Bilal Erdoğan'a 'üstün zekâlı' diyen köşe yazarına ceza!
BirGün yazarı Seray Şahiner, Bilal Erdoğan'ın zekâsıyla alay ettiği gerekçesiyle 2610 lira tazminat cezasına çarptırıldı
BirGün yazarı Seray Şahiner, 7 Ağustos 2015 tarihinde yayımlanan "Buralar eskiden hep düz liseydi" başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan için 'üstün zekâlı' demesi nedeniyle 2610 lira tazminat cezasına çarptırıldı.
BirGün'de yer alan habere göre; Bilal Erdoğan’ın şikâyeti üzerine açılan ve bugün Çağlayan Adliyesi'nde görülen davada, Şahiner’in “Üstün zekâsına daha önceki tapelerden şahit olduğumuz Bilal Erdoğan” ifadesinin hakaret içerdiği belirtildi. Savcı, hazırladığı iddianamede 'üstün zekalı' ifadesinin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini, Erdoğan’ın zekâsını alaya alan, aşağılayıcı, küçültücü ve eleştiri sınırlarını aşan bir ifade olduğunu iddia etmişti.
Seray Şahiner'in, suçlamaya konu olan yazısı şöyle:
"Lise, yıllardır anlatılagelen İstanbul’u görmek için katlandığımız, son durağı Haydarpaşa olan uzun bir tren yolculuğu gibiydi. Haydarpaşa’da inip denize şöyle bir bakacaktık. ‘Hasılı İstanbul’dayız…’ duygusuyla. Lisedeyken üniversite hayali, büyük ışıklarıyla köye sinyal çakan bir İstanbul gibi göz alıcıydı. Dedelerimizin İstanbul için söylediğini biz de üniversite için söylüyorduk, “Hele bir kapağı atalım, gerisi kolay…”
Efendim meğer dedelerimiz keyfinden binmemiş o trenlere, Marshall Yardımı’ndan sonra tarla tapanda işçiye ihtiyaç kalmayınca mecburen gelmişler. (Bizden sonraki kuşak, “Dedemlerin köyü yakılmış o yüzden gelmek zorunda kalmışlar” diyecek) Bunu lisede bilmiyorduk çoğumuz. Hem sonra İstanbul da cânım Haydarpaşa manzarasından ibaret değilmiş. Tercih hakları olsa köylerini bırakıp gelmeyecekleri yerleri de varmış İstanbul’un. Dedelerimiz bunları bir bir öğrenmiş.
Artık İstanbul’a Haydarpaşa’dan girilmiyor. Gasp ettiler. Yolcular istese de istemese de başka duraklarda bırakılıyor. Trenler de değişti, hızlı ve kazalı…
Dayatma bir devlet geleneğiymiş, dedelerimiz bunu öğrenmiş. Devlet, dayatmanın bir devlet geleneği olduğunu yine dayatma usulüyle göstermeye devam ediyor.
Önceden en azından hangi liseye gideceğimizi seçebiliyorduk. Bizim zamanımızda da Anadolu lisesi, fen lisesi sınavları vardı ama kazanılamazsa da dünyanın sonu değildi. Kazanamazsak ahiret hakkında istemesek de bilgi almak zorunda kalmıyorduk. Kazanamazsak İmam Hatip lisesine yerleştirilmiyorduk. Bir düz liseye gidiverilirdi. İşte artık o düz liselere gidiverilemiyor. Zira kahve zincirine dönüştürülen kitapçılarla yarışır hızda, düz liseler imam hatip lisesine dönüştürülüyor.
Ben çocukken teyzemlerin yaşadığı ev Fatih Gazi İlköğretim Okunu’na bakardı, şimdi Gazi İmam Hatip Ortaokulu’na bakıyor. Kardeşimin mezun olduğu Kocamustafapaşa Lisesi şimdi Kocamustafapaşa İmam Hatip Lisesi. Tabii tek değişen anılarımızın baktığı tabelalar değil…
İnançta dayatma olmaz, dolayısıyla devlet aldığı- alamadığı puana göre kimseyi dini eğitim veren bir liseye yerleştiremez. Lakin mevcut sistemde tercihlere göre yerleşemeyen öğrenciler ikametgâhına en yakın okula otomatik olarak kaydediliyor. Öğrenciler tercih yapmasa da yüksek ihtimalle imam hatiplere ve meslek liselerine kaydedilmiş olacaklar. Çocuklarının imam hatipte eğitim almasını istemeyen veliler duruma tepkili, eylemler devam ediyor…
Bu sisteme önce dindarların karşı çıkması lazım. İmam ve hatip yetiştiren bir eğitim kurumuna mecburen giden, istemediği bir mesleğe yönlendirilmiş kişiler yüksek ihtimalle kendilerine din adamı olacak.
Çocuğu imam hatip lisesine gitmek zorunda kalmasın diye evini taşıyan ahbaplarım var. Dünyevi eğitim veren kurumlar hızla yok ediliyor. Sırf Fatih bölgesinde; Ali Kuşçu İlköğretim Okulu, Fatih Kız Andolu İmam Hatip Lisesi; Neslişah İlköğretim Okulu, Neslişah İmam Hatip Ortaokulu; Fatih Atatürk İlköğretim Okulu, Fatih Atatürk İmam Hatip Ortaokulu; Cibali Lisesi, Cibali Erkek İmam Hatip Lisesi oldu. En son Acıbadem Ahmet Sani Gezici Lisesi, gelen bütün tepkilere, semt sakinlerinin, velilerinin ve öğrencilerinin eylemlerine rağmen civarına TOMA çekilmek suretiyle yıkıldı. Başbakan, Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin iftar yemeğinde, bu liseyi işaret ederek, “İnşallah Kadıköy Kız İmam Hatip orada inşa edilecek. Kızlarımız, bir sonraki eğitim öğretim yılında, orada okuyacaklar” demişti… Bugün de, okuluna sahip çıkanlar, “Yeşilbahar Ortaokulu İmam Hatip Olmasın” demek için 19.30’da Şaşkınbakkal Işıklar’da buluşup Yeşilbahar Ortaokulu’na yürüyecek.
Nicedir tape çıkmıyordu. Son tapede, üstün zekâsına daha önceki tapelerden şahit olduğumuz Bilal Erdoğan, eğitim sistemini kendi kafasına göre planlıyor, sanıyorum ki bu ailede fikirler de kalıtsal… Babasının bu yıl sıkça gündeme gelen “kızlı erkekli” beyanlarından da inciler var konuşmalarda. Bu kez babasıyla konuşurken olduğu gibi teklemiyor da, Sümeyye’nin gelmesine ihtiyaç yok yani. Gayet seri şekilde imam hatiplerin doluluk oranı ve mezun sayıları üzerinden hesaplamalar yapıyor, bu kez maksat sıfırlamak değil artırmak. Bilal Erdoğan, imam hatip bağlılığıyla, aldığı Harvard eğitimini birleştirip bir İmam Harvard füzyonu oluşturuyor adeta.
Eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na, yani devlete bağlı, Mahdum bey, toplantıda sancağa çıkmış şehzade gibi, babasından aldığı güçle dikte edip “Bu konuda irade de var, hem Milli Eğitim’de hem Ankara’da. Bunların da bu yaz kararını verip inşallah hayata geçirmemiz lazım” buyuruyor.
Özel okullar da şehzadenin ilgisine mazhar olmuş: “Bazı özel okullar, 40 saatten 11 saatini seçmeli din dersleriyle gerçekten yapmış olsa, adeta alın size bir özel imam hatip... Yani sahada ne olduğunu da ciddi bir şekilde analiz etmemiz, okumamız gerekiyor diye düşünüyorum.”
Kışın dinlediğimiz tapelerin üstüne haber değeri var; bu kayıtta şu serilikte ve hinlikte laflar mevcut: “Yeni planlanan okulları da ya kız ya erkek olarak planlayalım. Yani şimdi yeni planlananlarda ‘Hem kız hem erkek’ olarak gelen projeler oluyor. Onları ‘Ortaokul ve lise’ diye çevirelim, ‘bu kız mı olacak, erkek mi olacak’ diyelim. Öbürünü de aynı şekilde tam tersi değerlendirelim. Yani kız-erkek aynı kampüs içinde düşünmeyelim.” Abi Harvard kaç puan?"
BirGün'de yer alan habere göre; Bilal Erdoğan’ın şikâyeti üzerine açılan ve bugün Çağlayan Adliyesi'nde görülen davada, Şahiner’in “Üstün zekâsına daha önceki tapelerden şahit olduğumuz Bilal Erdoğan” ifadesinin hakaret içerdiği belirtildi. Savcı, hazırladığı iddianamede 'üstün zekalı' ifadesinin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini, Erdoğan’ın zekâsını alaya alan, aşağılayıcı, küçültücü ve eleştiri sınırlarını aşan bir ifade olduğunu iddia etmişti.
Seray Şahiner'in, suçlamaya konu olan yazısı şöyle:
"Lise, yıllardır anlatılagelen İstanbul’u görmek için katlandığımız, son durağı Haydarpaşa olan uzun bir tren yolculuğu gibiydi. Haydarpaşa’da inip denize şöyle bir bakacaktık. ‘Hasılı İstanbul’dayız…’ duygusuyla. Lisedeyken üniversite hayali, büyük ışıklarıyla köye sinyal çakan bir İstanbul gibi göz alıcıydı. Dedelerimizin İstanbul için söylediğini biz de üniversite için söylüyorduk, “Hele bir kapağı atalım, gerisi kolay…”
Efendim meğer dedelerimiz keyfinden binmemiş o trenlere, Marshall Yardımı’ndan sonra tarla tapanda işçiye ihtiyaç kalmayınca mecburen gelmişler. (Bizden sonraki kuşak, “Dedemlerin köyü yakılmış o yüzden gelmek zorunda kalmışlar” diyecek) Bunu lisede bilmiyorduk çoğumuz. Hem sonra İstanbul da cânım Haydarpaşa manzarasından ibaret değilmiş. Tercih hakları olsa köylerini bırakıp gelmeyecekleri yerleri de varmış İstanbul’un. Dedelerimiz bunları bir bir öğrenmiş.
Artık İstanbul’a Haydarpaşa’dan girilmiyor. Gasp ettiler. Yolcular istese de istemese de başka duraklarda bırakılıyor. Trenler de değişti, hızlı ve kazalı…
Dayatma bir devlet geleneğiymiş, dedelerimiz bunu öğrenmiş. Devlet, dayatmanın bir devlet geleneği olduğunu yine dayatma usulüyle göstermeye devam ediyor.
Önceden en azından hangi liseye gideceğimizi seçebiliyorduk. Bizim zamanımızda da Anadolu lisesi, fen lisesi sınavları vardı ama kazanılamazsa da dünyanın sonu değildi. Kazanamazsak ahiret hakkında istemesek de bilgi almak zorunda kalmıyorduk. Kazanamazsak İmam Hatip lisesine yerleştirilmiyorduk. Bir düz liseye gidiverilirdi. İşte artık o düz liselere gidiverilemiyor. Zira kahve zincirine dönüştürülen kitapçılarla yarışır hızda, düz liseler imam hatip lisesine dönüştürülüyor.
Ben çocukken teyzemlerin yaşadığı ev Fatih Gazi İlköğretim Okunu’na bakardı, şimdi Gazi İmam Hatip Ortaokulu’na bakıyor. Kardeşimin mezun olduğu Kocamustafapaşa Lisesi şimdi Kocamustafapaşa İmam Hatip Lisesi. Tabii tek değişen anılarımızın baktığı tabelalar değil…
İnançta dayatma olmaz, dolayısıyla devlet aldığı- alamadığı puana göre kimseyi dini eğitim veren bir liseye yerleştiremez. Lakin mevcut sistemde tercihlere göre yerleşemeyen öğrenciler ikametgâhına en yakın okula otomatik olarak kaydediliyor. Öğrenciler tercih yapmasa da yüksek ihtimalle imam hatiplere ve meslek liselerine kaydedilmiş olacaklar. Çocuklarının imam hatipte eğitim almasını istemeyen veliler duruma tepkili, eylemler devam ediyor…
Bu sisteme önce dindarların karşı çıkması lazım. İmam ve hatip yetiştiren bir eğitim kurumuna mecburen giden, istemediği bir mesleğe yönlendirilmiş kişiler yüksek ihtimalle kendilerine din adamı olacak.
Çocuğu imam hatip lisesine gitmek zorunda kalmasın diye evini taşıyan ahbaplarım var. Dünyevi eğitim veren kurumlar hızla yok ediliyor. Sırf Fatih bölgesinde; Ali Kuşçu İlköğretim Okulu, Fatih Kız Andolu İmam Hatip Lisesi; Neslişah İlköğretim Okulu, Neslişah İmam Hatip Ortaokulu; Fatih Atatürk İlköğretim Okulu, Fatih Atatürk İmam Hatip Ortaokulu; Cibali Lisesi, Cibali Erkek İmam Hatip Lisesi oldu. En son Acıbadem Ahmet Sani Gezici Lisesi, gelen bütün tepkilere, semt sakinlerinin, velilerinin ve öğrencilerinin eylemlerine rağmen civarına TOMA çekilmek suretiyle yıkıldı. Başbakan, Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin iftar yemeğinde, bu liseyi işaret ederek, “İnşallah Kadıköy Kız İmam Hatip orada inşa edilecek. Kızlarımız, bir sonraki eğitim öğretim yılında, orada okuyacaklar” demişti… Bugün de, okuluna sahip çıkanlar, “Yeşilbahar Ortaokulu İmam Hatip Olmasın” demek için 19.30’da Şaşkınbakkal Işıklar’da buluşup Yeşilbahar Ortaokulu’na yürüyecek.
Nicedir tape çıkmıyordu. Son tapede, üstün zekâsına daha önceki tapelerden şahit olduğumuz Bilal Erdoğan, eğitim sistemini kendi kafasına göre planlıyor, sanıyorum ki bu ailede fikirler de kalıtsal… Babasının bu yıl sıkça gündeme gelen “kızlı erkekli” beyanlarından da inciler var konuşmalarda. Bu kez babasıyla konuşurken olduğu gibi teklemiyor da, Sümeyye’nin gelmesine ihtiyaç yok yani. Gayet seri şekilde imam hatiplerin doluluk oranı ve mezun sayıları üzerinden hesaplamalar yapıyor, bu kez maksat sıfırlamak değil artırmak. Bilal Erdoğan, imam hatip bağlılığıyla, aldığı Harvard eğitimini birleştirip bir İmam Harvard füzyonu oluşturuyor adeta.
Eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na, yani devlete bağlı, Mahdum bey, toplantıda sancağa çıkmış şehzade gibi, babasından aldığı güçle dikte edip “Bu konuda irade de var, hem Milli Eğitim’de hem Ankara’da. Bunların da bu yaz kararını verip inşallah hayata geçirmemiz lazım” buyuruyor.
Özel okullar da şehzadenin ilgisine mazhar olmuş: “Bazı özel okullar, 40 saatten 11 saatini seçmeli din dersleriyle gerçekten yapmış olsa, adeta alın size bir özel imam hatip... Yani sahada ne olduğunu da ciddi bir şekilde analiz etmemiz, okumamız gerekiyor diye düşünüyorum.”
Kışın dinlediğimiz tapelerin üstüne haber değeri var; bu kayıtta şu serilikte ve hinlikte laflar mevcut: “Yeni planlanan okulları da ya kız ya erkek olarak planlayalım. Yani şimdi yeni planlananlarda ‘Hem kız hem erkek’ olarak gelen projeler oluyor. Onları ‘Ortaokul ve lise’ diye çevirelim, ‘bu kız mı olacak, erkek mi olacak’ diyelim. Öbürünü de aynı şekilde tam tersi değerlendirelim. Yani kız-erkek aynı kampüs içinde düşünmeyelim.” Abi Harvard kaç puan?"