BANA 'IRKÇI' (!) DEMEYE CÜRET EDENLERE DUYURULUR!..HADİ ULUENGİN'DEN RUŞEN ÇAKIR'A CEVAP VAR!..
Hadi Uluengin perşembe günü Hürriyet'teki "Modern Zamanlar" isimli köşesinde yazdığı "Siyaseten doğru olmadan Kürtler ve Mardin" başlıklı yazısının Ruşen Çakır tarafından ırkçı olarak nitelenerek suç duyurusunda bulunulmasına yanıt verdi.
Hangi ırkçılık
YUNANCADAN inen "otokton" ve "allokton" kelimeleri pek bilgiçtir. Lügatliktir.
Bunlar Batı ülkelerinde dahi sokaktaki adamın, marketteki kasiyerin, taksideki şoförün kolay anlayacağı terimler değildir. Hele hele, zırt pırt dil pelesengi edeceği şeyler hiç değildir. Basitleştirirsek de, ilki "yerli kökenli"; diğeri ise tersine, "yabancı asıllı" demektir.
***
AMA yukarıdaki kitabiliğe ve elitizme rağmen, özellikle ikinci deyim, başta Fransa, Hollanda ve Belçika olmak üzere, Avrupa´da epey zamandır hiç durmadan kullanılır oldu. Varsa "allokton", yoksa "allokton", artık Homeros dilinin bu tábirinden geçilmiyor. Radyoyu çeviyorsunuz, "allokton katilin yakalanmasından sonra" diye başlıyor.
Televizyonu zappingliyorsunuz, "alloktan gençlerin sorunları" diye devam ediyor.
Sanki kulak aşinası olduğumuz Avustralya Aborijenleri kastediliyor ama, hiç de değil!
***
DEĞİL, çünkü buradaki "allokton" terimiyle kastedilen şey yabancı göçmenlerdir.
Ezici çoğunluğu káh o ülkede doğmuş, káh ora yurttaşlığına geçmiş muhacirlerdir.
Nitekim, onlar ki AB pasaportuna sahiptirler, asli memleketlerindeki tatilden dönerken bu afilerini teşhir ederek, vizeliler kuyruğunda bekleyen esas soydaşlarına yukarıdan bakarlar.
Yani, Almanyalı Türkler, Fransalı Mağribiler, Hollandalı Çinliler, vs. falandırlar.
***
FAKAT, özellikle aynı Mağribilerin adli "vukuat" paydası, sayılarıyla yüzde bin; az söyledim, belki yüzde onbin ters orantılı olarak, yerli ahalininkinden kat be kat fazladır. Öyle ki, meselá, domuz etinin zaten kaldırıldığı Belçika hapishanelerinde gardiyanlar şimdi Arapçayı çata pata; daha doğrusu, Berberilerin Timázi dilini paralamaya başlamışlardır.
Artı, o yerli kökenli sokaktaki adam, o marketteki kasiyer, o taksideki şoför hemen mutlaka söz konusu "vukuat"lardan birisin tanığı, çoğu defa da nesnesi olmuştur. Ya kopil bir it yolda kadının çantasını kapmıştır; ya hergele diğer bir it kama gösterip kızın külotunu indirmiştir; ya da esrarkeş başka bir it piştov çekip taksi mesaisini çalmıştır.
Tabii, öz kerimem dahil, dişi cinsiyetten aynı "otokton"ların bile bazı mahallelerde, sözlü veya fiziki tecavüze uğramamak için "hicáp" örtünmeyi tercih ettiklerini geçiyorum.
***
NE var ki, bütün bunların adını koyamazsınız. Koyarsanız, ağzınıza biber sürerler!
Ez kaza öznelerin milli ve kavmi kökenine değindiğiniz takdirde, yer gök "ırkçılık yapıyorsun"; "Batımerkezci davranıyorsun"; "zenofobya üretiyorsun" diye ayaklanıverir.
Dolayısıyla da, üçüncü kuşağı bile orada doğmuş göçmenlerin, kendilerine sunulan tüm inayetli devlet imkánlarına rağmen neden yaşadıkları toplumlarla uyum sağlamayı; niçin köylü, göçebe ve feodal örf, adet ve törelerini terk etmeyi red-det-tik-le-ri-ni soramazsınız. Sorarsanız, yine "ırkçı", yine "Batı merkezci", yine "zenofob" damgası yersiniz.
O halde de, işin kolayına ve suya sabuna dokunmayan yanına kaçarsınız.
***
YANİ, perşembe günü Mardin katliamından ve onun "Kürt sorunu" boyutundan söz ederken değindiğim şu "kitabına uygun" ve "siyaseten doğru" lügati kullanır mısınız.
Sonsuz riyakár ve sonsuz sahtekar davranarak, láfı ağzınızda yuvarlayıp, Batı ülkelerindeki binbir melánete imza atan o göçmen suçluları "allokton" diye tanımlarsınız. Zevahiri kurtarırsınız ama, aynı "allokton"ların bütün geri yanlarıyla uzlaştığınız ve, "eh, onların adeti ve tıyneti budur, n´apalım" gibisinden gizli bir küçümseme takındığınız için, aslında gerçek ırkçılığı körükleyen tüm dürtülerin değirmenine kova kova su taşırsınız.
Son Mardin vahşetiyle, kimlik adiyetini tavizsiz savunduğum ve savunacağım Kürtlük arasındaki ilişkiyi açıkça vurguladığım için bana "ırkçı" (!) demeye cüret edenlere duyurulur.