Bana işkence yapılırken Baransu da oradaydı!
Milat Gazetesi yazarı Ahmet Ay, 1982′den 1998′e kadar olan sürede, yedi kez maruz kaldığı işkencelerin acı dolu anlarını anlattı.
Kanal A’da yayınlanan, Fahrettin Damga ve Sadık Yalsızuçanlar’ın sunduğu ‘Gözden Kaçanlar’ programının bu haftaki konuğu Milat Gazetesi Yazarı Ahmet Ay idi.
Ay, 16 yıl boyunca Diyarbakır başta olmak üzere başka yerlerde de gördüğü işkenceleri, evinin nasıl basılğını, nasıl fakirliğe terk edildiğini anlattı.
Ay, 1998 yılında Diyarbakır’da gördüğü işkence sırasında ilginç bir ayrıntı olarak, karşısında Mehmet Baransu’yu gördüğünü söyledi.
İşkenceye başlamalarına neden olan olayın, Erbakan’ın mitingine katılmaları olduğunu belirten Ay şöyle konuştu:
1982′den 1998′e kadar yedi kez işkence gördüm. İlk kez 1982′deydi. Sebebi ise, 12 Eylül 1980′den önce rahmetli Erbakan Hocamızın Sivas mitingine katılmıştık. O mitingle ilgili demek ki ellerine bulgu geçmişti. Bizi birkaç kez sohbet etmek için çağırdılar, bilgi almak istediler, vermeyince inanılmaz işkencelere tabi tuttular.
Beni Bingöl’de bilmediğim bir yere götürdüler. Ama Alay Komutanı olduğundan şüpheleniyorum, gözlerim bağlı şekilde götürüldüm.
1983 Anayasa onaylamasından sonra evimi bastılar. Ağırlıklı olarak dini kitapların bulunduğu kütüphanemden 800 kadar kitap götürdüler. Bunların arasında Hasan el-Benna’nın Risaleleri vardı, Zeynep Burucerdi’nin Ashabı Hudhud’u vardı, Seyyid Kutup’un İslam’da Adalet’i vardı, Ali Bulaç’ın Çağdaş Kavramlar ve Düzenler kitabı vardı, bunları götürdüler.
“Bir bakkal dükkanında çalışmama dahi izin vermediler”
6 buçuk yıl yasakladılar. Bir bakkal dükkanında çalışmama dahi izin vermediler. Ben çalışmak için, çocuklarımın rızkını temin etmek için kunduracı dükkanına çalışmaya gittim, dükkanı tehdit ettiler. ‘Eğer çalışırsa burayı ne yapacağımızı siz bilirsiniz’ dediler.
Elazığ’a bir otele çalışmaya gittim, yarım gün çalıştım, otele geldiler, ‘Çalışırsa böyle böyle olur’ dediler. Antalya’ya gittim, Antalya’da bir dostun yanında çalışmaya gittim, Akşam çıkarken aldılar, götürdüler, bir buçuk gün işkence ettiler. Bir buçuk günlük işkenceyi bir ben bir Rabbim bilir.
Ağır küfürlerle beraber, bütün kutsallara, bütün dini değerlere hakaretler eşliğinde, özellikle elektriğe vermeleri, çırılçıplak soymaları, çok soğuk su dökmeleri ve cereyanlı elektriğe vermeleri son derece dayanılmaz işkencelerdi. O halimle bir buçuk gün sonra, Diyarbakır otobüsüne bindirdiler, beni Diyarbakır’a gönderdiler. Diyarbakır’a varmadan tekrar orada otobüs durduruldu, ben otobüsten çıkarıldım. Bir buçuk gün de Diyarbakır’da işkenceye tabi tutuldum.
“Diyarbakır zindanlarında işkence gördüm”
85′in Ağustos’unda da yedi gün yedi gece Diyarbakır zindanlarında işkence gördüm. O işkencelerin büyük bir kısmını hatırlamıyorum, çünkü kendimden geçiyordum. Ama biliyorum ki sayılan Diyarbakır işkencelerini hemen hemen tümünü üzerimde denediler.
1998… En son işkencemdi. Diyarbakır’da hamallık yapan birisinin arabasına Jitem’in beyaz torosu çarptı. Çapınca adam düştü, dizi perişan, eşyalar erzaklar dağıldı vs. Arabadan indiler. Ben de o esnada yürüyordum. O hamala olmadık hakaretler ve olmadık dayaklar attılar. Ben de başıma gelecekleri bildiğim halde; ‘Allah’tan korkun, siz gelip arkadan adama çarptınız’ dedim. ‘Sen misin bunu söyleyen?’ deyip, alıp götürdüler. Orada inanılmaz işkenceler yedi saat boyunca yine üzerimde denendi.
“Gözümü araladığımda karşımdaki kişi Mehmet Baransu idi”
Ama çok enteresandır, o işkencede gözüm kanadığı için gözüm açıldı. Gözüm açılırken içeriye bir görevli dedi. ‘Reis, seninki geldi’ dedi. ‘Kim?’, ‘Senin kara geldi’ dediler. Gözüm açıldı, uzun süre kamaştığı için net görmüyordum. Sonra birileri gözümde belirginleşti.
Yıllar sonra bu kişinin çok ünlü bir gazeteci olması son derece manidar. Ve ileride o gazeteci hakkında da mahkemeye başvururum inşallah. O gazeteci Mehmet Baransu. Yıl 28 Ocak 1998.
“Baransu’yu orada hazır gördüm”
Daha sonra Taraf’ta yazıları çıktıktan sonra, ‘A bu o’ dedim. Soruşturdum, meğer o yıllarda Aksiyon’un oradaki muhabiriymiş. Yani Mehmet Baransu bana işkence etmedi. O işkence sırasında, onun da Jitem’deki o bölümde hazır olduğunu gördüm.
Muhabir olarak geldi. Haber yapılmadı. Ben mahkemeye başvurmayı düşündüm. Yargı ağırlıklı olarak Paralel Yapı’nın elinde olduğu için yargının temizlenmesini bekliyorum.
Bana işkence edenleri dava edeceğim. Bir de onun o saatte orada işi neydi? Belki ortaya çıkarırlar.
Ay, 16 yıl boyunca Diyarbakır başta olmak üzere başka yerlerde de gördüğü işkenceleri, evinin nasıl basılğını, nasıl fakirliğe terk edildiğini anlattı.
Ay, 1998 yılında Diyarbakır’da gördüğü işkence sırasında ilginç bir ayrıntı olarak, karşısında Mehmet Baransu’yu gördüğünü söyledi.
İşkenceye başlamalarına neden olan olayın, Erbakan’ın mitingine katılmaları olduğunu belirten Ay şöyle konuştu:
1982′den 1998′e kadar yedi kez işkence gördüm. İlk kez 1982′deydi. Sebebi ise, 12 Eylül 1980′den önce rahmetli Erbakan Hocamızın Sivas mitingine katılmıştık. O mitingle ilgili demek ki ellerine bulgu geçmişti. Bizi birkaç kez sohbet etmek için çağırdılar, bilgi almak istediler, vermeyince inanılmaz işkencelere tabi tuttular.
Beni Bingöl’de bilmediğim bir yere götürdüler. Ama Alay Komutanı olduğundan şüpheleniyorum, gözlerim bağlı şekilde götürüldüm.
1983 Anayasa onaylamasından sonra evimi bastılar. Ağırlıklı olarak dini kitapların bulunduğu kütüphanemden 800 kadar kitap götürdüler. Bunların arasında Hasan el-Benna’nın Risaleleri vardı, Zeynep Burucerdi’nin Ashabı Hudhud’u vardı, Seyyid Kutup’un İslam’da Adalet’i vardı, Ali Bulaç’ın Çağdaş Kavramlar ve Düzenler kitabı vardı, bunları götürdüler.
“Bir bakkal dükkanında çalışmama dahi izin vermediler”
6 buçuk yıl yasakladılar. Bir bakkal dükkanında çalışmama dahi izin vermediler. Ben çalışmak için, çocuklarımın rızkını temin etmek için kunduracı dükkanına çalışmaya gittim, dükkanı tehdit ettiler. ‘Eğer çalışırsa burayı ne yapacağımızı siz bilirsiniz’ dediler.
Elazığ’a bir otele çalışmaya gittim, yarım gün çalıştım, otele geldiler, ‘Çalışırsa böyle böyle olur’ dediler. Antalya’ya gittim, Antalya’da bir dostun yanında çalışmaya gittim, Akşam çıkarken aldılar, götürdüler, bir buçuk gün işkence ettiler. Bir buçuk günlük işkenceyi bir ben bir Rabbim bilir.
Ağır küfürlerle beraber, bütün kutsallara, bütün dini değerlere hakaretler eşliğinde, özellikle elektriğe vermeleri, çırılçıplak soymaları, çok soğuk su dökmeleri ve cereyanlı elektriğe vermeleri son derece dayanılmaz işkencelerdi. O halimle bir buçuk gün sonra, Diyarbakır otobüsüne bindirdiler, beni Diyarbakır’a gönderdiler. Diyarbakır’a varmadan tekrar orada otobüs durduruldu, ben otobüsten çıkarıldım. Bir buçuk gün de Diyarbakır’da işkenceye tabi tutuldum.
“Diyarbakır zindanlarında işkence gördüm”
85′in Ağustos’unda da yedi gün yedi gece Diyarbakır zindanlarında işkence gördüm. O işkencelerin büyük bir kısmını hatırlamıyorum, çünkü kendimden geçiyordum. Ama biliyorum ki sayılan Diyarbakır işkencelerini hemen hemen tümünü üzerimde denediler.
1998… En son işkencemdi. Diyarbakır’da hamallık yapan birisinin arabasına Jitem’in beyaz torosu çarptı. Çapınca adam düştü, dizi perişan, eşyalar erzaklar dağıldı vs. Arabadan indiler. Ben de o esnada yürüyordum. O hamala olmadık hakaretler ve olmadık dayaklar attılar. Ben de başıma gelecekleri bildiğim halde; ‘Allah’tan korkun, siz gelip arkadan adama çarptınız’ dedim. ‘Sen misin bunu söyleyen?’ deyip, alıp götürdüler. Orada inanılmaz işkenceler yedi saat boyunca yine üzerimde denendi.
“Gözümü araladığımda karşımdaki kişi Mehmet Baransu idi”
Ama çok enteresandır, o işkencede gözüm kanadığı için gözüm açıldı. Gözüm açılırken içeriye bir görevli dedi. ‘Reis, seninki geldi’ dedi. ‘Kim?’, ‘Senin kara geldi’ dediler. Gözüm açıldı, uzun süre kamaştığı için net görmüyordum. Sonra birileri gözümde belirginleşti.
Yıllar sonra bu kişinin çok ünlü bir gazeteci olması son derece manidar. Ve ileride o gazeteci hakkında da mahkemeye başvururum inşallah. O gazeteci Mehmet Baransu. Yıl 28 Ocak 1998.
“Baransu’yu orada hazır gördüm”
Daha sonra Taraf’ta yazıları çıktıktan sonra, ‘A bu o’ dedim. Soruşturdum, meğer o yıllarda Aksiyon’un oradaki muhabiriymiş. Yani Mehmet Baransu bana işkence etmedi. O işkence sırasında, onun da Jitem’deki o bölümde hazır olduğunu gördüm.
Muhabir olarak geldi. Haber yapılmadı. Ben mahkemeye başvurmayı düşündüm. Yargı ağırlıklı olarak Paralel Yapı’nın elinde olduğu için yargının temizlenmesini bekliyorum.
Bana işkence edenleri dava edeceğim. Bir de onun o saatte orada işi neydi? Belki ortaya çıkarırlar.