BAŞBAKAN RÖPORTAJINDA KETEN GİYEREK TAVİZ Mİ VERECEK?
Ayşe Arman, bugünkü köşesinde okurlarından gelen eleştirileri yanıtladı
İNTERAKTİF
U2’YA TORPİL YAPAR MISIN?
AYŞEEEE, seni delicesine kıskandım! O adamla 1.5 saat konuşabilmek. Aman Allah’ım, neler vermezdim. Ben de istiyorum onun peşinden konser konser gezmek. İstanbul konserinde bir mucize olur mu dersin, Ayşe Arman torpiliyle kuliste 2 dakikaya da razıyım. (Seda.)
- Sedam, ben hiç beceremem öyle şeyleri. Mümkün olsa dükkân senin.
OKUMAZSAN KÜSERİM
KİMDİ senin şu soğuk Avrupa şehrinde konserine gidip de aşık olduğun adam? Söyle hadi, bak kimseye söylemeyeceğim...
(Pelin K.)
- Ayol, Sağır Sultan duydu! Bono, Bono! U2’nun efsanevi Bono’su. Yarın cumartesi ilavede röportajı var. Okumazsan küserim...
"EVET" OYLARINI ÇOĞALTMA
RTE ile röportaj yaparsan, lütfen seçimden önce yayınlama. Sen herkeste sevecek bir yan çıkarıyorsun da ortaya. "Evet" oylarını çoğaltmayalım n’oolur...
(Sevgi K. A)
- Bak şimdi ne ayıp. Kabul ederse -ama tık yok bu arada- bayıla bayıla gideceğim Başbakan’ın yanına. Ve tabii ki referandumdan önce yayınlayacağım. Bu pazar Kılıçdaroğlu, hayalim gelecek pazar Tayyip Erdoğan röportajının yayınlanması. Okurlar iddiaya gidiyor. "Asla röp vermez" diyenler çoğunlukta. İnşallah yanılıyorlardır.
KETEN PANTOLON MESELESİ
BEN tüm çevremde sıkı bir Ayşe Arman avukatı olarak bilinirim. Herkese karşı sizi savunurum. Siz benim için Türk kadınının çağdaşlaşması, birey olması, bir Batılı gibi yürekli, kendi ayakları üzerinde durabilen, açık fikirli, açık sözlü, doğru bildiğini söylemekten sakınmayan, cinselliği tabu olmaktan çıkaran bir nesil yaratmakla çok önemli bir iş başardınız. Bunun farkında mısınız bilmiyorum. Ama ben kızıma okuma-yazmaya başladığı günden bu yana her gün sizin yazılarınızı okuttum. Bazen zorla! Ve şimdi bakıyorum da baba-kız aramızda birçok şeyi açık açık konuşabiliyorsak, (âdet günleri ile dalga geçmesi, evleneceği günün âdet gününe denk gelecek olduğunu söylemesi gibi) hep sizin sayenizde. Sizin bir duruşunuz ve kişiliğinden taviz vermez tavrınız var.
Tam da bu yüzden "Mesele buysa keten pantalon giyerim" sözünü siz söylemiş olamazsınız! Benim bildiğim Ayşe Arman "Valla ben buyum, beni böyle kabul ederler, ister çağırırlar, ister çağırmazlar ama ne giyeceğime müdahale edemezler" demeliydi. Aslında keten pantolonla o otobüslerin üzerinde etekten daha rahat edeceğiniz doğru. Ama benim Ayşe Arman’ım kılığına kıyafetine bir röportaj için bile karıştırtmazdı... (Ali T.)
- Sevgili Ali T., şahane şeyler yazmışsınız hakkımda, çok teşekkür ederim. İnşallah hak ediyorumdur. Mesele şu, tabii ki bana kimse istemediğim bir kıyafeti giydiremez. Ama çok istediğim bir şey bu röportaj. Bu cümledeki anahtar fiil, "istediğim". Çok çok istiyorum. Ayrıca kendimden taviz vermiyorum, ben yine aynı benim. Ama beni kabul etmesini istiyorum, sudan gerekçelerle reddetmesini istemiyorum.
EMİNE HANIM’I İKNA ET
AYŞECİĞİM, anlamadın mı hâlâ Emine Hanım’ı ikna etmen gerekiyor. O "tamam" derse olur, benden söylemesi. Onunla işbirliği yap... (Emin.)
- İyi de nasıl? Bilmiyorum ki. Bir kere onun olduğu bir açılışa gittim. "Size bu soruları sormak isterim efendim" dedim. "Teşekkür ederim, sizi kabul etmem başkalarına da kapı açar, edemem, Alya’ya selam" dedi.
O OTOBÜSTE SANA YER YOK AYŞE
BAŞBAKAN’ın sizinle görüşmesini ben de imkânsız bulanlardanım. Antipatik olmamak adına da, "Otobüste yer yok" diye bir bahane bularak reddederler diye düşünüyorum. Çünkü siz de onun tekerine çomak sokanlardansınız. Oy pusulasıyla ilgili yazınızdan sonra, şikâyetler başladı, resmen sizin sayenizde değiştirildi. Ama internetteki birçok köşe yazısında bazı yerlerde hâlâ "evet" mührünün kullanılacağı yazıyor. Bu konunun akıbetini merak ediyorum. (Gözde U.)
- 1- İmkânsız diye bir şey yok ben umutluyum. Bekleyelim, görelim.
2- Vatan Gazetesi bu meseleyi haber yapmış benden önce, benim de etkim olmuştur, ama benim sayemde olamaz, kimin sayesinde olduğu da umurumda değil zaten, değişti ya o mühür, o yeter.
3- Esas olanak "tercih" mührü kullanılacak, yetmezse, eksik kalırsa "evet" mührü de kullanılabilecek diye biliyorum.
KETEN PANTOLON DA BENİM GÜNLÜK GİYİMİM
GERÇEKTEN Başbakan’la röportaj yapabilmek için "keten pantolon" mu giyeceksin? Yoksa, bu yazının içinde gizli bir ironi var da ben mi anlayamadım! Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’dır. Yani nihayetinde bizim oyumuzla gelmiş ve koltuktan yine bizim oyumuzla gidecek bir insan evladıdır. Nedense, sizden "Bir röportaj için günlük giyim tarzımdan vazgeçemem!" demenizi beklerdim. Çünkü ona oy versek de, vermesek de o hepimizin Başbakan’ı ve hepimizi kucaklamalı. (M.G.)
- Sevgili M.G., ironi yoktu. Ben gündelik hayatımda keten pantolon da giyiyorum. "Çarşaf giyip giderim" demedim ki. Bir sürü böyle mail aldım, çok takılmış insanlar, takılmayın arkadaşlar!
10 YIL SONRA YANINDA KİM OLUR?
BUGÜNKÜ yazınızda B. Pamir ve P. Suda’yı Hasan Pulur’u ziyaret etmeye çağrıyorsunuz. İşler sıcağı sıcağına iken herkes, yalnız kalanın yanında oluyor. On yıl sonra da aynı şeyi yapabilecek misiniz? Eren Güvener bundan on yıl önce babasını, eşini ve oğlunu aynı yılda kaybettiğinde bütün basın camiası yanındaydı. Bir ay sürdü bu destek. Bugün alzheimer hastalığının ikinci evresinde. En çok eski dostlara, eski sohbetlere ihtiyacı olduğu zamanda yanında Hasan Çakkalkurt dışında kimse yok. Onunla yapacağınız bir röportajın isabetli olabileceğini hiç düşündünüz mü? (Mehmet B.)
- Süper fikir. Şahane. Çok isterim. Teşekkür ederim. Hemen bağlantıya geçelim. Milliyet’in eski yazıişleri müdürlerinden biriyle yapacağım bir sohbet, bana mutluluk verir.
Ayşe Arman/Hürriyet
U2’YA TORPİL YAPAR MISIN?
AYŞEEEE, seni delicesine kıskandım! O adamla 1.5 saat konuşabilmek. Aman Allah’ım, neler vermezdim. Ben de istiyorum onun peşinden konser konser gezmek. İstanbul konserinde bir mucize olur mu dersin, Ayşe Arman torpiliyle kuliste 2 dakikaya da razıyım. (Seda.)
- Sedam, ben hiç beceremem öyle şeyleri. Mümkün olsa dükkân senin.
OKUMAZSAN KÜSERİM
KİMDİ senin şu soğuk Avrupa şehrinde konserine gidip de aşık olduğun adam? Söyle hadi, bak kimseye söylemeyeceğim...
(Pelin K.)
- Ayol, Sağır Sultan duydu! Bono, Bono! U2’nun efsanevi Bono’su. Yarın cumartesi ilavede röportajı var. Okumazsan küserim...
"EVET" OYLARINI ÇOĞALTMA
RTE ile röportaj yaparsan, lütfen seçimden önce yayınlama. Sen herkeste sevecek bir yan çıkarıyorsun da ortaya. "Evet" oylarını çoğaltmayalım n’oolur...
(Sevgi K. A)
- Bak şimdi ne ayıp. Kabul ederse -ama tık yok bu arada- bayıla bayıla gideceğim Başbakan’ın yanına. Ve tabii ki referandumdan önce yayınlayacağım. Bu pazar Kılıçdaroğlu, hayalim gelecek pazar Tayyip Erdoğan röportajının yayınlanması. Okurlar iddiaya gidiyor. "Asla röp vermez" diyenler çoğunlukta. İnşallah yanılıyorlardır.
KETEN PANTOLON MESELESİ
BEN tüm çevremde sıkı bir Ayşe Arman avukatı olarak bilinirim. Herkese karşı sizi savunurum. Siz benim için Türk kadınının çağdaşlaşması, birey olması, bir Batılı gibi yürekli, kendi ayakları üzerinde durabilen, açık fikirli, açık sözlü, doğru bildiğini söylemekten sakınmayan, cinselliği tabu olmaktan çıkaran bir nesil yaratmakla çok önemli bir iş başardınız. Bunun farkında mısınız bilmiyorum. Ama ben kızıma okuma-yazmaya başladığı günden bu yana her gün sizin yazılarınızı okuttum. Bazen zorla! Ve şimdi bakıyorum da baba-kız aramızda birçok şeyi açık açık konuşabiliyorsak, (âdet günleri ile dalga geçmesi, evleneceği günün âdet gününe denk gelecek olduğunu söylemesi gibi) hep sizin sayenizde. Sizin bir duruşunuz ve kişiliğinden taviz vermez tavrınız var.
Tam da bu yüzden "Mesele buysa keten pantalon giyerim" sözünü siz söylemiş olamazsınız! Benim bildiğim Ayşe Arman "Valla ben buyum, beni böyle kabul ederler, ister çağırırlar, ister çağırmazlar ama ne giyeceğime müdahale edemezler" demeliydi. Aslında keten pantolonla o otobüslerin üzerinde etekten daha rahat edeceğiniz doğru. Ama benim Ayşe Arman’ım kılığına kıyafetine bir röportaj için bile karıştırtmazdı... (Ali T.)
- Sevgili Ali T., şahane şeyler yazmışsınız hakkımda, çok teşekkür ederim. İnşallah hak ediyorumdur. Mesele şu, tabii ki bana kimse istemediğim bir kıyafeti giydiremez. Ama çok istediğim bir şey bu röportaj. Bu cümledeki anahtar fiil, "istediğim". Çok çok istiyorum. Ayrıca kendimden taviz vermiyorum, ben yine aynı benim. Ama beni kabul etmesini istiyorum, sudan gerekçelerle reddetmesini istemiyorum.
EMİNE HANIM’I İKNA ET
AYŞECİĞİM, anlamadın mı hâlâ Emine Hanım’ı ikna etmen gerekiyor. O "tamam" derse olur, benden söylemesi. Onunla işbirliği yap... (Emin.)
- İyi de nasıl? Bilmiyorum ki. Bir kere onun olduğu bir açılışa gittim. "Size bu soruları sormak isterim efendim" dedim. "Teşekkür ederim, sizi kabul etmem başkalarına da kapı açar, edemem, Alya’ya selam" dedi.
O OTOBÜSTE SANA YER YOK AYŞE
BAŞBAKAN’ın sizinle görüşmesini ben de imkânsız bulanlardanım. Antipatik olmamak adına da, "Otobüste yer yok" diye bir bahane bularak reddederler diye düşünüyorum. Çünkü siz de onun tekerine çomak sokanlardansınız. Oy pusulasıyla ilgili yazınızdan sonra, şikâyetler başladı, resmen sizin sayenizde değiştirildi. Ama internetteki birçok köşe yazısında bazı yerlerde hâlâ "evet" mührünün kullanılacağı yazıyor. Bu konunun akıbetini merak ediyorum. (Gözde U.)
- 1- İmkânsız diye bir şey yok ben umutluyum. Bekleyelim, görelim.
2- Vatan Gazetesi bu meseleyi haber yapmış benden önce, benim de etkim olmuştur, ama benim sayemde olamaz, kimin sayesinde olduğu da umurumda değil zaten, değişti ya o mühür, o yeter.
3- Esas olanak "tercih" mührü kullanılacak, yetmezse, eksik kalırsa "evet" mührü de kullanılabilecek diye biliyorum.
KETEN PANTOLON DA BENİM GÜNLÜK GİYİMİM
GERÇEKTEN Başbakan’la röportaj yapabilmek için "keten pantolon" mu giyeceksin? Yoksa, bu yazının içinde gizli bir ironi var da ben mi anlayamadım! Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’dır. Yani nihayetinde bizim oyumuzla gelmiş ve koltuktan yine bizim oyumuzla gidecek bir insan evladıdır. Nedense, sizden "Bir röportaj için günlük giyim tarzımdan vazgeçemem!" demenizi beklerdim. Çünkü ona oy versek de, vermesek de o hepimizin Başbakan’ı ve hepimizi kucaklamalı. (M.G.)
- Sevgili M.G., ironi yoktu. Ben gündelik hayatımda keten pantolon da giyiyorum. "Çarşaf giyip giderim" demedim ki. Bir sürü böyle mail aldım, çok takılmış insanlar, takılmayın arkadaşlar!
10 YIL SONRA YANINDA KİM OLUR?
BUGÜNKÜ yazınızda B. Pamir ve P. Suda’yı Hasan Pulur’u ziyaret etmeye çağrıyorsunuz. İşler sıcağı sıcağına iken herkes, yalnız kalanın yanında oluyor. On yıl sonra da aynı şeyi yapabilecek misiniz? Eren Güvener bundan on yıl önce babasını, eşini ve oğlunu aynı yılda kaybettiğinde bütün basın camiası yanındaydı. Bir ay sürdü bu destek. Bugün alzheimer hastalığının ikinci evresinde. En çok eski dostlara, eski sohbetlere ihtiyacı olduğu zamanda yanında Hasan Çakkalkurt dışında kimse yok. Onunla yapacağınız bir röportajın isabetli olabileceğini hiç düşündünüz mü? (Mehmet B.)
- Süper fikir. Şahane. Çok isterim. Teşekkür ederim. Hemen bağlantıya geçelim. Milliyet’in eski yazıişleri müdürlerinden biriyle yapacağım bir sohbet, bana mutluluk verir.
Ayşe Arman/Hürriyet