"BENİ SUÇLULUK DUYGUSUNDAN PSİKOLOGUM KURTARDI" DİYEN CINE 5'İN PATRONU EROL AKSOY SABAH VE ATV'YE TALİP OLDUĞUNU AÇIKLADI!..
CİNE5'in patronu Erol Aksoy ile ilginçUsta röportajcı Nuriye Akman,CİNE'in patronu Erol Aksoy ile ilginç bir röportaj gerçekleştirdi.
Erol Aksoy: Beni suçluluk duygusundan psikoloğum kurtardı
Ben söyleşilerimde muhatabımın yaşadığı olaylardan çok onlara verdiği tepkiye odaklanırım. Daha evvel defalarca dile gelenlere değil, taze söze talip olurum. Zahiren ortada başarı ya da başarısızlık olabilir.Önemli olan kendisine soru sormama izin veren kişi, bununla nasıl baş ettiğini samimi bir şekilde anlatıyor mu, egosuna torpil yapmadan kişiliği ile yüzleşebiliyor mu, ben buna bakarım. Ortaya çıkan tabloyu ayrıca yorumlamam. Notum kıt olduğu için değerlendirmeyi okurlar yapsın isterim. Söyleşimizin büyük bölümü CİNE5 binasının 10'uncu katındaki bir toplantı odasında yapıldı. Bir masa ve sandalyelerin dışında hiçbir şey olmayan, beyaz badanalı, insana tecrit edilmişlik hissi veren soğuk bir oda. 18.30 olan randevu saatine, işlerin yoğunluğu nedeniyle 19.15'te icabet edebilen Erol Aksoy Bey, elma ile peynir yerken konuşmaya başladık. Zaman zaman gelen telefonlarla onar, on beşer dakika kesilen görüşmemiz 21.15'te, fotoğrafa zemin olabilecek renkli bir koltuk bulduğumuz bir başka boş odada bitti.
Baş döndürücü bir hızla yükseldiniz ve aynı hızla düştünüz. Bu süreç size kendinizle ilgili ne öğretti?
İtirazım var. Yükseliş yirmi senede, düşüş üç günde oldu. Arasında fark var. Yükselişim, bir yerlere gelişim tahsilim sayesinde oldu. Fransa'da lise, Amerika'da üniversite, MIT gibi bugün hâlâ çok az Türk'ün gidebildiği bir okul, sonra Harvard Business School. Yani en iyi eğitim nedir deseniz onu aldım. Tabii bir tek eğitimle olmuyor. Çünkü fazla eğitilmişler, hoca oluyorlar. Pratik olmuyorlar. Beni okutan rahmetli babacığım, ilkokul mezunuydu. Babadağlıydı. Babadağıdan hep tüccar insanlar çıkıyor. Çünkü tarım yok, hayvancılık yok.
Pardon. Hayat hikâyenizi değil, düşüşünüzden ne öğrendiğinizi sormuştum.
Ben hep kazanmayı ve başarmayı öğrenmişim. Kaybetmeyi öğrendim. İnsan kazanınca niye kazandığını pek analiz etmez. Kaybedince ya ben niye kaybettim, der.
Kaybedince egonuz biraz ezildi mi?
En iyi imtihan egoya geliyor. Ego iyi bir terbiye görmüş oluyor. Ben maalesef geç bir zamanda kaybettim. Gençliğinde iflasa yaklaşmış bazı işadamları, ders alıp, daha dikkatli olmuşlar. Bu felaketi ellimden sonra yaşamak bana ağır geldi. Hele hele kaybetmenin şartları ve de haksızlığa uğramışlık hissi varsa o daha da ağır geliyor.
Herhalde zamanla kendi hatalarınızı da tespit etmişsinizdir. Mademki egonuzun terbiye olduğunu iddia ediyorsunuz, neydi o hatalar efendim?
Şimdi valla tam derinden yakaladınız.(Gülüyor) İnsanlar her ne kadar egom terbiye oldu diyorlarsa da, sizin gibi fevkalade akıllı, hassas bir hanımefendiye samimi olarak şunu da söylemek lazım. Evet, ben demin egom terbiye oldu dedim de, ama hakikaten terbiye oldu mu olmadı mı? Yoksa bu dışarıya dönük bir işlem mi? İnsan değiştim diyor. Bakıyorsunuz aslında değişmemiş. O bakımdan egom terbiye oldu deyince... Bakın şimdi şöyle oldu.
Efendim lütfen, "batmadım batırıldım, düşmedim düşürüldüm" hikâyesine girmek istemiyorum.
Bizim bankaya el konulma ortamını size özetlemem lazım. Bizim bankadan 35 trilyon bir çekiliş oluyor. O gün Merkez Bankamızda bizim bankanın 102 trilyon parası var. O parayı bize vermiyorlar. İktisat Bankası gidiyor ve devlete yük oluyor. Kendi paramızı bize verseler biz kendi yağımızla kavrulup, belki de zorlukları aşardık. Nitekim bu şekilde zorluklar yaşayan başka banka
Ben söyleşilerimde muhatabımın yaşadığı olaylardan çok onlara verdiği tepkiye odaklanırım. Daha evvel defalarca dile gelenlere değil, taze söze talip olurum. Zahiren ortada başarı ya da başarısızlık olabilir.Önemli olan kendisine soru sormama izin veren kişi, bununla nasıl baş ettiğini samimi bir şekilde anlatıyor mu, egosuna torpil yapmadan kişiliği ile yüzleşebiliyor mu, ben buna bakarım. Ortaya çıkan tabloyu ayrıca yorumlamam. Notum kıt olduğu için değerlendirmeyi okurlar yapsın isterim. Söyleşimizin büyük bölümü CİNE5 binasının 10'uncu katındaki bir toplantı odasında yapıldı. Bir masa ve sandalyelerin dışında hiçbir şey olmayan, beyaz badanalı, insana tecrit edilmişlik hissi veren soğuk bir oda. 18.30 olan randevu saatine, işlerin yoğunluğu nedeniyle 19.15'te icabet edebilen Erol Aksoy Bey, elma ile peynir yerken konuşmaya başladık. Zaman zaman gelen telefonlarla onar, on beşer dakika kesilen görüşmemiz 21.15'te, fotoğrafa zemin olabilecek renkli bir koltuk bulduğumuz bir başka boş odada bitti.
Baş döndürücü bir hızla yükseldiniz ve aynı hızla düştünüz. Bu süreç size kendinizle ilgili ne öğretti?
İtirazım var. Yükseliş yirmi senede, düşüş üç günde oldu. Arasında fark var. Yükselişim, bir yerlere gelişim tahsilim sayesinde oldu. Fransa'da lise, Amerika'da üniversite, MIT gibi bugün hâlâ çok az Türk'ün gidebildiği bir okul, sonra Harvard Business School. Yani en iyi eğitim nedir deseniz onu aldım. Tabii bir tek eğitimle olmuyor. Çünkü fazla eğitilmişler, hoca oluyorlar. Pratik olmuyorlar. Beni okutan rahmetli babacığım, ilkokul mezunuydu. Babadağlıydı. Babadağıdan hep tüccar insanlar çıkıyor. Çünkü tarım yok, hayvancılık yok.
Pardon. Hayat hikâyenizi değil, düşüşünüzden ne öğrendiğinizi sormuştum.
Ben hep kazanmayı ve başarmayı öğrenmişim. Kaybetmeyi öğrendim. İnsan kazanınca niye kazandığını pek analiz etmez. Kaybedince ya ben niye kaybettim, der.
Kaybedince egonuz biraz ezildi mi?
En iyi imtihan egoya geliyor. Ego iyi bir terbiye görmüş oluyor. Ben maalesef geç bir zamanda kaybettim. Gençliğinde iflasa yaklaşmış bazı işadamları, ders alıp, daha dikkatli olmuşlar. Bu felaketi ellimden sonra yaşamak bana ağır geldi. Hele hele kaybetmenin şartları ve de haksızlığa uğramışlık hissi varsa o daha da ağır geliyor.
Herhalde zamanla kendi hatalarınızı da tespit etmişsinizdir. Mademki egonuzun terbiye olduğunu iddia ediyorsunuz, neydi o hatalar efendim?
Şimdi valla tam derinden yakaladınız.(Gülüyor) İnsanlar her ne kadar egom terbiye oldu diyorlarsa da, sizin gibi fevkalade akıllı, hassas bir hanımefendiye samimi olarak şunu da söylemek lazım. Evet, ben demin egom terbiye oldu dedim de, ama hakikaten terbiye oldu mu olmadı mı? Yoksa bu dışarıya dönük bir işlem mi? İnsan değiştim diyor. Bakıyorsunuz aslında değişmemiş. O bakımdan egom terbiye oldu deyince... Bakın şimdi şöyle oldu.
Efendim lütfen, "batmadım batırıldım, düşmedim düşürüldüm" hikâyesine girmek istemiyorum.
Bizim bankaya el konulma ortamını size özetlemem lazım. Bizim bankadan 35 trilyon bir çekiliş oluyor. O gün Merkez Bankamızda bizim bankanın 102 trilyon parası var. O parayı bize vermiyorlar. İktisat Bankası gidiyor ve devlete yük oluyor. Kendi paramızı bize verseler biz kendi yağımızla kavrulup, belki de zorlukları aşardık. Nitekim bu şekilde zorluklar yaşayan başka banka