Efendim: bazı dönemlerin kendine özgü hassasiyetleri vardır. Yaşanan olay veya acılarla doğru orantılı olaylar bazı simgeler vasıtasıyla işaretlenir. Bir başka zamanda hiç üzerinde durulmayacak bir olay, bir diğer zamanda olağanüstü önem kazanabilir. Burada olay “önemsiz” değildir ama gösterildiği kadar önemli midir yoksa abartılmış mıdır orası tartışılır. Ve elbette ki bu tarz olayların birine şu veya bu şekilde gerekçelendirilip, fatura edilmesi gerekir ki bir şekilde diyeti ödensin!..
Starbucks Konjonktürüne Denk Gelince!..
Neyse, bu tarz bir durum bence yaşanan son “Starbucks Bardağı” olayı içinde geçerli. Malum TGRT spikeri Meltem Günay’ın canlı yayın masasına Starbucks bardağı ile çıkması sonrası işine son verilecekti. Dahası sonrasında sert tartışmalara yol açacaktı. Hani “Bir bardak suda kopan fırtına” misali bu kez fırtına bir bardak kahvede koptu galiba!..
Olayda ilginç olan Meltem Günay’ın TGRT yönetimi tarafından işten çıkartılma gerekçesiydi. Açıklamanın ilk bölümünde "TGRT Haber TV’nin 24.12.2023 tarihli haber yayınında spikerlik yapan Meltem Günay‘ın önünde Starbucks’a ait bir fincan ile haber sunduğu görülmüştür. Kurumumuzun ilkeleri gereği spikerin TGRT Haber TV’de herhangi bir firmanın örtülü reklamını yapacak şekilde sunuculuk yapması kesinlikle yasaktır. Bu ilkeye aykırı hareket eden haber spikeri ve yönetmenin işine haklı nedenle son verilmiştir…” denilmektedir.
Burada olayın iddia edildiği gibi Meltem Günay’ın “Herhangi bir firmanın örtülü reklamını yapacak şekilde sunuculuk yapması” olduğunu hiç sanmıyorum. “Örtülü reklam” tabiri bir çıkar ilişkisini, bilinçli bir para-pul durumunu çağrıştırıyor ki hiç zannetmiyorum. Ya da böyle bir ima yahut iddiada bulunuyorsanız bunun kanıtını da sunmak durumundasınızdır. (Acaba iş akdine son verirken hangi maddeye dayanarak son verdiler?) Kendisini tanımam, etmem ama izlediğim kadarıyla böyle bir elektrik de almadım. Dolayısıyla işin bu kısmında yönetim tarafının sadece bir şeyler söyleme ihtiyacının ön planda oluşu sırıtıyor. Burada iddia edildiği şekilde durum olmadığı bence aşikâr görünüyor…
Bana göre açıklamanın ikinci kısmı daha doğru ve olayı daha izah edici gibi duruyor: “Kurumumuz Gazze konusunda Türk halkının taşıdığı hassasiyetleri bilen ve sonuna kadar savunan bir anlayışa sahiptir. Buna aykırı bir eylemin, yayının tasvip edilmesi kesinlikle mümkün değildir. Bizlerde iş akdine son verilen sunucu ve yönetmenin bu eylemini asla tasvip etmiyoruz ve şiddetle kınıyoruz. Bu nedenle de iş akitlerine son verilmiştir. Kurumuzu bundan sonra da Gazze ve Türk halkının yanında olmaya ve hassasiyetlerine sahip çıkmaya sonuna kadar devam edecektir.”
Bence gerçek neden budur. Sadece bunu söylemeleri kendileri açısından yetermiş. Demek ki gereksiz etiketlemelere hiç ihtiyaç yokmuş!..
Hassasiyetler Savaşı!..
Normal olarak burada bambaşka hassasiyetler devreye girmektedir. İsrail tarafından Gazze’de uygulanan ve halen süren vahşet ve katliamlar süreci insanları haklı olarak tepkiye sevk etmiştir. Bu konuda ne söylense azdır. İsrail’i ve onu çağrıştırdığı düşünülen her şey –dünya çapında da- bir protesto nesnesi haline gelmiştir. İşte tam bu noktada Starbucks kahve zinciri de muhtelif iddialar eşliğinde hedefe konulmuştur. (Sanırım burada şirketin kurucusu Howard Christopher Herman Schultz’un Yahudi oluşu temel konudur. İsrail hükümeti ve ordusuna destek verdiği varsayılmaktadır. Türkiye bölümü ise Kuveytli bir şirket olan Alshaya Group tarafından işletilmektedir) Tablo budur.
Türkiye’de ise daha ziyade AK Parti Gençlik Kolları tarafından organize edilen oturma tarzı eylemler giderek Starbucks müşterisi olan insanlarla bir sürtüşme şeklini almıştır. Doğru veya yanlış, haklı veya haksız Starbucks protestolarda bir şekilde öne çıkan marka olmuştur. Dolayısıyla bu şirketin markası ayrı bir simge haline gelmiştir. Logosundaki “Siren kızı” dizi halinde protesto sirenleri çaldırmıştır!..
Meltem Günay’ı Çarmığa mı Germeli?..
Demek ki burada Meltem Günay’ın asıl şanssızlığı olayın Starbucks protestoları sürecine denk gelmesi olarak görünüyor. Olay başka bir zaman ya da konjontürde olsa üzerinde bu kadar durulmayacak, belki gülünüp geçilecek ya da en fazla bir kınama yahut uyarı ile geçiştirilebilecek durum biranda bambaşka anlamlar kazanmıştır. Özellikle kimi medya kuruluşları ve sosyal medya ortamlarında bir tür “Provokasyon” olarak tanımlanması olayın nerelere kadar çekildiğinin göstergesiydi.
Nitekim Meltem Günay’da “Bir de benden dinleyin” başlıklı açıklamasıyla durumu kendi açısından anlatarak, özür dilemiştir. Günay bu açıklamasında “Vereceğim en samimi cevap; insanım. Bardağı orada unuttum. Hepsi bu. Unuttum ve ilk başta kimsenin gözüne çarpmadı sonra fark edildi ve hemen kaldırıldı. Evet bir makina değil insanım, hata yapabilirim. Yaptım, çok da üzgünüm üstelik. Ardında hesap, kitap, çirkinlik olmayan, hiçbir fikirle hareket edilmemiş tek bir hata, unutma hatası. Bir bardağı unuttum! O an kısa bir andı. Yaptığım hatayı fark edince hemen kaldırdım. Demişsiniz ya kimse görmedi mi diye. Bu sorunun cevabını ancak canlı yayın yapanlar anlar. O an orada o kadar çok şey olur ve bir an gözümüzden kaçabilir. Öyle de oldu zaten. Hata mıydı evet! Gerçekten çok üzgünüm. Ve bilmeyerek, istemeyerek birilerini incittiysem, gönlünü kırdıysam ÖZÜR DİLERİM.” demekteydi.
Öyle anlaşılıyor ki, olay bir tür “canlı yayın kazası” gibidir. Durumun bir “Dalgınlık” sonucu olduğu anlaşılıyor. Bende yıllar önce başka bir kanalda haberden sorumlu editör olduğum için bilirim canlı yayınların kendine özgü bir psikolojisi ve paniği vardır. Hatalara çok açıktır. Sanırım Meltem Günay’da buna kurban gitmiş. Bu açıklamadan anladığım odur. Tabii ki çok kötü olmuş!..
Kim Haklı, Kim Haksız?..
Peki Meltem Günay tümüyle sorumluluktan muaf mıdır? Hayır! Hatasını zaten kendide kabul ediyor. Lakin bence Günay’ın asıl hatası canlı yayına o bardakla çıkması değildir. O sonuçtur. En son aşamadır. Akılda kalan karedir. Onun hatası bunu önceden düşünememiş, böylesi bir risk analizi yapamamış olmasıdır. (Bilemiyorum ondan önce de Starbucks bardaklarıyla işyerinde dolaştı mı? Hiçbir yayın sorumlusu onu bu konuda uyarmadı mı?) Üstelik muhafazakâr olarak tanınan, Filistin hassasiyetleri ile bilinen bir kanaldadır. Gerçi bana göre bu faktör fark etmez ama düşünebilmeliydi bence. O bardağı stüdyoya sokmamalıydı bile. Yahut başka bir bardak kullanmalıydı. Bir profesyonel bunu düşünebilmeli, riski hesap edebilmeliydi. Belli ki akıl o esnada uçup gitmiş. Ancak bunun ötesini zorlamak, anlamlar aramak, o insanı kolayından suçlamak artık kötücül niyete girer.
Ancak Günay çarmığa gerilmeyi, linçi hak ediyor mu? Hele de işinden, ekmeğinden edilmeyi, hakaretlere uğramayı, suçlanmayı? Bence hayır! Dediği gibi “insani bir hata” yapmıştır. Bazen insanlar sorumlusu olmadıkları toplumsal durumların altında kalabilirler. Bu da o hesap işte!..
Peki kanal tümüyle haksız mıdır? Ona da hayır!.. Çünkü konu hassastır. Onlarda belli ki ürkmüşlerdir. İzleyici kitlesinin tepkisinden çekinmişlerdir. Hitap ettikleri kitleyle (Hatta belki de siyasi irade ile) ters düşmeyi göze alamamışlardır. Bunun yerine en kolay ve kestirme yol olarak kanala yıllarını vermiş spikerlerini bir çırpıda harcamışlar, arkasında duramamışlardır. Bu konudaki belli hassasiyetler ve seyirci refleksi baskın çıkmıştır. Daha soğukkanlı davranmaları mümkün müydü bilinmez!..
Bilemiyorum: dikkatimden kaçan başka bir husus yoksa gözlemlerim şu an bu yönde…
Başka Bir Yol Mümkün müydü?..
Ona rağmen başka bir yol bulunabilir miydi? Elbette, neden olmasın? İstenirse evet. Meltem Günay ertesi gün gene yayına çıkar aynı özür açıklamasını yapardı. Yahut bir süre kızağa alınıp, olayın soğuması beklenirdi. O arada istenirse kanal adına bir açıklama yapılabilirdi. Kanal emektar spikerini çabuk gözden çıkarmıştır. (Acaba aralarında bir problem var mıydı? Birileri bunu “fırsat” kabul etmiş olabilir mi?) Tazminatını aldı mı, vs?..
Her neyse, olay herkes için “tatsız” bir durum yaratmışa benziyor. Bilhassa da Meltem Günay, işinden olduğu ve hakkında bu eksende olumsuz bir algı yaratıldığı için en çok o zararda görülüyor. Bu da insanın “keşke olmasaydı” dediği hallerden birine benziyor. Acı verici bir durum…
Burada Günay tarafından bilinçli bir kasıt unsuru olduğunu düşünmüyorum. Sadece bir dikkatsizlik ve önceden hesap edememe durumu mevcut. Saçma sapan bir durum ama olmuş bir kere. Hepimiz insanız. Zaten Meltem Günay’da yeterince üzülmüş görünüyor. Umarım uzun süre işsiz kalmaz ve başka bir kanalda da olsa mesleğini tekrar yapma fırsatı yakalar.
Bilemiyorum: şu ana kadar bir Starbucks dükkanının kapısından içeri hiç girmedim. (Çağdışı kaldım ve bu işleri Z Kuşağına bıraktım!) Bir kahvelerini dahi içmedim. Bu konularda bir tutuculuğum mevcut. Birazda takılan tiplere gıcığım galiba. Hele o garip bardaklarını hiç sevemedim. Ancak anlaşılan o ki, böylesi hassas dönemlerde herkes –bilhassa canlı yayınlarda- hareketlerine, kullandıkları simgelere dikkat edecek.
Baksanıza bir bardak hangi fırtınalara yol açabiliyor!..
18. 12. 2023