"BABIALİ'Yİ BEN DÖLLEDİM,KOCA BİR GAZETECİLİK EFSANESİ BIRAKIYORUM ARKAMDA"! HABERTÜRK'ÜN PATRONU UFUK GÜLDEMİR'DEN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR!!!
Kanser tedavisi gördüğü Amerika'dan döndükten sonra medyanın ilgi odağı olan Habertürk'ün patronu Ufuk Güldemir, Oray Eğin'den sonra Hürriyet yazarı Ayşe Arman'a konuştu.
Siz benden daha şanssızsınız ne zaman öleceğinizi bilmiyorsunuz
Cüzdanından Ercan Arıklı´nın fotoğrafı çıktı. Cenazesinde yakamıza taktığımız fotoğraf. O fotoğrafı çeken Kutup. Ercan Bey´e yaptığım röportajdan kalma. Ben Ercan Bey´in karşısına geçmiş onu güldürüyordum, Kutup da deklanşöre basıyordu. Bir ara onun gözlerinin alaycı ve muzip bir şekilde parladığı bir anı yakaladık.
Tabii ki o fotoğrafın bir gün gelip cenazesinde yakamıza takılacağı aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Uzak, yakın herhangi bir ihtimal bile değildi.
Cüzdanından çıkardığı o fotoğrafı bana sevgiyle göstererek, "Onu hálá düşünüyorum" dedi. "Ben de" dedim. "Farkındasın değil mi?" dedi, "Bu adamlar sayesinde var olabildik. Ercan seni, Hasan Abi beni korudu, yoksa bu medya canavarları bizi çiğ çiğ yerdi. Bir takım insanlar var ki, aynı kan grubundan olduklarını düşündükleri insanları şemsiyelerinin altına aldılar, hayatta kalmalarına izin verdiler. Belli bir miktarda güç kazandıktan sonra da kimse dokunamadı..."
Gülümsedim.
Ve içimden "İşte hayat böyle bir şey" dedim.
O kadar güzel görünüyordu ki Ufuk...
Pankreas kanseri, insanı başka bir hale getirir zannetmiştim.
Küçülürsün, kararırsın, üzgün bakarsın filan.
Öyle değil Ufuk.
Tam tersine, birkaç ay yaylada kaldıktan sonra şehre gelmiş bir adam gibi.
Rahatlamış gibi.
Fazla yüklerinden kurtulmuş, hafiflemiş gibi.
Yine espri doluydu.
Beni güldürdü.
Hiç birlikte çalışamadık, benim öyle bir şansım olmadı.
Ama sanki 1000 yıldır tanışıyormuşuz gibi.
Ölmesini hiç istemediğim gibi, inanmıyorum da.
Bu sorulara verdiği cesur yanıtlarla, bir kez daha hayranlığımı kazandı...
Olay nasıl başladı?
- Geçen nisan, Kuzey Kutbu´ndaydım. Kutup ayısı avında. Kanada hükümeti, kutup ayısı sayısındaki artış nedeniyle son birkaç yıldır, yasal ayı avı lisansı vermeye başladı. Ben de başvurup aldım. Ve köpekli kızaklarla 10 gün sürecek bir ava gittim. Buzdan bir deniz üzerindesiniz: Arktik Okyanusu. Hava eksi 30. Zorlu bir seyahat yani. Eskimo rehberler size eşlik ediyor. Yarı Igloo, yarı çadır barınaklarda konaklıyorsunuz. Bir akşam sağ yanımda, hafif bir sızı hissettim. Ama önemsemedim. İklimin sertliğine verdim...
Sonra?
- E sonra, Türkiye´ye döndüm. Eşim Gaya´nın kuzeni Dr. Jan Klod Kayuka, bir akşam bize yemeğe geldi. Jan´a laf olsun diye bu ağrıdan söz ettim. Jan, elle muayene etti ve yüzü değişti. 5 senedir sigara ve içki kullanmadığımı biliyordu. Karaciğerimde endişe verici bir büyüme ve elle muayeneye hassasiyet hissetmişti. Hemen Alman Hastanesi´nde CT taraması yaptırdı. Sonuç bizi şok etti: Pankreasta tümör, karaciğerde de 3 ayrı noktada metastaz. Hemen Amerika´ya Houston MD Anderson Kanser Hastanesi´ne uçtuk...
ÊMD Anderson´daki doktor size döndü ve "Kansersiniz, birkaç ay ömrünüz kaldı!" dedi. İlk tepkiniz neydi: a- Demek, buraya kadarmış b- Eyvah, daha yapacağım çok şey vardı c- Vakit kaybetmeden hemen şunları şunları yapmalıyım d- Çok saçma, ben ölemem e- Neden ben f- Mutlaka bir yanlışlık vardır
- Bunların istisnasız tümü, aklımdan geçti. Hem ilk anda, hem de takip eden günlerde. Artan ve eksilen dozlarda. Ama esas olarak hissettiğim boğazımdaki yumruktu. Haftalarca, boğazımda bir yumrukla gezdim. Benim gibi yaşamı boyunca yaradılışın konvansiyonel açıklamalarını sorgulamış insanların yaşamları
Cüzdanından Ercan Arıklı´nın fotoğrafı çıktı. Cenazesinde yakamıza taktığımız fotoğraf. O fotoğrafı çeken Kutup. Ercan Bey´e yaptığım röportajdan kalma. Ben Ercan Bey´in karşısına geçmiş onu güldürüyordum, Kutup da deklanşöre basıyordu. Bir ara onun gözlerinin alaycı ve muzip bir şekilde parladığı bir anı yakaladık.
Tabii ki o fotoğrafın bir gün gelip cenazesinde yakamıza takılacağı aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Uzak, yakın herhangi bir ihtimal bile değildi.
Cüzdanından çıkardığı o fotoğrafı bana sevgiyle göstererek, "Onu hálá düşünüyorum" dedi. "Ben de" dedim. "Farkındasın değil mi?" dedi, "Bu adamlar sayesinde var olabildik. Ercan seni, Hasan Abi beni korudu, yoksa bu medya canavarları bizi çiğ çiğ yerdi. Bir takım insanlar var ki, aynı kan grubundan olduklarını düşündükleri insanları şemsiyelerinin altına aldılar, hayatta kalmalarına izin verdiler. Belli bir miktarda güç kazandıktan sonra da kimse dokunamadı..."
Gülümsedim.
Ve içimden "İşte hayat böyle bir şey" dedim.
O kadar güzel görünüyordu ki Ufuk...
Pankreas kanseri, insanı başka bir hale getirir zannetmiştim.
Küçülürsün, kararırsın, üzgün bakarsın filan.
Öyle değil Ufuk.
Tam tersine, birkaç ay yaylada kaldıktan sonra şehre gelmiş bir adam gibi.
Rahatlamış gibi.
Fazla yüklerinden kurtulmuş, hafiflemiş gibi.
Yine espri doluydu.
Beni güldürdü.
Hiç birlikte çalışamadık, benim öyle bir şansım olmadı.
Ama sanki 1000 yıldır tanışıyormuşuz gibi.
Ölmesini hiç istemediğim gibi, inanmıyorum da.
Bu sorulara verdiği cesur yanıtlarla, bir kez daha hayranlığımı kazandı...
Olay nasıl başladı?
- Geçen nisan, Kuzey Kutbu´ndaydım. Kutup ayısı avında. Kanada hükümeti, kutup ayısı sayısındaki artış nedeniyle son birkaç yıldır, yasal ayı avı lisansı vermeye başladı. Ben de başvurup aldım. Ve köpekli kızaklarla 10 gün sürecek bir ava gittim. Buzdan bir deniz üzerindesiniz: Arktik Okyanusu. Hava eksi 30. Zorlu bir seyahat yani. Eskimo rehberler size eşlik ediyor. Yarı Igloo, yarı çadır barınaklarda konaklıyorsunuz. Bir akşam sağ yanımda, hafif bir sızı hissettim. Ama önemsemedim. İklimin sertliğine verdim...
Sonra?
- E sonra, Türkiye´ye döndüm. Eşim Gaya´nın kuzeni Dr. Jan Klod Kayuka, bir akşam bize yemeğe geldi. Jan´a laf olsun diye bu ağrıdan söz ettim. Jan, elle muayene etti ve yüzü değişti. 5 senedir sigara ve içki kullanmadığımı biliyordu. Karaciğerimde endişe verici bir büyüme ve elle muayeneye hassasiyet hissetmişti. Hemen Alman Hastanesi´nde CT taraması yaptırdı. Sonuç bizi şok etti: Pankreasta tümör, karaciğerde de 3 ayrı noktada metastaz. Hemen Amerika´ya Houston MD Anderson Kanser Hastanesi´ne uçtuk...
ÊMD Anderson´daki doktor size döndü ve "Kansersiniz, birkaç ay ömrünüz kaldı!" dedi. İlk tepkiniz neydi: a- Demek, buraya kadarmış b- Eyvah, daha yapacağım çok şey vardı c- Vakit kaybetmeden hemen şunları şunları yapmalıyım d- Çok saçma, ben ölemem e- Neden ben f- Mutlaka bir yanlışlık vardır
- Bunların istisnasız tümü, aklımdan geçti. Hem ilk anda, hem de takip eden günlerde. Artan ve eksilen dozlarda. Ama esas olarak hissettiğim boğazımdaki yumruktu. Haftalarca, boğazımda bir yumrukla gezdim. Benim gibi yaşamı boyunca yaradılışın konvansiyonel açıklamalarını sorgulamış insanların yaşamları