BEREN SAAT: TUTTİ FRUTTİ İLE BÜYÜDÜK DE SAPIK MI OLDUK?

Oynadığı filmlerle Türkiye'de hep gündem oluşturan Beren Saat Hürriyet gazetesine çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Son filmi ‘Benim Dünyam’ ile yine çok konuşulan Beren Saat oynadığı rolden, dekolte krizine kadar bir çok konuda Hürriyet gazetesinden Hakan Gence özel açıklamalar da bulundu.

İşte o röportajdan satır başları...

Kendinize sessiz bir yer bulun ve gözlerinizi kapayın. Bu karanlığa ne kadar dayanabilirsiniz?

Bir dakika? Bir saat? 1880’de doğan Helen Keller, 68 yıl bu şekilde yaşadı. Siyah bizim için bir renkken onun için güçlü bir duygu oldu. Beren Saat, yeni sinema filmi ‘Benim Dünyam’da canlandırdığı Ela karakteriyle doğuştan kör ve sağır Helen Keller’ın hikâyesini beyazperdeye taşıyor. Çift engeline rağmen Uğur Yücel’in canlandırdığı Mahir öğretmen sayesinde üniversiteye başlayan Ela, duymamasına rağmen konuşmayı öğreniyor. O da karakteri canlandırırken birçok konuda hayal dahi edemeyeceği farkındalıklar yaşadığını saklamıyor. Rolün zorluğunu “Altından kalkabildiysem izi kalacak bir rol oldu” diyerek vurguluyor. Yine de hafif bir tebessümle ekliyor: “Ama burası Türkiye. Her an rüzgâr tersine dönebilir.”

Aşk-ı Memnu’, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’, ‘İntikam’ ve son olarak ‘Benim Dünyam’… Hepsi uyarlama işler. Ne çektim bu uyarlamalardan diyor musunuz?

- Hayır. Sanırım biz bu işe yeni yeni alışıyoruz. Eskiden de bir sürü hikâyeyi, romandan ya da filmden uyarlıyormuşuz ama haklarını ödemiyormuşuz. Oysa artık haklarını satın alıyoruz. Yine de “çalıntı ya da aynısını yapmışlar” tantanaları çıkıyor. Filmde canlandırdığınız Ela doğuştan kör ve sağır. Bu sebepten konuşamıyor da.

Onun hissettiklerini anlayabilmek için nasıl bir çalışma yaptınız?

- Çekimler başlamadan nasıl olabileceğini hayal bile edemiyordum. Gerçeği oynarken idrak etmeye başladım. Mesela metinde; “Senfonisini yöneten bir orkestra şefi gibi” diye bir cümle vardı. Yardım aldığım İşitme Engelliler Federasyonu Başkanı Ercüment Tanrıverdi ‘senfoni’ diye bir kelimelerinin olmadığını söyledi. Çünkü onlar için müzik yoktu. Müziği duyabilmenin bana nasıl duygu değişimleri yaşattığını ve müzik dolu anıları düşündüm ve sustum.

Hiç konuşmadan izleyiciye duygu aktarmak zor muydu?

- Filmde entresan şekilde kendini ifade etmenin tek yolunun konuşmak olmadığını anlıyorsun. Kendini son derece kuvvetle ifade edebileceğin mimiklerin ve ellerin olduğunu keşfediyorsun. İşin en zor yanı duyan biri olarak duymayan birinin seslerini taklit etmekti. O konuda Ercüment Tanrıverdi’nin yardımını aldım. Helen Keller’ın hikâyesi olduğu için çok fazla hedeften şaşmadım, bol bol videolarını izledim.

O videolardan çıkardığınız hayat dersleri oldu mu?

- Kendi başarısını ve engellere karşı nasıl durduğunu anlattığı çok etkileyici bir konuşması var. Bizim hayatın içinde zafer diye addettiğimiz bir sürü şeye göre, onun hayatında aslında çok daha büyük bir zafer olduğunu görüyorsun.

Bizim zaferlerimiz ne kadar anlamsız diye düşündünüz mü?

- Anlamsız demeyelim. Sonuçta herkesin kendi serüveni ve herkes kendi hayatının lideri. Hiçbir zaman insanların hedeflerini küçümsemem. Yalnızca bazı insanların savaşları çok daha büyük. Bu yüzden kazanımlarının adı gerçekten zafer!

İNATLA YOLUNA DEVAM EDEN BİRİYİM

Sağır ve dilsiz alfabesini gerçekten öğrendiniz mi?

- Sahnelerdeki diyaloglar üzerinden bir sürü kelime öğrendim.

Her dilin bir ruhu vardır. Peki işaret dilinin ruhu neydi?

- Anlatım çok net, bedeniniz üzerinden hissettiğiniz her şeyi dümdüz anlatmak üzerine bir dil. İma yok, laf sokma yok… Çok dürüst.

Sadece dokunarak koca bir dünyayı anlamlandırmak ne kadar mümkün?

- Altı üstü bir rol oynadım diye ahkâm kesmek benim işim değil. Anlamaya çalıştığımda hayal gücümün çok ötesinde ve çok zor olduğunu tahmin ediyorum.

RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ