BİR BÜYÜK GAZETE KAPANIYOR!.... HANGİ GAZETE TAMAMEN KAPANMA KARARI ALDI?... PEKİ AMA NEDEN?....
Gazeteciliğin çok pahalı olması, kalabalık bir kadroya ihtiyaç duyulması, üretimin masraflı olması, reklam piyasasında internetin aldığı payın gittikçe artması, masrafları artan gazetelerin kazançlarının da azalmaya başlaması, sonu yaklaştırıyor
Gazetelerin sonu
Uzunca bir süredir internetin de etkisiyle gazetelerin sonunun yaklaşmakta olduğu sıkça söylenir oldu. Hatta New York Times gibi bir gazete tamamen kapanıp, tamamen online gazete olmayı bile düşünmeye başladı.
New Yorker dergisinin son gördüğüm sayılarından bir tanesinde Eric Alterman imzalı `Out of print´ başlıklı çok derin bir inceleme vesilesiyle bu konuyu tekrardan düşünmeye başladım.
Doğrusunu isterseniz ben gazeteyi kağıt olarak elimde hissetmeye bayılırım. Gazeteyi elime almak bile bana ayrı mutluluk verir. Bu yüzden de gazetenin sonunun geldiğini söyleyen fikirlerden pek hazetmem.
Ben sevsem de sevmesem de bu meseleyi ortaya atanların doğru tespitleri var, bu da bir gerçek.
Gazeteciliğin çok pahalı olması, kalabalık bir kadroya ihtiyaç duyulması, üretimin masraflı olması, reklam piyasasında internetin aldığı payın gittikçe artması, masrafları artan gazetelerin kazançlarının da azalmaya başlaması, sonu yaklaştırıyor galiba.
Ama bu anlattıklarım işin `business´ bölümü ama bir de `sosyolojik´ tarafı var. Gazete patronluğu ve yönetimi ekonomik mantık açısından hızla anlamsız hale gelirken, gazeteleri yürüten klasik ideolojinin de sonu geliyor.
Bize asıl ilginç gelen nokta bu. Bir de gazetelerin asıl sonunu Arianna Huffington adlı bir kadın getirecek, öldürücü darbeyi o vuracak.
Bunun nedenini sonra açıklayacağım ama klasik gazetecilik ideolojisinin ne olduğunu önce iyi anlayalım ki bunun sonunun neden gelmekte olduğunu da daha iyi anlayabilelim.
Bildiğimiz anlamda gazeteler ilk yayınlanmaya başladıklarında çoğunluğu partizan yayınlardı. Çoğu bir partiyi veya siyasetçiyi açıkça tutar, haberleri propaganda malzemesi şeklinde yoğurup öyle satarlardı.
Sonunda ekonomik gerçekler, partizan oldukları için zorunlu olarak toplumun bir kısmına hitap eden gazetelerin yayınının sürdürülmesini zor hale getirdi.
Gazeteler para kazanan bir iş olarak varlığını sürdürmek için, toplumun her kesimine hitap eden yayınlar olmak zorunda kaldılar.
Toplumun her kesimine hitap etme zorunluluğu beraberinde klasik gazetecilik ideolojisi dediğimiz şeyi de doğurdu.
Buna göre gazeteci, haberler karşısında tarafsız olmak, her tarafın görüşlerini yan tutmadan aktarmak ve her kesimi doğru olarak bilgilendirmekle görevli olan insandı.
Bu özelliklerin aranması, bulunması çok zor olan bir insan tipini oluşturdu.
Bir anlamda halkın ve toplumun her kesiminin üzerinde durmayı becerebilen, her konuda objektif davranabilen, her değere eşit mesafeli durabilen, kaçınılmaz olarak liberal olan bir medya tiplemesiydi bu.
Gazeteciler kendilerini böyle görüp tanımlamaya başladılar. Medya eleştirmenleri de bu tiplemenin doğru olduğuna ve olması gerektiğine inandılar, desteklediler kendilerini. Böylece mit kendi kendini besleyerek büyümeye başladı.
Amerikan televizyonunda Dan Rather veya Walter Cronkite türünde insanlar bu mitin klasikleşmiş kahramanlarıydılar. Gazete büroları da örneğin; New York Times´ın merkez bürosu orta yaşlı centilmenler tarafından dolduruldu ve neyin haber olduğuna bu liberal topluluk karar vermeye başladı.
İyi hoş da bu sistemin önemli bir problemi vardı. Bu centilmenler halktan kopuktu. Onların beklentileri, değerleri bunlara çok uzaktı. Sonuçta haber diye seçip verdikleri şeyle