'BİLMEDEN KONUŞMA!..HABER KISKANÇLIĞINI BIRAK,HÜRRİYET'İN ARŞİVİNE BAK!..' BİRAND'DAN M.YAKUP YILMAZ'A AĞIR CEVAP!..
Doğan Grubu'nun iki yazarı birbirine girdi
Mehmet Y. Yılmaz'a cevap
Mehmet Yakup Yılmaz tanıdığım, dahası inandığım bir yazardır. Ama önceki günkü (24.09.2009) yazısını okuyunca, doğrusu şaşırdım.
Aslında yazdığı yazı kendi köşesiyle sınırlı kalsaydı, cevap vermezdim. Kimi internet siteleri o yazıyı aldı, üstüne de kendi yorumlarını katıp yayınladı.
Bana da bu yazıyı yazmak farz oldu.
Yılmaz´ın yazısının başlığı "bazılarına `demokratik hak´ yasak".
Çarpıcı bir başlık.
Ama içindekiler daha da çarpıcı.
Onları tek tek anlatacağım.
Biraz zor ama, Y. Yılmaz´ın yanlışlarını tek tek düzeltmeye çalışacağım.
Önce o yazıya konu olan, geçen hafta Kanal D Haber´de yayınlanan haberden biraz bahsedeyim.
Kanal D Haber'de ,16 Eylül gecesi, Gazi Mahallesi´ndeki bir evin terasındaki baz istasyonunu balyozlarla tahrip eden kişiler anlatılıyordu.
O kişilerin, yasadışı MLKP adlı örgüte üye olduğunu; "baz istasyonları sağlığımıza zarar veriyor" diyerek halkı ayaklandırdığını; sonra da gözaltına alınarak adliyeye sevk edildiklerini anlatıyordu.
Gözaltına alınanlar 11 kişiydi. 6´sı tutuklandı.
Soruşturma sırasında da, İzmir´de bir kamp da incelemeye alınmıştı. Sosyalist Gençlik Derneği´nin kampında, çocuk yaştaki kişilere eğitim veriliyordu. Ama bildiğimiz eğitim değil, protesto eğitimi. Haberde, kampta çekilmiş fotoğraflar da yer alıyordu.
Şimdi gelelim Y. Yılmaz´ın yazdıklarına:
Yılmaz, "habere eşlik eden görüntülerde de sol yumruğu havada gençler, pankartlar ile hatıra fotoğrafı çektiren kızlı-erkekli gruplar görülüyor." diyor.
Doğru, ama bir şeyi `es´ geçiyor.
O gençlerin arkasındaki bir tabelayı.
O tabelada, "Orhan Yılmazkaya Karargahı" yazıyordu.
Ama belli ki, Y. Yılmaz tabelayı görmemişti.
Veya görmezden gelmişti.
Ya da görmüştü ama, kim olduğunu bilmiyordu.
Ben söyleyeyim:
Orhan Yılmazkaya, Bostancı´da saatlerce polisle çatışan, gencecik bir emniyet amirini şehit edip, yoldan geçen masum bir genci hayattan koparan teröristin adı.
Ve Y. Yılmaz´a göre, o çocuklara o kampta atölye çalışmaları (!) yaptırılıyordu.
Çalışmaların dışında da aralarında eğleniyorlardı.
Yılmaz, "haberin genel üslubuna bakarsanız, söz konusu kampa katılanlar yakalanmışlar, mahkeme de onları suçlu bulmuş ve eylemlerin arkasındaki gizli örgüt açığa çıkmış! Böyle bir şey yok tabii!" diyor.
Diyor ve daha avukatların görmediği dosyayı gördüğümüz için bizi suçlarken, kendisi bizden daha ağır bir suç işliyor.
Hiç bilmediği, görmediği bir soruşturma dosyası hakkında daha mahkemeye intikal etmeden hüküm kuruyor, karar veriyor.
Y. Yılmaz, haberin ve kampta çekilen fotoğrafların, bu tür sosyalist gençlik örgütlerinin, "Türk demokrasisi içindeki" varlığına tahammül edemeyen birileri tarafından, gençleri peşin peşin suçlu ilan etmek için Kanal D´ye servis edildiğini iddia ediyor.
Sonra da, "artık bu tür numaralar ile kamuoyunu kandırma alışkanlığından da kurtulsak, iyi olacak" diyor.
Yani Kanal D Haberi, halkın kandırılmasına alet olmakla suçluyor.
Bu güçlerin Kanal D´ye bu amaçla sık sık haber servisi yaptığını ileri sürüyor.
Ben, muhabir arkadaşlarımın o haberleri ortaya çıkarabilmek için nasıl çabaladıklarını çok iyi biliyorum.
Tırnaklarıyla toprağı kazarcasına o bilgileri nasıl didik didik ettiklerinin en yakın tanığıyım. Y. Yılmaz´ın, gazete içindeki bazı odakların da etkisiyle "haber kıskançlığına" kapıldığını düşünüyorum.
Onu, kendi vicdanına havale ediyorum.
Bir de, Hürriyet´in arşivine bakmasını öneriyorum.
Çünkü o arşivde, bu tür haberlerden binlerce var.
(kanaldhaber)