BAHATTİN YÜCEL SUSSUN, ''ŞEREFSİZLİK VE AHLAKSIZLIK''I AHMET NECDET SEZER ANLATSIN!

Gazete Habertürk yazarı Umur Talu, Can Ataklı'nın iddialarına Ertuğrul Özkök ve Doğan Grubu'nun eski defterlerini açarak katıldı.

Mışmış, kışkış!

Birden sadece şu cümleyi duydum:

“Ertuğrul Özkök böyle bir şey söylemişse, dünyanın en şerefsiz, en ahlaksız insanıdır.”

***

Allak bullak oldum!

Aydın Doğan, “mişse” şartını kullansa da, onca yıllık yönetmeni kader arkadaşı için, “dünyanın en şerefsiz, en ahlaksız insanıdır” gibi hükümleri yan yana getirmişti!

***

Olay “28 Şubat itirafları” çerçevesinde.

Can Ataklı demeye getiriyor ki, “Özkök ve Zafer Mutlu, Turizm Bakanı Bahattin Yücel’e şantaj yapacaktı. Ben ona haber verdim. İstifa etmezse büyük bir karalama kampanyası ve asılsız bir yolsuzluk dosyası yayınlayacaklarını söyledim. Ailesini topladı, istifa kararı aldı.”

***

Doğan’ın “olmuşsa, ahlaksızlık, şerefsizlik” dediği vaka bu.

Mutlu ve Özkök, bunu “Can’ın şaşırmasına”, Doğan “hezeyan ve kahramanlık hevesi”ne veriyor.

Sonraki istifayı biliyorum da, “şerefsiz, ahlaksız” ayrıntılar var mıydı, bilmiyordum.

Bahattin Yücel’in, (üstelik) adı geçenlerin çok iyi dostu olduğunu (nasıl dostluksa) biliyorum.

Tabii bakan arayıp uyarmak, bilgilendirmek de çok tuhaf ya!

***

Doğan’ın, kadim sağ kolu olmuş Özkök ile şimdi protez kolu olan Mutlu’ya, ikisi de “karşı gruplarda” iken nice sıfat takmışlığı var.

Bunları tek tek anacak değilim. Ayıp hem!

Sonra devran döndü falan filan!

***

Olayı kendi sesiyle de aynen anlatan Yücel’e bu arkadaşlar, “dost kazığı”yla bodoslama çarpmış mı, bilmesem de, “şerefsizlik ve ahlaksızlık”ın hep diz boyu olduğunu biliyorum.

Güneş Taner anlatsın mesela.

Bir yurtdışı gezide mutlu mutlu nasıl haber yapıldığını; sonra o haberi yapanlarla nasıl kanka olduğunu, medya ve banka yönetimlerine bile girdiğini.

Ya da Özkök’ün telefonlarını bir daha anlatsın.

Ne bileyim, Yaşar Okuyan anlatsın.

Büyük medya hizmetkârı üç partili Ecevit Koalisyonu’nun işi bitince, “Ecevit’e hastalık şantajları” yapılırken, bu “gazeteciler” yeni parti dizaynlarına soyunmuşken, canı çıkmış hükümet de tam giderayak bunlara da çarpmak için, “İşten çıkarmayı zorlaştırma” kapsamına gazete çalışanlarını almaya kalkınca…

Mayolu bakan fotosuyla, “kızına kıyak” haberinin nasıl manşet olduğunu.

Bana anlattıklarını anlatsın mesela.

Binlerce gazetecinin, muhabirin hakkına, hukukuna karşı dahi “gazete” vasıtasıyla tezgah yaptıklarını.

Uluç Gürkan ve Mehmet Ali İrtemçelik anlatsınlar.

Büyük medya siparişi RTÜK yasasına, partileri DSP ve ANAP’a rağmen, onurlarıyla karşı çıktıklarında, haberlerle nasıl vurulmak istendiklerini.

Erdal İnönü’nün ruhu anlatsın.

İş Bankası yönetimindeki CHP’ye ve Baykal’a karşı yeni parti hazırlığı sırasında, bir “yolsuzluk kahramanı” olarak nasıl manşet olduğunu.

Ahmet Necdet Sezer anlatsın.

Özkök-Mutlu ekürisine Anayasa Mahkemesi Başkanı iken ve Cumhurbaşkanı olunca RTÜK randevuları vermediği için, Köşk’ün perdeleri dahil, atılan çamurları.

Vallahi…

İsterse Bahattin Yücel sussun…

Yaşayan ya da ölmüş her partiden, bugünkü dahil, her iktidardan onca bakan, başbakan, milletvekili, iş dünyasından birileri anlatsın…

“Şerefsizlik ve ahlaksızlık”ı!

***

Bu bir tıynet. Ne Şubat yeter, ne Mart!

Ve ne tuhaf ki, bugün “Söylemişse, şerefsizlik, ahlaksızlık” diyen bir patron; daha önce kendisine ve ailesine dahi bunları yapanları, isim isim saymayayım, sağına soluna yerleştirdi.

Geriye de bu medya kubbesinde şu nahoş seda kaldı:

Mişmışsa, dünyanın en şerefsiz, en ahlaksız insanıdır!

Mişmış öyledir!

İstifa yazmışmış da mişmiş, pışpış, kışkış!

Not: Öyle “elimde dosya olsa yayınlardım” palavralarına arşivlerin karnı tok. “Demirel’in Egebank mektubu”; “Murat Demirel-Nail Keçili fotosu” yahut bir başbakanın servetiyle ilgili sumen altı haberler sadece birkaçı. Yüzlercesini saymayalım!