''BAŞLIK ATTIM 'OROSPU ÇOCUKLARI' DİYE.. EDİTÖR UTANIP 'O... ÇOCUKLARI' DİYE DÜZELTTİ''

Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, zehir zemberek bir yazıyı kaleme alarak için döktü!

Laf ola, sayfa dola bir yazı daha..

Ahmet Hakan geçen gün "Yazmayacağım konular" gibisinden bir sütun açmıştı. "Ne kadar yazsam faydası yok. O zaman bu konuları yazmayacağım" diye madde madde sıralamıştı.. Aradım. Bulamadım. Bulsam "O zaman yazarlığı bırak" diyecektim. Bu ülkede yazarak düzelttiğimiz, düzeltir gibi olduğumuz konu var mı ki Ahmet?.

O zaman niye yazıyoruz?..
Birisi genel.. "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" demiş Fuzuli, yazdığının fuzuli olduğunu bile bile.. Ondan..

Öteki özel.. İçimi boşaltıyorum. Ruh doktoruna gitsem, divana uzanıp anlatsam para ödeyeceğim.. Gazetede içini dökene, bir de para veriyorlar, üstelik. Ahmet’e de tavsiye ederim..
Dün, hem de günün normal saatinde TEM’de gidiyoruz. Saatte 200’e çıkma, adrenalin yapma şansın yok ama, akıyor işte.. Gene de emniyet şeridinden onlarca araba geçiyor.. Onlarca.. İnsan bu kadar pervasız, bu kadar umursamasız olabilir..

Neden?.
Devlet yok.. Devlet olsa, otorite olur. Otorite olsa, insanlar kural ihlalinden biraz korkar, biraz çekinirler.. İçlerinde zerre yakalanma, ceza görme korkusu olur.
Kaza olan yolda emniyet şeridini tıkadıkları için ambulans gecikiyor, insanlar ölüyor. Televizyonlarda, gazetelerde haber oluyor.. Bunlarda ahlak da yok, vicdan da yok.. Ama peşlerinde polis ve savcı da yok, adam öldürmekten..
Ertesi kaza, gene emniyet şeridi tıkalı, gene ölümler..

Başlık attım "Orospu Çocukları" diye.. Editörüm utandı "O... Çocukları" diye, düzeltti.. Bunlar utanıp düzelmediler.. Bunlarda gurur da yok, haysiyet, onur da yok.. Uyanıklık uğruna her türlü şerefsizliği yapacak tıynetteler.. Daha ne diyeyim?.

Bu şerefsizleri adam etmenin tek yolu polisten geçiyor.. Takip edeceksin. Yakalayacaksın. Şerefsiz, emniyet şeridi ihlali yaptığı zaman yakalanacağını, ceza göreceğini, hatta polis tarafından orda, o yolun kenarında bir saat bekletileceğini bilecek..
Hani nerde o polis?.

Ben ayda yılda bir otobana çıkıyorum, her defasında yüzlerce ihlal görüyorum da, polis görmüyor mu?. Orda olması gereken polis?.
İstanbul Trafik Müdürü, yollarda devleti temsil ettiğinin bilincinde değil mi?.
"Ben yoksam devlet yok demektir" demedi mi, kendi kendine.. O demediyse İstanbul Emniyet Müdürü yanına çekip demedi mi?. "Bu işi çöz, bu herif artık yazmasın" diyemedi mi?.
Vali?..
Emniyet Genel Müdürü?.
İçişleri Bakanı?..
Başbakan?..
Silsile-i meratip, bu devlete, bu halka sahip çıkacak birisi çıkıp da emir vermedi mi, İstanbul Trafik Müdürü olup da bugüne dek varlığını zerre hissettirmeyen muhterem kardeşime..
Bu kentte, trafik ihlalleri, polisin günde 50 kez geçtiği yerlerde, polisin gözleri önünde yapılıyor.. İsteyene, istediği an kanıtlarım.. Yüzlerce örnekle..
Var mı, "Hadi ispatla ulan" diyecek biri.. ?. Sıkı mı desin..
Bunu bu kentte yaşayan 15 milyon biliyor.. 15 milyon bildiği için de 15 bin şerefsiz, bildiğini okuyor.. Hiç olan devleti hiçe sayıp..

Oh.. İçimi döktüm, rahatladım bak Ahmet..
Dün gece öfkeden uykum kaçmıştı, şimdi yazı biterken rahatım..
Dene sen de rahatlarsın..
Trafik Müdürü mü?.. O tayin olduğu günden beri rahat zaten!..
Bu yazıyı "Gene benden bahsetmiş" diye keyifle okurken, kahvesini yudumluyordur!..

Hıncal ULUÇ / SABAH