''BAŞBAKAN 'BASINDA ÇALIŞAN MİT'ÇİLER' DİYEREK LİSTEYİ UZATTI''
Hangi başbakan kimlere; 'Bakın bunlar basında çalışan MİT'çiler diyerek bir liste uzattı?
Reddedenleri biliyoruz,ajanlığı kabul edenler kim?
"Yanlış düşünüyorsun" dedi bir dostum ve ekledi: "Ajanlığın gazeteciyi rezil ettiğini ileri sürmüşsün son yazında, oysa ajan sıfatı üzerinde kaldığı halde yükselen yükselene..." Ona göre, istihbarat örgütü ile yakın ilişkide olduğu bilindiği halde (Dostum, burada halde değil, için dedi) şimdilerde yönetici konumuna tırmanmışlar var medyada...yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=21442&y=TahaKivanc)
İster inanın ister inanmayın ajan gazeteciler benim favori konularımdan değil. Her seferinde başkaları tartışmayı başlatıyor, ben sonradan ekleniyorum... Hiçbir zaman kendiliğimden kalkıp "Medyada istihbarat örgütleriyle iç içe, hatta ajan denilecek tipler var" iddiasını seslendirmiş değilim. Bunu bilebilecek konumda hiç olmadım çünkü...
Olanlardan biri Zafer Mutlu. Şimdilerde Doğan Medya Grubunun önemli isimlerinden olan Zafer Bey, yıllar önce, yanında Hasan Cemal olduğu halde, o sırada başbakan olan Mesut Yılmazla bir yemek sofrasında buluşmuş...
En iyisi olayı ben değil, Radikali yöneten İsmet Berkan anlatsın: "Yıl 1991. Mesut Yılmaz, kongrede Yıldırım Akbulutu yenmiş ve başbakan olmuş. Bir büyük gazetenin genel yayın müdürü ve aynı gazetenin önemli bir yazarıyla yemekte buluşuyor. Lâf lâfı açıyor ve taze Başbakan Mesut Yılmaz, bu iki gazeteciye bir isim listesi gösteriyor, Bakın diyor, Bunlar basında çalışan MİTçiler. Hem genel yayın müdürü hem de yazar donup kalıyorlar."
İsmet Berkanın anlattığı olayın kahramanlarını bir üst paragrafta yazdım. Şu sıralarda Doğan Grubunda buluşan iki sima, Radikal yönetmeninin anlattığı olayın cereyan ettiği dönemde Sabahtaydılar; biri yayın yönetmeni, diğeri yazar olarak...
Hasan Cemal ile Zafer Mutlu o sırada başbakan olan Mesut Yılmazın kendilerine gösterdiği listeyi herhalde hafızalarına yerleştirmişlerdir.
O listede 22 isim olduğunu biliyoruz. Biri bile bugüne kadar açıklanmadı o 22 ismin...
2000 yılının mayıs ayında bu konu yeniden filiz verdiğinde çok ilginç tanıklıklarla karşılaştık. Uzun yıllar Hürriyeti yönetmiş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı yapmış Nezih Demirkent, çıkardığı Dünya gazetesinde konuya bodoslama dalmaktan çekinmedi: "Bu uygulama eskiden beri vardır; MİTçi gazeteciler hep vardı. MİTçi genel yayın yönetmeni bile oldu."
Hürriyetin başındayken yanında çalışanlardan bazısının MİTle irtibatı bulunduğunu sonradan öğrenmiş Nezih Demirkent...
Tanıklık için ortaya atılanlardan biri de yine Hürriyettendi: Tufan Türenç... Nezih Beyin Hürriyet kadrosundan sayılabilecek Tufan Bey, "Ben onlardan değilim" anlamına gelecek bir ifşaatta bulundu o günlerde yazdığı bir yazıda.
Okuyalım (Hürriyet, 1 Mayıs 2000): "Sanırım 1970 yılı başlarıydı. / Bir gün kapıda görevli hanım, iki konuğum olduğunu bildirdi. İsim sormadım. Gelen bizim sokakta oturan ve MİTte çalıştığını duyduğum emekli bir albaydı. (...) Emekli albayın yanında yardımcım diye tanıttığı, uzun boylu, son derece şık giyinmiş, yaklaşık 35-40 yaşlarında birisi vardı."
O birisi kendisini "Ben MİT Trakya istihbarat sorumlusuyum" diye tanıttıktan sonra "Senden bize yardımcı olmanı istiyoruz" demiş...
Şimdi gerisini okuyalım: "Ben şaşırdım, ne gibi yardım istediklerini sordum. / Bu yardım, bazı önemli bilgiler gazeteye ulaşır ulaşmaz onlara haber vermek şeklinde olacaktı, bunun karşılığı da doğal olarak ödenecekti."
Paralı ajanlık teklifi alan Tufan Türenç adamı nasıl ters yüz ettiğini yıllar sonra bile iyi hatırlıyor. "Kusura bakmayın, ama" demiş, "Bize ulaşan bir haber gazetede yayınlanmadan ben bunu değil size, babama bile söylemem. Zaten bize gizli bir haber de gelmez."
Benzeri bir ifşaat, konu yeniden açılınca, Vatan yazarı Reha Muhtardan da geldi. Bir süre yurtdışında da gazetecilik yapan Muhtar, askerliğinde karşılaşmış teklifle... Kısa süreli askerliğinin sonuna doğru "Seni komutan istiyor" deyip bir generalin karşısına çıkarmışlar; o da doğrudan kendisine ajanlık teklif etmiş... Reha Muhtar yaptığı işin açık olduğunu belirttikten sonra şunları söylemiş generale. "Benim bu açık gazetecilik faaliyetimden nasıl istiyorsanız yararlanın... Ama benim başka bir işi yapacak vaktim yok... Bu (ajanlık yani) benim için gazetecilikten başka bir iş; beni mazur görün, başka bir iş yapmak istemiyorum."
Tanıklıklar göz açıcı. Belli ki, bu tür teklifleri gazetecilere yapmayı doğal sayan bir anlayış var istihbarat örgütünde. Tufan Türenç ve Reha Muhtar reddetmişler kendilerine yapılan teklifleri; önemli olan kimlerin kabul ettiği...
Sizler de merak etmiyor musunuz?
Taha Kıvanç/Yeni Şafak
"Yanlış düşünüyorsun" dedi bir dostum ve ekledi: "Ajanlığın gazeteciyi rezil ettiğini ileri sürmüşsün son yazında, oysa ajan sıfatı üzerinde kaldığı halde yükselen yükselene..." Ona göre, istihbarat örgütü ile yakın ilişkide olduğu bilindiği halde (Dostum, burada halde değil, için dedi) şimdilerde yönetici konumuna tırmanmışlar var medyada...yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=21442&y=TahaKivanc)
İster inanın ister inanmayın ajan gazeteciler benim favori konularımdan değil. Her seferinde başkaları tartışmayı başlatıyor, ben sonradan ekleniyorum... Hiçbir zaman kendiliğimden kalkıp "Medyada istihbarat örgütleriyle iç içe, hatta ajan denilecek tipler var" iddiasını seslendirmiş değilim. Bunu bilebilecek konumda hiç olmadım çünkü...
Olanlardan biri Zafer Mutlu. Şimdilerde Doğan Medya Grubunun önemli isimlerinden olan Zafer Bey, yıllar önce, yanında Hasan Cemal olduğu halde, o sırada başbakan olan Mesut Yılmazla bir yemek sofrasında buluşmuş...
En iyisi olayı ben değil, Radikali yöneten İsmet Berkan anlatsın: "Yıl 1991. Mesut Yılmaz, kongrede Yıldırım Akbulutu yenmiş ve başbakan olmuş. Bir büyük gazetenin genel yayın müdürü ve aynı gazetenin önemli bir yazarıyla yemekte buluşuyor. Lâf lâfı açıyor ve taze Başbakan Mesut Yılmaz, bu iki gazeteciye bir isim listesi gösteriyor, Bakın diyor, Bunlar basında çalışan MİTçiler. Hem genel yayın müdürü hem de yazar donup kalıyorlar."
İsmet Berkanın anlattığı olayın kahramanlarını bir üst paragrafta yazdım. Şu sıralarda Doğan Grubunda buluşan iki sima, Radikal yönetmeninin anlattığı olayın cereyan ettiği dönemde Sabahtaydılar; biri yayın yönetmeni, diğeri yazar olarak...
Hasan Cemal ile Zafer Mutlu o sırada başbakan olan Mesut Yılmazın kendilerine gösterdiği listeyi herhalde hafızalarına yerleştirmişlerdir.
O listede 22 isim olduğunu biliyoruz. Biri bile bugüne kadar açıklanmadı o 22 ismin...
2000 yılının mayıs ayında bu konu yeniden filiz verdiğinde çok ilginç tanıklıklarla karşılaştık. Uzun yıllar Hürriyeti yönetmiş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı yapmış Nezih Demirkent, çıkardığı Dünya gazetesinde konuya bodoslama dalmaktan çekinmedi: "Bu uygulama eskiden beri vardır; MİTçi gazeteciler hep vardı. MİTçi genel yayın yönetmeni bile oldu."
Hürriyetin başındayken yanında çalışanlardan bazısının MİTle irtibatı bulunduğunu sonradan öğrenmiş Nezih Demirkent...
Tanıklık için ortaya atılanlardan biri de yine Hürriyettendi: Tufan Türenç... Nezih Beyin Hürriyet kadrosundan sayılabilecek Tufan Bey, "Ben onlardan değilim" anlamına gelecek bir ifşaatta bulundu o günlerde yazdığı bir yazıda.
Okuyalım (Hürriyet, 1 Mayıs 2000): "Sanırım 1970 yılı başlarıydı. / Bir gün kapıda görevli hanım, iki konuğum olduğunu bildirdi. İsim sormadım. Gelen bizim sokakta oturan ve MİTte çalıştığını duyduğum emekli bir albaydı. (...) Emekli albayın yanında yardımcım diye tanıttığı, uzun boylu, son derece şık giyinmiş, yaklaşık 35-40 yaşlarında birisi vardı."
O birisi kendisini "Ben MİT Trakya istihbarat sorumlusuyum" diye tanıttıktan sonra "Senden bize yardımcı olmanı istiyoruz" demiş...
Şimdi gerisini okuyalım: "Ben şaşırdım, ne gibi yardım istediklerini sordum. / Bu yardım, bazı önemli bilgiler gazeteye ulaşır ulaşmaz onlara haber vermek şeklinde olacaktı, bunun karşılığı da doğal olarak ödenecekti."
Paralı ajanlık teklifi alan Tufan Türenç adamı nasıl ters yüz ettiğini yıllar sonra bile iyi hatırlıyor. "Kusura bakmayın, ama" demiş, "Bize ulaşan bir haber gazetede yayınlanmadan ben bunu değil size, babama bile söylemem. Zaten bize gizli bir haber de gelmez."
Benzeri bir ifşaat, konu yeniden açılınca, Vatan yazarı Reha Muhtardan da geldi. Bir süre yurtdışında da gazetecilik yapan Muhtar, askerliğinde karşılaşmış teklifle... Kısa süreli askerliğinin sonuna doğru "Seni komutan istiyor" deyip bir generalin karşısına çıkarmışlar; o da doğrudan kendisine ajanlık teklif etmiş... Reha Muhtar yaptığı işin açık olduğunu belirttikten sonra şunları söylemiş generale. "Benim bu açık gazetecilik faaliyetimden nasıl istiyorsanız yararlanın... Ama benim başka bir işi yapacak vaktim yok... Bu (ajanlık yani) benim için gazetecilikten başka bir iş; beni mazur görün, başka bir iş yapmak istemiyorum."
Tanıklıklar göz açıcı. Belli ki, bu tür teklifleri gazetecilere yapmayı doğal sayan bir anlayış var istihbarat örgütünde. Tufan Türenç ve Reha Muhtar reddetmişler kendilerine yapılan teklifleri; önemli olan kimlerin kabul ettiği...
Sizler de merak etmiyor musunuz?
Taha Kıvanç/Yeni Şafak