BAYKAL TARTIŞILAN İKİ YEMEK OLAYI İÇİN SUSKUNLUĞUNU BOZDU!..GÖRÜŞME TALEBİ KİMDEN GELDİ?..ERDOĞAN'LA BAŞBAŞA NE KONUŞTULAR?..
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan'la henüz milletvekili seçilmediği dönemde baş başa yediği yemeğin bütün ayrıntılarını Hürriyet Gazetesi Genelyayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'e anlattı.
Bir hafta sonra ne oldu bir bakın
SON iki günün en renkli siyasi haberi, Zülfü Livaneli'nin yazısıyla başlayan, "iki yemek" olayıydı.
Yani biri CHP'li Mehmet Sevigen'in evinde yenen "terlikli yemek".
Öteki de İstanbul'da bir restoranda Başbakan Tayyip Erdoğan'la baş başa yenen yemek.
Olay biraz, siyasi "CSI", yani siyasi "olay yeri incelemesine" dönüştüğü için, bugün ben de meseleye giriyorum.
Dün öğle saatlerinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal arayıp, bu olayla ilgili ilginç bazı ayrıntıları anlattı.
Önce, Mehmet Sevigen'in evindeki yemek.
Bunun bazı ayrıntıları dünkü Hürriyet'te yayınlandı.
TERLİKLİ YEMEK
19 ARALIK 2002
Yemeğin ilginç ayrıntıları da vardı.
Karlı bir Ankara akşamıymış.
Davetliler eve girerken ayakkabılarını çıkarıp, terlik giymişler.
Masada 18 ayrı çeşit Türk yemeği varmış.
Baykal direkt söze girerek şu bilgiyi veriyor:
"Haberde karlı bir gün diyorsunuz. Doğru istihbarat. Demek ki bir kış günü. Zülfü'nün iddiasına göre orada biz ne konuşmuşuz? Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi için yapılacak Anayasa değişikliğine destek verilip verilmemesini değil mi? Yani onlar buna izin verme demiş. Ben 2 ay bile dayanamaz deyip, Erdoğan'ın milletvekili seçilmesinin yolunu açmışım."
Ben "Evet" diyorum. Baykal devam ediyor:
"Öyleyse gel, yemeğin hangi tarihte yendiğine bir bakalım. Biz o yemeği, 19 Aralık 2002 akşamı yedik. Oysa bu konudaki Anayasa değişikliği 19 Aralık'ta tamamlanmıştı. Bu durumda biz, bitmiş bir süreci mi tartışmışız?"
ZÜLFÜ'YLE YAŞAR'I KAYNAŞTIRMA GECESİ
Öyleyse ne konuştular?
Baykal bunu da şöyle cevaplıyor:
"Yaşar Nuri Öztürk ve Zülfü Livaneli yeni seçilmişti. Onları kaynaştırma yemeğinden ibaretti."
Peki Anayasa değişikliği konusu hiç mi açılmadı?
"Hayır, böyle bir tartışma olmadı. Zaten olay olmuş bitmiş, Cumhurbaşkanı geri çevirmiş, ben buna karşı demecimi vermişim. Partisi seçim kazanmış bir insanın önünü açmışım. Bugün olsa yine yaparım."
- Yani o akşam bunu kurmaylarınızla tartışmadınız?
"Ne kurmayı, onlar benim kurmaylarım mı? Bunların konuşulacağı bir yer değildi. Sıradan bir akşam yemeğiydi."
UÇAKTAN BÜLENT ALDI KAPIDA HALUK KARŞILADI
Gelelim ikinci yemeğe.
Yani Başbakan Tayyip Erdoğan'la İstanbul'da bir restoranda yediği baş başa yemekte neler konuşuldu?
"Bu konuda da size her şeyi anlatayım."
- Yemeği nerede yediniz?
"Restoranın adını bile bilmiyorum. Brüksel'den dönmüştüm. Bülent Tanla beni havaalanında karşıladı. Alıp o restorana götürdü. Orada Haluk bizi karşıladı. Erdoğan'ın yanına o götürdü.
- Görüşme talebi kimden geldi?
"Tayyip Bey'den geldi. O baş başa görüşmeyi istedi."
- Bu buluşmanın tarihi neydi?
"Onun tarihi de çok ilginç. Tarihi, günü ve saatiyle vereyim. 22 Şubat 2003 Cumartesi günü saat 20.00'de."
- Peki ne konuştunuz?
"Öyle pazarlık falan olmadı. Pazarlık varsa o benden ne istemiş? Ben ne vermişim? Bu da ona karşılık bana ne vermiş? Güya ben ona cumhurbaşkanı olma demişim. Buna karşılık o da bana iki partili sistem oluruz demiş. Ben de buna karşılık ona Meclis'in yolunu açmışım."
- Öyleyse ne konuştunuz?
"İki kişi arasında konuşulan bir şey. Benim anlatmam şık olmaz. Ama size bir ipucu vereyim. O yemeği 22 Şubat 2003'te yedik. Ondan bir hafta
SON iki günün en renkli siyasi haberi, Zülfü Livaneli'nin yazısıyla başlayan, "iki yemek" olayıydı.
Yani biri CHP'li Mehmet Sevigen'in evinde yenen "terlikli yemek".
Öteki de İstanbul'da bir restoranda Başbakan Tayyip Erdoğan'la baş başa yenen yemek.
Olay biraz, siyasi "CSI", yani siyasi "olay yeri incelemesine" dönüştüğü için, bugün ben de meseleye giriyorum.
Dün öğle saatlerinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal arayıp, bu olayla ilgili ilginç bazı ayrıntıları anlattı.
Önce, Mehmet Sevigen'in evindeki yemek.
Bunun bazı ayrıntıları dünkü Hürriyet'te yayınlandı.
TERLİKLİ YEMEK
19 ARALIK 2002
Yemeğin ilginç ayrıntıları da vardı.
Karlı bir Ankara akşamıymış.
Davetliler eve girerken ayakkabılarını çıkarıp, terlik giymişler.
Masada 18 ayrı çeşit Türk yemeği varmış.
Baykal direkt söze girerek şu bilgiyi veriyor:
"Haberde karlı bir gün diyorsunuz. Doğru istihbarat. Demek ki bir kış günü. Zülfü'nün iddiasına göre orada biz ne konuşmuşuz? Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi için yapılacak Anayasa değişikliğine destek verilip verilmemesini değil mi? Yani onlar buna izin verme demiş. Ben 2 ay bile dayanamaz deyip, Erdoğan'ın milletvekili seçilmesinin yolunu açmışım."
Ben "Evet" diyorum. Baykal devam ediyor:
"Öyleyse gel, yemeğin hangi tarihte yendiğine bir bakalım. Biz o yemeği, 19 Aralık 2002 akşamı yedik. Oysa bu konudaki Anayasa değişikliği 19 Aralık'ta tamamlanmıştı. Bu durumda biz, bitmiş bir süreci mi tartışmışız?"
ZÜLFÜ'YLE YAŞAR'I KAYNAŞTIRMA GECESİ
Öyleyse ne konuştular?
Baykal bunu da şöyle cevaplıyor:
"Yaşar Nuri Öztürk ve Zülfü Livaneli yeni seçilmişti. Onları kaynaştırma yemeğinden ibaretti."
Peki Anayasa değişikliği konusu hiç mi açılmadı?
"Hayır, böyle bir tartışma olmadı. Zaten olay olmuş bitmiş, Cumhurbaşkanı geri çevirmiş, ben buna karşı demecimi vermişim. Partisi seçim kazanmış bir insanın önünü açmışım. Bugün olsa yine yaparım."
- Yani o akşam bunu kurmaylarınızla tartışmadınız?
"Ne kurmayı, onlar benim kurmaylarım mı? Bunların konuşulacağı bir yer değildi. Sıradan bir akşam yemeğiydi."
UÇAKTAN BÜLENT ALDI KAPIDA HALUK KARŞILADI
Gelelim ikinci yemeğe.
Yani Başbakan Tayyip Erdoğan'la İstanbul'da bir restoranda yediği baş başa yemekte neler konuşuldu?
"Bu konuda da size her şeyi anlatayım."
- Yemeği nerede yediniz?
"Restoranın adını bile bilmiyorum. Brüksel'den dönmüştüm. Bülent Tanla beni havaalanında karşıladı. Alıp o restorana götürdü. Orada Haluk bizi karşıladı. Erdoğan'ın yanına o götürdü.
- Görüşme talebi kimden geldi?
"Tayyip Bey'den geldi. O baş başa görüşmeyi istedi."
- Bu buluşmanın tarihi neydi?
"Onun tarihi de çok ilginç. Tarihi, günü ve saatiyle vereyim. 22 Şubat 2003 Cumartesi günü saat 20.00'de."
- Peki ne konuştunuz?
"Öyle pazarlık falan olmadı. Pazarlık varsa o benden ne istemiş? Ben ne vermişim? Bu da ona karşılık bana ne vermiş? Güya ben ona cumhurbaşkanı olma demişim. Buna karşılık o da bana iki partili sistem oluruz demiş. Ben de buna karşılık ona Meclis'in yolunu açmışım."
- Öyleyse ne konuştunuz?
"İki kişi arasında konuşulan bir şey. Benim anlatmam şık olmaz. Ama size bir ipucu vereyim. O yemeği 22 Şubat 2003'te yedik. Ondan bir hafta