BİNDİĞİ TAKSİNİN ŞOFÖRÜ SAKALLI DİYE PARA VERMEYEN HÜRRİYET YAZARI KİM?..... ZAMAN GAZETESİ NEYİN PEŞİNDE?....

Zaman´daki meslektaşım yine telefonda, bu sefer, iş çok renkli. "Bir şoför geldi şimdi bizim gazeteye, siz geçen yıl bir taksiye binmişsiniz, şoför sakallı diye, para vermeden inmişsiniz".

Karşı mahalle baskısı altındayım


EKREM Dumanlı özür diliyor, olur mu böyle şey, diyor, ama yönettiği gazete ile ilgili beş günlük kişisel serüvenim, onun bu tepkisini geride bırakıyor.

Dumanlı´yı tanıyorum. Ara sıra bazı toplantılarda bir araya geliyoruz. Zaman Gazetesi´nin Genel Yayın Yönetmeni. Düşüncelerimiz arasında dağlar kadar fark olsa bile, onu makul biri olarak görüyorum. Ne var ki, Zaman Gazetesi ile dört günlük kişisel serüvenim, zincirleme trafik kazası gibi.

Geçen hafta "Zorbalık manzaraları" başlıklı bir yazı yazıyorum. AKP´nin birilerine armağan ettiği şımarıklıktan zorbalığa dönüşen örnekler.

Bu örneklerden biri de, çok yakın bir arkadaşımın eşinin başına gelen olay. İstanbul Harbiye´de bir taksi şoförü, arkadaşımın eşini arabasından indiriyor, "Abla senin başın açık, sen in" diyerek. Ben de, bunu yazıyorum.

BEŞ GÜNLÜK VODVİL

Yazıyorum ve birinci gün:

Zaman Gazetesi´nden bir muhabir arkadaş, beni cep numaramdan arıyor. "Yazdığınız olay çok ilginç, acaba o taksinin plakası var mı?"

Muhabire, beni daha sonra aramasını, arkadaşıma soracağımı, plakayı almışlarsa, kendisine vereceğimi, söylüyorum.

Yazıyorum ve ikinci gün:

Aynı muhabir arıyor. Ne yazık ki, plaka yok, çünkü arkadaşımın eşi, o sinirle kendini taksiden dışarı atıyor ve plakayı almıyor. Keşke alsa. Meslektaşıma anlatıyorum.

Yazıyorum ve üçüncü gün:

Aynı muhabir yeniden arıyor, sorusunu tekrarlıyor. Şaşırıyorum, dün konuştuk, plaka yok ne yazık ki, diyorum. Meslektaşım ısrar ediyor. İşin rengi değişiyor.

DÖRDÜNCÜ GÜN

Yazıyorum ve dördüncü gün:

Zaman´daki meslektaşım yine telefonda, bu sefer, iş çok renkli. "Bir şoför geldi şimdi bizim gazeteye, siz geçen yıl bir taksiye binmişsiniz, şoför sakallı diye, para vermeden inmişsiniz".

Astronot namaz kılıyor, diye, uzay gemisini de terk etmiştim. Mihmandar sakallı diye, safaride aslanlara yem olmasını da seyretmiştim. Firavunu mumyasında sakallı görünce, piramitleri yeniden yerin altına gömmek istemiştim.

Ne diyor bunlar? Zaman Gazetesi neyin peşinde? Yazdığımın yanlışlığını kanıtlamak için çırpınıyor.

Yazıyorum ve yine dördüncü gün:

Bu vodvili yazmaya karar veriyorum, bir de Ekrem Dumanlı´yı arıyorum. Özür diliyor, haberi olmadığını söylüyor. Bir süre sonra Zaman Haber Müdürü beni arıyor, "bu gibi olayların tekrarını önlemek için, uğraştıklarını" söylüyor. Sakallı şoför ve para vermemek olayından dolayı özür diliyor.

TV´DE ÇAMUR DANSI

Eh, artık dört günlük serüven bitiyor diye düşünüyorum.

Yazıyorum ve beşinci gün:

Zaman Gazetesi gibi, yine Fethullah Hoca denetimindeki Samanyolu TV´de sohbet programı. Programı Zaman´dan Hüseyin Gülerce yönetiyor. Onu da tanıyorum. Ara sıra bana uğruyor, hal hatır soruyor, sohbet ediyor. Siyasal frekanslarımız uyuşmasa da, düzgün ve aklı başında görünüyor.

TV´de yine yazdığım taksi şoförü olayı. Gülerce "masa başında yazılan bu yazılar, insanları tahrik ediyor" diyor. Masa başı olduğunu nereden biliyor? Yazının tahrik mi, yoksa uyarı nedeniyle yazıldığını anlamaktan aciz mi?

Amaç, bu gibi olayları gizlemek. Gizlemek mümkün değilse, yalanlama çabası. O da olmuyors