BARİ EMİN ÇÖLAŞAN'I KOMİK DURUMA DÜŞÜRMESEYDİN!.. ÖNCE BALBAY'A SONRA DOĞAN YAZARLARINA VERDİ VERİŞTİRDİ!..

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna'nın hedefinde Balbay'a destek veren gazeteciler var

Ahmet Hakan da desteği çekti be Mustafa'm

Sen kalk "yar bana bir darbe" dercesine paşalarla hemhal ol, yarenlik eyle; tuttuğun günlük elinde patlasın.

Hulasa, darbe olacağına "Ergenekon" olsun!

Ergenekon soruşturması dalga dalga gelince, "darbe günlüğünü" bilgisayarın geçmişinden geleceğinden sil.

Gözaltına alınıp serbest bırakılınca da, bi güzel dalganı geç savcılarla.

Nasılsa delilleri (darbe günlüğü) yok ettin ya; gevşe, rahatla!

Hatta, Emin Çölaşan'la birlikte "art" kanalında yaptığın programda, soruşturmanın komikliğine örnek ver gözaltına alınmanı.

"Ne sordular sana Mustafa?.."

"Hiçbir şey sormadılar Emin abi..."

"Peki niye aldılar Mustafa?.."

"Biliyor musun abi, gerçekten bilmiyorum..."

"Yapma yav... Bunlar böyle Mustafa..."

Yollu lakırdılarla, Ergenekon soruşturmasını sulandırmak için elinden geleni ardına koyma.

Lakin...

Sildiğini zannettiğin "darbe günlüğünü" bilgisayarının hard disk'inde bulup önüne koysunlar!

Bunlar kaç türlü talihsizliktir Mustafa?

Darbeye kalkışıyorsun olmuyor, günlük siliyorsun silinmiyor!..

Hadi bizi kandırmış; spor olsun, görüntü dolsun diye gözaltına alındığına ikna etmiş, yapılan haksızlığa isyan ettirmiştin.

"Emin abi"den ne istedin be Mustafa'm?!

Bari ona söyleseydin gerçekleri.

Tamam, o da hard disk denilen zamazingodan anlamaz, bir yol gösteremezdi.

Ama...

Hiç değilse sana güvenerek komik duruma düşmezdi.

En çok neye yanıyorum biliyor musun Mustafa'm?

M. Yakup Yılmaz veya Okay Gönensin gibi adamların senin için "Gazeteciliğe devam edemez..." demelerine!

"Sorun," demiş M. Yakup Yılmaz, "ilişkinin gazeteci-haber kaynağı ilişkisinin ötesinde bir tür 'dava arkadaşlığına' dönüşmüş olması..."

Gördün işte Mustafa'm; bunların da "dava arkadaşlığı" buraya kadar!

Diyelim ki...

"Tecavüzcü Coşkun" misali, dağa kaldırmak istediniz körpe demokrasimizi.

Sen de "Genç subaylar rahatsız" diyerekten, darbeci eşhası "rahatlatmak" için demokrasimizin başını tutmaya heveslendin...

Bir nevi bu değil mi "gazeteci-haber kaynağı ilişkisinin ötesi"?

İyi de, bu adamlar alkışlamayacaklar mıydı bu "tecavüzü"?

Neydi dillerinden düşürmedikleri o irtica martavalı peki?

Cumhuriyet mitinglerini hançerelerini yırtarcasına desteklemeleri, Danıştay cinayetinin ardından hedef gösterilen kitleyi mahkum etme histerileri neydi?

Bunları elbette bizden iyi bilirsin Mustafa'm!

Yavuz Donat ve Emin Çölaşan'la birlikte 28 Şubat'ın mağdurlarıyla televizyon ekranlarında alay ettiğin günlerde, onlar da köşelerinde seninle aynı dalga boyunda şakıyorlardı hani.

Şu hale bak:

Okay Gönensin bile günlüklerin içerik ve tarzını bir gazetecilik suçu olarak değerlendiriyor.

Gazetecilik ahlakına inanıyorsak, işlediğin suç, bu mesleği devam etmene engelmiş...

Onlardan farkın ne biliyor musun Mustafa'm?

Darbe alkışlamakla kalmadın, elini de koydun taşın altına!

Dolayısıyla, 28 Şubat'ın altına imza atarım diyen yeryüzünün bütün Ali Kırca'ları, Oktay Ekşi'leri, Okay Gönensin'leri gibi (konjonktür gereği) demokrat kesilmek istesen de, elin taşın altında kaldı haliyle.

E işin diyalektiği böyle; darben başarılıysa ne ala, değilse veyl sana.

Vah Mustafa'm vah!

Bir Ahmet Hakan biraderim vardı, "Aslan asker Şvayk" gibi; o da desteğini çekti şimdi.

Gerçi niçin desteklediği de tastamam belli değildi.

Çünkü öteden beri senin bir "darbesevici" olduğunu mutlaka bilirdi.

Benim anlayamadığım; madem darbe desteklemek suç değil, günlüğünü tutmak niçin suç olsun?

Farzımuhal, dabesevicilerin şahı Ertuğrul Özkök'e, "Yollarımız burada ayrılıyor Ertuğrul" denilmemesi için mi?

Kusura bakma Ahmet Hakan; bu tuttuğun yol, yol değil.

SALİH TUNA / YENİ ŞAFAK