BENDEN ÖLESİYE, ÖLDÜRESİYE NEFRET EDENLER VAR!
Esra Ceyhan biten mutlu evliliğini, TRT'de yayınına son verilen programını, kızını, aşkı, aldatmaları, aldığı teklifleri, erkekleri, reytingleri, politikadaki rüyasını anlattı.
Kolu kanadı kırılmış, beti benzi solmuş gibi geldi bana… Ama gene de gülümsemeye çalışıyor Esra Ceyhan… Ben soruyorum, o kendi üslübuyla cevaplıyor… Biten mutlu evliliğini, uzun yıllar sonra TRT’de yayınına son verilen o çok sevdiği programını, kızını, düşündüklerini, aşkı, aldatmaları, gündüz programlarını, aldığı teklifleri, erkekleri, reytingleri, politikadaki rüyasını konuşuyoruz… Yaşadığı talihsizliklerin elbette ki o da farkında… Ne var ki pek önemsemiyor gibi davranmaya çalışıyor… Oysa satır aralarında bu o kadar çok belli oluyor ki! Evet… Sevgili medyaradar okurları, bu sizinle ilk buluştuğumuz sohbet oluyor… Dilerim sohbetlerimden keyif alırsınız ve dilerim bundan sonra farklı konuklarla farklı bilgileri ve duyguları birlikte paylaşmaya devam ederiz…
RÖPORTAJ: YÜKSEL ŞENGÜL
Aslında hiç lafı dolandırmaya gerek yok ve hemen sormak istiyorum, Esra Ceyhan’a ne oldu da hem özel hem çalışma hayatı allak bulak oldu? Eşin Barbaros Ceyhan senden boşandı, ardından TRT’deki programın sona erdi… Neler geldi böyle başına, buz dağına mı çarptın?
(Gülümsemeye çalışıyor) Valla tabii üzerimizde çok göz var. Ama hiçbir zaman bunlar ne kötü şeyler demiyorum, böyle değerlendirmiyorum. Sadece, hayatımda ilginç ve çarpıcı değişiklikler oldu diye düşünüyorum. Mesela boşanma konusu hiç aklımdan geçmezdi. Birden bire gerçekleşti. Sebebini hala anlayabilmiş değilim ama şunu söyleyebilirim ki biz Barbaros’la halen çok güzel bir şekilde görüşüyoruz. Hiçbir problem olmadan, birbirimizi gerçekten hiç incitmeden… Çünkü öyle bir incitme durumu olsaydı basının haberi olurdu.
Sen ailesine bağlı, kızı Ayşe’yi çok seven, aile hayatına tapan birisin. Peki, yaşananlara hiç karşı çıkmadın mı, ‘Neden benden boşanmak istiyorsun Barbaros?’ demedin mi?
Kesinlikle ailesini çok seven bir insanım. Dedim tabi ki, boşanma kararı vermeden önce bir yıl kadar ayrı yaşadık. Kanal D’deki son yılımdı ve o süreci de çok kolay atlatmadık. Tek başınasınız bir takım şeyleri düzeltir miyim diye bir umudunuz ve çabanız var ama öte yandan insanlar bunu bilmiyorlar. Kıyısından köşesinden duyup çok şey söyleyenler oluyor.
Peki, Barbaros Ceyhan boşanma konusunda hâkimi nasıl ikna etti?
Ayrılma konusunu aramızda görüşmüş ve konuşmuştuk. Başta saygıdeğer hâkim bey olmak üzere bu süreçte yer alan herkes bize karşı çok anlayışlı ve sıcak davrandı. Tabi ki onlar da üzüldüler ama böyle bir şey vuku buldu. Kimse böyle bir şey yaşansın istemez, sizin de bildiğiniz gibi bu kadar yıl boyunca birçok tanınmış ve tanınmamış insanın yaşamına tanıklık ettim. Birçok evliliğin bitmemesinin nedeni olmuşumdur. Birçok evliliğin başlamasına da vesile olmuşumdur.
Ama kendi evliliğini kurtaramadın…
Kurtaramadım ama hayırlısı böyleymiş. Çok uzun süre, çok alanda, çok başarılıydım. Biraz nazara geldik galiba. Bu konuda kendi başarısızlıklarımız da olmuştur belki. Her şeyi nazara eklemek de doğru değildir ama hayırlısı böyleymiş. Ama şunu vurgulamak istiyorum, magazinde gördüğümüz tanınmış insanların içini dışını biliyorsunuz. Allah vermesin (kulağını çekip duvara vuruyor) ne kadar kötü durumlara düşüp birbirlerinin ipliğini pazara çıkararak boşanıyorlar ya da sevgililerinden ayrılıyorlar. Televizyon dünyasında da oluyor, haberciler ekrandan eşlerini şikayet ediyorlar, kavga ediyorlar. Bu açıdan bakınca, en azından bizim evlenmemiz de ayrılmamız da saygın oldu.
Severek mi evlenmiştiniz?
Tabi ki sevdim, çok sevdim.
Evliliğiniz, görücü usulüyle değil, aşkla sevgiyle gerçekleşti, öyle mi?
Aşkla tabi ki… Biz birbirimizi insan olarak hala çok seviyor ve destekliyoruz. Birbirimize karşı olan insan yanımızı kaybetmedik. Zaten çocuğumuz var. ‘Boşandık ama hala görüşüyoruz’ gibi laflar eden insanları hiç anlamazdım. Nasıl olur derdim ama evet doğrusu buymuş. Medeni ilişkileri bozmadan, saygı çerçeveleri içerisinde görüşmek gerekiyor. Çocuğumuz için birbirimiz için de gerçekten böyle bir düşmanlık güdecek problemimiz yok.
Acaba ayrılığınızın arkasında, “Esra Ceyhan’ın kocasını baştan çıkardım” demek isteyen, bunun havasını atmak isteyen bazı kadınların parmağı mı var?
Valla olabilir de… Ama olmayabilir de… Gözümle görmediğim bir konu hakkında yorum yapmam olmaz. Acaba kocamı bir kadın mı baştan çıkardı! Bilmiyorum ama sanmıyorum...
Sen bu ülkede televizyon dünyasının önde gelen isimlerinden biriydin. Pekala bazı mutluluk düşmanı kadınların hedefi olabilirsin diye düşündüm… Ama doğrusu bu boşanmanın nedenini merak ediyorum…
Evet, ben bu ülkede bir elin parmağı kadar olan insanlardan biriyim. Bu soruyu çok soran ve merak eden oldu. Ama Allah için gerçekten bilsem ve söylemesem yanlış olurdu. Yarın öbür gün siz bunu bulabilir ve neden bizimle paylaşmadın diyebilirdiniz. Ama vallahi billahi bu insanın özel durumuyla ilgili ve hiçbir bilgim yok. Bana intikal eden bir konu da yok ama olduğu zaman bunu da tabi ki insanlar haber yaparlar. Buna engel olamazsın ama benim bir bilgim gerçekten yok.
Mesela Ankaralı bir türkücü hanımdan söz ettiler. Barbaros Bey’le gönül ilişkisi olmuş, kopamamışlar…
Gerçekten mi! (Şaşırıyor, bir süre susuyor)… Tabi ki türkücü sanatçılar, hanımefendiler değerlidirler… Ama Barbaros o kadar da şey olamaz…
Belki Barbaros Bey türküleri seviyor!
Bunu da senden öğrendim şimdi Yüksel ağabeyciğim, ama belki de gerçeğin kapısı aralanıyor, bilmiyorum. Yemin ediyorum beni tanıyorsun, asla böyle bir şey duymadım. Var mı özel bilgiler… Yoksa çok tanınmış bir kadın mı?
Bir de gerçek var, erkeklerin de sağı solu belli olmuyor.
Olmuyor evet…
Eğri oturalım doğru konuşalım, bakıldığı zaman karısını aldatmayan erkek var mıdır acaba?
Neredeyse yok gibi, değil mi!
Güzel ve şöhretli bir kadın olarak nasıl aldatıldığını düşünebilirsin ama Hülya Avşar bile aldatıldı.
Doğru, Hülya Hanım’ı da aldattılar. E tabi yani ama ben aldatma olduğunu bilmiyorum.
Kötü bir durum… Barbaros Bey ‘Boşanalım’ diyor ve Esra Ceyhan terk ediliyor…
Terkedilme ya da terkedilmeme durumu olarak yaşamadık. Birlikte boşanma kararı aldık. Dolayısıyla terk edilmek ya da terk edilmemekten ziyade boşanmaktan söz edildi. Ayrıca Barbaros, dünyanın en dürüst en entelektüel insanlarından biridir. Bir diş hekimidir ve bugüne kadar bu anlamda bana hiçbir yalanı ya da riyası olmadı. ‘Yalan konuşursan Allah tependen bakar’ diye bir laf vardır ya öyle olur. Hiç kimseyi savunmuyorum ve korumuyorum ama bana yönelik böyle bir davranışı hiç olmadı.
Beraberliğiniz sürüyor mu?
Görüşüyor, konuşuyoruz. Çocuğumuz için bir araya geliyoruz ve asla aramızda bir hır gür olmuyor.
Bir karı koca gibi değilsiniz ama değil mi!
Hayır hayır, değiliz tabi ki çünkü nikâh yok. Ben aile bağlarına da çok değer veren bir insanım, on yedi yıllık eşim olsa bile yeniden nikâh olmadan bahsedilen anlamda yakınlaşmalar olamaz.
Bazıları evlilik yaşarken, “Hadi gel fantezi yapalım, boşanalım ve ilişkimiz devam etsin, heyecan olsun’ diyebiliyor...
Doğru söylüyorsunuz ama öyle fantaziler, aile yapımıza, geldiğimiz noktalara o kadar ters düşen ve hayal edilemez şeyler ki… Ya da bunları reklâm için kullanan insanlar oluyor tabi.
Programlarında bu tarz reklâm çabalarına ve ilişkilerine tanıklık etmedin mi?
Evet, neler gördüm, nelere tanık oldum. Artık hiçbir şeye de şaşmamayı öğrendim.
Mal paylaşımı konusunda bir sorun yaşadınız mı?
Hiç sorun yaşamadık. Zaten böyle bir sorun çıkamazdı ve çıkmadı da. Çünkü onun ailesiyle de çok sıcak ilişkiler içerisindeydim. Hala ben o evin kızıyım ve en ufak bir ihtiyacımda onlarla görüşürüm.
O zaman neden sana sahip çıkmadılar? Oğullarına dönüp neden “Barbaros niçin böyle bir şey yapıyorsun?” demediler?
Çıkmaz olurlar mı çıktılar. Mutlaka o soruyu sormuşlardır. Ama sonuçta hepimiz yaşını başını almış insanlarız. Ortada bir karar var ve burada önemli olan kişilerin kararıdır. Kayınpeder, kayınvalide ve diğer eş dost akrabayla olan ilişkiler ayrıdır. Eşle olan ilişkiler ayrıdır. Önemli olan, diğer insanlarla kırılmamak, dostluk ve ailevi ilişkiler içerisinde ilerlemek. Artık Türkiye’nin ve insanların daha medeni hareketler sergilemesi gerekiyor. Biriyle boşandığınız zaman onun ailesiyle düşman olmanız gerekmiyor. Düşmanlık kelimesinin boşanmayla eş anlamlı olmadığını düşünüyorum. Bunlar son derece yanlış hareketler. Saygı saygı saygı, her zaman bunun korunması lazım. Şunu düşünün; İnsanlarla kötü olup kavga ettiğiniz zaman ne elde edeceksiniz? Çocuğunuz var, onların torunları… Araya düşmanlık girmesi güzel bir şey değil, sonra çocuklar arada pin pon topu oluyorlar. Boşanan ve boşanmak üzere olan ailelere önerim ve öğüdüm şudur: Boşanmamaya çalışın ama olacaksa da birbirinize bakacak yüzünüz olsun. Esra Ceyhan, bugüne kadar evliliğiyle de örnek oldu. Evliliği bitti ama duruşunu yine bozmadı bu bence iyi bir şey.
Gazeteci olarak cevaplarından tam anlamıyla tatmin olamadım ne yazık ki. Çünkü ortada pek çok soru işareti var… Kendini benim yerime koy, sen de habercisin, tatmin olur muydun?
Sizi anlıyorum, hak veriyorum. Bizimki kavgasız gürültüsüz ve de hakaretsiz bir boşanma işte…
Ayrılık mutsuzluktur ve bu Esra Ceyhan’ın hak edeceği bir şey değildi.
Zaten ben de ‘Ayrıldım, oh ne güzel!’ demiyorum. Bir de ben şükür ki, evinin dışında bir şey arayan bir kadın olmadım. Bu açıdan bakınca tabi ki hak edilecek bir durum değil.
Çekici, sağlıklı ve güzel bir kadınsın. Eşinden boşanınca kimler çevrende pervane olmaya başladı kimbilir?
Öyle bir şey yok. Evden hiç çıkmadım, yalnız başıma bir yere gitmedim. Çocuğumlayım, o benim yanımda yatıyor. Zaten hiç böyle bir durum yok, çünkü her şey çok yeni.
Boşandığınız tarihi hatırlıyor musun?
Çok hatırlamıyorum. Ama Barbaros’un yanağında gülünce çukurlaşan bir alan vardı ve Ayşe de gülünce aynı yerde aynı noktada bir çukur oluyor.
Gamze mi!
Evet, gamze… İlk zamanlar onu gördüğümde gözlerim doluyor ve kendimi kötü hissediyordum. Üzülüyor, duygulanıyordum. Boşanma sadece bir kadınla erkeğin ayrılığı değil, aynı zamanda alışkanlıkların iptali ve yeni bir hayatın başlangıcı. O kadar çok şeyin bitişi ve başlangıcı ki o yüzden insanlar çok zor bir süreç yaşıyorlar.
Bundan sonra hayatında bir erkek olmayacak mı, aşık olmayacak mısın, başını bir erkeğin omzuna koymayacak mısın? Ya da bu tarz bir ilişki düşünmeyecek misin? Bütün kapılarımı kapatıyorum mu diyorsun?
Yok canım, neden kapatayım… Ben de normal bir insanım. Ama bunları söylemek bununla ilgili fikri bir tasarrufta bulunmak için daha çok erken. Etrafıma o gözle bakamadım. Sadece Türkiye’de, dünyada ne oluyor ona bakıyorum. Dolayısıyla bana yönelmiş ilgileri görmek, gözlemlemek için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Duygusal olarak yeni yeni kendime geliyorum. Geçen yaz çok kötüydüm onu söyleyebilirim. Her yerde üzgün bir vaziyetteydim. Olay henüz çok sıcak. Ama sorduğunuz soruların aynısını ben de kendime sordum.
Yarın öbür gün Barbaros Bey, ‘Esracım hata yaptım, hadi biz tekrar nikâhlanalım’ dese…
Yani düşünülür tabi. O anda duygularım, hayata bakışım, düşüncelerim neyse bu fikir değerlendirilebilir. Hep şunu söylüyorum, dostunuzla, arkadaşınızla, kardeşinizle, iş ortağınızla, arkadaşınızla olan ilişkilerinizde önemli olan birbirinizin yüzüne bakamayacak durumda olmamanızdır. Benim naçizane fikrim bu. İlişki kurarken veya ilişkimi bitirirken, yarın öbür gün bu insanı çok özlersem ne yapabilirim diye düşünüyorum. Gururumun da engel olmaması gerekiyor. Yani hep yüz yüze bakacak şekilde ilişkiyi askıya almak ya da bitirmemek gerekiyor.
Gelelim televizyon programına… En son Kanal D’ den TRT’ ye geçtin. Ondan sonra ortaya bir 40 bin TL konusu atıldı. Hatta bu konu Meclis’in gündemine taşındı.
Bunun çok daha ötesinde 400 ya da 500 binler telaffuz edildi. Üstelik bu yaklaşımlar çok cahilane davranışlardı. Çünkü ben ömrüm boyunca, ya kanalın çatısı altında iç yapım oldum ya da şirketim ‘Cey Yapım’ın işleriyle var oldum. Bu sefer ‘Cey Yapım’ üretmedi ve iç yapım da değildi. Bu defa başka bir şirket vardı. O bana siz hazırlayın ve sunun diye teklif getirdi. TRT de çok istedi ve program o yapım şirketi ile çıktı. Benim böyle absürt paraları direkt olarak almam mümkün değil. Çünkü sözleşmenin imza muhatabı ben değilim. Ben, TRT ile ne sözleşme yapıldı bilmiyorum.
Kim yaptı o sözleşmeyi?
Yapım şirketi yaptı. Benimle hiçbir alakası yok. Şirket benimle program yapmak istedi ben de teşekkür ettim ve başladım. Ama TRT’nin benimle çalışmayı özellikle çok istediğini biliyorum.
Yapım şirketinin adını açıklamayacaksın sanırım.
Yani açıklasam da önemli değil.
Peki, neden böyle bir şey oluştu? Akla hükümetten birilerinin sana düşmanlık beslediği ve bu nedenle de ayağını kaydırdığı geliyor.
Hiç zannetmiyorum. Eskiler tevatür der ya, o alınan paralar gerçekten de tevatürdü. Çünkü yapım şirketi ile yaptığım bir anlaşmaydı. Ücretimi yapım şirketi belirledi.
TRT yönetimi neden bu tevatürü ciddiye aldı o zaman?
Herhangi bir tevatürü ciddiye almadılar. Zaten bu konuların konuşulduğu tarihlere bakarsanız, programa başlamadan önce olduğunu göreceksiniz. Hatta ne oluyor, ne yapalım, bir süre sonra mı başlayalım dedik. Onlar da ‘Bu konuşulanlar bizi ilgilendirmiyor’ dediler ve başladık. Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, Ocak ayları süresince beş ay programımızı yaptık. Yani, program bir yarı dönemden daha fazla gitti. TRT, ‘Program üzerinde çok laf dolandı, bu işin tadı kaçtı, kamuoyunun dikkatini çekti, projeyi dinlendirelim’ diyebilirdi. Böyle bir tavır olmaması bir tarafa ben konu hakkında çok üzüldüm. Erteleyelim dedim ama TRT tanıtımları döndürmeye başlamıştı ve böyle bir şeye gerek duymadılar.
İyi de program şıkır şıkır giderken ne diye bitirdiler?
Vallahi bana bir şey gelmedi. Allah Kuran çarpsın bana hiçbir şey gelmedi. Yapım şirketine söylenen bir olaymış. Hatta yapım şirketi de ‘Bizim TRT ile anlaşmamız bu kadardı’ diye ifade etti ve belki de gerçekten o kadardı. Bana gelen bilgi bu yönde oldu. Sözleşmeyi ben yapmış olsam tepkim ve tavrım farklı olurdu. Ben, TRT’ ye gidip de neden bu programı kaldırdınız kardeşim bile diyemiyorum. Çünkü sözleşmeyi benimle yapmadılar. Benimle TRT’ nin hiçbir bağlantısı yok. Ama TRT beni onayladı ve çok istedi. Esra Ceyhan, ATV’ ye, Kanal D’ye program üretmiştir. TV 8’ e Cey Yapım olarak gitmiştir. Oraları sorarsanız söylerim ama bu konuyla ilgili bir bilen varsa bana söylesin.
Böyle bakıldığında, bu durumu sana yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum.
Büyük bir haksızlık var tabi…
Bu çocuk oyuncağı değil ki! Sen koskoca Esra Ceyhan’sın, kısa zamanda başlayıp biten bir program senin maddi manevi kayıpların demektir. Prestijin söz konusu.
Doğru söylüyorsunuz, bu beni de çok şaşırttı. Ömrü hayatımda A plus’un üzerindeki dört büyük kanalın dışında çalışmadım. Olağanüstü bir istikrar ve bir sekiz buçuk yıllık ATV geçmişi… Var mı tarihimizde böyle bir şey? Yok. Bakıldığı zaman, belki bir Uğur Dündar, Ali Kırca… Ama onlar habercidir. Süre, nicelik anlamında baktığımız zaman farklı kulvarlarda olmamıza rağmen, özel kanallarda yapılan uzun soluklu işler arasında benim gibisi yok. Kadın olarak da yok. Herkes bir orada bir başka kanalda. Çok uzun soluklu, inanılmaz bir soluk, dolayısıyla bu gelişmeler beni üzmüştür. Doğru olmamıştır. Ama ben TRT’ye de kırılamam. Çünkü tıpkı ilk konuştuğumuz konuda olduğu gibi TRT okulundan, ekolünden yetişmiş insanım. Üniversitede okurken TRT’de çalışıyordum. Orada öğrendiğim şeyleri hiçbir yerde öğrenmem mümkün değil. O yüzden TRT’ye kırgınım vallahi billahi diyemiyorum. Gönül borcum var orada yetişmişim. Gerçekten imzayı atan ben olsaydım farklı alınganlıklar doğabilirdi.
Ama imzayı sen atmadın ve kabak senin başına patladı.
Ee tabi demek ki benim hatam, kısmet böyleymiş. Ama biz orada kampanyaya başladık, program çok iyi gidiyordu. Hükümetin devletin birçok kademesinden isimler katıldı. Mesela, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye Kavaf, Sayın Abdülkadir Aksu, Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Zafer Üstün Hocam, birçok milletvekilleri destek verdi. O kadar çok destek aldım ki ben… Canlı yayında bile insanlar telefona bağlandılar.
Yapım şirketi size ‘Beş ay program yapacağız’ deseydi bunu kabul etmezdin diye düşünüyorum.
Tabi ki yok, hiç öyle şey olur mu canım.
Senin gibi uzun soluklu işler yapmış bir insana ciddi zarar verdi bu durum.
Büyük zarar gördüm. Ama o süreç içinde TRT’ye geceleri bile alamadığı reytingleri aldırdım.
Bu süreçte, ‘Bizi sigortasız çalıştırdı’ diyerek sana dava açan ekipten çalışanların oldu.
Olabilir. Yargıya intikal etti şimdi. Ben o konuya hiç girmiyorum zaten
Sonuçlandı mı?
İnanın bilmiyorum, o konuları avukatım takip ediyor. Yargı süreci devam ediyor.
Bu tarz olumsuzluklar yaşıyor olmak canını sıkıyor mutlaka. Seni sevenlerin üzüntüsü de var. Ekranda madurlara kol kanat geren bir Esra Ceyhan ‘Patronunuz sigortanızı yapmıyorsa bana gelin’ diyen bir Esra Ceyhan böyle şey yapar mı diye düşünüyorlar.
Programım vasıtasıyla çok sayıda insana yardım ettim ve tabi ki asla böyle bir şey yapmam. Beni seven insanlar benim ne olduğumu bilirler. Çünkü ben 15 küsur yıldır bu piyasadayım ve şükürler olsun biz pek çok insana ekmek ve iş sağlama konusunda yardımcı olduk. Ben ekmek, iş verdim demek istemem, tövbe estağfurullah asla haddim değildir. Sadece ben vesile oldum. Bu bir kapıdır ve benimle bu kapılar açılmıştır diyorum. Beni sevenlerin duaları hayatımda ve işimde hep yanımda oldu. Allah beni hiç yalnız koymadı. Sekiz buçuk aylık hamileyken, her gün Üsküdar’dan İkitelli’ye gittim. Saatlerce trafikte kaldım ve hiçbir şey olmadı. Aslan gibi çocuğumu da doğurdum. Hep dualar sayesinde oldu. İnsanların iyi niyetli dilekleri bana enerji verdi. Kalbimi Allah biliyor, herkesin kalbine göre versin.
Ama bazı olaylar senin bilgin dışında gelişebiliyor. Mesela avukatının Aykut Işıklar’ı telefonla arayıp tehdit ettiği doğru mudur? Haberin var mı bu olaydan?
Bu mümkün mü, benden böyle bir şey bekler misiniz?
Aykut Işıklar bu durumu köşesine taşıdı ve ‘Esra Ceyhan’ın avukatı tarafından tehdit edildim’ dedi.
Beni bırakın herhangi bir avukatın böyle bir şey yapması mümkün mü? Zaten bu gelişme de yargı sürecinde. Ben biraz enteresan bir tipim, bu tarz durumlarda ne kendim ne de yanımdakiler birebir aramaz. Aradıklarımız da olmuştur durumu açıklamışımdır. Ben böyle bir durumda hemen yargı sürecine başvuruyorum. Çok değerli, başarılı, genç bir avukatım var. Mesleki başarıları altın yıldızlarla, pırlantalarla dolu bir arkadaşımız. O yüzden böyle bir şey yapması mümkün değil. Bizim olduğumuz yerde, kanunlu, hukuklu, adaletli, dürüst ve düzgün işler yapılır.
Bir dönem yoğun bir şekilde dizi teklifleri almıştın.
Evet, ‘Çocuklar Duymasın’ mesela. Gerçekten de bir dönem yoğun bir şekilde dizi teklifleri geldi. Hatta daha sonra ‘Çocuklar Duymasın’ büyük bir başarı elde edince, bilinen bir yapım şirketi benzer bir proje teklifi ile bana geldi. TGRT için hazırlanması düşünülen bu projeye hayır dedim. Çünkü zaten başarılı olmuş bir işin taklidinde yer almak anlamlı olmazdı. Başka teklifler de geldi ama o sıra programımla çok meşguldüm. Hala da öyleyim, bu kulvardan kopmuş değilim. Allah sağlık sıhhat versin ama program yanında bir sit com gelirse bakın o olabilir. Ancak dizi ve program çok imkansız.
Sonrasında ‘Çocuklar Duymasın’ çok başarılı oldu. Keşke evet deseydim diye düşündün mü?
Düşündüm ama o zaman dizi İkitelli’de çekiliyordu ve ben Nişantaşı’nda yayın yapıyordum. ATV’nin zor bir dönemiydi. İkilemler içerisinde kaldım. Dinç Bilgin Bey’in sıkıntılar yaşadığı bir dönemdi ve ben de ailem gibi sevdiğim o ortamı bırakamadım. Dinç Bey’e de buradan iyilikler diliyorum, çok iyi bir patrondu. Dolayısıyla orada öyle bir bırakma olmadı. Ayrıca dizinin yoğun temposunun programa olumsuz tesiri olacağını düşündüm. Kaldı ki zamanım yoktu. Tabi ki ben sabahlara kadar setlerde kalacaktım. Program da bebek gibi, bir gün bakmazsanız, Allah korusun hasta olur solar gider. Diğer tarafta dizi ayağında eksikler kamufle edilebilir, çünkü orada bir ekip var, kadro var. Öbür tarafta ekibin beyni benim, sunumumla ve canlı yayındaki fiziki varlığımla giden bir iş o yüzden orada insan yorgunlukla bir hata yapabilir ve Allah korusun telafisi mümkün olmaz. Her şey biter. Orada canlı yayını bırakıp diziye yoğunlaşmanız gerekiyordu ama ben canlı yayın çok iyi gittiği için onu tercih ettim.
Başka bilmediğimiz dizi teklifleri oldu mu?
Yani vardı. Ama şimdi onları söylemeyelim çok doğru olmaz. Dönem dizisi teklifi geldi onu da istemedim. Çünkü hep aynı sebep vardı. Ben bir ay tatil yapabilen bir insanım onun dışında full time, non stop hep çalıştım. 1995’ten bu yana o kadar uzun bir süre ki mütemadiyen benim her yayın dönemim hep dolu oldu.
Oyunculuğu istemedin ve uzak durdun anladığım kadarıyla …
Biraz uzak durdum.
Peki ya siyasete nasıl bakıyorsun?
O konuda da çok öneriler geldi. Ama daha zamanı değil. Genç bir insanım ve Allah izin verirse televizyonda ve yayıncılık anlamında yapmak istediğim şeyler var. Dolayısıyla siyasette gönlümde yatan bir aslan ama daha ileriki zamanlara bırakıyorum.
Nasıl bir aslan bu? Meclise mi yoksa yerel yönetimlere odaklı bir aslan mı!
Daha çok Meclis’e odaklı, yani karar mekanizmalarında olmaya yönelik bir istek içerisindeyim. Bir de sağ olsunlar insanlar yıllardır beni çok yakıştırıyorlar. Demek ki o noktada görüyorlar. Eksik olmasınlar ama ukalalık olmayacaksa ben de kendimi orada görüyorum. Yani üniversite mezunu bir insanım, bu güne kadar ki yayıncılık anlayışımla eğitim kültür konusunda, Türkiye’nin problemlerini gündeme getirme ve insanların sesi olma konusunda başarılı olduğumu düşünüyorum. Dolayısıyla özellikle ülkemiz için kadın ve aileye odaklı bir bakan olabilirim, niçin olmasın. Şu andaki bakanımız da çok başarılı çalışmalar yapıyor.
Çok da yakışırsın gerçekten
Çok teşekkür ederim valla isterim.
Bu arada kameraları özledin mi ne kadar zamandır uzaktasın? Sonuçta uzun yıllardır kamera önündesin, bir boşluk eksiklik hissettin mi?
Altı yedi ay oldu. Bu bir kere refleksiniz oluyor. Allah insanı duymaktan, görmekten, iletişimden ayırmasın. Kendimi en iyi, en rahat programımda ifade ediyorum. Yani orada bir gerilim var sanılıyor, ama benim yaşadığım, yaşadığımı hissettiğim, mutlu olduğum iki yer var; Bir Ayşe’nin yanı, iki programım. Şimdiye kadar en mutlu olduğum, yer en büyük aşkım işimdi, bundan daha büyük aşk olmaz sanırdım ama oluyormuş. Ayşe mesela gerçekten çok keyifli bir şey. Ama kamerayı ve canlı yayını özledim mi, evet özledim.
Var mı yeni görüşmeler ve projeler?
Yine görüşmelerimiz sürüyor. TRT deneyiminden sonra ince eleyip sık dokumak lazım. Başka yapım şirketi olacaksa, beni taşıyabilecek ve elini taşın altına koyabilecek bir şirket olmalı.
Bu arada bir kitap çıkardın. Bana Esra Ceyhan kitap yaptı deselerdi aklıma televizyonla ilgili bir kitap yaptığın gelirdi. Ama mutfakla ve yemekle ilgili bir kitap çıktı, neden?
Benim böyle bir yanım da var. Anaç bir tarafım var. Aynı zamanda çok iyi bir ev kadınıyım, her şeyi kendim yapabilirim. Mesela geçtiğimiz ay evi su bastı ve bir buçuk aydır onunla uğraşıyorum.
Evi de su mu bastı! Hay Allah, üzerinde nazar var galiba, bir kurşun döktürmeyi düşünür müsün?
Bilemiyorum gerçekten nazar var mı, hayırlısı olsun. Kitaba dönecek olursak yemek kitabı benim için çok önemliydi. Yıllardır yaptığım çalışmaların bir sonucu olarak ortaya çıktı. Birçok şeyi denedim, yavaş yavaş hazırlandım, acelemiz yoktu. Kimse yemek kitabı çıkarmamı beklemiyordu ama bu bir keyifti ve sevdiğim bir alandı, çok iyi yemek yapıyordum. Uyduruk kaydırık değil, gerçekten hakkını vererek layıkıyla yöresel yemekler, gerçek Türk mutfağından örneklerle hazırladım. Bu anlamda böyle bir kitap artık kaçınılmazdı ve Alfa yayınlarıyla ortaklaşa çıkardım. Kanal D’ deki programımda yemekleri ben yapıyordum. Canlı yayında 15 dakikanın içerisinde yapıyordum ve o bölümler inanılmaz reyting alıyordu. Biraz da oradan cesaret geldi.
Kitaplar devam edecek mi? Belki yaşadığın ve reyting uğruna karşılaştığın kötü anıları da bir gün oturur yazarsın.
Anıları yazsam kim bilir neler olur. Neler olur derken, onlarca anı arasından hangilerini seçerdim bilmiyorum ama tabi ki böyle bir şey olabilir.
Biz hep ekranda gördük seni, ama kamera arkasında yaşananlar da çok enteresandır, izleyenler orada olanları da çok merak ediyor.
Çok büyük şeyler var tabi ki. Benimle uğraşanlar, üzenler, ölesiye öldüresiye nefret edenler var…
Allah korusun ölüm deyince, geçen günlerde Müge Anlı’nın programında, canlı yayın sırasında stüdyoyu basan eli silahlı bir vatandaş, iki kişiyi yaraladı…
Canlı yayın yapmak kolay değil, riskleri çoktur. Ama çok şükür uzun yıllar yapmama rağmen benim programlarımda öyle şeyler olmadı.
Reyting uğruna yapılan hatalar da var.
Evet, insanlar bu uğurda pek çok hata yapabiliyorlar. Çok acayip şeyler dönüyor ama şunu dürüstçe söyleyebilirim, reyting almadığımız gün de oldu. Tabi ki çoğunlukla aldık.
Esra Ceyhan skandal kadın olmadı, bacağını açıp teşhircilik de yapmadı…
Allah razı olsun Yüksel ağabey. Bu lafları, senin gibi duayen gazeteciden duymak beni çok mutlu etti. Ben de zaten kendimi hep öyle ifade ederim. Sevgili haberiyle, o kadınla bu kadınla kavga etme haberiyle, açma saçma haberiyle hiç bir şeyle gündeme gelmedim. Hiçbir insan benim hakkımda bak şunu da yaptı diyemez.
Ayşe ile ilgili ne düşünüyorsun? Bir gün ‘Televizyoncu olmak istiyorum anne’ derse ne yaparsın?
Dikkat ettiyseniz onun fotoğrafı hiç çıkmadı. Bir kere doğduğu gün o da insanlar bana o kadar çok iyi niyet gönderdiler, o kadar çok dua ettiler ki, kendimi onu paylaşmak zorunda hissettim. Bundan sonra da Ayşe’nin görüntüsünü sadece kamu yararı için bir kampanya ya da benzer bir çalışma olursa kullanabilirim. Onun dışında Ayşe’yi parkta bahçede göremezsiniz.
Kaç yaşında oldu?
Dört bitti. O kadar çok seviyorum ki onu bu kelime bile hislerimi anlatmakta yetersiz kalıyor. Öyle az öyle boş geliyor ki!
İnşallah bundan sonra Esra Ceyhan’ı tekrar o çok sevdiği ve özlediği yerde, kameralar önünde görürüz…
İnşallah, inşallah…
Sevdiklerine, okurlarına, hayranlarına son bir mesaj vermek ister misin?
İnsanları çok seviyorum. İnsanların beni sevmesini de bana Allah tarafından verilmiş bir ayrıcalık ve çok büyük bir hediye olduğunu düşünüyorum. Beni sadece televizyondan gördüğü ve oradan söylediklerimi yaptıklarımı takdir ettiği için seven ve dua eden insanların hayatımda olmasını akıl almaz bir hediye olarak kabul ediyorum. Yani Allahın şanslı kullarından biriyim ben. Sevenlerim benim için dua etsinler...
RÖPORTAJ: YÜKSEL ŞENGÜL
Aslında hiç lafı dolandırmaya gerek yok ve hemen sormak istiyorum, Esra Ceyhan’a ne oldu da hem özel hem çalışma hayatı allak bulak oldu? Eşin Barbaros Ceyhan senden boşandı, ardından TRT’deki programın sona erdi… Neler geldi böyle başına, buz dağına mı çarptın?
(Gülümsemeye çalışıyor) Valla tabii üzerimizde çok göz var. Ama hiçbir zaman bunlar ne kötü şeyler demiyorum, böyle değerlendirmiyorum. Sadece, hayatımda ilginç ve çarpıcı değişiklikler oldu diye düşünüyorum. Mesela boşanma konusu hiç aklımdan geçmezdi. Birden bire gerçekleşti. Sebebini hala anlayabilmiş değilim ama şunu söyleyebilirim ki biz Barbaros’la halen çok güzel bir şekilde görüşüyoruz. Hiçbir problem olmadan, birbirimizi gerçekten hiç incitmeden… Çünkü öyle bir incitme durumu olsaydı basının haberi olurdu.
Sen ailesine bağlı, kızı Ayşe’yi çok seven, aile hayatına tapan birisin. Peki, yaşananlara hiç karşı çıkmadın mı, ‘Neden benden boşanmak istiyorsun Barbaros?’ demedin mi?
Kesinlikle ailesini çok seven bir insanım. Dedim tabi ki, boşanma kararı vermeden önce bir yıl kadar ayrı yaşadık. Kanal D’deki son yılımdı ve o süreci de çok kolay atlatmadık. Tek başınasınız bir takım şeyleri düzeltir miyim diye bir umudunuz ve çabanız var ama öte yandan insanlar bunu bilmiyorlar. Kıyısından köşesinden duyup çok şey söyleyenler oluyor.
Peki, Barbaros Ceyhan boşanma konusunda hâkimi nasıl ikna etti?
Ayrılma konusunu aramızda görüşmüş ve konuşmuştuk. Başta saygıdeğer hâkim bey olmak üzere bu süreçte yer alan herkes bize karşı çok anlayışlı ve sıcak davrandı. Tabi ki onlar da üzüldüler ama böyle bir şey vuku buldu. Kimse böyle bir şey yaşansın istemez, sizin de bildiğiniz gibi bu kadar yıl boyunca birçok tanınmış ve tanınmamış insanın yaşamına tanıklık ettim. Birçok evliliğin bitmemesinin nedeni olmuşumdur. Birçok evliliğin başlamasına da vesile olmuşumdur.
Ama kendi evliliğini kurtaramadın…
Kurtaramadım ama hayırlısı böyleymiş. Çok uzun süre, çok alanda, çok başarılıydım. Biraz nazara geldik galiba. Bu konuda kendi başarısızlıklarımız da olmuştur belki. Her şeyi nazara eklemek de doğru değildir ama hayırlısı böyleymiş. Ama şunu vurgulamak istiyorum, magazinde gördüğümüz tanınmış insanların içini dışını biliyorsunuz. Allah vermesin (kulağını çekip duvara vuruyor) ne kadar kötü durumlara düşüp birbirlerinin ipliğini pazara çıkararak boşanıyorlar ya da sevgililerinden ayrılıyorlar. Televizyon dünyasında da oluyor, haberciler ekrandan eşlerini şikayet ediyorlar, kavga ediyorlar. Bu açıdan bakınca, en azından bizim evlenmemiz de ayrılmamız da saygın oldu.
Severek mi evlenmiştiniz?
Tabi ki sevdim, çok sevdim.
Evliliğiniz, görücü usulüyle değil, aşkla sevgiyle gerçekleşti, öyle mi?
Aşkla tabi ki… Biz birbirimizi insan olarak hala çok seviyor ve destekliyoruz. Birbirimize karşı olan insan yanımızı kaybetmedik. Zaten çocuğumuz var. ‘Boşandık ama hala görüşüyoruz’ gibi laflar eden insanları hiç anlamazdım. Nasıl olur derdim ama evet doğrusu buymuş. Medeni ilişkileri bozmadan, saygı çerçeveleri içerisinde görüşmek gerekiyor. Çocuğumuz için birbirimiz için de gerçekten böyle bir düşmanlık güdecek problemimiz yok.
Acaba ayrılığınızın arkasında, “Esra Ceyhan’ın kocasını baştan çıkardım” demek isteyen, bunun havasını atmak isteyen bazı kadınların parmağı mı var?
Valla olabilir de… Ama olmayabilir de… Gözümle görmediğim bir konu hakkında yorum yapmam olmaz. Acaba kocamı bir kadın mı baştan çıkardı! Bilmiyorum ama sanmıyorum...
Sen bu ülkede televizyon dünyasının önde gelen isimlerinden biriydin. Pekala bazı mutluluk düşmanı kadınların hedefi olabilirsin diye düşündüm… Ama doğrusu bu boşanmanın nedenini merak ediyorum…
Evet, ben bu ülkede bir elin parmağı kadar olan insanlardan biriyim. Bu soruyu çok soran ve merak eden oldu. Ama Allah için gerçekten bilsem ve söylemesem yanlış olurdu. Yarın öbür gün siz bunu bulabilir ve neden bizimle paylaşmadın diyebilirdiniz. Ama vallahi billahi bu insanın özel durumuyla ilgili ve hiçbir bilgim yok. Bana intikal eden bir konu da yok ama olduğu zaman bunu da tabi ki insanlar haber yaparlar. Buna engel olamazsın ama benim bir bilgim gerçekten yok.
Mesela Ankaralı bir türkücü hanımdan söz ettiler. Barbaros Bey’le gönül ilişkisi olmuş, kopamamışlar…
Gerçekten mi! (Şaşırıyor, bir süre susuyor)… Tabi ki türkücü sanatçılar, hanımefendiler değerlidirler… Ama Barbaros o kadar da şey olamaz…
Belki Barbaros Bey türküleri seviyor!
Bunu da senden öğrendim şimdi Yüksel ağabeyciğim, ama belki de gerçeğin kapısı aralanıyor, bilmiyorum. Yemin ediyorum beni tanıyorsun, asla böyle bir şey duymadım. Var mı özel bilgiler… Yoksa çok tanınmış bir kadın mı?
Bir de gerçek var, erkeklerin de sağı solu belli olmuyor.
Olmuyor evet…
Eğri oturalım doğru konuşalım, bakıldığı zaman karısını aldatmayan erkek var mıdır acaba?
Neredeyse yok gibi, değil mi!
Güzel ve şöhretli bir kadın olarak nasıl aldatıldığını düşünebilirsin ama Hülya Avşar bile aldatıldı.
Doğru, Hülya Hanım’ı da aldattılar. E tabi yani ama ben aldatma olduğunu bilmiyorum.
Kötü bir durum… Barbaros Bey ‘Boşanalım’ diyor ve Esra Ceyhan terk ediliyor…
Terkedilme ya da terkedilmeme durumu olarak yaşamadık. Birlikte boşanma kararı aldık. Dolayısıyla terk edilmek ya da terk edilmemekten ziyade boşanmaktan söz edildi. Ayrıca Barbaros, dünyanın en dürüst en entelektüel insanlarından biridir. Bir diş hekimidir ve bugüne kadar bu anlamda bana hiçbir yalanı ya da riyası olmadı. ‘Yalan konuşursan Allah tependen bakar’ diye bir laf vardır ya öyle olur. Hiç kimseyi savunmuyorum ve korumuyorum ama bana yönelik böyle bir davranışı hiç olmadı.
Beraberliğiniz sürüyor mu?
Görüşüyor, konuşuyoruz. Çocuğumuz için bir araya geliyoruz ve asla aramızda bir hır gür olmuyor.
Bir karı koca gibi değilsiniz ama değil mi!
Hayır hayır, değiliz tabi ki çünkü nikâh yok. Ben aile bağlarına da çok değer veren bir insanım, on yedi yıllık eşim olsa bile yeniden nikâh olmadan bahsedilen anlamda yakınlaşmalar olamaz.
Bazıları evlilik yaşarken, “Hadi gel fantezi yapalım, boşanalım ve ilişkimiz devam etsin, heyecan olsun’ diyebiliyor...
Doğru söylüyorsunuz ama öyle fantaziler, aile yapımıza, geldiğimiz noktalara o kadar ters düşen ve hayal edilemez şeyler ki… Ya da bunları reklâm için kullanan insanlar oluyor tabi.
Programlarında bu tarz reklâm çabalarına ve ilişkilerine tanıklık etmedin mi?
Evet, neler gördüm, nelere tanık oldum. Artık hiçbir şeye de şaşmamayı öğrendim.
Mal paylaşımı konusunda bir sorun yaşadınız mı?
Hiç sorun yaşamadık. Zaten böyle bir sorun çıkamazdı ve çıkmadı da. Çünkü onun ailesiyle de çok sıcak ilişkiler içerisindeydim. Hala ben o evin kızıyım ve en ufak bir ihtiyacımda onlarla görüşürüm.
O zaman neden sana sahip çıkmadılar? Oğullarına dönüp neden “Barbaros niçin böyle bir şey yapıyorsun?” demediler?
Çıkmaz olurlar mı çıktılar. Mutlaka o soruyu sormuşlardır. Ama sonuçta hepimiz yaşını başını almış insanlarız. Ortada bir karar var ve burada önemli olan kişilerin kararıdır. Kayınpeder, kayınvalide ve diğer eş dost akrabayla olan ilişkiler ayrıdır. Eşle olan ilişkiler ayrıdır. Önemli olan, diğer insanlarla kırılmamak, dostluk ve ailevi ilişkiler içerisinde ilerlemek. Artık Türkiye’nin ve insanların daha medeni hareketler sergilemesi gerekiyor. Biriyle boşandığınız zaman onun ailesiyle düşman olmanız gerekmiyor. Düşmanlık kelimesinin boşanmayla eş anlamlı olmadığını düşünüyorum. Bunlar son derece yanlış hareketler. Saygı saygı saygı, her zaman bunun korunması lazım. Şunu düşünün; İnsanlarla kötü olup kavga ettiğiniz zaman ne elde edeceksiniz? Çocuğunuz var, onların torunları… Araya düşmanlık girmesi güzel bir şey değil, sonra çocuklar arada pin pon topu oluyorlar. Boşanan ve boşanmak üzere olan ailelere önerim ve öğüdüm şudur: Boşanmamaya çalışın ama olacaksa da birbirinize bakacak yüzünüz olsun. Esra Ceyhan, bugüne kadar evliliğiyle de örnek oldu. Evliliği bitti ama duruşunu yine bozmadı bu bence iyi bir şey.
Gazeteci olarak cevaplarından tam anlamıyla tatmin olamadım ne yazık ki. Çünkü ortada pek çok soru işareti var… Kendini benim yerime koy, sen de habercisin, tatmin olur muydun?
Sizi anlıyorum, hak veriyorum. Bizimki kavgasız gürültüsüz ve de hakaretsiz bir boşanma işte…
Ayrılık mutsuzluktur ve bu Esra Ceyhan’ın hak edeceği bir şey değildi.
Zaten ben de ‘Ayrıldım, oh ne güzel!’ demiyorum. Bir de ben şükür ki, evinin dışında bir şey arayan bir kadın olmadım. Bu açıdan bakınca tabi ki hak edilecek bir durum değil.
Çekici, sağlıklı ve güzel bir kadınsın. Eşinden boşanınca kimler çevrende pervane olmaya başladı kimbilir?
Öyle bir şey yok. Evden hiç çıkmadım, yalnız başıma bir yere gitmedim. Çocuğumlayım, o benim yanımda yatıyor. Zaten hiç böyle bir durum yok, çünkü her şey çok yeni.
Boşandığınız tarihi hatırlıyor musun?
Çok hatırlamıyorum. Ama Barbaros’un yanağında gülünce çukurlaşan bir alan vardı ve Ayşe de gülünce aynı yerde aynı noktada bir çukur oluyor.
Gamze mi!
Evet, gamze… İlk zamanlar onu gördüğümde gözlerim doluyor ve kendimi kötü hissediyordum. Üzülüyor, duygulanıyordum. Boşanma sadece bir kadınla erkeğin ayrılığı değil, aynı zamanda alışkanlıkların iptali ve yeni bir hayatın başlangıcı. O kadar çok şeyin bitişi ve başlangıcı ki o yüzden insanlar çok zor bir süreç yaşıyorlar.
Bundan sonra hayatında bir erkek olmayacak mı, aşık olmayacak mısın, başını bir erkeğin omzuna koymayacak mısın? Ya da bu tarz bir ilişki düşünmeyecek misin? Bütün kapılarımı kapatıyorum mu diyorsun?
Yok canım, neden kapatayım… Ben de normal bir insanım. Ama bunları söylemek bununla ilgili fikri bir tasarrufta bulunmak için daha çok erken. Etrafıma o gözle bakamadım. Sadece Türkiye’de, dünyada ne oluyor ona bakıyorum. Dolayısıyla bana yönelmiş ilgileri görmek, gözlemlemek için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Duygusal olarak yeni yeni kendime geliyorum. Geçen yaz çok kötüydüm onu söyleyebilirim. Her yerde üzgün bir vaziyetteydim. Olay henüz çok sıcak. Ama sorduğunuz soruların aynısını ben de kendime sordum.
Yarın öbür gün Barbaros Bey, ‘Esracım hata yaptım, hadi biz tekrar nikâhlanalım’ dese…
Yani düşünülür tabi. O anda duygularım, hayata bakışım, düşüncelerim neyse bu fikir değerlendirilebilir. Hep şunu söylüyorum, dostunuzla, arkadaşınızla, kardeşinizle, iş ortağınızla, arkadaşınızla olan ilişkilerinizde önemli olan birbirinizin yüzüne bakamayacak durumda olmamanızdır. Benim naçizane fikrim bu. İlişki kurarken veya ilişkimi bitirirken, yarın öbür gün bu insanı çok özlersem ne yapabilirim diye düşünüyorum. Gururumun da engel olmaması gerekiyor. Yani hep yüz yüze bakacak şekilde ilişkiyi askıya almak ya da bitirmemek gerekiyor.
Gelelim televizyon programına… En son Kanal D’ den TRT’ ye geçtin. Ondan sonra ortaya bir 40 bin TL konusu atıldı. Hatta bu konu Meclis’in gündemine taşındı.
Bunun çok daha ötesinde 400 ya da 500 binler telaffuz edildi. Üstelik bu yaklaşımlar çok cahilane davranışlardı. Çünkü ben ömrüm boyunca, ya kanalın çatısı altında iç yapım oldum ya da şirketim ‘Cey Yapım’ın işleriyle var oldum. Bu sefer ‘Cey Yapım’ üretmedi ve iç yapım da değildi. Bu defa başka bir şirket vardı. O bana siz hazırlayın ve sunun diye teklif getirdi. TRT de çok istedi ve program o yapım şirketi ile çıktı. Benim böyle absürt paraları direkt olarak almam mümkün değil. Çünkü sözleşmenin imza muhatabı ben değilim. Ben, TRT ile ne sözleşme yapıldı bilmiyorum.
Kim yaptı o sözleşmeyi?
Yapım şirketi yaptı. Benimle hiçbir alakası yok. Şirket benimle program yapmak istedi ben de teşekkür ettim ve başladım. Ama TRT’nin benimle çalışmayı özellikle çok istediğini biliyorum.
Yapım şirketinin adını açıklamayacaksın sanırım.
Yani açıklasam da önemli değil.
Peki, neden böyle bir şey oluştu? Akla hükümetten birilerinin sana düşmanlık beslediği ve bu nedenle de ayağını kaydırdığı geliyor.
Hiç zannetmiyorum. Eskiler tevatür der ya, o alınan paralar gerçekten de tevatürdü. Çünkü yapım şirketi ile yaptığım bir anlaşmaydı. Ücretimi yapım şirketi belirledi.
TRT yönetimi neden bu tevatürü ciddiye aldı o zaman?
Herhangi bir tevatürü ciddiye almadılar. Zaten bu konuların konuşulduğu tarihlere bakarsanız, programa başlamadan önce olduğunu göreceksiniz. Hatta ne oluyor, ne yapalım, bir süre sonra mı başlayalım dedik. Onlar da ‘Bu konuşulanlar bizi ilgilendirmiyor’ dediler ve başladık. Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, Ocak ayları süresince beş ay programımızı yaptık. Yani, program bir yarı dönemden daha fazla gitti. TRT, ‘Program üzerinde çok laf dolandı, bu işin tadı kaçtı, kamuoyunun dikkatini çekti, projeyi dinlendirelim’ diyebilirdi. Böyle bir tavır olmaması bir tarafa ben konu hakkında çok üzüldüm. Erteleyelim dedim ama TRT tanıtımları döndürmeye başlamıştı ve böyle bir şeye gerek duymadılar.
İyi de program şıkır şıkır giderken ne diye bitirdiler?
Vallahi bana bir şey gelmedi. Allah Kuran çarpsın bana hiçbir şey gelmedi. Yapım şirketine söylenen bir olaymış. Hatta yapım şirketi de ‘Bizim TRT ile anlaşmamız bu kadardı’ diye ifade etti ve belki de gerçekten o kadardı. Bana gelen bilgi bu yönde oldu. Sözleşmeyi ben yapmış olsam tepkim ve tavrım farklı olurdu. Ben, TRT’ ye gidip de neden bu programı kaldırdınız kardeşim bile diyemiyorum. Çünkü sözleşmeyi benimle yapmadılar. Benimle TRT’ nin hiçbir bağlantısı yok. Ama TRT beni onayladı ve çok istedi. Esra Ceyhan, ATV’ ye, Kanal D’ye program üretmiştir. TV 8’ e Cey Yapım olarak gitmiştir. Oraları sorarsanız söylerim ama bu konuyla ilgili bir bilen varsa bana söylesin.
Böyle bakıldığında, bu durumu sana yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum.
Büyük bir haksızlık var tabi…
Bu çocuk oyuncağı değil ki! Sen koskoca Esra Ceyhan’sın, kısa zamanda başlayıp biten bir program senin maddi manevi kayıpların demektir. Prestijin söz konusu.
Doğru söylüyorsunuz, bu beni de çok şaşırttı. Ömrü hayatımda A plus’un üzerindeki dört büyük kanalın dışında çalışmadım. Olağanüstü bir istikrar ve bir sekiz buçuk yıllık ATV geçmişi… Var mı tarihimizde böyle bir şey? Yok. Bakıldığı zaman, belki bir Uğur Dündar, Ali Kırca… Ama onlar habercidir. Süre, nicelik anlamında baktığımız zaman farklı kulvarlarda olmamıza rağmen, özel kanallarda yapılan uzun soluklu işler arasında benim gibisi yok. Kadın olarak da yok. Herkes bir orada bir başka kanalda. Çok uzun soluklu, inanılmaz bir soluk, dolayısıyla bu gelişmeler beni üzmüştür. Doğru olmamıştır. Ama ben TRT’ye de kırılamam. Çünkü tıpkı ilk konuştuğumuz konuda olduğu gibi TRT okulundan, ekolünden yetişmiş insanım. Üniversitede okurken TRT’de çalışıyordum. Orada öğrendiğim şeyleri hiçbir yerde öğrenmem mümkün değil. O yüzden TRT’ye kırgınım vallahi billahi diyemiyorum. Gönül borcum var orada yetişmişim. Gerçekten imzayı atan ben olsaydım farklı alınganlıklar doğabilirdi.
Ama imzayı sen atmadın ve kabak senin başına patladı.
Ee tabi demek ki benim hatam, kısmet böyleymiş. Ama biz orada kampanyaya başladık, program çok iyi gidiyordu. Hükümetin devletin birçok kademesinden isimler katıldı. Mesela, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye Kavaf, Sayın Abdülkadir Aksu, Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Zafer Üstün Hocam, birçok milletvekilleri destek verdi. O kadar çok destek aldım ki ben… Canlı yayında bile insanlar telefona bağlandılar.
Yapım şirketi size ‘Beş ay program yapacağız’ deseydi bunu kabul etmezdin diye düşünüyorum.
Tabi ki yok, hiç öyle şey olur mu canım.
Senin gibi uzun soluklu işler yapmış bir insana ciddi zarar verdi bu durum.
Büyük zarar gördüm. Ama o süreç içinde TRT’ye geceleri bile alamadığı reytingleri aldırdım.
Bu süreçte, ‘Bizi sigortasız çalıştırdı’ diyerek sana dava açan ekipten çalışanların oldu.
Olabilir. Yargıya intikal etti şimdi. Ben o konuya hiç girmiyorum zaten
Sonuçlandı mı?
İnanın bilmiyorum, o konuları avukatım takip ediyor. Yargı süreci devam ediyor.
Bu tarz olumsuzluklar yaşıyor olmak canını sıkıyor mutlaka. Seni sevenlerin üzüntüsü de var. Ekranda madurlara kol kanat geren bir Esra Ceyhan ‘Patronunuz sigortanızı yapmıyorsa bana gelin’ diyen bir Esra Ceyhan böyle şey yapar mı diye düşünüyorlar.
Programım vasıtasıyla çok sayıda insana yardım ettim ve tabi ki asla böyle bir şey yapmam. Beni seven insanlar benim ne olduğumu bilirler. Çünkü ben 15 küsur yıldır bu piyasadayım ve şükürler olsun biz pek çok insana ekmek ve iş sağlama konusunda yardımcı olduk. Ben ekmek, iş verdim demek istemem, tövbe estağfurullah asla haddim değildir. Sadece ben vesile oldum. Bu bir kapıdır ve benimle bu kapılar açılmıştır diyorum. Beni sevenlerin duaları hayatımda ve işimde hep yanımda oldu. Allah beni hiç yalnız koymadı. Sekiz buçuk aylık hamileyken, her gün Üsküdar’dan İkitelli’ye gittim. Saatlerce trafikte kaldım ve hiçbir şey olmadı. Aslan gibi çocuğumu da doğurdum. Hep dualar sayesinde oldu. İnsanların iyi niyetli dilekleri bana enerji verdi. Kalbimi Allah biliyor, herkesin kalbine göre versin.
Ama bazı olaylar senin bilgin dışında gelişebiliyor. Mesela avukatının Aykut Işıklar’ı telefonla arayıp tehdit ettiği doğru mudur? Haberin var mı bu olaydan?
Bu mümkün mü, benden böyle bir şey bekler misiniz?
Aykut Işıklar bu durumu köşesine taşıdı ve ‘Esra Ceyhan’ın avukatı tarafından tehdit edildim’ dedi.
Beni bırakın herhangi bir avukatın böyle bir şey yapması mümkün mü? Zaten bu gelişme de yargı sürecinde. Ben biraz enteresan bir tipim, bu tarz durumlarda ne kendim ne de yanımdakiler birebir aramaz. Aradıklarımız da olmuştur durumu açıklamışımdır. Ben böyle bir durumda hemen yargı sürecine başvuruyorum. Çok değerli, başarılı, genç bir avukatım var. Mesleki başarıları altın yıldızlarla, pırlantalarla dolu bir arkadaşımız. O yüzden böyle bir şey yapması mümkün değil. Bizim olduğumuz yerde, kanunlu, hukuklu, adaletli, dürüst ve düzgün işler yapılır.
Bir dönem yoğun bir şekilde dizi teklifleri almıştın.
Evet, ‘Çocuklar Duymasın’ mesela. Gerçekten de bir dönem yoğun bir şekilde dizi teklifleri geldi. Hatta daha sonra ‘Çocuklar Duymasın’ büyük bir başarı elde edince, bilinen bir yapım şirketi benzer bir proje teklifi ile bana geldi. TGRT için hazırlanması düşünülen bu projeye hayır dedim. Çünkü zaten başarılı olmuş bir işin taklidinde yer almak anlamlı olmazdı. Başka teklifler de geldi ama o sıra programımla çok meşguldüm. Hala da öyleyim, bu kulvardan kopmuş değilim. Allah sağlık sıhhat versin ama program yanında bir sit com gelirse bakın o olabilir. Ancak dizi ve program çok imkansız.
Sonrasında ‘Çocuklar Duymasın’ çok başarılı oldu. Keşke evet deseydim diye düşündün mü?
Düşündüm ama o zaman dizi İkitelli’de çekiliyordu ve ben Nişantaşı’nda yayın yapıyordum. ATV’nin zor bir dönemiydi. İkilemler içerisinde kaldım. Dinç Bilgin Bey’in sıkıntılar yaşadığı bir dönemdi ve ben de ailem gibi sevdiğim o ortamı bırakamadım. Dinç Bey’e de buradan iyilikler diliyorum, çok iyi bir patrondu. Dolayısıyla orada öyle bir bırakma olmadı. Ayrıca dizinin yoğun temposunun programa olumsuz tesiri olacağını düşündüm. Kaldı ki zamanım yoktu. Tabi ki ben sabahlara kadar setlerde kalacaktım. Program da bebek gibi, bir gün bakmazsanız, Allah korusun hasta olur solar gider. Diğer tarafta dizi ayağında eksikler kamufle edilebilir, çünkü orada bir ekip var, kadro var. Öbür tarafta ekibin beyni benim, sunumumla ve canlı yayındaki fiziki varlığımla giden bir iş o yüzden orada insan yorgunlukla bir hata yapabilir ve Allah korusun telafisi mümkün olmaz. Her şey biter. Orada canlı yayını bırakıp diziye yoğunlaşmanız gerekiyordu ama ben canlı yayın çok iyi gittiği için onu tercih ettim.
Başka bilmediğimiz dizi teklifleri oldu mu?
Yani vardı. Ama şimdi onları söylemeyelim çok doğru olmaz. Dönem dizisi teklifi geldi onu da istemedim. Çünkü hep aynı sebep vardı. Ben bir ay tatil yapabilen bir insanım onun dışında full time, non stop hep çalıştım. 1995’ten bu yana o kadar uzun bir süre ki mütemadiyen benim her yayın dönemim hep dolu oldu.
Oyunculuğu istemedin ve uzak durdun anladığım kadarıyla …
Biraz uzak durdum.
Peki ya siyasete nasıl bakıyorsun?
O konuda da çok öneriler geldi. Ama daha zamanı değil. Genç bir insanım ve Allah izin verirse televizyonda ve yayıncılık anlamında yapmak istediğim şeyler var. Dolayısıyla siyasette gönlümde yatan bir aslan ama daha ileriki zamanlara bırakıyorum.
Nasıl bir aslan bu? Meclise mi yoksa yerel yönetimlere odaklı bir aslan mı!
Daha çok Meclis’e odaklı, yani karar mekanizmalarında olmaya yönelik bir istek içerisindeyim. Bir de sağ olsunlar insanlar yıllardır beni çok yakıştırıyorlar. Demek ki o noktada görüyorlar. Eksik olmasınlar ama ukalalık olmayacaksa ben de kendimi orada görüyorum. Yani üniversite mezunu bir insanım, bu güne kadar ki yayıncılık anlayışımla eğitim kültür konusunda, Türkiye’nin problemlerini gündeme getirme ve insanların sesi olma konusunda başarılı olduğumu düşünüyorum. Dolayısıyla özellikle ülkemiz için kadın ve aileye odaklı bir bakan olabilirim, niçin olmasın. Şu andaki bakanımız da çok başarılı çalışmalar yapıyor.
Çok da yakışırsın gerçekten
Çok teşekkür ederim valla isterim.
Bu arada kameraları özledin mi ne kadar zamandır uzaktasın? Sonuçta uzun yıllardır kamera önündesin, bir boşluk eksiklik hissettin mi?
Altı yedi ay oldu. Bu bir kere refleksiniz oluyor. Allah insanı duymaktan, görmekten, iletişimden ayırmasın. Kendimi en iyi, en rahat programımda ifade ediyorum. Yani orada bir gerilim var sanılıyor, ama benim yaşadığım, yaşadığımı hissettiğim, mutlu olduğum iki yer var; Bir Ayşe’nin yanı, iki programım. Şimdiye kadar en mutlu olduğum, yer en büyük aşkım işimdi, bundan daha büyük aşk olmaz sanırdım ama oluyormuş. Ayşe mesela gerçekten çok keyifli bir şey. Ama kamerayı ve canlı yayını özledim mi, evet özledim.
Var mı yeni görüşmeler ve projeler?
Yine görüşmelerimiz sürüyor. TRT deneyiminden sonra ince eleyip sık dokumak lazım. Başka yapım şirketi olacaksa, beni taşıyabilecek ve elini taşın altına koyabilecek bir şirket olmalı.
Bu arada bir kitap çıkardın. Bana Esra Ceyhan kitap yaptı deselerdi aklıma televizyonla ilgili bir kitap yaptığın gelirdi. Ama mutfakla ve yemekle ilgili bir kitap çıktı, neden?
Benim böyle bir yanım da var. Anaç bir tarafım var. Aynı zamanda çok iyi bir ev kadınıyım, her şeyi kendim yapabilirim. Mesela geçtiğimiz ay evi su bastı ve bir buçuk aydır onunla uğraşıyorum.
Evi de su mu bastı! Hay Allah, üzerinde nazar var galiba, bir kurşun döktürmeyi düşünür müsün?
Bilemiyorum gerçekten nazar var mı, hayırlısı olsun. Kitaba dönecek olursak yemek kitabı benim için çok önemliydi. Yıllardır yaptığım çalışmaların bir sonucu olarak ortaya çıktı. Birçok şeyi denedim, yavaş yavaş hazırlandım, acelemiz yoktu. Kimse yemek kitabı çıkarmamı beklemiyordu ama bu bir keyifti ve sevdiğim bir alandı, çok iyi yemek yapıyordum. Uyduruk kaydırık değil, gerçekten hakkını vererek layıkıyla yöresel yemekler, gerçek Türk mutfağından örneklerle hazırladım. Bu anlamda böyle bir kitap artık kaçınılmazdı ve Alfa yayınlarıyla ortaklaşa çıkardım. Kanal D’ deki programımda yemekleri ben yapıyordum. Canlı yayında 15 dakikanın içerisinde yapıyordum ve o bölümler inanılmaz reyting alıyordu. Biraz da oradan cesaret geldi.
Kitaplar devam edecek mi? Belki yaşadığın ve reyting uğruna karşılaştığın kötü anıları da bir gün oturur yazarsın.
Anıları yazsam kim bilir neler olur. Neler olur derken, onlarca anı arasından hangilerini seçerdim bilmiyorum ama tabi ki böyle bir şey olabilir.
Biz hep ekranda gördük seni, ama kamera arkasında yaşananlar da çok enteresandır, izleyenler orada olanları da çok merak ediyor.
Çok büyük şeyler var tabi ki. Benimle uğraşanlar, üzenler, ölesiye öldüresiye nefret edenler var…
Allah korusun ölüm deyince, geçen günlerde Müge Anlı’nın programında, canlı yayın sırasında stüdyoyu basan eli silahlı bir vatandaş, iki kişiyi yaraladı…
Canlı yayın yapmak kolay değil, riskleri çoktur. Ama çok şükür uzun yıllar yapmama rağmen benim programlarımda öyle şeyler olmadı.
Reyting uğruna yapılan hatalar da var.
Evet, insanlar bu uğurda pek çok hata yapabiliyorlar. Çok acayip şeyler dönüyor ama şunu dürüstçe söyleyebilirim, reyting almadığımız gün de oldu. Tabi ki çoğunlukla aldık.
Esra Ceyhan skandal kadın olmadı, bacağını açıp teşhircilik de yapmadı…
Allah razı olsun Yüksel ağabey. Bu lafları, senin gibi duayen gazeteciden duymak beni çok mutlu etti. Ben de zaten kendimi hep öyle ifade ederim. Sevgili haberiyle, o kadınla bu kadınla kavga etme haberiyle, açma saçma haberiyle hiç bir şeyle gündeme gelmedim. Hiçbir insan benim hakkımda bak şunu da yaptı diyemez.
Ayşe ile ilgili ne düşünüyorsun? Bir gün ‘Televizyoncu olmak istiyorum anne’ derse ne yaparsın?
Dikkat ettiyseniz onun fotoğrafı hiç çıkmadı. Bir kere doğduğu gün o da insanlar bana o kadar çok iyi niyet gönderdiler, o kadar çok dua ettiler ki, kendimi onu paylaşmak zorunda hissettim. Bundan sonra da Ayşe’nin görüntüsünü sadece kamu yararı için bir kampanya ya da benzer bir çalışma olursa kullanabilirim. Onun dışında Ayşe’yi parkta bahçede göremezsiniz.
Kaç yaşında oldu?
Dört bitti. O kadar çok seviyorum ki onu bu kelime bile hislerimi anlatmakta yetersiz kalıyor. Öyle az öyle boş geliyor ki!
İnşallah bundan sonra Esra Ceyhan’ı tekrar o çok sevdiği ve özlediği yerde, kameralar önünde görürüz…
İnşallah, inşallah…
Sevdiklerine, okurlarına, hayranlarına son bir mesaj vermek ister misin?
İnsanları çok seviyorum. İnsanların beni sevmesini de bana Allah tarafından verilmiş bir ayrıcalık ve çok büyük bir hediye olduğunu düşünüyorum. Beni sadece televizyondan gördüğü ve oradan söylediklerimi yaptıklarımı takdir ettiği için seven ve dua eden insanların hayatımda olmasını akıl almaz bir hediye olarak kabul ediyorum. Yani Allahın şanslı kullarından biriyim ben. Sevenlerim benim için dua etsinler...