiyorsak öncelikle algıdan başlamalıyız. Batıda birçok olayda hâkimler tutuksuz yargılanma kararı verirken, doğuda aynı TCK’yı uygulayan hâkimler “Atalım içeri, suçsuzsa kendi ispatlasın” mantığını çok daha vahşice uyguluyor. Bu algı nedeniyle bir koğuşta nöbetleşe yatmak zorunda kalıyor tutuklular. Bu algı değişmedikçe her ilçeye cezaevi yapsan da koşullar değişmez. Daha çok cezaevi daha çok tutuklu olur sadece.
Derken geldik yazının sonuna. Bir sigara yaktım ve derin bir nefes çektim. Sağlığıma çok zararı olduğunu bildiğim hâlde. Yine de şu bilinmeli, bu gök kubbe altında işlediğim hiçbir günah ve ayıp, beni cezaevlerinde insanların yanarak öldüğü bir ülkenin vatandaşı olmak kadar utandıramaz. Utandırmadı da...
Tuncer KÖSEOĞLU / TARAF
Yatırım Değeri 61 Milyon Tl! Referans Bakırköy’de Metrekaresi5 Bin Tl!
Bu KanunTaşları Yerinden Oynatacak!
Bu Proje YüzdeYüz Kazandırıyor!
TokiSulukule Konutları Danıştayda!
Gyoder Kentsel Dönüşümün Rant Olarak Görülmemesini Düşünüyor!
TokiTurkuaz Polsan’da 650 Tl Taksitle!
Toki’den 20 BinLiraya DükkanYabancılar Mülk Alırken Turizm Bölgelerine İlgi Gösterdi!
‘Tırtıl’ Türkiye’de Milyar Dolarlık Yatırım PeşindeElde Avuçta NeVarsa Sa-Tı-Yor!
AkbankKonut Kredisi 1491 Tl Taksitle!
Sulukule’den Sonra Fener-Balat-Ayvansaray Projesi İptalEdildi!
Cellini Dream Wave Yuvarlak Yatakla Uykunun Tadına Varın!
Osram Led Işık Koçtaş Mağazaları’nda Alıcıların BeğenisineSunuluyor!
Mamak’a 5400 Konut Yapılacak! Ahmet Haluk Karabel KentselDönüşümü Başlattı!
Emlaktasondakika.Com Sektörün Kurumsal İletişimKoordinatörlerini Bir Araya Getirdi
Başbakan, önemli gazetelerin kendilerinden de önemli genel yayın yönetmelerini uçağının terkisine atıp, okyanus ötesine giderken Urfa Cezaevi’nde 13 mahkûmun yanan bedenlerinin kokusu gökyüzü semalarından henüz gitmemişti.
Yanan bedenlerin yakınlarının ağıtları ve öfkesi cezaevinin önünden sürerken Başbakan’ın uçağı zorlu bir yolculuktan sonra okyanusu aşmış, Chicago’ya varmıştı. İşte bu yorucu yolculukta uzun süre sigara içemeyen bir gazetenin yayın yönetmeninin ilk işi sigara içmek için bir yer aramak olmuştu. Yer ararken aşağılandığını hisseden bu zat ı muhterem bir anda kafasında oluşan dâhiyane fikirle Başbakan’ın yanına geldi. Daha sonrasını kendisine ait satırlardan okuyalım:
"Sayın Başbakanım, sigarayla mücadelede Dünya Sağlık Örgütü’nce bir numaralı model ülke ilan edilebilmemiz için atılması gereken birkaç adım daha var’ dedim. Başbakan ‘nedir’ diye sordu. Ben de ‘önce sigara paketlerinin üstündeki marka ismini kaldırın. İkincisi sigara tiryakisini yasak bir ürün istiyormuş duygusu altında ezmek için paketlerin üzerine Ayıplı mal yazdırın’.”
Bu dâhi yayın yönetmeninden böyle pas alan sigara karşıtı Başbakan durur mu? Hemen istemiş gazetecinin paketini ve yazmış üzerine “Ayıplı mal” diye. Böyle bir önerinin ne ticari ne de teknik olarak bir karşılığı olacağını bir tarafa bırakırsak, beni asıl rahatsız eden “o ânın” fotoğrafı oldu.
Ajansa düşen fotoğrafta Başbakan sigara paketini yazarken bu dâhi yayın yönetmeni el pençe dîvan durur bir hâlde tebessüm etmekle meşguldü. Bu fotoğrafı gören o yayın yönetmeninin başında bulunduğu gazetenin çalışanları ne düşünür, kafasında peşinen nasıl sansür oluşur bilemem. Bildiğim bir gazeteciyi o hâlde görmekten içimin acıdığı... Chicago Havaalanı’nda bunlar yaşanırken, Urfa Cezaevi’nde kömüre dönmüş tutukluların bedenlerini teşhis için aileler, Adli Tıp Morgu’nun önünde bekliyordu.
Mayıs ayında Silivri Cezaevi’ni ve koşullarını görmek için Adalet Bakanlı’ğının düzenlediği geziye katılan 11 gazeteci arasında ben de vardım. Mahkûmların görünmediği geziyle ilgili yazımı ertesi gün yazdığım için detaya girmeyeceğim. Cezaevini gezerken aklıma yaşanmış eski bir olay geldi. Sıcak bir temmuz sabahı daha ezan okunmadan sokakta ağzında bir kolla dolaşan köpek görülmeseydi eğer, hiç kimse bilmeyecekti mahkûm Veli’nin akıbetini. Sokakta başıboş ve ağzında bir kol bulunan köpeği gören Ispartalıların polise haber vermesinden sonra korkunç gerçek ortaya çıkar. Bir arazide sıkıştırılan köpeğin ağzından çıkan kolun peşine düşen cinayet masası dedektifleri, cinayete kurban giden kişinin kimliğinin peşine düşünce ilginç bir sonuca ulaşır. Kol, Burdur Cezaevi’nde yatan tutuklu Veli Saçılık’a aittir. İş makinelere tarafından kopartılan kol dikilmek üzere Isparta Devlet Hastanesi’ne getirilir. Ama kol, yerine dikilmez. Bunun yerine çöplüğe atılır Veli’nin kolu... Silivri Cezaevi’nde gezi sırasında bizleri Mustafa Balbay’ın kaldığı koğuşun benzeri boş bir koğuşa götürdüler. Birkaç dakika kalıp koğuştan dışarı çıkmıştım. Bu, Adalet Bakanlığı’nda görevli üst düzey bir yöneticinin dikkatini çekti. “Pek ilginizi çekmedi sanırım Balbay’ın koğuşu” dedi bana. Şaşırmıştım. Yüzüne bakıp, sanki Gauguin’in bir tablosu önüne gelip birkaç saniye durduktan sonra gitmiş gibi hissetmesem de, “Koğuş işte. Nesi ilgimi çekecek” diye kısa bir cevap vermiştim.
Her ne kadar çocukken birörnek giydirilecek bir kardeşim olmasa da eşitliğe inanırım ben. Eşitsizliğin yarattığı adalet duygusunun olmayışı yaralar en çok. Hayatın her alanında yer alan eşitsizlik cezaevlerinde de fazlasıyla var. Pek bir VIP tutuklular olmasaydı, bu var olan cezaevleri de gündeme gelmeyecekti. Medyamızın büyük bir kısmı bu ülkede cezaevlerinin ve orada yatan insanların olduğunu Silivri ve Hasdal Cezaevleri sayesinde öğrendi. Oysa, onlar da, sorunları da hep vardı. Çığlıkları bizlere yetişmiyordu sadece. Cezaevlerinde doluluk oranı yüzde yüz civarında dersek yanıltır bizi bu genel rakam. Batıda bu oran düşse de doğuda iki katına, üç katına çıkıyor. Bu durum doğudaki insanların suçlu olmasından kaynaklanmıyor. Olağan şüpheli olmasından kaynaklanıyor daha çok. Cezaevlerindeki tutuklu sayısını azaltmak istiyorsak öncelikle algıdan başlamalıyız. Batıda birçok olayda hâkimler tutuksuz yargılanma kararı verirken, doğuda aynı TCK’yı uygulayan hâkimler “Atalım içeri, suçsuzsa kendi ispatlasın” mantığını çok daha vahşice uyguluyor. Bu algı nedeniyle bir koğuşta nöbetleşe yatmak zorunda kalıyor tutuklular. Bu algı değişmedikçe her ilçeye cezaevi yapsan da koşullar değişmez. Daha çok cezaevi daha çok tutuklu olur sadece.
Derken geldik yazının sonuna. Bir sigara yaktım ve derin bir nefes çektim. Sağlığıma çok zararı olduğunu bildiğim hâlde. Yine de şu bilinmeli, bu gök kubbe altında işlediğim hiçbir günah ve ayıp, beni cezaevlerinde insanların yanarak öldüğü bir ülkenin vatandaşı olmak kadar utandıramaz. Utandırmadı da...
Tuncer KÖSEOĞLU / TARAF
Yatırım Değeri 61 Milyon Tl! Referans Bakırköy’de Metrekaresi5 Bin Tl!
Bu KanunTaşları Yerinden Oynatacak!
Bu Proje YüzdeYüz Kazandırıyor!
TokiSulukule Konutları Danıştayda!
Gyoder Kentsel Dönüşümün Rant Olarak Görülmemesini Düşünüyor!
TokiTurkuaz Polsan’da 650 Tl Taksitle!
Toki’den 20 BinLiraya DükkanYabancılar Mülk Alırken Turizm Bölgelerine İlgi Gösterdi!
‘Tırtıl’ Türkiye’de Milyar Dolarlık Yatırım PeşindeElde Avuçta NeVarsa Sa-Tı-Yor!
AkbankKonut Kredisi 1491 Tl Taksitle!
Sulukule’den Sonra Fener-Balat-Ayvansaray Projesi İptalEdildi!
Cellini Dream Wave Yuvarlak Yatakla Uykunun Tadına Varın!
Osram Led Işık Koçtaş Mağazaları’nda Alıcıların BeğenisineSunuluyor!
Mamak’a 5400 Konut Yapılacak! Ahmet Haluk Karabel KentselDönüşümü Başlattı!
Emlaktasondakika.Com Sektörün Kurumsal İletişimKoordinatörlerini Bir Araya Getirdi