BEYOĞLU´NUN GÖBEĞİNDE AYDINLAR İÇİN İNFAZ ÇAĞRISI´NA CAN DÜNDAR TEPKİ GÖSTERDİ

"'Asalım' diye yollara dökülmeye başlarsanız daha önce kitap yakmış, yazar asmış, lince kalkışmış liderlerin başına ne geldiyse o gelir başınıza: Malum o liderler toplumları büyük bir kıyıma sürükledikten sonra asıldılar hep...

Beyoğlu'nda infaz çağrısı

Beyoğlu'nun girişinde birkaç genç bağıra çağıra dergi satıyor. Adında sol ibaresi taşıyan ve içinde Deniz Gezmiş fotoğrafları bulunan bir dergi bu. Ama gençlerin dili farklı telden çalıyor:
"Orhan Pamuk ve Ahmet Altan'ı asalım."

Vahşi batı kasabalarına özgü bu çağrı irkiltiyor çevredekileri...

İlgili görünenler yandaki bir masada "hainlerden hesap sorulabilmesi için" imza vermeye davet ediliyor. Ve ellerine bir bildiri tutuşturuluyor.

Bildiride bir dizi yazar adı var:
Orhan Pamuk, Hrant Dink, Perihan Mağden, Murat Belge, Hasan Cemal...

Bu isimler "Batı emperyalizminin kullandığı kalemler" takdim edilip hedef gösteriliyor.
Ama bildirinin asıl amacı listeye yeni bir isim eklendiğini duyurmak:
Elif Şafak.

"Neo-liberallerin yeni prensesi olan bu kadın" diye başlayan cümleler kin kusuyor.
"Büyük Hukukçular Birliği" imzasını taşıyan bildiri Türk düşmanlığını durdurmak için herkesi Elif Şafak'ı 21 Eylül tarihinde başlayacak duruşmasına çağırıyor. Beyoğlu'nda bu amaçla imza vermeye davet edilenlerden biri, "Ben onlarla aynı görüşteyim. Asacağız diye ortada bağırmaya utanmıyor musunuz?" deyince ortam geriliyor.
Polis seyrediyor.

* * *

Ardından İpek Çalışlar'a geliyor sıra...

Çalışlar'ın olağanüstü biyografi çalışması "Latife"de Atatürk'e hakaret edildiği gerekçesiyle mahkemeye başvuruluyor. Oysa kitapta anlatılan Atatürk'ün bir baskında çarşafa bürünüp kurtulma öyküsü pek çok farklı kaynakta daha önce yer almış, bilinen bir öykü. Yargıçlara değil, tarihçilere sorulmalı. Zaten amaç Atatürk'ü korumaktan çok toplumu kışkırtmak ve linç için bıçak bileyenlere yeni kurbanlar sunmak.

* * *

Danıştay üyelerini hedef gösteren şeriatçı gazetelerin yaptığından farklı değil bu yapılan. Ve sol kisveli yeni milliyetçiler de konuştuklarında Danıştay'a saldıran tetikçinin babasının dilinden konuşuyorlar:
"Yazan, bedelini öder!"

Sağı-solu belli olmayan, sağla solla ilgisi de olmayan bir linç daveti bu. Provokasyona çok açık ve en nihayet de demokrasinin, insan haklarının, ifade özgürlüğünün budanmasına davetiye çıkaran faşizan bir anlayış...

Beyoğlu sokaklarında "Yazarları asalım" diye haykıracak kadar fütursuzlaşan bu tahrikçilere göz yumulması da ibret verici.

* * *

Bir kez daha hatırlatalım: Bir yazarın etkisini kırmanın yegâne geçerli yolu, daha iyisini yazmaktır.
Yanlış yazdığı düşünülüyorsa, çare, doğrusunu yazmaktır.

Bunun yerine "Asalım" diye yollara dökülmeye başlarsanız daha önce kitap yakmış, yazar asmış, lince kalkışmış liderlerin başına ne geldiyse o gelir başınıza: Malum o liderler toplumları büyük bir kıyıma sürükledikten sonra asıldılar hep... Ve yazdıkları kitapların kendi dillerinde basılması hâlâ yasak...

Can Dündar/Milliyet

http: