"BEYAZ TÜRKLERİ LOZAN KAPSAMINA ALALIM!... ONLARA AZINLIK HAKLARI VERELİM!... BÜFECİ İSLAMI HER TARAFI SARDI!.." ÜNLÜ YAZARIN BU TEKLİFİ ÇOK TARTIŞILACAK!..
Bu ülkenin Beyaz Türkler´inin de haklarının korunması, yaşamlarını sürdürmesi gerekiyor. Beyaz Türkler azınlığa dönüşüyor,o halde belki de bu kitlenin Lozan kapsamına alınıp azınlık haklarının verilmesi gerekir.
Beyaz Türkler Lozan kapsamına alınsın
Fazıl Say´ın sözleriyle alevlenen tartışmanın gözden kaçan bir tarafı da "kalanların" yahut Türkiye´de şikayetlerine rağmen "kalmak isteyenlerin" durumu. "Yüzde 30" diyebilirsiniz, "Biz kaç kişiyiz" diye slogan bulabilirsiniz ama sayıları özümsenmeyecek bir kitleden bahsediyoruz. Üstelik bu insanlar üreten, para harcayan, gelir ve eğitim dağılımının en tepesinde yer alıyor.
Onlar Türkiye´nin yeni azınlığı. Kendi vatanlarında azınlık haline getirilen bir "halk."
Türkiye´nin yeni azınlığı Beyaz Türkler. Bu kavram, ilk ortaya çıkışından beri epey değişti, ama yerini alacak daha iyi bir alternatif bulunamadı.
Eskiden Beyaz Türklük kısıtlı bir elite işaret ederken AKP iktidarıyla beraber kapsamı alanı daha gelişmişe benziyor. Beyaz Türklük giderek laik, başı açık, eğitimli, üst gelir düzeyine sahip, kentli olmanın; bütün bunların hepsinin toplamı oldu.
Elbette homojen bir kitleden bahsetmek olanaksız. Ancak geçmişte daha geniş kitlelerce sahiplenilen kavramların destekçileri o kadar azaldı ki Cumhuriyetçilik, demokrasi, laiklik vs. Beyaz Türkler´e kaldı.
Fazıl Say bu yeni Beyaz Türkler´in kaygısını dillendirdi işte.
Bu laik kitlenin içinde "karşı" tarafa mutlak tahammülsüzlük içinde olanlar da var şüphesiz. Onlar da, tıpkı radikal İslamcılar gibi ayrı bir vak´a olarak değerlendirilmeli. Ancak gerekli uzlaşı yolu bulunduğunda bunca sene bu topraklarda hiçbir din çatışması çıkmadan, hatta kendine özgü bir İslam modeli yaratarak da insanların yaşadığı unutulmasın.
Burada sorun AKP´nin, yahut "yüzde 70´in" bu uzlaşmaya yanaşmamasında yatıyor. Onlar Beyaz Türkler´in olduğu bir Türkiye´yi değil, kendi ülkelerini hayal ediyorlar bu besbelli.
Nitekim, Türkiye´nin son 10 yılında Beyaz Türkler hayatın her alanında Büfeci İslamı´nın saldırısı altında ve durmaksızın mağlubiyet aldı. Ekonomik hayatta yeşil sermaye gelişiyor, şehirlerde "dokunulmaz" bölgelere bile büfeci pikniğiyle giriyor. İçki satılmayan süpermarketler, İslami residence´lar gibi Batı´yla "Müslüman" sentezi giderek daha çok yayılıyor. Bu eskiden en fazla içkisiz lokantayla sınırlıydı.
Hayatın ayrıldığı alanlar da çok belliydi. Büfeci İslamı Beyaz Türk´ün dünyasını ele geçirmek için bu kadar çok uğraşmazdı. Bebek Parkı´nda türbanlı ailelerin piknikleri son birkaç yılın ürünü değil mi?
Büfeci İslamı´nın hayatın tadını alıp, belli bir para ve doygunluktan sonra ciddi U dönüşleri göstereni de var. Muhtemeldir ki günümüz İslamcılar´ın pek çoğu davalarına en çok Ahmet Hakan kadar bağlıdır; Nişantaşı´nın kapıları ve milli çapkın olma yolu açıldığında kolayca vazgeçerler. Ancak bunun da gerçekleşmesi epey zaman alır ve sayı da maalesef az değil.
Peki bu sürede Beyaz Türkler´in hayatı ne olacak? Bu azınlık ortadan kaldırılıp, bir tür kültürel soykırım mı yaşanacak: Hepimiz hayata tutunmak için Fethullahçı, Abdullah Gül´cü mü olacağız? Laik kadınlar da başlarını mı örtmek zorunda kalacak... Birkaç ay öncesinin Malezya tartışmaları işte.
Anayasal haklarımız olduğuna inanıyoruz ama kuşatma karşısında da çaresiziz. Her şey yoluna uyduruluyor ve koşulsuz bir teslimiyet yaratılıyor.
Oysa bu ülkenin Beyaz Türkler´inin de haklarının korunması, yaşamlarını sürdürmesi gerekiyor. Bildikleri, alıştıkları şekilde. Ve madem Beyaz Türkler azınlığa dönüşüyor, o halde belki de bu kitlenin Lozan kapsamına alınıp az
Fazıl Say´ın sözleriyle alevlenen tartışmanın gözden kaçan bir tarafı da "kalanların" yahut Türkiye´de şikayetlerine rağmen "kalmak isteyenlerin" durumu. "Yüzde 30" diyebilirsiniz, "Biz kaç kişiyiz" diye slogan bulabilirsiniz ama sayıları özümsenmeyecek bir kitleden bahsediyoruz. Üstelik bu insanlar üreten, para harcayan, gelir ve eğitim dağılımının en tepesinde yer alıyor.
Onlar Türkiye´nin yeni azınlığı. Kendi vatanlarında azınlık haline getirilen bir "halk."
Türkiye´nin yeni azınlığı Beyaz Türkler. Bu kavram, ilk ortaya çıkışından beri epey değişti, ama yerini alacak daha iyi bir alternatif bulunamadı.
Eskiden Beyaz Türklük kısıtlı bir elite işaret ederken AKP iktidarıyla beraber kapsamı alanı daha gelişmişe benziyor. Beyaz Türklük giderek laik, başı açık, eğitimli, üst gelir düzeyine sahip, kentli olmanın; bütün bunların hepsinin toplamı oldu.
Elbette homojen bir kitleden bahsetmek olanaksız. Ancak geçmişte daha geniş kitlelerce sahiplenilen kavramların destekçileri o kadar azaldı ki Cumhuriyetçilik, demokrasi, laiklik vs. Beyaz Türkler´e kaldı.
Fazıl Say bu yeni Beyaz Türkler´in kaygısını dillendirdi işte.
Bu laik kitlenin içinde "karşı" tarafa mutlak tahammülsüzlük içinde olanlar da var şüphesiz. Onlar da, tıpkı radikal İslamcılar gibi ayrı bir vak´a olarak değerlendirilmeli. Ancak gerekli uzlaşı yolu bulunduğunda bunca sene bu topraklarda hiçbir din çatışması çıkmadan, hatta kendine özgü bir İslam modeli yaratarak da insanların yaşadığı unutulmasın.
Burada sorun AKP´nin, yahut "yüzde 70´in" bu uzlaşmaya yanaşmamasında yatıyor. Onlar Beyaz Türkler´in olduğu bir Türkiye´yi değil, kendi ülkelerini hayal ediyorlar bu besbelli.
Nitekim, Türkiye´nin son 10 yılında Beyaz Türkler hayatın her alanında Büfeci İslamı´nın saldırısı altında ve durmaksızın mağlubiyet aldı. Ekonomik hayatta yeşil sermaye gelişiyor, şehirlerde "dokunulmaz" bölgelere bile büfeci pikniğiyle giriyor. İçki satılmayan süpermarketler, İslami residence´lar gibi Batı´yla "Müslüman" sentezi giderek daha çok yayılıyor. Bu eskiden en fazla içkisiz lokantayla sınırlıydı.
Hayatın ayrıldığı alanlar da çok belliydi. Büfeci İslamı Beyaz Türk´ün dünyasını ele geçirmek için bu kadar çok uğraşmazdı. Bebek Parkı´nda türbanlı ailelerin piknikleri son birkaç yılın ürünü değil mi?
Büfeci İslamı´nın hayatın tadını alıp, belli bir para ve doygunluktan sonra ciddi U dönüşleri göstereni de var. Muhtemeldir ki günümüz İslamcılar´ın pek çoğu davalarına en çok Ahmet Hakan kadar bağlıdır; Nişantaşı´nın kapıları ve milli çapkın olma yolu açıldığında kolayca vazgeçerler. Ancak bunun da gerçekleşmesi epey zaman alır ve sayı da maalesef az değil.
Peki bu sürede Beyaz Türkler´in hayatı ne olacak? Bu azınlık ortadan kaldırılıp, bir tür kültürel soykırım mı yaşanacak: Hepimiz hayata tutunmak için Fethullahçı, Abdullah Gül´cü mü olacağız? Laik kadınlar da başlarını mı örtmek zorunda kalacak... Birkaç ay öncesinin Malezya tartışmaları işte.
Anayasal haklarımız olduğuna inanıyoruz ama kuşatma karşısında da çaresiziz. Her şey yoluna uyduruluyor ve koşulsuz bir teslimiyet yaratılıyor.
Oysa bu ülkenin Beyaz Türkler´inin de haklarının korunması, yaşamlarını sürdürmesi gerekiyor. Bildikleri, alıştıkları şekilde. Ve madem Beyaz Türkler azınlığa dönüşüyor, o halde belki de bu kitlenin Lozan kapsamına alınıp az