BİLGİLİ OLMAKTAN ‘ŞARKICI' OLMAYA GİDEN YOL!
Acun Ilıcalı terbiyesiz yarışmacıyı O Ses Türkiye'den kovdu! İyi, güzel de, ona oraya çıkma cesaretini veren kim? Murat Tolga Şen yazıyor.
Sosyal medya, Acun’un kendini bilmez bir yarışmacısını paylayarak gönderdiği video ile çalkalanıyor bugün. Mahallede, arkadaşlarıyla sakız çiğneyerek gezerken muhtemelen kendinden önce çıkanlardan aldığı cesaretle, Star televizyonunda yayınlanan "O Ses Türkiye"ye damlayan oldukça itici olduğunu benim de kabul ettiğim bir genç kadın densizlik yapınca Acun’dan tepki aldı.
İyi de ne olacaktı? Eğer bu bilinçli bir PR malzemesi olarak üretilip servis edilmediyse ki söz konusu TV’ye yapılan ve geçen sezonundan daha az popüler bir iş ise böyle bir ihtimal hep var, oraya gelenlerde aranan kalite, seviye çıtası nerede? Yarışma ve eğlence formatları birbirinin içinde erirken ‘bilgili’ olmaktan ziyade ‘şarkıcı’ olmakla ilgilenen genç cahiller her gece ‘prime-time’ı’ işgal ettiler ve bunun en büyük sorumlularından biri Acun… O yüzden onu “ne güzel ağzının payını verdi” diye olumlulamak yerine meseleye başka bir taraftan bakmalıyız.
Ayrıca "Acun paradoksu" diye bir şey de var. Yetenekli genç oyunculardan Serdal Genç, attığı tweet ile doğru bir tespit yapıyor; "Acun Ilıcalı da ki akıllara zarar mantık hatası:’’ ilk defa tanıştığın birine sen diye hitap edilmez sana bunu öğretmediler galiba ’’ demiş vay arkadaş.."
Bir zamanlar “televizyona çıkmak” başlı başına bir meseleyken, özel TV’lerin yarattığı katılımcı enflasyonu yüzünden tanıdığım ünlü-ünsüz herkesin en az 3-4 kez TV’de görünmüşlüğü var. Eğer siz hala çıkmadıysanız, Devlet Düşmanı (Enemy of the State) filmindeki Robert Clayton Dean’dan bile sıkı kaçabiliyorsunuz demektir.
Hiçbir ilgi alanı bulunmayan, eş-dost gazına gelmiş, kendini düzgün ifade etmekten aciz binlerce insan, Acun ve onun tarzı yapım anlayışının ürünü ‘eğlenceli yarışma’ programlarının kapısında sıra bekliyor. Bu yarışmalardan çıkan ve sektöre karışan kişi sayısı yok denilebilecek kadar az! On yıllar öncesinin ‘Ses mecmuası yarışması’ gibi bir durum yok ki ortada. Yeşilçam’ın en büyük oyuncu madeni orasıyken, şimdi TV’ de ya da sinemada yarışmadan çıkmış kimseyi bulamazsınız. Bulduklarınızı boşuna saymayın. Katılımla kıyaslandığında bu bir hiçlikten ibaret!
“Televizyon” iyice şeytanlaşıp, izlenebilmek için çöplüklerde eşelenen bir tuhaflığa dönüştü. Acun’dan ricam kovduğu yarışmacının ardından bir özeleştiri yapması, kimlere, nasıl bir ‘cahil cesareti’ aşıladığını anlaması… Sanki bu işler daha da kötüye gidecek gibi görünüyor. Neden derseniz, maliyet olarak daha düşük olan yarışmaları yayınlamaya hevesli bir yayıncılık anlayışına yöneliyor kanallar. Tutmayan dizilerin yerine eğlence-yarışma formatına uygun işler koyuluyor. ‘Yarışmacı’ dediğimiz bedava TV kölelerinden daha çok bulmamız lazım. Ünlü olma vaadine kanıp gelen daha çok genç ve cahil insan!
Tabi ilginizi başka yönlere çevirebilirseniz hala bu ülkenin pırıl, pırıl ve bilgiyle dolu, zarif insanları olduğunu görebiliyor, izleyebiliyorsunuz. Dün akşam yayınlanan, Selçuk Yöntem’in sunduğu “Büyük Risk” de yarışan Açalya Ülker Söylemez gibi örneğin. Ekran ışıldadı adeta… Aynı ülkenin insanlarının bu kadar farklı olmasında şaşıracak bir şey yok. Şaşırdığım şey, TV’nin, yayında olanlar için artık bir filtresinin olmaması… Orada izlediğimiz her şeyin bir şekilde özendirici olduğunun toplum olarak çoktan farkındayız sanırım.
Derdimiz neyse o olacağız. Ya bilgili, ya şarkıcı…
Twitter.com/murattolga
İyi de ne olacaktı? Eğer bu bilinçli bir PR malzemesi olarak üretilip servis edilmediyse ki söz konusu TV’ye yapılan ve geçen sezonundan daha az popüler bir iş ise böyle bir ihtimal hep var, oraya gelenlerde aranan kalite, seviye çıtası nerede? Yarışma ve eğlence formatları birbirinin içinde erirken ‘bilgili’ olmaktan ziyade ‘şarkıcı’ olmakla ilgilenen genç cahiller her gece ‘prime-time’ı’ işgal ettiler ve bunun en büyük sorumlularından biri Acun… O yüzden onu “ne güzel ağzının payını verdi” diye olumlulamak yerine meseleye başka bir taraftan bakmalıyız.
Ayrıca "Acun paradoksu" diye bir şey de var. Yetenekli genç oyunculardan Serdal Genç, attığı tweet ile doğru bir tespit yapıyor; "Acun Ilıcalı da ki akıllara zarar mantık hatası:’’ ilk defa tanıştığın birine sen diye hitap edilmez sana bunu öğretmediler galiba ’’ demiş vay arkadaş.."
Bir zamanlar “televizyona çıkmak” başlı başına bir meseleyken, özel TV’lerin yarattığı katılımcı enflasyonu yüzünden tanıdığım ünlü-ünsüz herkesin en az 3-4 kez TV’de görünmüşlüğü var. Eğer siz hala çıkmadıysanız, Devlet Düşmanı (Enemy of the State) filmindeki Robert Clayton Dean’dan bile sıkı kaçabiliyorsunuz demektir.
Hiçbir ilgi alanı bulunmayan, eş-dost gazına gelmiş, kendini düzgün ifade etmekten aciz binlerce insan, Acun ve onun tarzı yapım anlayışının ürünü ‘eğlenceli yarışma’ programlarının kapısında sıra bekliyor. Bu yarışmalardan çıkan ve sektöre karışan kişi sayısı yok denilebilecek kadar az! On yıllar öncesinin ‘Ses mecmuası yarışması’ gibi bir durum yok ki ortada. Yeşilçam’ın en büyük oyuncu madeni orasıyken, şimdi TV’ de ya da sinemada yarışmadan çıkmış kimseyi bulamazsınız. Bulduklarınızı boşuna saymayın. Katılımla kıyaslandığında bu bir hiçlikten ibaret!
“Televizyon” iyice şeytanlaşıp, izlenebilmek için çöplüklerde eşelenen bir tuhaflığa dönüştü. Acun’dan ricam kovduğu yarışmacının ardından bir özeleştiri yapması, kimlere, nasıl bir ‘cahil cesareti’ aşıladığını anlaması… Sanki bu işler daha da kötüye gidecek gibi görünüyor. Neden derseniz, maliyet olarak daha düşük olan yarışmaları yayınlamaya hevesli bir yayıncılık anlayışına yöneliyor kanallar. Tutmayan dizilerin yerine eğlence-yarışma formatına uygun işler koyuluyor. ‘Yarışmacı’ dediğimiz bedava TV kölelerinden daha çok bulmamız lazım. Ünlü olma vaadine kanıp gelen daha çok genç ve cahil insan!
Tabi ilginizi başka yönlere çevirebilirseniz hala bu ülkenin pırıl, pırıl ve bilgiyle dolu, zarif insanları olduğunu görebiliyor, izleyebiliyorsunuz. Dün akşam yayınlanan, Selçuk Yöntem’in sunduğu “Büyük Risk” de yarışan Açalya Ülker Söylemez gibi örneğin. Ekran ışıldadı adeta… Aynı ülkenin insanlarının bu kadar farklı olmasında şaşıracak bir şey yok. Şaşırdığım şey, TV’nin, yayında olanlar için artık bir filtresinin olmaması… Orada izlediğimiz her şeyin bir şekilde özendirici olduğunun toplum olarak çoktan farkındayız sanırım.
Derdimiz neyse o olacağız. Ya bilgili, ya şarkıcı…
Twitter.com/murattolga