BİR DAVETİYENİN ANLAMI! ORAY EĞİN'E CEMAAT EL Mİ UZATTI!
Akşam yazarı Oray Eğin bugünkü köşe yazısında kendisine uzatılan eli yazdı. Peki Eğin'e giden davetiye kim tarafından gönderildi?
İşte Akşam yazarı Oray Eğin’in bugünkü köşesinden bazı alıntılar...
Bir davetiyenin anlamı
Seçimden önce hiç beklemediğim bir telefon aldım. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan arayıp bu seneki ’Türkçe Olimpiyatları’na davet ediyorlardı. En son altı-yedi sene önce böyle bir davet gelmişti, sonra da bir daha ne arayan oldu ne soran.
Normalde sosyalleşen biri değilim. İlk davet geldiğinde bu yüzden gitmemiştim.
Ama bu sene özellikle katılmak istedim. Ne yazık ki şimdi de Berlin’deyim.
Benim için bu davetiyenin simgesel bir önemi var ama. Üstelik daha Başbakan balkondan ’helalleşme’ çağrısı bile yapmadan göndermişler, ben bunu bana uzatılan bir el olarak yorumlarım.
Sonuçta onlar da beni tanıyor, ben de onları... Bu saatten sonra iki tarafın da birbirinden çıkarı yok.
Peki bu davetiyeye neden anlam yüklüyorum?
Bakın, son beş-altı yılda Türkiye her alanda çok gerildi, her türlü diyalog karşılıklı koptu. Cemaat de bundan nasibini aldı kuşkusuz. Onlar bizi, biz onları ötekileştirdik, bir aşamada da iş tartışmadan çıkıp saf tutmaya kadar vardı.
Bu kutuplaşma giderek karşılıklı düşmanlığa kadar vardı, tehlikeli bir noktaya gelmeye başladı. Ve bu süreç kimse için iyi olmadı.
Ben bana uzatılan elin kıymetini biliyorum. Bunu kopan diyaloğun yeniden inşası için temiz bir sayfa olarak yorumluyorum. Bu diyalog çabasının benimle sınırlı kalmayacağını da ümit ediyorum. Aynı elin her kesime uzanmasını diliyorum.
Tam da bu yüzden, o uzatılan ele karşılık vermek için gitmek isterdim Türkçe Olimpiyatları’na.
Bir davetiyenin anlamı
Seçimden önce hiç beklemediğim bir telefon aldım. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan arayıp bu seneki ’Türkçe Olimpiyatları’na davet ediyorlardı. En son altı-yedi sene önce böyle bir davet gelmişti, sonra da bir daha ne arayan oldu ne soran.
Normalde sosyalleşen biri değilim. İlk davet geldiğinde bu yüzden gitmemiştim.
Ama bu sene özellikle katılmak istedim. Ne yazık ki şimdi de Berlin’deyim.
Benim için bu davetiyenin simgesel bir önemi var ama. Üstelik daha Başbakan balkondan ’helalleşme’ çağrısı bile yapmadan göndermişler, ben bunu bana uzatılan bir el olarak yorumlarım.
Sonuçta onlar da beni tanıyor, ben de onları... Bu saatten sonra iki tarafın da birbirinden çıkarı yok.
Peki bu davetiyeye neden anlam yüklüyorum?
Bakın, son beş-altı yılda Türkiye her alanda çok gerildi, her türlü diyalog karşılıklı koptu. Cemaat de bundan nasibini aldı kuşkusuz. Onlar bizi, biz onları ötekileştirdik, bir aşamada da iş tartışmadan çıkıp saf tutmaya kadar vardı.
Bu kutuplaşma giderek karşılıklı düşmanlığa kadar vardı, tehlikeli bir noktaya gelmeye başladı. Ve bu süreç kimse için iyi olmadı.
Ben bana uzatılan elin kıymetini biliyorum. Bunu kopan diyaloğun yeniden inşası için temiz bir sayfa olarak yorumluyorum. Bu diyalog çabasının benimle sınırlı kalmayacağını da ümit ediyorum. Aynı elin her kesime uzanmasını diliyorum.
Tam da bu yüzden, o uzatılan ele karşılık vermek için gitmek isterdim Türkçe Olimpiyatları’na.