BARANSU AZİZ YILDIRIM'IN PEŞİNİ BIRAKMIYOR; HER TÜRK ASKER DOĞMAZ!
Taraf yazarı Mehmet Baransu, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın bedelli askerliğini değerlendirdi...
Her Türk asker doğmaz!
Geçen hafta bu köşede terör ve Kürt sorunu hakkında AK Parti’nin girdiği çıkmazı futbol üzerinden değerlendirmiştim. Son 10 yılın durum tesbitini yapmış, AK Parti’nin ipleri eline alması için artık bir karar vermesi gerektiğini söylemiştim. Kararın ardından sorunun çözümü için yapılması gerekenlere bu hafta dikkat çekeceğimi belirtmiştim.
Ancak dün önemli bir gelişme oldu. Şike Davası’ndan toplam altı yıl üç ay hapis cezası alan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın cezaevinde yatarken bedelli askerlikten faydalandığı ortaya çıktı. Bu gelişmeden dolayı sizlerden özür dileyerek bu yazımı bir hafta sonraya erteliyorum.
Yıldırım’ın bedelli askerliğe müracaat ettiği haber önceki gün Habertürk gazetesinde Yasemin Güneri imzasıyla kamuoyuna duyuruldu. Belge de gazetede yayımlandı. Önce Yasemin’in haberinden ayrıntıları okuyalım. Ardından değerlendirmemize geçelim.
Yıldırım, cezaevinde yatarken, Bedelli Askerlik Yasası’ndan faydalanmak için Milli Savunma Bakanlığı Askerlik Şubesi Başkanlığı’na müracaat ediyor. Avukatı Abdullah Kaya aracılığıyla bankaya bedelli askerlik ücreti olarak 30 bin TL yatırıyor. 21 Mart 2012’de de askerlikten muafiyet alıyor.
Hatırlarsanız, yaklaşık bir buçuk ay önce Yıldırım’ın 1983 yılında “ayağım 6 cm. kısa diyerek” çürük raporu almak için İzmir’de askerlik şubesine müracaat ettiğini yazmıştım. Gerçekte Yıldırım’ın ayağı kısa değildi. Ayağı 6 cm. kısa olan kuzeni Osman Yalçın’ı kendi yerine askerî heyetin karşısına çıkartmış ve sahte belgeyle çürük raporu almıştı. Askerlikten kaçmıştı.
Bu yazım üzerine Yıldırım alelacele bir açıklama yapmış, belgelerin orijinallerini 24 saat içinde açıklamamamı aksi hâlde beni mahkemeye vereceğini söylemişti. Yıldırım’a şu cevabı vermiştim: “Belgelerin orijinalleri devlette. Mahkemeye beni vermeni çok istiyorum. Sahte evrakla çürük raporu aldığın kanıtlanacak. Ama çok iyi biliyorum ki beni mahkemeye veremeyeceksin.”
Aynen dediğim gibi oldu ve Yıldırım 24 saatin üzerinden aylar geçmesine rağmen, beni mahkemeye veremedi. Bunun üzerine evrakta sahtecilik yaptığı, sahte belgelerle çürük raporu aldığı iddiasıyla kendisini hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Başsavcılık önceki gün konuyu değerlendirip, iddia olunan suçun işlendiği yerin İzmir olduğunu belirtip, dosyayı “yetkisizlik” kararıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Dosya artık İzmir’de.
Sanırım şu soru herkesin aklını kurcalıyordur. Sahte çürük raporuyla askerlikten 1983 yılında muaf olmasına rağmen, Yıldırım Mart 2012’de neden bedelliye müracaat etti?
Bu sorunun iki cevabı var.
Birincisi; çürük raporu belgesini yayımlamadan aylar önce Yıldırım’ın sahte belgelerle çürük raporu aldığını kamuoyuna duyurdum. Bu belgenin peşinde olduğumu, aldığım an da yayımlayacağımı deklare ettim.
Bu açıklamamdan rahatsız olan Aziz Yıldırım, belgeyi ortaya çıkaracağımı ve tekrar askere gönderileceğini çok iyi bildiği için bedelliye müracaat etti.
İkinci neden ise hükümetin Aziz Yıldırım benzeri sahte belgelerle çürük raporu alanları kurtarmak için çıkan yasadaki maddeye bir ilave yapması.
İlave edilen madde şöyle: “Bu yasadan önce, haklarında askerliğe elverişli olmadıkları yönünde verilen kararlardan dolayı askerlik hizmetinden muaf tutulanlar da altı ay içinde başvurmaları halinde yaş sınırı aranmaksızın bu düzenlemeden yararlanacak. Yasadan yararlanacaklar hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmayacak, başlatılmış olanlar da sona erdirilecek.”
Meclis’ten çıkan yasa aynen böyleydi. Türkçesi ise aslında şuydu: “Sahte belgelerle, sahte çürük raporu alanlar, 30 bin lira yatırırlarsa, askere kendilerini göndermeyeceğiz. Sahteciliklerinin üstünü örtüp, kendilerini yargılamayacağız.”
Yasaya eklenen bu maddeden dolayı Yıldırım, bedelliye müracaat etti ve askere gitmekten kurtuldu. Meclis’te şikecilerin aklanmasının ardından, bu kez de bedelli yasasıyla sahte belgelerle sahte çürük raporu alanlar kurtarıldı.
Hatırlarsanız, Aziz Yıldırım’ın sahte çürük raporunu yazmamın ardından Milli Savunma Bakanlığı’na da konuyla ilgili suç duyurusunda bulunmuştum ve bakanlığın konuyu sumen altı edeceği yönünde kuşkularımın olduğunu bu köşeden yine sizlere aktarmıştım. Bakan İsmet Yılmaz bu sahtecilik karşısında başını kuma gömmüş ve susmayı tercih etmişti. Kamuoyuna gerçekleri açıklayamamıştı.
Bugün bunun nedenini çok daha iyi anlıyoruz.
Sayın Başbakan’a da bu gerçeklerin ardından şu soruları sormak istiyorum. Şike sürecinde “kişilerle kurumları ayıralım” demiştiniz. Şimdi sahte belgeyle çürük raporu alanları, kimlerle ayırmamız gerekiyor? El birliğiyle sahteciliğin üstünün örtülmesini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ülkede gariban Mehmetler şehit olurken, sahtecilik yapanlar hükümet, bakanlar, siyasiler, milletvekilleri eliyle korunuyor. Artık buna şahit oluyoruz.
Aynı isimler, Genelkurmay başkanları tarafından karargâhta kabul edilip bir de yan yana, omuz omuza maç izliyor. Vatan şehit olan Mehmetçiklerle değil, onlarla gurur duyuyor.
Son sözüm şudur: “Zalimlerin değil, mazlumların yanında yer alan, sözde değil, özde adamlara ihtiyacımız var.”
Yaşar Büyükanıt’ın kulakları çınlasın!
Mehmet BARANSU / TARAF
Geçen hafta bu köşede terör ve Kürt sorunu hakkında AK Parti’nin girdiği çıkmazı futbol üzerinden değerlendirmiştim. Son 10 yılın durum tesbitini yapmış, AK Parti’nin ipleri eline alması için artık bir karar vermesi gerektiğini söylemiştim. Kararın ardından sorunun çözümü için yapılması gerekenlere bu hafta dikkat çekeceğimi belirtmiştim.
Ancak dün önemli bir gelişme oldu. Şike Davası’ndan toplam altı yıl üç ay hapis cezası alan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın cezaevinde yatarken bedelli askerlikten faydalandığı ortaya çıktı. Bu gelişmeden dolayı sizlerden özür dileyerek bu yazımı bir hafta sonraya erteliyorum.
Yıldırım’ın bedelli askerliğe müracaat ettiği haber önceki gün Habertürk gazetesinde Yasemin Güneri imzasıyla kamuoyuna duyuruldu. Belge de gazetede yayımlandı. Önce Yasemin’in haberinden ayrıntıları okuyalım. Ardından değerlendirmemize geçelim.
Yıldırım, cezaevinde yatarken, Bedelli Askerlik Yasası’ndan faydalanmak için Milli Savunma Bakanlığı Askerlik Şubesi Başkanlığı’na müracaat ediyor. Avukatı Abdullah Kaya aracılığıyla bankaya bedelli askerlik ücreti olarak 30 bin TL yatırıyor. 21 Mart 2012’de de askerlikten muafiyet alıyor.
Hatırlarsanız, yaklaşık bir buçuk ay önce Yıldırım’ın 1983 yılında “ayağım 6 cm. kısa diyerek” çürük raporu almak için İzmir’de askerlik şubesine müracaat ettiğini yazmıştım. Gerçekte Yıldırım’ın ayağı kısa değildi. Ayağı 6 cm. kısa olan kuzeni Osman Yalçın’ı kendi yerine askerî heyetin karşısına çıkartmış ve sahte belgeyle çürük raporu almıştı. Askerlikten kaçmıştı.
Bu yazım üzerine Yıldırım alelacele bir açıklama yapmış, belgelerin orijinallerini 24 saat içinde açıklamamamı aksi hâlde beni mahkemeye vereceğini söylemişti. Yıldırım’a şu cevabı vermiştim: “Belgelerin orijinalleri devlette. Mahkemeye beni vermeni çok istiyorum. Sahte evrakla çürük raporu aldığın kanıtlanacak. Ama çok iyi biliyorum ki beni mahkemeye veremeyeceksin.”
Aynen dediğim gibi oldu ve Yıldırım 24 saatin üzerinden aylar geçmesine rağmen, beni mahkemeye veremedi. Bunun üzerine evrakta sahtecilik yaptığı, sahte belgelerle çürük raporu aldığı iddiasıyla kendisini hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Başsavcılık önceki gün konuyu değerlendirip, iddia olunan suçun işlendiği yerin İzmir olduğunu belirtip, dosyayı “yetkisizlik” kararıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Dosya artık İzmir’de.
Sanırım şu soru herkesin aklını kurcalıyordur. Sahte çürük raporuyla askerlikten 1983 yılında muaf olmasına rağmen, Yıldırım Mart 2012’de neden bedelliye müracaat etti?
Bu sorunun iki cevabı var.
Birincisi; çürük raporu belgesini yayımlamadan aylar önce Yıldırım’ın sahte belgelerle çürük raporu aldığını kamuoyuna duyurdum. Bu belgenin peşinde olduğumu, aldığım an da yayımlayacağımı deklare ettim.
Bu açıklamamdan rahatsız olan Aziz Yıldırım, belgeyi ortaya çıkaracağımı ve tekrar askere gönderileceğini çok iyi bildiği için bedelliye müracaat etti.
İkinci neden ise hükümetin Aziz Yıldırım benzeri sahte belgelerle çürük raporu alanları kurtarmak için çıkan yasadaki maddeye bir ilave yapması.
İlave edilen madde şöyle: “Bu yasadan önce, haklarında askerliğe elverişli olmadıkları yönünde verilen kararlardan dolayı askerlik hizmetinden muaf tutulanlar da altı ay içinde başvurmaları halinde yaş sınırı aranmaksızın bu düzenlemeden yararlanacak. Yasadan yararlanacaklar hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmayacak, başlatılmış olanlar da sona erdirilecek.”
Meclis’ten çıkan yasa aynen böyleydi. Türkçesi ise aslında şuydu: “Sahte belgelerle, sahte çürük raporu alanlar, 30 bin lira yatırırlarsa, askere kendilerini göndermeyeceğiz. Sahteciliklerinin üstünü örtüp, kendilerini yargılamayacağız.”
Yasaya eklenen bu maddeden dolayı Yıldırım, bedelliye müracaat etti ve askere gitmekten kurtuldu. Meclis’te şikecilerin aklanmasının ardından, bu kez de bedelli yasasıyla sahte belgelerle sahte çürük raporu alanlar kurtarıldı.
Hatırlarsanız, Aziz Yıldırım’ın sahte çürük raporunu yazmamın ardından Milli Savunma Bakanlığı’na da konuyla ilgili suç duyurusunda bulunmuştum ve bakanlığın konuyu sumen altı edeceği yönünde kuşkularımın olduğunu bu köşeden yine sizlere aktarmıştım. Bakan İsmet Yılmaz bu sahtecilik karşısında başını kuma gömmüş ve susmayı tercih etmişti. Kamuoyuna gerçekleri açıklayamamıştı.
Bugün bunun nedenini çok daha iyi anlıyoruz.
Sayın Başbakan’a da bu gerçeklerin ardından şu soruları sormak istiyorum. Şike sürecinde “kişilerle kurumları ayıralım” demiştiniz. Şimdi sahte belgeyle çürük raporu alanları, kimlerle ayırmamız gerekiyor? El birliğiyle sahteciliğin üstünün örtülmesini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ülkede gariban Mehmetler şehit olurken, sahtecilik yapanlar hükümet, bakanlar, siyasiler, milletvekilleri eliyle korunuyor. Artık buna şahit oluyoruz.
Aynı isimler, Genelkurmay başkanları tarafından karargâhta kabul edilip bir de yan yana, omuz omuza maç izliyor. Vatan şehit olan Mehmetçiklerle değil, onlarla gurur duyuyor.
Son sözüm şudur: “Zalimlerin değil, mazlumların yanında yer alan, sözde değil, özde adamlara ihtiyacımız var.”
Yaşar Büyükanıt’ın kulakları çınlasın!
Mehmet BARANSU / TARAF