"BEN YAZIİŞLERİ MÜDÜRÜ OLSAM O HABERİ ÇÖPE ATARDIM!" ENGİN ARDIÇ YİNE SİNİRLİ!

Sabah yazarı Engin Ardıç habere kızdı, Doğan medyasına çaktı. Ardından da haberin konusuna saydırdı...

Sabah'ın sivri dillisi Engin Ardıç bu kez Rahşan Ecevit'e ve yeni kurduğu derneğe saydırdı. Ve tabi ki bu derneği haberleştiren Doğan grubu medyasına.

İşte Engin Ardıç'ın o yazısı...

Pilan, puroce, poroğram ve puropağanda
Aydın Doğan'ın gazetesi ciddiye alıp haber yapmış, ben yazıişleri müdürü olsam doğruca çöp sepetine giderdi:

"Bülent Ecevit Bilim, Kültür ve Sanat Vakfı" kurulmuş. Kuran, Rahşan Hanım. Mütevelli heyeti "ilk iş olarak" Anıtkabir'i ziyaret edip çelenk koymuş.
Sonra da Ecevit çiftinin "temiz hava şehri Oran'daki evine" gitmişler, çünkü vakıf merkezi, Rahşan Hanım'ın eviymiş.

Rahşan Hanım parti de kurmuştu da sonra Kılıçdaroğlu'nu desteklemeye karar verip vazgeçmişti galiba...

Bayılıyorum böyle seksen sekiz yaşına rağmen "faal" insanlara. Bir köşeye çekilmiyorlar, "mücadeleye" devam ediyorlar, CHP'ye "adam sokmaya" çalışan ve üstelik bunu da başaran seksen yedilik Demirel gibi.

Vakıf, "Ecevit'in eserini ve düşüncesini kuşaklara yayacakmış"... Böylece vatana ve millete hizmet edecekmiş, Rahşan Hanım söylüyor.

Sözü edilen kuşak, ibrişim kuşak değil herhalde, gelecek "jenerasyonlar"...
Ecevit'in eseri ve düşüncesi varmış. Bu eser ve düşünce, üç ay önce Türk seçmeninden yüzde 0.25 oy toplamıştır. Yayılmaya fena halde ihtiyacı olduğu bellidir.
Vakıf aynı zamanda Ecevit'in "projelerini" de gerçekleştirecekmiş. Üstelik bunu yalnız ulusal değil, "uluslararası ölçekte" de yayacak ve yaşatacakmış. Fakat önce kiralık bir daire bulması gerekiyor, evden yürümez.

"Köykent" projesi falan gibi projeler mi yani?
Kent, en kaba tanımıyla "tarım yapılmayan yer" demektir. Bir köyün aynı zamanda kent olabileceğini ileri süren öğrenci, üniversitenin birinci sınıfında çakar. (Sosyoloji profesörü Ayhan Aktar'a denk gelirse bir de sopa yer.)

Lise mezunu Ecevit o sınıfı bile okuyamamış olduğundan, azar işitmekten kendini kurtarmış sayılmalıdır.

Ecevit örnek bir Köykent kurdu kurmasına da, oradan partisine oy çıkmadı. Bu saçmalık, gençliğinde onu pek etkilediği belli olan Köy Enstitüleri'nin daha geliştirilmiş bir türüydü, ama ne çare ki tek parti diktası olmadan yürümüyordu.
Faşistlerin de böyle bilim dışı projeleri vardı, "tarım kentleri" falan...

Ecevit faşist midir?
Ne yazık ki o bile değildir.
Gençliğinde tipik bir "İsmetçi bürokrat", daha sonra "üzerine sosyaldemokrasi sosu dökülmüş sol Kemalist", hayatının son yıllarında da adı konulmamış bir tür nasyonal sosyalist...
Ecevit düşüncesi, bu.
İyi bari. Bunu, uluslararası ölçekte yayınız.

Fakat nereye yayacaksınız, Fransa'ya mı, hiç sevmediğiniz Araplar'a mı?
Ecevit üç kere koalisyon ortağı oldu, 1973, 1978 ve 1999... Üçünde de Türkiye batağa saplandı. Halk henüz ne 12 Eylül öncesinin yokluklar dönemini unutmuştur ne de 2001 krizini.
Eh, herhalde bu Ecevit modelini, batakta bulunan Yunanistan'a ihraç edecek değilsiniz canım... Haaa, gelecek Yunan kuşaklarını bilemem tabii.

Ciddi olalım, peki: Ecevit'in bir de Türkiye'ye uygulamak istediği "Yugoslavya modeli" projesi vardı. Fakat ne yazık ki Yugoslavya komünizmin çöküşüyle batıp parçalanınca, Yugoslav modeli Yugoslavya'ya bile yar olamadı.

Haddim olmayarak Rahşan Hanım'a çok daha gerçekçi ve yararlı bir proje önereceğim:
Silivri'de yatan "kafa dengi" evlatlarına ara sıra temiz çamaşır ve sigara götürsün, madem bu yaşında etkinliklere üşenmiyor...

Engin Ardıç/Sabah