"BAK ÇANAKÇI ARKADAŞ!..SANA GAZETECİLİK DERSİ VERİRİM,MESLEK KURALLARINI TEK TEK ÖĞRETEBİLİRİM.HEM DE BEŞ KURUŞ ALMADAN...!"

Pişkin çanakçı!

AKP Yayın Holding´in gazetelerinden birini yöneten arkadaş dünkü yazısında, iki arkadaşıyla birlikte "Başbakan´a çanak sorular sordukları" programı savunmuş.

Kendilerinin bu tür röportajlarda usta olduklarını anlatmış.

O programdaki soruları "çanak" olarak yorumlayan gazetecilerin yaptığı gazeteciliği de ayaklarının altına almış. Çünkü biz onları, "Çanak soru sordunuz" diye eleştirirken aslında, "Hazır Erdoğan´ı karşınızda bulmuşken neden küfretmediniz" demek istiyormuşuz.

Bizim CHP yandaşlığımız mesleğin yüzünü kızartıyormuş.

Gazetelerimizin yazı işleri masaları CHP Basın Bürosu´na dönüşmüş.

Köşe yazılarımızın ise, CHP parti bülteninden farkı yokmuş.

Kaldı ki, Başbakan´la oturup kalktığımız zaman bizim neler sorduğumuzu da biliyormuş bu arkadaş... Onun aklında kalan, sadece yılışık bir yaranma gülüşüymüş!

Sözü uzatmaya gerek yok; son saptamasından başlayarak yanıtlayayım:

1) Bak çanakçı arkadaş: Başbakan, kendisine adam gibi soru sorabilecek gerçek gazetecilerin çoğunu ne uçağına aldı, ne de oturup onlarla konuştu. Konuştuklarının büyük bir bölümü senin gibi yağcılar. Anlaşılan o ki; Başbakan´la konuştuktan hemen sonra aynaya bakmışsın... Çünkü sözünü ettiğin o "yılışık yaranma gülüşü" nü başka hiçbir yerde göremezsin!

2) Benim gazetemin yazı işleri masası ne AKP´nin, ne CHP´nin, ne de başka bir siyasi partinin basın bürosuna benzer. Bizim masamızda sadece haber konuşulur, egemen olan kaygı da, gazetecilik kaygısıdır. Ama başta senin yönettiğin gazete olmak üzere, "AKP bülteni" gibi çıkan çok sayıda gazetenin yazı işleri masalarındaki tek soru, "AK Parti´ye bugün nasıl hizmet edebiliriz" sorusudur!

3) Bizim CHP yandaşlığı yaparak mesleğin yüzünü kızarttığımızı söylüyorsun ya, bu; çanakçı olduğun kadar iftiracı olduğunu da gösteriyor. Bugüne kadar meslek hayatımdaki en büyük tazminat davasını bana Baykal ve CHP açtı; ey gafil! Üç yıl süren bu davaları alnımın akıyla kazandım. Senin bu yazıyı okuduğun şu saatlerde yine CHP´li Mehmet Sevigen´in yaptığı suç duyurusu nedeniyle Basın Savcısı´nın karşısında ifade veriyor olacağım. Acaba sen bırak mahkemelik olmayı, bugüne kadar AKP´yi eleştiren tek yazı yazabildin mi?

4) Ben yaptığınız o "danışıklı dövüşü" eleştirdiğim iki yazımda, VATAN yazarlarının ve okurlarının Başbakan´ı karşılarında bulmaları durumunda sormak istedikleri soruları yazdım. Birinde "küfür" göster, söz veriyorum; ben de senin gibi kayıtsız şartsız Başbakan´ın yağcısı olacağım!

5) Bugüne kadar mesleğimin ve meslektaşlarımın yüzünü kızartacak hiçbir şey yapmadım. Yazdığım sorular karşısında senin kızarmanı ise gayet iyi anlıyorum.

Korkudandır!




Sana gazetecilik dersi veririm "manevi oğul", meslek kurallarını tek tek öğretebilirim. Hem de beş kuruş almadan.

Ama bu, senin işine gelmez.

İyisi mi "çok iyi bildiğini" söylediğin çanak soru sorma sanatına devam et...

Çünkü "mama" orada!




GÜNÜN SORUSU

Kemal Kılıçdaroğlu´nu suçlayan "Dosyacı Kemal´in Dosyası" adlı kitap için İstanbul ve Ankara´da çok sayıda billboard kiralanmış... Sırf kira ücreti 425 bin TL´yi buluyormuş!

Bu parayı kim ödedi?





Başbakan´ın yeni oyunu!


Başbakan bu seçim döneminde yeni bir oyun keşfederek dünya siyasetçilerinin hizmetine sundu. Adı, "kafa karıştırma oyunu!"

Kural basit:

"Neyle suçlanacağını düşünüyorsan, önce sen rakiplerini aynı şeyle suçla... Böylece kafaları karıştırıp, suçlamaların etkisini azalt!"

Örneğin yönettiğin hükümetin bakanları seçmene siyasi şantaj mı yapıyor?

Hemen bir açıklama yap ve muhalefeti şantaj yapmakla suçla!

Partini destekleyen medyanın, yalakalık destanı yazması mı eleştiriliyor?

Sen de seni desteklemeyen gazetelerin "yandaş" olduğunu haykır!

Partinin il örgütünün miting fotoğraflarında sahtekârlık yaptığı mı ortaya çıktı?

Suçu seni desteklemeyen gazetecilere at!

Peki; bu oyun Başbakan´ın işine yarar mı?

Yarar... Çünkü halkımızın büyük bölümü ne yazık ki bu oyunu yutacak kadar saf ve temiz!

Mustafa Mutlu/VATAN