BİR BABANIN AİLESİNİ KATLETMESİNİ İZLEMEK İSTER MİSİNİZ?
Ailesini ormana tatile götürüp katleden bir babanın dehşet verici hikayesi bu hafta sinemalarda... Modus Anomali ve haftanın diğer filmleri Cineradar'da...
Film eleştirmenleri filmler hakkında ahkam keserken eleştirilerden bunalan sinemacılardan bazen şöyle bir serzeniş duyarız; "hadi sen çek de görelim bakalım!"
Joko Anwar da öyle yapmış. Endonezyalı bir film eleştirmeni olan Joko Anwar, 2003 yılında çekilen The Gathering’in senaryosunu yazarak sinema kariyerine başladı. Yönetmenlik yaptığı ilk filmi Joni ’s Promise ile büyük bir başarı yakalayan yönetmen, seyirci ve eleştirmen nezdinde başarılı olabilmiş bir sinemacı ve o tarihten beri sinema yapmaya devam ediyor.
Yönetmenin son filmi Cinnet/Modus Anomali, hakkında sürprizbozan/spoiler vermeden yazılabilecek bir film değil. Senaryonun gücüne yaslanan film, ani, keskin dönüşler ve pek çok şaşırtmaca içeriyor. Zayıf ve tuhaf bir İngilizce aksanıyla verilen oyunculuklara rağmen film kendini sonuna kadar izletiyor.
Görünüşte mutlu bir aile, stresli bir aile babası ve ormanda bir evde geçirilen haftasonu... bu anahtar kelimeler şimdiye kadar izlediğiniz kan revan filmlerden birini daha göreceğinizi düşündürebilir, ya da suyunun suyu bir The Shining denemesi daha... Gerçekten de korku/gerilim sinemasında şimdiye kadar denenmemiş bir şeyler yapmak oldukça zor. Bazı yönetmenler yeni meydan okumalarla karşımıza çıkmaya devam ediyor elbette... Cinnet, bu meydan okumalardan biri ve uluslararası başarısı sayesinde bir Amerikan yeniden çevrimi yapılacağına kesin gözüyle bakıyorum.
Tabii filmde seyirciyi uyarmam gereken noktalar da var. Joko Anwar, tüm Asyalı sinemacıların yaptığı gibi, şiddeti perdede gösterme konusunda elini korkak alıştıran bir yönetmen değil. Film bir noktadan sonra bu konuda seyirciyi zorlamaya başlıyor. Bu yoğun şiddet gösterisi filmin yumuşak karnı olan zayıf oyunculuklar yüzünden zaman zaman gülünçleşiyor gerçi ama yine de sinemada kan görmekten çekinen seyircinin rahatsız olabileceği bir filmle karşı karşıyayız. Kendisinden önceki filmlerde ima edilen her şeyi burada tam kameranın önünde yapılırken izleyeceksiniz.
Cinnet, herkesin sevebileceği türden bir film değil ama meraklısı da çok sevecektir. İlk dakikadan itibaren seyirciyi meraklandırmaya ve son plana kadar şaşırtmaya devam ediyor. Son yılların en iyi ’yazılmış’ filmlerinden biri... Bir kült olma potansiyeli taşıdığını bile iddia edebilirim. Tür takipçilerinin mutlaka görmesi gerekiyor.
murattolga@gmail.com
MASKELİ SÜVARİ
Butch Cavendish, Vahşi Batı eyaletlerinde nam salmış azılı bir hayduttur ve çetesiyle işlediği cinayetler, yıllardır sürdürdüğü zulüm nedeniyle idama mahkum olmuştur. Tren yolu açılış töreninde halka ’armağan’ olarak asılmasına karar verilmiştir, fakat onu kasabaya taşıyan tren vagonundan kaçmayı başarır. Peşine takılan bölge süvarilerini ise pusuya düşüren Cavendish’in önünde şimdi kimse kalmamıştır. Kendisini adalete adamış, gizemli maskeli bir süvari ve yüzü ’savaş’ boyasıyla kaplı Kızılderili Tonto dışında...
İlk kez 1930’lu yıllarda ABD’de bir radyo programında ortaya çıkan Maskeli Süvari karakteri daha sonra televizyon dizisi ve sinema filmleriyle ete kemiğe bürünmüştü. Bu son Maskeli Süvari filmde Kızılderili ruhani savaşçı Tonto’yu Johnny Depp canlandırırken, hukuk adamlığından süvariliğe geçiş yapan John Reid’ı ise Armie Hammer canlandırıyor. Birbirlerine zıt iki karakterin, yolsuzluk ve açgözlülükle savaşmak için bir araya geldiği macerayı ise Karayip Korsanları serisine imza atan Gore Verbinski üstleniyor.
ACİL ARAMA
Jordan, 911 Acil yardım hattında santral görevlisi olarak çalışan bir kadındır. Bir gün merkezi arayan genç bir kız sesi, evine zorla giren biri olduğunu ve hayatının tehlikede olduğunu söyler. Jordan, ekipler evi tespit edip kızı kurtarmaya gidene dek telefonda katili oyalamaya karar verir. Tüm çabalarına rağmen Jordan başarısız olur ve Genç kız hayatını kaybeder. Ancak olayın arka planı daha karmaşıktır. Bu cinayet ve birbirini takip eden olayların bir seri katilin işi olduğu ortaya çıkar. Bu arada yaşadığı kabustan dolayı Jordan’ın psikolojisi tamamen altüst olmuştur. Aradan zaman geçer ve 911’e "Kaçırıldım, lütfen beni kurtarın!" diye yalvaran başka bir yardım çağrısı gelir. Çağrıyı devralan Jordan bu kez kızı sağ salim kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmaya kararlıdır...
Televizyondaki gerilim türündeki işleriyle tanıdığımız Brad Anderson’ın yönetmenliğini üstlendiği filmin başrolünde Oscar ödüllü oyuncu Halle Berry yer alıyor.
SADECE TANRI AFFEDER
Nicolas Winding Refn ve Ryan Gosling’in Drive filminden sonraki yeni projeleri olan Only God Forgives, aksiyon ve şiddet dolu bir intikam hikayesi olarak nitelendiriliyor.
On yıl önce bir cinayet işleyen Julian, şimdilerde sürgündedir ve Bangkok’ta yaşamaktadır. Burada görünürde kardeşi Billy ile birlikte bir boks klübü işletmekte olan Julian, esas gelirini buradan yürüttüğü uyuşturucu ağından kazanmaktadır. Güzel zamanlar, Billy’nin genç bir kızı öldürmesiyle sona erer. Zira Billy de kendini Bangkok sokaklarını temizlemeye adayan gizemli intikam meleği Chang tarafından öldürülmüştür. Olayların bu raddeye gelmesi ailenin güzel ve tahammülsüz annesi Crystal’ı da devreye sokar. Crystal’ın kışkırtmalarıyla intikam almaya karar veren Julian, kardeşini öldürenlerin peşine düşerek intikam arayışına çıkar. ’İntikam meleği’ni hedef aldığı bu savaş, başta sadece iki kişinin yer alacağı, sonrasındaysa sadece bir tanesinin hayatta kalabileceği türden olacaktır...
NEW YORK’TA 2 GÜN
2007 yılında çekilmiş Paris’te 2 Gün filminde Marion ve Jack, ilişkilerini canlandırmak için iki günlüğüne Paris’in yolunu tutuyorlardı. New York’ta 2 Gün ise yıllar sonra ilişkilerini devam ettiremeyen ikilinin Marion kısmını ele alıyor. Mingus ile New York’ta oldukça mutlu bir birlikteliği olan Marion, ailenin diğer fertleri tarafından sürekli rahatsız edilmektedir. Bir gün Marion’un ’fazla’ çakır keyif babası, seks düşkünü kız kardeşi ve onun sevgilisi çifti New York’ta ziyaret etmeye karar verir. Mingus ve Marion’un kedileriyle huzur içinde süren beraberlikleri acayip sınamalardan geçecektir. Zira Amerika’ya gelen bu Fransızların ırkçı tutumlarının yanı sıra cinsellikte sınır tanımamazlıkları da ayrı bir dert olacaktır.
Before Sunrise/Before Sunset’in unutulmaz oyuncusu Julie Delpy’nin yazdığı yönettiği ve oynadığı New York’ta 2 Gün, Avrupalılar ile Amerikalıların farklarını onları tek bir eve sıkıştırarak gözler önüne sermeye çalışıyor.
SÜPERSTAR
Bir geri dönüşüm merkezinde çalışan ve sıradan bir adam olan Martin, bir sabah uyandığındığında hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını fark eder. İşe gitmek için yola koyulan adam, metroda kendisiyle tanışmak, fotoğraf çektirmek ya da imza almak isteyen insanlarla karşılaşır. Karşılaştığı durumu şaka ya da komik bir tesadüf olarak nitelendiren Martin, kısa bir süre sonra televizyonlarda ve internette kendi fotoğraflarıyla karşılaşmaya ve hakkında yazılar okumaya başlar. Martin ülke çapında ünlü biri olmuştur ve bunun farkında olmayan tek kişi odur! İşin garip yanı ünlü olabilecek ufacık bir yeteneğinin olmadığını ispatlamaya çalışır fakat itiraz ettikçe daha da ünlü biri haline gelir. Martin başına gelen bu tuhaf olayın altında yatan gizemi çözmeye çalışacaktır.
Xavier Giannoli’nin son işi olan yapım, toplumun şöhret algısına dem vurarak bunda payı olan sosyal medyaya selam göndermeyi de ihmal etmiyor. Başrol Süperstar’ı ise Kad Merad canlandırıyor.
Joko Anwar da öyle yapmış. Endonezyalı bir film eleştirmeni olan Joko Anwar, 2003 yılında çekilen The Gathering’in senaryosunu yazarak sinema kariyerine başladı. Yönetmenlik yaptığı ilk filmi Joni ’s Promise ile büyük bir başarı yakalayan yönetmen, seyirci ve eleştirmen nezdinde başarılı olabilmiş bir sinemacı ve o tarihten beri sinema yapmaya devam ediyor.
Yönetmenin son filmi Cinnet/Modus Anomali, hakkında sürprizbozan/spoiler vermeden yazılabilecek bir film değil. Senaryonun gücüne yaslanan film, ani, keskin dönüşler ve pek çok şaşırtmaca içeriyor. Zayıf ve tuhaf bir İngilizce aksanıyla verilen oyunculuklara rağmen film kendini sonuna kadar izletiyor.
Görünüşte mutlu bir aile, stresli bir aile babası ve ormanda bir evde geçirilen haftasonu... bu anahtar kelimeler şimdiye kadar izlediğiniz kan revan filmlerden birini daha göreceğinizi düşündürebilir, ya da suyunun suyu bir The Shining denemesi daha... Gerçekten de korku/gerilim sinemasında şimdiye kadar denenmemiş bir şeyler yapmak oldukça zor. Bazı yönetmenler yeni meydan okumalarla karşımıza çıkmaya devam ediyor elbette... Cinnet, bu meydan okumalardan biri ve uluslararası başarısı sayesinde bir Amerikan yeniden çevrimi yapılacağına kesin gözüyle bakıyorum.
Tabii filmde seyirciyi uyarmam gereken noktalar da var. Joko Anwar, tüm Asyalı sinemacıların yaptığı gibi, şiddeti perdede gösterme konusunda elini korkak alıştıran bir yönetmen değil. Film bir noktadan sonra bu konuda seyirciyi zorlamaya başlıyor. Bu yoğun şiddet gösterisi filmin yumuşak karnı olan zayıf oyunculuklar yüzünden zaman zaman gülünçleşiyor gerçi ama yine de sinemada kan görmekten çekinen seyircinin rahatsız olabileceği bir filmle karşı karşıyayız. Kendisinden önceki filmlerde ima edilen her şeyi burada tam kameranın önünde yapılırken izleyeceksiniz.
Cinnet, herkesin sevebileceği türden bir film değil ama meraklısı da çok sevecektir. İlk dakikadan itibaren seyirciyi meraklandırmaya ve son plana kadar şaşırtmaya devam ediyor. Son yılların en iyi ’yazılmış’ filmlerinden biri... Bir kült olma potansiyeli taşıdığını bile iddia edebilirim. Tür takipçilerinin mutlaka görmesi gerekiyor.
murattolga@gmail.com
MASKELİ SÜVARİ
Butch Cavendish, Vahşi Batı eyaletlerinde nam salmış azılı bir hayduttur ve çetesiyle işlediği cinayetler, yıllardır sürdürdüğü zulüm nedeniyle idama mahkum olmuştur. Tren yolu açılış töreninde halka ’armağan’ olarak asılmasına karar verilmiştir, fakat onu kasabaya taşıyan tren vagonundan kaçmayı başarır. Peşine takılan bölge süvarilerini ise pusuya düşüren Cavendish’in önünde şimdi kimse kalmamıştır. Kendisini adalete adamış, gizemli maskeli bir süvari ve yüzü ’savaş’ boyasıyla kaplı Kızılderili Tonto dışında...
İlk kez 1930’lu yıllarda ABD’de bir radyo programında ortaya çıkan Maskeli Süvari karakteri daha sonra televizyon dizisi ve sinema filmleriyle ete kemiğe bürünmüştü. Bu son Maskeli Süvari filmde Kızılderili ruhani savaşçı Tonto’yu Johnny Depp canlandırırken, hukuk adamlığından süvariliğe geçiş yapan John Reid’ı ise Armie Hammer canlandırıyor. Birbirlerine zıt iki karakterin, yolsuzluk ve açgözlülükle savaşmak için bir araya geldiği macerayı ise Karayip Korsanları serisine imza atan Gore Verbinski üstleniyor.
ACİL ARAMA
Jordan, 911 Acil yardım hattında santral görevlisi olarak çalışan bir kadındır. Bir gün merkezi arayan genç bir kız sesi, evine zorla giren biri olduğunu ve hayatının tehlikede olduğunu söyler. Jordan, ekipler evi tespit edip kızı kurtarmaya gidene dek telefonda katili oyalamaya karar verir. Tüm çabalarına rağmen Jordan başarısız olur ve Genç kız hayatını kaybeder. Ancak olayın arka planı daha karmaşıktır. Bu cinayet ve birbirini takip eden olayların bir seri katilin işi olduğu ortaya çıkar. Bu arada yaşadığı kabustan dolayı Jordan’ın psikolojisi tamamen altüst olmuştur. Aradan zaman geçer ve 911’e "Kaçırıldım, lütfen beni kurtarın!" diye yalvaran başka bir yardım çağrısı gelir. Çağrıyı devralan Jordan bu kez kızı sağ salim kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmaya kararlıdır...
Televizyondaki gerilim türündeki işleriyle tanıdığımız Brad Anderson’ın yönetmenliğini üstlendiği filmin başrolünde Oscar ödüllü oyuncu Halle Berry yer alıyor.
SADECE TANRI AFFEDER
Nicolas Winding Refn ve Ryan Gosling’in Drive filminden sonraki yeni projeleri olan Only God Forgives, aksiyon ve şiddet dolu bir intikam hikayesi olarak nitelendiriliyor.
On yıl önce bir cinayet işleyen Julian, şimdilerde sürgündedir ve Bangkok’ta yaşamaktadır. Burada görünürde kardeşi Billy ile birlikte bir boks klübü işletmekte olan Julian, esas gelirini buradan yürüttüğü uyuşturucu ağından kazanmaktadır. Güzel zamanlar, Billy’nin genç bir kızı öldürmesiyle sona erer. Zira Billy de kendini Bangkok sokaklarını temizlemeye adayan gizemli intikam meleği Chang tarafından öldürülmüştür. Olayların bu raddeye gelmesi ailenin güzel ve tahammülsüz annesi Crystal’ı da devreye sokar. Crystal’ın kışkırtmalarıyla intikam almaya karar veren Julian, kardeşini öldürenlerin peşine düşerek intikam arayışına çıkar. ’İntikam meleği’ni hedef aldığı bu savaş, başta sadece iki kişinin yer alacağı, sonrasındaysa sadece bir tanesinin hayatta kalabileceği türden olacaktır...
NEW YORK’TA 2 GÜN
2007 yılında çekilmiş Paris’te 2 Gün filminde Marion ve Jack, ilişkilerini canlandırmak için iki günlüğüne Paris’in yolunu tutuyorlardı. New York’ta 2 Gün ise yıllar sonra ilişkilerini devam ettiremeyen ikilinin Marion kısmını ele alıyor. Mingus ile New York’ta oldukça mutlu bir birlikteliği olan Marion, ailenin diğer fertleri tarafından sürekli rahatsız edilmektedir. Bir gün Marion’un ’fazla’ çakır keyif babası, seks düşkünü kız kardeşi ve onun sevgilisi çifti New York’ta ziyaret etmeye karar verir. Mingus ve Marion’un kedileriyle huzur içinde süren beraberlikleri acayip sınamalardan geçecektir. Zira Amerika’ya gelen bu Fransızların ırkçı tutumlarının yanı sıra cinsellikte sınır tanımamazlıkları da ayrı bir dert olacaktır.
Before Sunrise/Before Sunset’in unutulmaz oyuncusu Julie Delpy’nin yazdığı yönettiği ve oynadığı New York’ta 2 Gün, Avrupalılar ile Amerikalıların farklarını onları tek bir eve sıkıştırarak gözler önüne sermeye çalışıyor.
SÜPERSTAR
Bir geri dönüşüm merkezinde çalışan ve sıradan bir adam olan Martin, bir sabah uyandığındığında hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını fark eder. İşe gitmek için yola koyulan adam, metroda kendisiyle tanışmak, fotoğraf çektirmek ya da imza almak isteyen insanlarla karşılaşır. Karşılaştığı durumu şaka ya da komik bir tesadüf olarak nitelendiren Martin, kısa bir süre sonra televizyonlarda ve internette kendi fotoğraflarıyla karşılaşmaya ve hakkında yazılar okumaya başlar. Martin ülke çapında ünlü biri olmuştur ve bunun farkında olmayan tek kişi odur! İşin garip yanı ünlü olabilecek ufacık bir yeteneğinin olmadığını ispatlamaya çalışır fakat itiraz ettikçe daha da ünlü biri haline gelir. Martin başına gelen bu tuhaf olayın altında yatan gizemi çözmeye çalışacaktır.
Xavier Giannoli’nin son işi olan yapım, toplumun şöhret algısına dem vurarak bunda payı olan sosyal medyaya selam göndermeyi de ihmal etmiyor. Başrol Süperstar’ı ise Kad Merad canlandırıyor.