BAŞIMIZDA ÖRTÜ VAR DİYE ÖRTÜYLE İLGİLİ HER KİTABI OKUMAK ZORUNDA MIYIZ?...ÖRTÜLÜ YAZAR FEHMİ KORU'YA SERT ÇIKTI!...
Fehmi Koru, Nuriye Akman'ın ÖRTÜ adlı romanını okumayan örtülüleri eleştirmişti.Tempo Dergisi'nin örtülü yazarı Elif Çakır cevap verdi.
Başımızda örtü var diye örtüyle ilgili her kitabı okumak zorunda mıyız?
Neden Orhan Pamuk ya da bir başka edebiyatçının değil de Nuriye Akman´ın "Örtü" adlı romanını okuyup okumadığımız sorulur ve okumadığımız içinde "Aaa okumadınız mı!" lafları çekilip ayıplanarak bakılır?..
Şimdi başımızda örtü var diye, örtüyle ilgili her çıkan romanı, kitabı yalayıp yutacak halimiz yok ya. Böyle bir kural mı konuldu yoksa?
Pat diye konuya girdim. Nedir bu sözlerin anlamı, muhatabı kimdir diye düşünüyorsunuz tabi ki. Lafı uzatmadan hemen açıklayayım.
"Okuyan-yazan başörtülü kızlara sordum, hiçbiri okumamıştı. Ben okudum. Hatta günlerdir Örtü´yle yatıp Örtü´yle kalkıyorum" diye yazdı geçenlerde Sayın Taha Kıvanç. "Başı örtülüler okumamış, (ne ayıp) ben okudum" diye vurgulanan, Nuriye Akman´ın `Örtü´ romanını okumayanlardan birisi de bendim. Eh, Taha Kıvanç müstear ismini de kullanan Fehmi Koru bana sorunca, ben de etrafımdaki diğer okumuş-yazmış aklı başında hattta başörtülü büyüklere sordum. Üzgünüm, başörtülü büyük ablalar da kitabı okumamışlardı. Hatta bir büyüğümün şu sözleri ilginçti "Örtüyle yatıp örtüyle kalkan, kendisine bu kadar dert edinen Fehmi Koru acaba Yıldız Ramazanoğlu´nun `İkna Odası´ kitabını da okumuş mudur, ne dersin?"
Bugüne kadar, `Avrupa Yakası´ dizisindeki Burhan´ın odasında asılı bulunan Çiko resmi gibi, -ki eskiden kamyonların, minibüslerin camlarına asılırdı o gözünden yaş damlayan çocuk resmi- siyasetin başköşesine asılan başörtülü kızların gözü yaşlı portreleri üzerinden politikalar üreten -ya da üretemeyenler okusun o kitapları.
Birkaç gün `Örtü´ ile yatıp kalkmak ne ki, biz ömür boyu başımızda taşıyoruz da kimseyi ayıplamıyoruz.
Nuriye Akman´ın romanına bir diyeceğim yok elbette güzel bir roman yazmıştır. Bundan sonra da örtü üzerine pek çok şey yazılacak çizilecek.
Nitekim yeni bir araştırma yayınlandı geçenlerde. Hatta tartışıldı, fikirler beyan edildi. Demem odur ki daha çoook tartışılacak bu konu. Sağ olsunlar, oturup -gerçi oturmamış, kalkıp insanlara sormuşlar- Türk toplumunun çeşitli konulardaki temayüllerini öğrenmeye çalışmışlar. Yıllardır, bu tür anketler yayınlanır. Buralarda sorulan soruları çok tuhaf bulurum. Sanki meseleye `uzaktan´ bakmak için hazırlanmışlardır. Sorular bir tuhaf olunca, necip milletimizin verdiği cevaplar da bir o kadar kafa karıştırmaktadır.
* * *
1999 yılından bu yana `türbanlı kadın sayısında ciddi bir azalma olduğu´ şeklinde bir kanıya da yer verilen araştırma sonuçlarını yayınladı TESEV.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı´nın (TESEV) 23 ilde 1492 kişiyle yaptığı ankete göre, türban takanların oranı yüzde 11.4´e gerilemiş. "Değişen Türkiye´de Din, Toplum ve Siyaset" başlıklı çalışmaya göre, ankete katılanların yaklaşık yüzde 65´i son 10 yılda başını örten kadınların sayısında artış olduğunu belirtmiş. Fakat 1999 yılında yapılan araştırmada, başörtülü sayısının arttığını söyleyenlerin oranı yaklaşık yüzde 74´tü. Yine ankette başını örtenlerin oranının yüzde 11.4 olduğu belirtilirken, bir önceki ankette bu oran yüzde 15.7´ydi. Bu sonuçlar Türkiye´de başörtülü sayısının azaldığını gösteriyordu.
TESEV´in sonuçları yayınlanmasının öncesinde,AKP kongresini izlemeye gitmiştim. Kongre sonrasında ise parti içindeki arkadaşlarla bir şaşkınlığımı paylaşmıştım. Kongre salonunda gördüğüm başörtülü kadın sayısı n
Neden Orhan Pamuk ya da bir başka edebiyatçının değil de Nuriye Akman´ın "Örtü" adlı romanını okuyup okumadığımız sorulur ve okumadığımız içinde "Aaa okumadınız mı!" lafları çekilip ayıplanarak bakılır?..
Şimdi başımızda örtü var diye, örtüyle ilgili her çıkan romanı, kitabı yalayıp yutacak halimiz yok ya. Böyle bir kural mı konuldu yoksa?
Pat diye konuya girdim. Nedir bu sözlerin anlamı, muhatabı kimdir diye düşünüyorsunuz tabi ki. Lafı uzatmadan hemen açıklayayım.
"Okuyan-yazan başörtülü kızlara sordum, hiçbiri okumamıştı. Ben okudum. Hatta günlerdir Örtü´yle yatıp Örtü´yle kalkıyorum" diye yazdı geçenlerde Sayın Taha Kıvanç. "Başı örtülüler okumamış, (ne ayıp) ben okudum" diye vurgulanan, Nuriye Akman´ın `Örtü´ romanını okumayanlardan birisi de bendim. Eh, Taha Kıvanç müstear ismini de kullanan Fehmi Koru bana sorunca, ben de etrafımdaki diğer okumuş-yazmış aklı başında hattta başörtülü büyüklere sordum. Üzgünüm, başörtülü büyük ablalar da kitabı okumamışlardı. Hatta bir büyüğümün şu sözleri ilginçti "Örtüyle yatıp örtüyle kalkan, kendisine bu kadar dert edinen Fehmi Koru acaba Yıldız Ramazanoğlu´nun `İkna Odası´ kitabını da okumuş mudur, ne dersin?"
Bugüne kadar, `Avrupa Yakası´ dizisindeki Burhan´ın odasında asılı bulunan Çiko resmi gibi, -ki eskiden kamyonların, minibüslerin camlarına asılırdı o gözünden yaş damlayan çocuk resmi- siyasetin başköşesine asılan başörtülü kızların gözü yaşlı portreleri üzerinden politikalar üreten -ya da üretemeyenler okusun o kitapları.
Birkaç gün `Örtü´ ile yatıp kalkmak ne ki, biz ömür boyu başımızda taşıyoruz da kimseyi ayıplamıyoruz.
Nuriye Akman´ın romanına bir diyeceğim yok elbette güzel bir roman yazmıştır. Bundan sonra da örtü üzerine pek çok şey yazılacak çizilecek.
Nitekim yeni bir araştırma yayınlandı geçenlerde. Hatta tartışıldı, fikirler beyan edildi. Demem odur ki daha çoook tartışılacak bu konu. Sağ olsunlar, oturup -gerçi oturmamış, kalkıp insanlara sormuşlar- Türk toplumunun çeşitli konulardaki temayüllerini öğrenmeye çalışmışlar. Yıllardır, bu tür anketler yayınlanır. Buralarda sorulan soruları çok tuhaf bulurum. Sanki meseleye `uzaktan´ bakmak için hazırlanmışlardır. Sorular bir tuhaf olunca, necip milletimizin verdiği cevaplar da bir o kadar kafa karıştırmaktadır.
* * *
1999 yılından bu yana `türbanlı kadın sayısında ciddi bir azalma olduğu´ şeklinde bir kanıya da yer verilen araştırma sonuçlarını yayınladı TESEV.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı´nın (TESEV) 23 ilde 1492 kişiyle yaptığı ankete göre, türban takanların oranı yüzde 11.4´e gerilemiş. "Değişen Türkiye´de Din, Toplum ve Siyaset" başlıklı çalışmaya göre, ankete katılanların yaklaşık yüzde 65´i son 10 yılda başını örten kadınların sayısında artış olduğunu belirtmiş. Fakat 1999 yılında yapılan araştırmada, başörtülü sayısının arttığını söyleyenlerin oranı yaklaşık yüzde 74´tü. Yine ankette başını örtenlerin oranının yüzde 11.4 olduğu belirtilirken, bir önceki ankette bu oran yüzde 15.7´ydi. Bu sonuçlar Türkiye´de başörtülü sayısının azaldığını gösteriyordu.
TESEV´in sonuçları yayınlanmasının öncesinde,AKP kongresini izlemeye gitmiştim. Kongre sonrasında ise parti içindeki arkadaşlarla bir şaşkınlığımı paylaşmıştım. Kongre salonunda gördüğüm başörtülü kadın sayısı n