Efendim; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’de önce DEM’lilerin elini sıkmasıyla başlayan yaklaşımı gelişerek devam ediyor. Ardından Öcalan’a yönelik “örgütü lağvet” çağrısıyla dikkat çekti. Şimdi ise Öcalan’ın TBMM’ye gelip benzer çağrıyı yapmasını istedi. Gerçekten ilginç gelişmelerdi bunlar. Bahçeli şaşırtmaya devam ediyordu. Hakikaten Bahçeli Öyle bir gündem yarattı ki herkes “şok” oldu!..
Hatırlayalım, ne diyordu Bahçeli: “Türkiye'ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun terörün bittiğini ilan etsin. Gelsin TBMM'de DEM sıralarına katılıp silah bıraktığını ilan etsin, terörün tamamen bittiğini örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Her adımı atmaya kararlı, inançlıyız.."
Bahçeli “Derinler” in Projesini mi Uyguluyor?..
Elbette ki bu çağrı hemen toplumda ve muhalif kesimlerde büyük bir infiale yol açacaktı. Ne oluyordu? Bahçeli terörün başı ile nasıl pazarlığa otururdu? Teröriste dayanarak teröre nasıl son verilirdi? TBMM’nin yüce varlığı Öcalan’la nasıl kirletilebilirdi? Buradan nereye varılmak isteniyordu? Siyaseten kendisinin ve partisinin sonunu getirebilecek bu adımı nasıl atardı? Bahçeli bir “İhanet” içinde miydi? Yoksa Bahçeli aklını mı yitirmişti? Bu gibi soru ve tepkiler ayyuka çıkacaktı.
Aslında meseleye başka bir açıdan baktığımızda bütün bunlar hiç şaşırtıcı gelmiyor. Hatırlayalım: Bahçeli 2001 krizi sonrası birden Ecevit hükümetini yıkacak olan “Erken seçim” kararını almadı mı? Kimi iddialara göre “Gelen bir telefon konuşması sonrası” olmuştu bu. Böylelikle AK Parti iktidarına yol açacak süreci başlatmamış mıydı?
Aynı şekilde daha sonra Erdoğan’a sert muhalefet yürütürken (Birinci açılım sürecinde karşı pozisyon alan) birden en yakın ortağı olmamış mıydı? Peki şimdi ne değişti? Düne değin DEM parti için “Kapatılsın” diyen öncesindeki seçim kampanyalarında ip atan, “Bebek katili” söylemini dilinden düşürmeyen Bahçeli nasıl böylesi sert bir “U Dönüşü” nde bulunuyordu?..
Bahçeli’nin “Derin Misyon”u!..
O yüzden meseleye sathi bakanlar bu gelişmeyi de, Bahçeli’deki ani değişimi de (Aslında değişmedi!) anlayamazlar. Olayı halen görünür yanlarıyla değerlendirir, “Bahçeli artık çok yaşlandı ne yaptığını bilmiyor” gibi yüzeysel bakışlarla tanımlarlar. Çok safça doğrusu!..
Peki “Sana göre ne?” derseniz. Anlaşılan burada “Derin bir irade”nin tasarrufu söz konusudur. Hande Fırat “Politika MHP’ye aittir” demiş ama burada MHP’yi de Bahçeli’yi de aşan durumlar var herhalde. Bana göre Devlet Bahçeli bir “Derin misyon” un su yüzündeki yansımasıdır. Devlet içindeki, “Devletin bekası” adına hareket eden bir “Derin dizayncı” otoritenin politikadaki uygulayıcısı pozisyonunda olmalıdır. Bu yönde bir karar alınmışa benzemektedir.
Bahçeli “Karar Mercii” Değildir!..
O yüzden ona bir “Karar mercii” olarak değil, asıl karar vericilerin dışa yansıyan sesi, beyan bildiricisi gözüyle bakmakta yarar var. Ani vites değişimi ancak bu faktöre bağlanabilir. Teorik ve mantıki analizim bu yöndedir.
Bunu kötü manada değil, bir “Gerçeklik” olarak söylüyorum. Kimilerinin “Derin Devlet” dediği bu oluşum -Ne ilginç ki kendisinin adı da “Devlet”- Bahçeli’nin kişisel kaderine ve tercihlerine de yön vermiş görünmektedir. Elbette yanılabilirim o başka, ama başka rasyonel izahı yok herhalde!
Esinleme Nereden Olabilir?..
Peki bu birdenbire mi akıllarına esti? Belki tam birebir değil ama burada Osmanlı döneminde yapılan bir uygulama esin kaynağı olabilir. Söz konusu uygulama (Böyle bir uygulama olmadığını ya da aynen uygulanmadığını savunan da var. Geçenlerde bu konuda Odatv’de ilginç bir yazı vardı.) Osmanlı da bilhassa eşkıya hareketleri ve şaki çetelerinin devlet otoritesine tabi kılınmasında bir “yöntem” olarak kullanmış olmaktadır. Onun revize edilmiş halidir.
Hiç şüphesiz günümüzde olay modernize edilmiş olmalıdır. (Örneğin Osmanlı’da doğrudan devlete isyan edenlere bu ayrıcalık tanınmamaktadır. Daha çok adi eşkıyalık hareketleri için geçerli diyenlerde var.) Yoksa elbette kimse Öcalan’a “Paşa elbisesi” giydirip, bir rütbe veya unvan verecek değildir. “Başıbozuk paşası” olarak tanımlanan kişiler bu tarz birliklerin başına geçiriliyor, maaşa bağlanıyordu. Aralarında bunlardan vali yapılanlar veya devletin çeşitli kademelerinde görev verilenler de vardı. Bu yöntem düzen ve asayiş bozucu kişilere karşı bir formül olarak uygulanırdı. Önemli olan otoritenin yeniden tesisi idi.
Öcalan Rütbesi “Hürgeneral” mi Olacak?..
Muhakkak ki bu yöntemi günümüzde aynen uygulamak mümkün değildir. Ya da Öcalan dağdan inmesi beklenen PKK’lardan oluşacak birliklere paşa olacak da değildir. Ancak mantık aynıdır. Devlete bağlanmasalar bile bir şekilde devlete karşı tavır almamalarını sağlamak. Dolayısıyla bu sadece bir çağrışımdır o kadar. Yoksa birebir bir durum sayılamaz. Söylediğim gibi buradaki paşalık sadece bir benzetmedir. Hatta bir anlamda olayın esprisidir.
Öcalan’ın buradaki ödülü ise “Af” olabilir. (Bahçeli’nin “Tecritin kaldırılması” ile ilgili beyanı iyi okunmalıdır) Öcalan’a böylelikle “Paşa”lık değil ama “Hürgeneral”lik rütbesi uygun görülmüştür belki de. “Umut hakkı” dedikleri bu olsa gerek!..
Öcalan’ı Parlamentoda Görebilir miyiz?..
Sonuç olarak burada Devlet Bahçeli’yi de aşan bir durum var bana göre. Devlet Bahçeli bu konuda ne tek başına karar alacak ne de uygulayacak pozisyondadır. Burada daha etkili bir mekanizma harekete geçmiş olmalıdır. (Şüphesiz ne devletin ne de derin devletin her yaptığı ya da aldığı her karar doğrudur diye bir şey yok.) Lakin bir proje çerçevesinde “karar” alınmışa benzemektedir. Bunu görmek gerek. Bahçeli’nin çağrısı da aynı eksendedir. Yoksa siyasi intihar bile sayılabilir.
Peki bu yolla sonuç alınabilecek midir? Bilmiyorum. Ciddi şüphelerim var. Ancak belli ki birileri “Denemeye değer”, belki de “mümkün” hatta “zorunlu” görmüş olmalılar ki uygulamaya koydular. Belki de bizim haklı duygusal tepkiler verdiğimiz, rahatsız olduğumuz, şaka gibi gelen şeyleri onlar gayet “Akılcı” buluyor olabilirler. Sonuçta onların ellerindeki verilere bizler sahip değiliz. Aramızda irtifa farkı var. Önemli olan sonuç olmalı onlara göre…
Amaç bu olunca Apo’da salınır, ağa da yapılır, paşa da yapılır, hatta abartarak söylersek belki de onu -tüm hakları iade edilerek-TBMM üyesi olarak milletvekili yemini ederken bile görebiliriz. (Yeğeni orada zaten!) Şaşırmam!..
Daha ironik bir şekilde söylersek; olay bu baş döndürücü hızla devam ederse onu bu gidişle MHP’den milletvekili olarak ve bozkurt işareti yaparken görebilir miyiz acaba?..
23. 10. 2024