"BEN HİÇ EMEKLİ OLAMAYACAK MIYIM?..." RADİKAL GAZETESİ'NİN ESRARENGİZ YAZARI YUVAYA GERİ DÖNDÜ!...
Daha sabah kahvemi içmemiştim, bizim oğlan İstanbul´dan telefonla aradı, "Hayırlı olsun baba" dedi, "Ben demiştim bunlar senden vazgeçemez.
Emekli olamayacak mıyım ben?
Daha sabah kahvemi içmemiştim, bizim oğlan İstanbul´dan telefonla aradı, "Hayırlı olsun baba" dedi, "Ben demiştim bunlar senden vazgeçemez, sana ha bire yazdırmak zorunda kalacaklar, sonunda sen kazanacaksın."
Ne diyorsun oğlum, dememe kalmadı, bizimki makineli tüfek gibi: "Radikal bugün seni ilan etmiş, üstelik `Efsane döndü´ demişler."
Ne Radikal´i, ne efsanesi, ne yazması?
Birkaç saat sonra Cevdet bey diye biri aradı gazeteden, `Yazınızı bekliyoruz´ dedi. Yahu ne yazısı, kimse bana böyle bir şeyi söylemedi ki?
Çaresiz İsmet beyi aradım, telefonu kapalı.
Neyse ki Meltem hanıma ulaştım, meğer telefonunu değiştirmiş İsmet bey, `Televizyonlar ha bire arıyorlardı, onlardan kurtulmak için´ diye fısıldadı Meltem hanım,
ne kadar ısrar ettiysem vermedi yeni numarayı ama beni İsmet beye bağladı.
"İsmet bey kardeşim, bana sordunuz mu yazar mısın diye, şu kapatma davasının falına bakar mısın diye" diyerekten çıkışacak oldum, İsmet bey zeytinyağı gibi, hemen suyun üstüne çıktı, "Aaa" dedi hayretler içinde, "Size söylemedik mi?"
E, söylemediniz tabii. "Ama" dedi, "Şimdi okuyuculara ayıp olur, siz yazıverin işte bir yazı."
İş yazmakla bitse kolay, bir de özel efsafta papatya bulmak lazım. Kapatma meselesine konsantre olmak lazım. Halbuki ben bizim bacanağın Bodrum Gümüşlük´teki yazlığında keyif keka oturuyorum.
Neyse bu İsmet bey bi tuhaf adam, altımdan girdi, üstümden çıktı ve beni ikna etti. Sonradan fark ettim, yazı paramı da artırmamayı başardı kerata.
Galiba pazartesi günü Anayasa Mahkemesi davayı görüşmeye başlayacakmış. Artık herhalde perşembe veya cumaya en geç karar da çıkarmış. O yüzden yazsam yazsam en çok yedi yazacakmışım zaten. İlk gün yetersiz bir papatya da işimi görürmüş, o bana en iyi papatyaları buldurup hemen gönderecekmiş.
Telefonu kapatınca biraz düşündüm, yaptıkları kabalık aslında ama başa gelen çekilir, onca okuyucuyu mağdur etmemek lazım. Geçmiş tecrübemden biliyorum, bu yazıların okuyanı çok.
O yüzden önce bir güzel istihareye yattım. Çok güzel de rüyalar gördüm. Kendisini çok takdir ettiğimi biliyorsunuz, Tayyip beyefendiyi dört atın çektiği gösterişli bir arabada gördüm. E tabii hayra yordum, Tayyip beyefendinin saltanatının süreceğini düşündüm. Ama sonra Gül Abdullah beyi de gördüm, o at arabasının önünde zannedersem Mercedes marka bir otobüsün içinde gidiyordu. Otobüste yazılar da vardı ama okuyamadım.
Acaba parti kapatılıyor, Tayyip bey de `sivil toplum lideri´ olarak yollara dökülüyor, bu arada Abdullah bey de partinin başına geçip seçim kazanmaya mı uğraşıyordu?
Kafam karıştı, döndüm papatyamın yapraklarını koparmaya başladım.
Kapanacak, kapatmayacak, kapanacak, kapanmayacak... Derken geldik son yaprağa. Kapanmayacak!
Papatyalarıma güvenin sevgili okuyucularım, onlar beni (ve sizi) bugüne kadar hiç yanıltmadılar.
Kalın sağlıcakla, yarın görüşürüz.
Ne diyorsun oğlum, dememe kalmadı, bizimki makineli tüfek gibi: "Radikal bugün seni ilan etmiş, üstelik `Efsane döndü´ demişler."
Ne Radikal´i, ne efsanesi, ne yazması?
Birkaç saat sonra Cevdet bey diye biri aradı gazeteden, `Yazınızı bekliyoruz´ dedi. Yahu ne yazısı, kimse bana böyle bir şeyi söylemedi ki?
Çaresiz İsmet beyi aradım, telefonu kapalı.
Neyse ki Meltem hanıma ulaştım, meğer telefonunu değiştirmiş İsmet bey, `Televizyonlar ha bire arıyorlardı, onlardan kurtulmak için´ diye fısıldadı Meltem hanım,
ne kadar ısrar ettiysem vermedi yeni numarayı ama beni İsmet beye bağladı.
"İsmet bey kardeşim, bana sordunuz mu yazar mısın diye, şu kapatma davasının falına bakar mısın diye" diyerekten çıkışacak oldum, İsmet bey zeytinyağı gibi, hemen suyun üstüne çıktı, "Aaa" dedi hayretler içinde, "Size söylemedik mi?"
E, söylemediniz tabii. "Ama" dedi, "Şimdi okuyuculara ayıp olur, siz yazıverin işte bir yazı."
İş yazmakla bitse kolay, bir de özel efsafta papatya bulmak lazım. Kapatma meselesine konsantre olmak lazım. Halbuki ben bizim bacanağın Bodrum Gümüşlük´teki yazlığında keyif keka oturuyorum.
Neyse bu İsmet bey bi tuhaf adam, altımdan girdi, üstümden çıktı ve beni ikna etti. Sonradan fark ettim, yazı paramı da artırmamayı başardı kerata.
Galiba pazartesi günü Anayasa Mahkemesi davayı görüşmeye başlayacakmış. Artık herhalde perşembe veya cumaya en geç karar da çıkarmış. O yüzden yazsam yazsam en çok yedi yazacakmışım zaten. İlk gün yetersiz bir papatya da işimi görürmüş, o bana en iyi papatyaları buldurup hemen gönderecekmiş.
Telefonu kapatınca biraz düşündüm, yaptıkları kabalık aslında ama başa gelen çekilir, onca okuyucuyu mağdur etmemek lazım. Geçmiş tecrübemden biliyorum, bu yazıların okuyanı çok.
O yüzden önce bir güzel istihareye yattım. Çok güzel de rüyalar gördüm. Kendisini çok takdir ettiğimi biliyorsunuz, Tayyip beyefendiyi dört atın çektiği gösterişli bir arabada gördüm. E tabii hayra yordum, Tayyip beyefendinin saltanatının süreceğini düşündüm. Ama sonra Gül Abdullah beyi de gördüm, o at arabasının önünde zannedersem Mercedes marka bir otobüsün içinde gidiyordu. Otobüste yazılar da vardı ama okuyamadım.
Acaba parti kapatılıyor, Tayyip bey de `sivil toplum lideri´ olarak yollara dökülüyor, bu arada Abdullah bey de partinin başına geçip seçim kazanmaya mı uğraşıyordu?
Kafam karıştı, döndüm papatyamın yapraklarını koparmaya başladım.
Kapanacak, kapatmayacak, kapanacak, kapanmayacak... Derken geldik son yaprağa. Kapanmayacak!
Papatyalarıma güvenin sevgili okuyucularım, onlar beni (ve sizi) bugüne kadar hiç yanıltmadılar.
Kalın sağlıcakla, yarın görüşürüz.
CEMİL MÜNECCİM