'BENİM İÇİN TÜRK BASININDA İSMET BERKAN DİYE BİRİ YOKTUR!... TUNCAY ÖZKAN NE YAPARSA YAPSIN BİR MİLYON KERE İSMET BERKAN'A YEĞDİR!...' HANGİ KÖŞE YAZARI TUNCAY ÖZKAN'A HEM KIZDI HEM SAHİP ÇIKTI?...

`İsmet Berkan gibi başlık atmışsın´ diye mesaj yazanlar da olmuş, şunu söyleyeyim; "benim için Türk basınında İsmet Berkan diye biri yok!"







Kandırıldığını `kabul etmek´ zordur!


İki gün önce bir yazı kaleme aldım ve "bizkaçsafiz.com" başlığı altında, örgütlenen yüzbinlerce "temiz, saf" insanımızın nasıl "büyük bir pazarlama" sürecinin parçası olduklarını, nasıl alet edildiklerini paylaştım. Bu yazıdan sonra "Bize nasıl saf dersin?" diyen "yüzlerce" mesaj geldi. Bu mesajlarla bu ülkede bir gerçeği anladım; "insanımıza saf" demek büyük suç! İnsanımıza "uyanık, açık gözlü, benim memurum işini bilir" demek ise en büyük iltifat.

Bu yazının "saf" kısmına tepki gösteren "okuyucularıma" sesleniyorum; "saf" demek Latince´den başlayarak Fransızca ve İngilizce´ye hatta "bilim literatürüne" geçmiş haliyle; "pure" yani "karışmamış, özünü korumuş, temiz" demek...

Sevgili dostlar, "saf" terimine neden bu kadar tepki gösteriyorsunuz? Özünüzü korumak, karışmamak, temiz kalmak bu ülkede çok mu büyük suç! Haklısınız, çok büyük suç! "Benim memurum" işini bilir zihniyetinin yıllarca pompalandığı, "aç kalan, açıkta kalan bizden değildir" diyenlerin ülkeyi yıllarca yönettiği, "iş bitirmenin" en kutsal "kavram" olduğu, "paranın" tapınma aracı olduğu bir "yerde"; insanlara "karışmamış, özünü korumuş" demek çok büyük suç!

Kızmayın kardeşim; safsınız. Bir daha yazıyorum; safsınız! Siz çok temiz duygular ile "bir harekete destek verdiniz, varlığınızı ortaya koyup" bir "emtia" oluşturulmasına "araç" oldunuz, birileri de "ortaya çıkan malı" çok güzel pazarladı! Siz ne kaybettiniz? Hiç bir şey kaybetmediniz! Saflığınıza, temizliğinize "çizik" dahi gelmedi. Siz hâlâ safsınız, hâlâ temizsiniz!

Satılmasaydı da ne olsaydı kısmına gelince...

Bu tip "aklileştirme" çabalarını gayet doğal olarak görüyorum. İnsanoğlu için "Sen safsın" ı kabullenmek "Sen çok uyanıksın, çok iş bitiricisine" göre ne kadar zorsa; "kandırıldığını" kabul etmek ve "Aldatıldım" demek de o kadar zordur. O yüzden gelen mesajlarda "O olmasaydı, bu olmasaydı" kısımları da var. Onlara da sadece şunu söyleyeceğim; Cumhuriyet gazetesi "daha mı az zorda?" Ona da teklif var, hem de sadece "o gruptan" değil, diğer büyük sermaye gruplarından da var! O da mı versin anahtarları! Anlayamadığım diğer bir detay daha var; satılmasıyla, borcundan dolayı "kapatılması" arasında "ne fark var?" Her iki seçenekte de "Kanaltürk artık Kanaltürk değil." Ama satılması "seçeneğinin" gözden kaçan bir detayı var; böyle bir yapının satılması, satın alınabilmesi hem de "en çok sövüp saydıkları tarafından" ele geçirilebilir olması "psikolojik savaşta" çok önemli bir hamle. Böyle bir hamlenin "yapılmasının" değeri inanın 30 milyon dolardan çok ama çok fazla. Alana "helal olsun", amacının bin kat üstüne ulaştı, "ulusal-milli duruşa" verdiği zarar, 30 milyon dolarla "yapılabileceklerden" çok fazla!

Bana gelince, "saf-temiz*karışmamış" dediğim dostlarımdan, şahsıma yönelik "Sen ne yaptın bugüne kadar" cümlesine kadar giden eleştiriler var. Beni "iyi takip" edenler ne yaptığımı çok iyi biliyor, gerek çalıştığım gazetelerde gerek televizyonlarda "doğru bildiğimi sonuna kadar, nokta kadar menfaat için virgül kadar" edilmeden savundum. Kitle televizyonlarında "en ağır muhalefeti" yaptım ve inandıklarımdan asla dönmedim. Aldığım el