BİNBİR GECE GAFI MI,BİR GECENİN İNTİKAMI MI?..BİNBİR GECE DİZİSİNDE NİÇİN BASINA YÜKLENİLİYOR?..YÖNETMEN BASIN DÜŞMANI MI?..
Binbir Gece dizisinin yönetmeni Kudret Sabancı, evli olduğu dönemde Sanem Çelik ile öpüşürken yakalanmıştı. Magazin basınının ortaya çıkardığı bu 'yasak ilişki' sonrasında dizide ilginç 'medya ilişkileri' yer almaya başladı.
Dizideki gelişmeleri önce gazeteci Volkan Karsan, "onpunto.com" adlı blog sitesinde yazdı.
Ardından da Milliyet'te Sina Koloğlu aynı konuyu köşesinde değerlendirdi. Şimdi dizideki bu gazeteci 'düşmanlığı' sorgulanıyor.
İşte Volkan Karsan'ın yazısı:
Binbir Gece gafı mı, bir gecenin intikamı mı?
ÇGD, MGD, TGC ve de Basın Konseyi ayağa kalkmalı ve Binbir Gece dizisinin yapımcısı, yönetmeni, senaristini protesto etmeli...
Kısaltmalardan anlaşılmadıysa tekrarlayalım... Çağrımız basın meslek kuruluşlarına... Nedeni de şu: Bu çok sevilen ve çok izlenen dizide öyle bir gazeteci örneği verildi ki, mesleğin ahlaki değerlerine saldırıldı ve gazeteciler zan altında bırakıldı... Üstelik bu dizide bu ilk değil... Daha önceki bölümlerde halkla ilişkiler şirketlerini kullanarak haber yapan muhabir örneği sergilendi... Düzmece itiraf ve iftiralara aracı olan televizyon magazin programcıları ekrana getirildi... Hatta ilk yılın sezon finali böyle "uydurma" bir televizyon haberiyle sonuçlandı...
Gelelim "protesto edin" dedirtecek örneğe... Entrika içeren dizilerin ağa babaları Dallas, Şahin Tepesi şablonlarına alaturka motifler katan "dizici" beyinler, ülkemizin zengin ailelerinde gayri meşru, anası babası belli olmayan çocuktan geçilmezmiş hikâyesine sarılmış vaziyette bu dizide... Son olarak da koskoca Holding´in sahibi Onur Aksal´ın gayri meşru bir çocuğu ortaya çıktı... Sonra ne mi oldu?.. Bir gazetenin istihbarat şefi ya da magazin müdürü (bu da pek belli değil) böyle bir çocuğun varlığının istihbaratını alır, ama kimselere doğrulatamaz... Sonunda tecrübeli görüntülü ve sosyeteyi yakından tanıdığı anlaşılan bir kadı muhabir, Onur Aksal´ın annesini bir "ulvi" konunun sohbetini bahane ederek ziyaret eder ve birlikte fotoğraf çektirir... Asıl konu bitip dostça sohbete geçildiğinde, muhabir Peride Hanım´ın dalına basar ve gayri meşru torun mevzusunu açar... Duyduklarını yazmayacaktır güya... Ama Peride Hanım´ın dostça dertlenmesi ertesi gün bire bin katılarak kapak olmuştur, o gazeteye...
Basınımız gerçekten bu halde midir?.. Bu satırların yazarının 30 yıl ekmek yediği sektör saygınlığını, etik değerlerini kaybetmekte midir?..
Bu konuda tabii ki şahsi görüşlerimiz hiç de naif olmayabilir ama bu denli alenen yapılan bir "mesleki deformasyon" suçlamasına basın meslek kuruluşlarının tepkisini merak etmekteyiz...
Bir de dizide gazetecilere ve özellikle magazin muhabirlerine bu denli suçlama getirilmesi acaba Boğaz'da "bir gece" çay içme kaçamağında yakalanan yönetmenin intikamı mıdır, o da belki ortaya çıkar...
Milliyet'te Sina Koloğlu da şu satırlarla dizinin yönetmenini eleştirdi:
Basına yükleniyor!
Ardından da Milliyet'te Sina Koloğlu aynı konuyu köşesinde değerlendirdi. Şimdi dizideki bu gazeteci 'düşmanlığı' sorgulanıyor.
İşte Volkan Karsan'ın yazısı:
Binbir Gece gafı mı, bir gecenin intikamı mı?
ÇGD, MGD, TGC ve de Basın Konseyi ayağa kalkmalı ve Binbir Gece dizisinin yapımcısı, yönetmeni, senaristini protesto etmeli...
Kısaltmalardan anlaşılmadıysa tekrarlayalım... Çağrımız basın meslek kuruluşlarına... Nedeni de şu: Bu çok sevilen ve çok izlenen dizide öyle bir gazeteci örneği verildi ki, mesleğin ahlaki değerlerine saldırıldı ve gazeteciler zan altında bırakıldı... Üstelik bu dizide bu ilk değil... Daha önceki bölümlerde halkla ilişkiler şirketlerini kullanarak haber yapan muhabir örneği sergilendi... Düzmece itiraf ve iftiralara aracı olan televizyon magazin programcıları ekrana getirildi... Hatta ilk yılın sezon finali böyle "uydurma" bir televizyon haberiyle sonuçlandı...
Gelelim "protesto edin" dedirtecek örneğe... Entrika içeren dizilerin ağa babaları Dallas, Şahin Tepesi şablonlarına alaturka motifler katan "dizici" beyinler, ülkemizin zengin ailelerinde gayri meşru, anası babası belli olmayan çocuktan geçilmezmiş hikâyesine sarılmış vaziyette bu dizide... Son olarak da koskoca Holding´in sahibi Onur Aksal´ın gayri meşru bir çocuğu ortaya çıktı... Sonra ne mi oldu?.. Bir gazetenin istihbarat şefi ya da magazin müdürü (bu da pek belli değil) böyle bir çocuğun varlığının istihbaratını alır, ama kimselere doğrulatamaz... Sonunda tecrübeli görüntülü ve sosyeteyi yakından tanıdığı anlaşılan bir kadı muhabir, Onur Aksal´ın annesini bir "ulvi" konunun sohbetini bahane ederek ziyaret eder ve birlikte fotoğraf çektirir... Asıl konu bitip dostça sohbete geçildiğinde, muhabir Peride Hanım´ın dalına basar ve gayri meşru torun mevzusunu açar... Duyduklarını yazmayacaktır güya... Ama Peride Hanım´ın dostça dertlenmesi ertesi gün bire bin katılarak kapak olmuştur, o gazeteye...
Basınımız gerçekten bu halde midir?.. Bu satırların yazarının 30 yıl ekmek yediği sektör saygınlığını, etik değerlerini kaybetmekte midir?..
Bu konuda tabii ki şahsi görüşlerimiz hiç de naif olmayabilir ama bu denli alenen yapılan bir "mesleki deformasyon" suçlamasına basın meslek kuruluşlarının tepkisini merak etmekteyiz...
Bir de dizide gazetecilere ve özellikle magazin muhabirlerine bu denli suçlama getirilmesi acaba Boğaz'da "bir gece" çay içme kaçamağında yakalanan yönetmenin intikamı mıdır, o da belki ortaya çıkar...
Milliyet'te Sina Koloğlu da şu satırlarla dizinin yönetmenini eleştirdi:
Basına yükleniyor!