BAŞBAKAN UTANMASI GEREKİRKEN ÇIKIP ÖVÜNÜYOR! AHMET ALTAN YİNE BOMBALADI!
Ahmet Altan Nevruz olaylarının ardından "benden daha iyi bilinler var, çıksın anlatsın" diyerek hükümete çaktı.
"Kemalizmin en büyük ve en korkunç zaferi, dindarların damarına milliyetçilik zehrini enjekte etmek oldu." diyen Ahmet Altan, köşesinde yine kendisinin bu konularda cahil olduğunun altını çizen bir yazı kaleme aldı.
Taraf Genel Yayın Yönetmeni köşesinde din ve milliyetçilik ilişkisinden söz etti ve Ak Parti hükümeti ile Kemalistlerin aynı olduğunu Nevruz üzerinden işledi...
"DİNİN ALTINDAN MİLLİYETÇİLİK ZEHİRİ AKIYOR"
Elbette bu konuları benden çok daha iyi bilen insanlar var bu ülkede, sıradan bir mümin bile bunları benden iyi bilir ama bizim dindarların “milliyetçilik-din” ilişkisini kalabalıklar önünde konuşmaktan ne yazık ki ödleri patlar.
Tek tek konuştuğunuzda İslam’ı bilen her dindar size “dinde milliyetçiliğe yer olmadığını” söyler ama bunu yüksek sesle gündeme getirmez.
Böylece bu ülkenin “demokrasiye, eşitliğe, özgürlüğe” ulaşması iki kanattan birden kesilmiştir, ne Kemalizm’den varabilirsiniz oraya, ne de dindar muhafazakârlardan varabilirsiniz.
Muhafazakârların bir cila olarak kullandıkları dinin altında, o dindarlığı kavruklaştıran milliyetçilik zehri akar.
"KEMALİSTLER İLE DİNDARLAR ARASINDA KAVGA İDEOLOJİK DEĞİL"
Kemalistlerle muhafazakâr dindarlar arasında aslında “ideolojik” bir kavga, ideolojik bir anlaşmazlık yoktur, bir iktidar savaşıdır yaşadıkları.
Namaz kılan milliyetçilerle, dans eden milliyetçilerin, “sarayın iktidarını” kim alacak kavgasını izleriz biz.
Hepsi aynıdır.
Hepsi milliyetçidir.
ŞU DİNDAR HÜKÜMETTE YAŞANANLARA BİR BAKIN
(...) Şu “dindar” hükümetin devr-i iktidarında yaşananlara bir bakın.
Sadece şu son iki gündür yaşanan Nevroz olayları bile neyle karşı karşıya olduğumuzu gösterir.
Kürtlerin gösterilerini yasakladılar, meydanlara çıkan Kürtlere saldırdılar, Ahmet Türk’ü hırpalayıp hastanelik ettiler.
Ne işe yaradı?
ERDOĞAN VE AKP UTANMASI GEREKİRKEN ÖVÜNÜYOR
(...) Kürtler karşısında Kemalist basınla muhafazakâr basın arasında hiç bir fark olmadığına böyle olaylarda zaten rahatça tanıklık edebiliyorsunuz.
Başbakan Erdoğan ve AKP, bir ara bu milliyetçilik barikatını aşacak, dindarların ruhundaki Kemalizm’i temizleyecek, tarihimiz ve geleceğimiz açısından muhteşem bir adımı atacak gibi davrandılar ama sonra özlerindeki Kemalizm’e ve milliyetçiliğe geri döndüler.
Üstelik gerçek bir dindarın bu milliyetçilikten utanması gerektiğini bile bilmiyorlar, bir matahmış gibi bununla övünüyorlar.
Bunca dindarımız, bunca din âlimimiz var, biri çıksın da bize bir dindarın nasıl milliyetçi olabileceğini anlatsın, Veda Hutbesi’ni bizim anlayabileceğimiz gibi bir yorumlasın.
Taraf Genel Yayın Yönetmeni köşesinde din ve milliyetçilik ilişkisinden söz etti ve Ak Parti hükümeti ile Kemalistlerin aynı olduğunu Nevruz üzerinden işledi...
"DİNİN ALTINDAN MİLLİYETÇİLİK ZEHİRİ AKIYOR"
Elbette bu konuları benden çok daha iyi bilen insanlar var bu ülkede, sıradan bir mümin bile bunları benden iyi bilir ama bizim dindarların “milliyetçilik-din” ilişkisini kalabalıklar önünde konuşmaktan ne yazık ki ödleri patlar.
Tek tek konuştuğunuzda İslam’ı bilen her dindar size “dinde milliyetçiliğe yer olmadığını” söyler ama bunu yüksek sesle gündeme getirmez.
Böylece bu ülkenin “demokrasiye, eşitliğe, özgürlüğe” ulaşması iki kanattan birden kesilmiştir, ne Kemalizm’den varabilirsiniz oraya, ne de dindar muhafazakârlardan varabilirsiniz.
Muhafazakârların bir cila olarak kullandıkları dinin altında, o dindarlığı kavruklaştıran milliyetçilik zehri akar.
"KEMALİSTLER İLE DİNDARLAR ARASINDA KAVGA İDEOLOJİK DEĞİL"
Kemalistlerle muhafazakâr dindarlar arasında aslında “ideolojik” bir kavga, ideolojik bir anlaşmazlık yoktur, bir iktidar savaşıdır yaşadıkları.
Namaz kılan milliyetçilerle, dans eden milliyetçilerin, “sarayın iktidarını” kim alacak kavgasını izleriz biz.
Hepsi aynıdır.
Hepsi milliyetçidir.
ŞU DİNDAR HÜKÜMETTE YAŞANANLARA BİR BAKIN
(...) Şu “dindar” hükümetin devr-i iktidarında yaşananlara bir bakın.
Sadece şu son iki gündür yaşanan Nevroz olayları bile neyle karşı karşıya olduğumuzu gösterir.
Kürtlerin gösterilerini yasakladılar, meydanlara çıkan Kürtlere saldırdılar, Ahmet Türk’ü hırpalayıp hastanelik ettiler.
Ne işe yaradı?
ERDOĞAN VE AKP UTANMASI GEREKİRKEN ÖVÜNÜYOR
(...) Kürtler karşısında Kemalist basınla muhafazakâr basın arasında hiç bir fark olmadığına böyle olaylarda zaten rahatça tanıklık edebiliyorsunuz.
Başbakan Erdoğan ve AKP, bir ara bu milliyetçilik barikatını aşacak, dindarların ruhundaki Kemalizm’i temizleyecek, tarihimiz ve geleceğimiz açısından muhteşem bir adımı atacak gibi davrandılar ama sonra özlerindeki Kemalizm’e ve milliyetçiliğe geri döndüler.
Üstelik gerçek bir dindarın bu milliyetçilikten utanması gerektiğini bile bilmiyorlar, bir matahmış gibi bununla övünüyorlar.
Bunca dindarımız, bunca din âlimimiz var, biri çıksın da bize bir dindarın nasıl milliyetçi olabileceğini anlatsın, Veda Hutbesi’ni bizim anlayabileceğimiz gibi bir yorumlasın.