BAŞBAKAN ERDOĞAN GECE YARISI HANGİ KADIN GAZETECİYİ ARADI? NE KONUŞTULAR?
Başbakan Erdoğan, pek alışık olmadığımız bir olaya imza atarak gece yarısı bir bayan gazeteciyi aradı!
Başbakan Erdoğan, önceki gece yarısı Gazete Habertürk yazarı Balçiçek İlter’i aradı! İlter, Başbakan Erdoğan’ın aramasından tedirginlik duyduğunu ancak daha sonra aralarında güzel bir diyalog geçtiğini yazdı..
İşte İlter’in Başbakan Erdoğan’la tele röportajı :
Başbakan aradı: “Karanlıktı, protestoyu anlamadım!”
Dün gece yarısına doğru telefonum çaldı… “Başbakan görüşecek!” dediler. Ne yalan söyleyeyim insan tedirgin oluyor. Bir gün önce keşke Başbakan başlıklı bir eleştiri yazısı kaleme almışım… Üstelik Başbakan’ın eleştirilere karşı tutunduğu tavır da ortada… Ayrıca “Normal zaten beni her gün kimler arıyor!” havalarına da girecek değilim çünkü yok öyle bir durum… Geziler ve yemekler hariç Başbakan’la özel bir sohbetim olmadı, telefon da dahil…
Tüm bunları düşünürken, aklım da bir de “İyi de Elazığ’da değil miydi?” sorusu geldi. Sanki Elazığ’dan arayamazmış gibi… Neyse lafı uzatmamayım, “Nasılsınız iyi misiniz?” kısa faslından sonra konunun köşe yazım olduğunu anladım. Başbakan Erdoğan hem yazım için açıklama yapma gereği duymuş hem de kadın sorununa yaklaşımını anlatmak için aramış.
Ben o yazıda Uluslararası Kadın Buluşması’nda kendisini protesto eden bir grup kadına “Keşke kulak verseydi” diye yazmıştım. Çünkü o kadınlar “Siz eşit değiliz dedikçe Sayın Başbakan, daha çok öldürülüyoruz!” pankartları açmışlardı. Aynı eleştirimi cumartesi günü konuşmamı yaparken de dile getirdim. Hatta moderatör Edibe Sözen’di. Konuşmamı bitirdikten sonra “Ama Başbakan öyle demiyor ki… diye başlayan bir açıklama yapma gereği duymuştu.
KADIN ERKEĞİN MERHAMETİNE BIRAKILAMAZ!
Erdoğan önce protestoya açıklık getirdi.
“Ben konuşmayı yaparken sahne ışıklı, dinleyenler karanlık içinde… Bir ara bir hareketlenme oldu. Bütün kameralar oraya doğru kaydı. Siyasette öğrendiğim önemli tecrübelerden biridir. Eğer bir protesto varsa, konuşmanı kesmeyeceksin, hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksin. Ben de öyle yaptım. Kim ne demiş, ne pankartı açılmış bilmiyordum, toplantı bitene kadar. Anlamadım zaten. Sonrasında öğrendim. Yazınızı da okudum. Aslında sizi daha önce arayacaktım ama biliyorsunuz yoğun bir tempom var ve sürekli seyahatteyim.”
Ben eleştiriyi tekrarladım. Siz “Eşit değiliz” dedikçe kadınlar daha çok aşağılanıyor, daha çok öldürülüyor. Dil, söylem çok önemli.
Başbakan “Biz eşit değiliz demedim!” diye söze başladı.
“Ben eşit değiliz derken, fiziksel özelliklerden bahsediyorum. Yoksa haklardan değil. Bugün AK Parti’den daha fazla kadın sorununa eğilen parti yoktur. Ben Türkiye gerçeğinin ve kadın gerçeğinin farkındayım. Adli olayları dünyanın hiçbir yerinde bitirmek çok kolay değil. Sıfırlamak ise mümkün değil. Hatta şunu bile diyebilirim, kadınlar erkeklerin merhametine bırakılmayacak kadar önemlidir, değerlidir. Benim katılmadığım nokta feministlerin durdukları nokta. Yani her şekilde eşitiz diyorlar. Mümkün mü Allah aşkına? Bir kadın bir erkek fiziksel olarak eşit olabilir mi? Mantığı olan hangi insan buna inanır? Hani sağduyu?”
Gel de sorma tabii… “Kotaya da karşısınız ama…”
“Evet karşıyım” diye cevap verdi. “Ama kotaya karşı olmama rağmen bugün Meclis’te en fazla kadın sayısına sahip olan parti olarak bunun yeterli olmadığını düşünüyorum. Göreceksiniz seçimlerde bu sayı nasıl katlanacak. Ben kotaya karşıyım çünkü sadece cinsiyetinden ötürü kadınlara öncelik tanınsın istemiyorum. Kaliteyi yakalamak zorundayız. Çok değerli kadınlar var, onlara yol açmak zorundayız. Belli bir standardın altına düşmemek gerekiyor.”
KEŞKE HERKES LALE MANSUR GİBİ OLSA
Başbakan telefonda, her zaman yakalanmaz, “Sor Balçiçek!” dedim kendi kendime… Erdoğan’ın özellikle kadın kuruluşlarıyla arasının limoni olduğu ortada… KADER, KAGİDER… Ne zaman karşılaşsalar gerginlik çıkıyor…
“Sivil toplum kuruluşlarıyla bir sorunu mu var peki?”
Yokmuş. “Tam tersine!” dedi. “Hepsine kapım açıktır, ne zaman isterlerse, hatta çok memnun olurum, Gelir fikirlerini benimle paylaşırlarsa… Bugüne kadar sadece Lale Mansur’un başını çektiği grup müthiş hazırlanıp gelmişti. Keşke bütün sivil toplum kuruluşları öyle hazırlansa gelse, başımın üstünde yerleri olur. Dinlemeye açığım… Tersiymiş gibi davranılıyor ama benim kapım açık.”
X
Tabii ki milyonlarca soru vardı aklımda… Tabii ki “Hadi gelin bir söyleşi yapalım!” diyesim vardı… Ama telefon konuşması öyle saatlerce sürmüyor sevgili okuyucu. Üstelik konu “Kadın sorunu!” Siz ne düşünürsünüz bilemem ama gece yarısı ülkenin Başbakanı bir kadın yazarı, “Kadınlara asla haksızlık etmem, sorunun farkındayım, daha farklı hayallerim var!” diye arıyorsa…
“Benim için önemli olan ne düşündüğümün doğru aktarılması, iletişim güçlü oldukça çözülmeyecek nokta yoktur!” diyorsa… O Başbakan kadınları önemsiyordur. En azından “mış” gibi yapmıyordur. Benim aldığım intiba budur. Konuşmasından okuduğum ise kadın sorunu hakkında her türlü düşüncel çalışmaya açık olduğu, katkı beklediği ve özellikle kadının siyasette temsili anlamında gelecekte büyük hedefler koyduğu…
Ben ümitlendim…
Balçiçek İLTER / GAZETE HABERTÜRK
İşte İlter’in Başbakan Erdoğan’la tele röportajı :
Başbakan aradı: “Karanlıktı, protestoyu anlamadım!”
Dün gece yarısına doğru telefonum çaldı… “Başbakan görüşecek!” dediler. Ne yalan söyleyeyim insan tedirgin oluyor. Bir gün önce keşke Başbakan başlıklı bir eleştiri yazısı kaleme almışım… Üstelik Başbakan’ın eleştirilere karşı tutunduğu tavır da ortada… Ayrıca “Normal zaten beni her gün kimler arıyor!” havalarına da girecek değilim çünkü yok öyle bir durum… Geziler ve yemekler hariç Başbakan’la özel bir sohbetim olmadı, telefon da dahil…
Tüm bunları düşünürken, aklım da bir de “İyi de Elazığ’da değil miydi?” sorusu geldi. Sanki Elazığ’dan arayamazmış gibi… Neyse lafı uzatmamayım, “Nasılsınız iyi misiniz?” kısa faslından sonra konunun köşe yazım olduğunu anladım. Başbakan Erdoğan hem yazım için açıklama yapma gereği duymuş hem de kadın sorununa yaklaşımını anlatmak için aramış.
Ben o yazıda Uluslararası Kadın Buluşması’nda kendisini protesto eden bir grup kadına “Keşke kulak verseydi” diye yazmıştım. Çünkü o kadınlar “Siz eşit değiliz dedikçe Sayın Başbakan, daha çok öldürülüyoruz!” pankartları açmışlardı. Aynı eleştirimi cumartesi günü konuşmamı yaparken de dile getirdim. Hatta moderatör Edibe Sözen’di. Konuşmamı bitirdikten sonra “Ama Başbakan öyle demiyor ki… diye başlayan bir açıklama yapma gereği duymuştu.
KADIN ERKEĞİN MERHAMETİNE BIRAKILAMAZ!
Erdoğan önce protestoya açıklık getirdi.
“Ben konuşmayı yaparken sahne ışıklı, dinleyenler karanlık içinde… Bir ara bir hareketlenme oldu. Bütün kameralar oraya doğru kaydı. Siyasette öğrendiğim önemli tecrübelerden biridir. Eğer bir protesto varsa, konuşmanı kesmeyeceksin, hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksin. Ben de öyle yaptım. Kim ne demiş, ne pankartı açılmış bilmiyordum, toplantı bitene kadar. Anlamadım zaten. Sonrasında öğrendim. Yazınızı da okudum. Aslında sizi daha önce arayacaktım ama biliyorsunuz yoğun bir tempom var ve sürekli seyahatteyim.”
Ben eleştiriyi tekrarladım. Siz “Eşit değiliz” dedikçe kadınlar daha çok aşağılanıyor, daha çok öldürülüyor. Dil, söylem çok önemli.
Başbakan “Biz eşit değiliz demedim!” diye söze başladı.
“Ben eşit değiliz derken, fiziksel özelliklerden bahsediyorum. Yoksa haklardan değil. Bugün AK Parti’den daha fazla kadın sorununa eğilen parti yoktur. Ben Türkiye gerçeğinin ve kadın gerçeğinin farkındayım. Adli olayları dünyanın hiçbir yerinde bitirmek çok kolay değil. Sıfırlamak ise mümkün değil. Hatta şunu bile diyebilirim, kadınlar erkeklerin merhametine bırakılmayacak kadar önemlidir, değerlidir. Benim katılmadığım nokta feministlerin durdukları nokta. Yani her şekilde eşitiz diyorlar. Mümkün mü Allah aşkına? Bir kadın bir erkek fiziksel olarak eşit olabilir mi? Mantığı olan hangi insan buna inanır? Hani sağduyu?”
Gel de sorma tabii… “Kotaya da karşısınız ama…”
“Evet karşıyım” diye cevap verdi. “Ama kotaya karşı olmama rağmen bugün Meclis’te en fazla kadın sayısına sahip olan parti olarak bunun yeterli olmadığını düşünüyorum. Göreceksiniz seçimlerde bu sayı nasıl katlanacak. Ben kotaya karşıyım çünkü sadece cinsiyetinden ötürü kadınlara öncelik tanınsın istemiyorum. Kaliteyi yakalamak zorundayız. Çok değerli kadınlar var, onlara yol açmak zorundayız. Belli bir standardın altına düşmemek gerekiyor.”
KEŞKE HERKES LALE MANSUR GİBİ OLSA
Başbakan telefonda, her zaman yakalanmaz, “Sor Balçiçek!” dedim kendi kendime… Erdoğan’ın özellikle kadın kuruluşlarıyla arasının limoni olduğu ortada… KADER, KAGİDER… Ne zaman karşılaşsalar gerginlik çıkıyor…
“Sivil toplum kuruluşlarıyla bir sorunu mu var peki?”
Yokmuş. “Tam tersine!” dedi. “Hepsine kapım açıktır, ne zaman isterlerse, hatta çok memnun olurum, Gelir fikirlerini benimle paylaşırlarsa… Bugüne kadar sadece Lale Mansur’un başını çektiği grup müthiş hazırlanıp gelmişti. Keşke bütün sivil toplum kuruluşları öyle hazırlansa gelse, başımın üstünde yerleri olur. Dinlemeye açığım… Tersiymiş gibi davranılıyor ama benim kapım açık.”
X
Tabii ki milyonlarca soru vardı aklımda… Tabii ki “Hadi gelin bir söyleşi yapalım!” diyesim vardı… Ama telefon konuşması öyle saatlerce sürmüyor sevgili okuyucu. Üstelik konu “Kadın sorunu!” Siz ne düşünürsünüz bilemem ama gece yarısı ülkenin Başbakanı bir kadın yazarı, “Kadınlara asla haksızlık etmem, sorunun farkındayım, daha farklı hayallerim var!” diye arıyorsa…
“Benim için önemli olan ne düşündüğümün doğru aktarılması, iletişim güçlü oldukça çözülmeyecek nokta yoktur!” diyorsa… O Başbakan kadınları önemsiyordur. En azından “mış” gibi yapmıyordur. Benim aldığım intiba budur. Konuşmasından okuduğum ise kadın sorunu hakkında her türlü düşüncel çalışmaya açık olduğu, katkı beklediği ve özellikle kadının siyasette temsili anlamında gelecekte büyük hedefler koyduğu…
Ben ümitlendim…
Balçiçek İLTER / GAZETE HABERTÜRK