Balçiçek İlter o manşeti topa tuttu; Ba-ba-ba-ba-ba
Türkiye Gazetesi'nin çiçeği burnunda yazarı Balçiçek İlter, Hürriyet'in o manşetini yerden yere vurdu..
Çirkin Afrikalı
Tabii ki hepimiz hatırlıyoruz Hürriyet Gazetesi'nin bugün efsanevi lider Mandela için attığı o manşeti... Mandela da az ayıp etmemişti hani... Sen tut da Atatürk Barış Ödülü'nü reddet!
Olacak iş mi? Az yazmışlar valla... Üstelik aynı ödülü iki yıl önce barışa büyük katkılarından ötürü, (yok resim değil darbe yaparak) Kenan Evren'e takdim etmiş bir milletiz, Allah'ın Afrikalısı sen kalk da almam de. Niye? Türk Hükümetine yönelik insan hakları suçlamaları nedeniyle...
Nasıl diyordu Çocuklar Duymasın'daki Haluk?
Ba-ba-ba-ba-ba....
İşin trajikomik tarafı bir yana, hayatını ırkçılıkla mücadeleye adamış bir barış adamının memleketin en çok satan ve etkili gazetelerinden birinde ''Çirkin Afrikalı'' ırkçı manşetiyle anılması üzücü ama ülke için şaşırtıcı değildi. Kanımca o gün değil bugün nasıl bahsettikleri daha önemli. Güney Afrika lideri Nelson Mandela öyle derdi... Nereden mi biliyorum? Anlatayım...
*
Yaklaşık iki yıl önce tanıdım Albie Sachs'ı... Güney Afrikalı bir Yahudi ailenin oğlu. Cape Town Üniversitesi'nde 2. sınıf öğrencisiyken Adaletsiz Kanunlar savunmasında yer almış. Yaşı sadece 17 üstelik... Yaklaşık üç yıl sonra Özgürlük Kontratı'nın kabul edildiği Kliptown Kongresi'ne katılmış. 21 yaşında baroda işe başlamış. Özgürlük hareketindeki çalışmaları sebebiyle tutuklanıp önce İngiltere'ye ardından Mozambik'e sürgün edilmiş. 1988 yılında Maputo'da Güney Afrika Ajanları tarafından arabasına yerleştirilen bir bombanın patlaması sonucu ölümden dönmüş, bir gözünü ve bir kolunu kaybetmiş. Bu olaydan sonra kendini Güney Afrika'nın yeni demokratik oluşumuna adamış. Ülkesine dönmüş ve Mandela tarafından Anayasa Mahkemesi'ne atanmış... Peki ben niye Albie Sachs'ı anlatıyorum? 168 gün küçücük bir hücrede insanlık dışı muamelelere tutulan, sonrasında vücudunun yarısını kurban veren bu adam nasıl ''insan'' olunacağını öğretmişti bana o gün, İstanbul'da da ondan...
Sachs kolunu ve gözünü kaybettiği bombalama olayını failleri yakalanınca demiş ki: ''Sakın onlara bir şey yapmayın, Hakikat Komisyonları kurduk, yüzleşmeye başladık, boşuna mı?''
Sadece böyle demekle de kalmamış. Bombacılarıyla karşılaşmış. Bombacılarından bir tanesi Hakikat Komisyonu'na ifade vermesinin ardından eve gidip bir hafta ağladığını anlatınca, Sachs vücudundaki tek eli uzatıp bombacısının elini sıkmış!
Dayanamayıp sormuştum... Niye?
Şöyle cevap vermişti 70 küsur yaşındaki bu insan hakları savunucusu:
''Anlattıkları hapse girmesinden ya da ölmesinden çok daha kıymetli. Yüzleşeceğiz elbette ama intikam almadan, rövanşist davranmadan, insanız biz, farkımız olmalı!''
*
Nelson Mandela büyük bir liderdi, müthiş bir isimdi, barış adamı, ırk ayrımcılığıyla mücadelenin sembolüydü... Ama kanımca onu büyük kılan etrafına aşıladığı, halkının genlerine âdeta enjekte ettiği ruh haliydi. Çünkü barış böyle bir şey, insan olmak böyle bir şey, emir vererek zor...
İşte bu yüzden sevgili okuyucu, Hürriyet Gazetesi eskiden ''Çirkin Afrikalı'' demiş çok da önemi yok. O Afrikalı ki, Abdullah Öcalan için kurulacak bir hukuk komisyonunda yer almak istediğini ancak sağlığının el vermediğini açıklamıştı...
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN