"BABAM BENİ HALA 20 YAŞINDA SANIYOR!.." SELAHATTİN DUMAN KIZININ DEKOLTESİNE KARIŞIYOR MU?

Selehattin Duman ve kızı kendilerini anlattılar. Duman kızına ne kadar müdahale ediyor?



'Bazen hafif bir dekolte sapması olur, şarlarım'

'Babam beni hâlâ 20 yaşında sanıyor'

Babalar Günü nedeniyle röportaj yapmaya karar verdiğimde aklıma ilk gelen konu baba-kız ilişkisiydi. Çünkü iki yaşındaki kızım Ela, beni emir eri gibi kullanırken babası ile büyük aşk yaşıyor. "Kızıyla kim büyük aşk yaşıyor" diye düşündüğümde de hemen Selahattin Duman'ı aradım. 30 yaşındaki kızı Özge Duman'la birlikte yaşayan Selahattin Duman'ı ve kızını Bodrum'da yakaladım. Aralarında aşk bence dorukta. Çünkü kimi zaman yeni flört eden sevgililer, kimi zaman da birbirini uzun yıllardır tanıyan birer kadın-erkek olarak sohbet boyunca hem çekiştiler, hem de birbirlerini çok yakındılar...


Kaç yaşında baba oldunuz?
Selahattin Duman: 29 yaşında baba oldum. 24-25 yaşında evlendim. Erken yaşta baba olmadım Türkiye ortalamasına göre. Kendi irademle değil!

Evlilik mi yoksa çocuk mu?
S. Duman: Ben öyle şeyleri planlayan biri değilim. Erkekler planlamaz zaten. Anneler daha hassas, kadınlar daha hassas bu konularda.

Nasıl oldu?
S. Duman: Ben denizde oynuyordum, bir öğleden sonraydı. Annesi beni denizden çağırdı, "Gel gel" diye. Gittim. İçeri çağırdı. "Ne oldu?" dedim. "Yumurtlama dönemim" dedi. Bunu da bittikten sonra söyledi. Bana da, "Hadi git sen denizde oyna" dedi.

Vay!
S. Duman: Annesi planladı... Ben sadece teknik katkıda bulundum.

Teknik olarak ikinci çocuğu yapmadık

Babalık annelik gibi değil. Babalık sonradan öğreniliyor.
S. Duman: İlk çocuk tamamen tecrübe. İkinci çocukta anne de, baba da daha deneyimli oluyor. Bizim teknik olarak ikinci çocuk yapma şansımız olmadı.

Nasıl bir babaydınız siz? Hani daha ilk günden kızını kucağına alan, ilgilenen bir baba oldunuz mu?
S. Duman: Öyle bir şansım yoktu. Aile kalabalıktı. Annem, eşimin annesi, hepsi birlikte bakıyordu. Hepsi Özge'nin başındaydı.

Altını alayım, uyutayım filan istemediniz mi?
S. Duman: Ailedeki kadınlar bana öyle bir şans vermedi.
Özge: Biz 18 yaşında tanıştık...
S. Duman: O kadar da değil... Bir dönem annesi çalışmadı. Sonra çalışmaya başlayınca durum değişti. Baktım.


1 yaşında bıraktım geldiğimde 3.5 yaşındaydı

Nasıl baktınız? Hep siz mi ilgilendiniz?
S. Duman: İşim serbestti, zaman konusunda rahattım. Özge çok hareketli bir çocuktu. Bir süre sonra çaresine baktım.

Var mı bunun bir formülü?
S. Duman: Gramofonumuzu çalıştırıp üzerine de bir renkli eşek koyardım, o eşek dönerken ona bakarak hipnoz olup, uyurdu. Zafer Mutlu da yanıma gelirdi. Bütün gün uyurdu yanımızda. Annesi işten gelince deli olurdu, çünkü Özge bütün gün uyuduğu için geceleri uyumazdı. Gramofonlu eşek sayesinde rahat geçti o günler. Sonra hapishane ve askerlik dönemlerimde uzak kaldım. 1 yaşında bıraktım, geldiğimde 3.5 yaşındaydı.

Sizi hatırlıyor muydu Özge?
S. Duman: Valla ilk gün eve geldiğimde bana, "Sen nerede yatacaksın?" dedi. Eve bir ortak gelmişti. Ben de ona "Annen bilir kızım" dedim.


Kızlar 12-13 yaşına gelinceye kadar babalarının salak olduğunu anlamaz

3-6 yaş arası kız çocuklar genelde babalarını kahraman olarak görüyor. Sizin kahramanlık hikayeleriniz var mı?
Özge: Ben hiç hatırlamıyorum. Ama vardır mutlaka...
S. Duman: Biz o dönemden sonra İstanbul'a geldik. Annesi çok çalışıyordu. Özge'yi de kreşe vermiştik. Temas oluyordu, akşamları görüyordum kızımı.


Özge: Şunu hatırlıyorum. Uzun zaman babanın en güçlü kişi olduğunu ve çözümleyen kişi olduğunu düşündüm ben de...


S. Duman: Sonra bakıyor ki baba salağın biri. Bunu farketmesi de 12-13 yaş arası. O dönemde de çatışma günleri. O dönemleri de atlattıktan sonra barış ve huzur ortamı oluyor. Allah için kızımla iyi geçiniyoruz. Benim tek derdim onun zayıflığı. O kendini fit tutuyor, ama bana çok zayıf geliyor.


Özge: Ben sağlıklı yemek yerim. Ayrıca çok hareketliyim. Bazı insanların hayatında yürümek yoktur, ben sürekli yürürüm. Spor yaparım. Asansör kullanmak yerine merdiven çıkarım. Yemeyen biri de değilim.

"Evladıma hayatı ben öğreteceğim" diye bir şey yok!

"Kızım olunca kadınlara bakışım değişti" diyenlerden misiniz yoksa "Ben kadınları iyi tanırdım" mı diyorsunuz?
S. Duman: Benim kafam iyice karıştı! Bir kadını tanıyorsun, ona göre kadınları tasarlıyorsun, tarif çıkarıyorsun. İkinci kadını tanıyınca o çıkardığın doğrular tamamen yanlış hale geliyor, üçüncü de üçer doğru üçer yanlış derken, ne kadar çok kadın tanırsan, o kadar çok kafan karışıyor. Bir erkeğin "kadınları tanırım" demesi gaflettir.

Ahkâm kesiyorlar galiba öyle derken...
S. Duman: Benim kadın taraftarım fazla. Bu heriften kadınlara zarar gelmez duygusunu kadınlar alıyor. 10 okuyucum varsa bunların 8'i kadındır.


"Kızıma ben dünyayı tanıtacağım, her şeyi ben göstereceğim. Kızım özgüven sahibi olsun, ayakları üzerinde dursun ama her şeyi de kontrol altında tutayım..." diyen babalardan mısınız?
S. Duman: Hayır. O babalar salaktır.

Özge'nin hata yapmasına izin verdiniz mi?
Özge: Bir baba ideal olarak kızının hata yapmamasını isteyebilir. Hiçbir zaman bu mümkün değil. İnsanın doğasında bu var. Bazı şeyleri göre göre yapıyor... Ayrıca kız çocukları için geçerli olan korkular, erkekler için de var. Eskiden bakış açıları farklıydı.


Şimdi farklı yetiştirilmiyor çocuklar. Kız ve erkek çocuk için duyulan farklı kaygılar oluyor. Ama bence her baba-kızın yaşadığı temel sorun, jenerasyon farklılığı. Onların kendi çevrelerinde gördükleri, kız kardeşlerinde yaşadıklarından çok farklı bir ortam var. Belki bizim çocuklarımız için bu olmayacak. Olmayacak çünkü çok şey kalmadı. Değişim çok hızlı oldu.


S. Duman: Ben kaldığım yerden devam edeyim. Kızıma, oğluma hayatı ben öğreteceğim diyen babalar salaktır. Çünkü bir hayat yok. Televizyon denilen baş belası iletişim aracı var hayatımızda. Her şeyi bizden evvel de öğreniyorlar. Ben çocuğun kadınla erkek arasındaki cinsel birleşmeden sonra olduğunu 11-12 yaşından sonra öğrendim. Kolejde yatılı okuyordum. O zaman her erkek çocuk gibi tüm merakımız cinsellikti. Anlattıklarında "İşte çocuk böyle olur" dediklerinde inanmamıştım. "Annem babam böyle bir şey yapmaz" demiştim. Çok iğrenç gelmişti o zamanlar bana. Yıllar sonra çocuk sahibi olduk.
Özge 4 yaşında. O zamanlar video hayatımıza yeni girmişti. Ailece oturuyoruz, misafirler var. Bir film koydum, beklemediğimiz bir sahne, sert bir sahne çıktı. Böyle sahnelerde genelde büyükler "A çayları tazeleyim" filan der, laf karıştırırlar. Ben "Sıcak değil mi, Özge'nin kazağını çıkarsanız" dedim. Kadınlar hemen anladı, Özge'nin kazağını çıkarırlarken ben hızla ileri sardım videoyu.

En merak ettiği yeri sarmışsınız...
S. Duman: Geçtim. Kazak çıktı, Özge bana baktı: "Baba filmi geri alsana" dedi. "Hayatı ben öğreteceğim" demenin ne kadar gaflet olduğunu gösteren basit bir örnek. Ben hayatım boyunca "Kızım eroin denen şeyden, yani uyuşturucudan uzak dursun, yeter" dedim. En büyük korkum uyuşturucudur.

Üniversite sınavında aldığım puanla ancak evin karşısındaki kahvehaneye girerdim

Kızınızın o rekabetçi ortama girmesini istemediniz, kıyamadınız...
S. Duman: Aynen öyle. Şimdi bakınca, o böyle bir taleple gelince yine düşünüyorum.
Özge: Ben yine de diyorum, çok iyi okudum. Severek okudum.
S. Duman: Çok korkunç bir yarış var. Rekabetçi ortam. En iyi yerlere girmek için çabalıyorsun, bitiriyorsun ama sonrasında öyle bir kariyer gelmeyebiliyor.

Ondan sonra gelen de çok rekabetçi ortam var...
S. Duman: Bankacı oluyorsan da öyle, yönetici oluyorsan da... Hep birilerine kazık atmak üzerine kurulmuş bir düzen... Değer mi, değmez mi emin değilim.

Oğlunuz olsa da aynı tercihte bulunur muydunuz?
S. Duman: Kesinlikle... Kız çocuğuna daha marjlı bakılıyor.
Özge: Benim kuzenim var erkek, kardeşim gibi.
S. Duman: Bu çocuk İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Maden Mühendisliği'nde okuyordu. Annesi saksağan geni olduğu için, oğlunun mücevherler filan çıkaracağını düşündü herhalde, başka yerleri kazanabilecekken oraya yönlendirdi. Çocuk 10 sene bitiremedi. "Bak bu okulu bitir, ben sana başka olanak açacağım" dedim. Sinemaya büyük ilgisi vardı. Ben bunu söyledikten sonra okulu bitirdi. Türker İnanoğlu'yla konuştum. "Teknik okusun" dedi. Şu anda Kapadokya'da film çekiyor ve çok mutlu.

Aileler kendi yapamadıklarını çocukları yapsın istiyor... Sorun da burada çıkıyor galiba...
S. Duman: Kadının koca poposu var, hiç bale yapmamış, kızını baleye gönderiyor. Balerin değil, dansöz olamaz senin kızın... Ben bunları erken farkettim.

Siz nasıl bir öğrenciydiniz?
S. Duman: Benim üniversite sınavında aldığım puanla, evin karşısındaki Ferah Kahvehanesi'ne girerdim. Babam ölene kadar, "Keşke sen tıbbiye okusaydın" dedi.

Görgüsüzlüğün anıtını Türkiye'ye dikeceksin, Mekke'den görülecek

"Ben yaşayamadım çocuğum yaşasın" deyip, şımarık çocuklar yetiştiriliyor. Siz ipleri nasıl elinizde tuttunuz?
S. Duman: Çocuklarına 18 yaşında lüks araba alan yalnızca Türklerdir. O kadar dünya zengini görüyorum, çocuğuna 25 bin dolar harcıyor, tenis dersi aldırıyor, araba almıyor.
Özge: Bir de Araplar bizim gibi. Çocuklarına her şeyin en lüksünü alıyorlar.
S. Duman: Burjuvalaşmak ayrı bir kategori...

Türkiye'de de bu konuda gittikçe artan bir tüketim var. Çocuklar toplu taşıma bilmiyor...
S. Duman: Görgüsüzlüğün anıtını Türkiye'de dikeceksin, Moskova'dan ve Mekke'den de görülecek. Farklı faydaları olacak. Dünyanın bütün görgüsüzleri tatmin olacak.

Ben anne olana kadar bunu anlamazdım. "Eşek kadar oldum, hâlâ uçaktan inince babamı arıyorum" derdim. Almanya'ya gitmiştim öğrencilik dönemimde, gece çıkarken babamı aramıştım, "Aman kızım fazla uzaklaşma" demişti. Babamı şimdi anlıyorum.


Özge: Ben yıllarca Londra'da yaşadım. Kimseye hesap vermedim. Şimdi, "Şu saat oldu neredesin" diyor babam.


S. Duman: Ben Londra'dayken böyle kaygılanmıyorum. Elif, Ercan'ı (Arıklı) hatırla, kapıdan çıktı, otobüsün altında kaldı. Gencecik bir kız İstiklâl Caddesi'nde yürürken kafasına koca cam düştü. Bunlar olur mu Londra'da?

Erkek arkadaşlar konusunda nasıl baban?
Özge: Babam çoğunu tanıdı. Babam o anlamda zor bir insan değil. Beğenmedikleri olmuştur. Başlardakileri çok da kaale almadı.
S. Duman: Ben kötü sürprizlerden korkarım. Burada yemek yiyoruz, yanda adamlar kavga ediyor, bir serseri kurşun sana geliyor.

Kendi babama "Soyumuzdan Mozart mı çıktı? Bırak kurursa kurusun" dedim

Kadın erkek ilişkisi konusunda kızınıza müdahaleci değilsiniz...
S. Duman: İyi başlar, kötü gider. Kötü başlar iyi gider, bilinmez kadın erkek ilişkileri. Babam zavallı torunlarının evlendiğini göremeden gitti. Babam bunu benden bildi. Kız kardeşime bile bundan yakındı. Ölümünden birkaç ay evvel, "Oğlum soyumuz kuruyor, bu çocuklar evlensin" dedi. "Baba, bizim soyumuzdan Mozart mı çıktı, bırak kurusun" dedim. Kurursa kurur.

Evi Özge dekore etti ama beni de nitelikli dolandırdı

Birlikte yaşıyorsunuz ve evi Özge dekore etmiş. Bir yazınızda okumuştum, vazonun yeri bile tartışma konusu olmuş...
S. Duman: Kızım gerçekten kreatif özellikleri olan bir çocuk.

Ne zaman farkettiniz?
S. Duman: Annesinin çizimi çok kuvvetlidir. Benim de iyidir kara kalemim. Özge daha da yetenekli. 12-13 yaşındaydı. Bir gün eve geldim, gravür gibi bir model araba çalışması yapmış. Ben Bilge yaptı sandım. "Onu kızın yaptı" dedi Bilge. Ben kopya çekti diye düşündüm. Resim yarımdı, baktım gözümün önünde tamamladı. Sonra moda tasarım okudu. Biz boşanınca yalnız yaşıyordum, kızım döndü, mimarla çalıştı, evi birlikte yaptılar.

Her şeyi beğendiniz mi, yani zevkleriniz örtüştü mü?
Özge: Mümkün mü?
S. Duman: Üçgen bir cam sehpa koydu, korkudan kitap koyamıyorum üzerine, kırılacak diye korkuyorum. Evde bir terör yarattı. En büyük oda sende!
Özge: Giyinme odası yaptım sana, banyo yaptım, güzel bir yatak odası yaptım.
S. Duman: Bunların hepsi sıradan Elifcim. Benimki sıradan bir yatak odası, onun orası en lüks otellerin standartlarında. Benim odama
5 bin dolar harcadı, kendi bunun bilmem kaç katı. Benim banyomda duş tepeden akıyor. Nasıl olmuşsa kendine banyoda 25 bin dolar harcamış. Jakuzi var. Duvar kağıtlı banyo yapmış, benimki yağlıboya.
Özge: Benim özel zevklerim var, senin yok.
S. Duman: Kendine 5 yıldızlı otel suiti yapmış. Bana bakış açısı da budur işte.
Özge: Herkesin özel zevki var. Ben parke banyo, duvarlara da duvar kağıdı istedim. Herkes banyosunda bunu istemez. Duşumu koyarken kendim nasıl rahat hissediyorsam seçtim. Babamın ne istediğini bilmiyorum. Standart yaptım.
S. Duman: 35-40 bin dolar harcandı banyolara, ben 20 bin harcadı sanıyorum. Benim banyo 5 bin dolara çıkmış, onun banyo 30-35 bin dolara... Burada nitelikli dolandırıcılık var.
Özge: Baba sen böyle şeylere önem vermiyorsun. Sana yatak odası yaptım, hiç değiştirmedin. Ben kendim kaç kez değiştirdim. Ben içinde yaşadığım ortama önem veriyorum.

Kadınla tartışan erkek, tavukla tartışan solucana benzer

Arada fark var...
S. Duman: Fark şu: Özge'de hayat zevki ve görgü var, para yok. Bende bunlar yok, para var. Bu konuda kızımla rekabet edemem. Kadınla tartışan erkek, tavukla tartışan solucana benzer. Tavuk yer gider, kadın da aynen. Ne kızımla ne de bir kadınla tartışırım. Kızımla hiç tartışmam.

Özge zaten başında söyledi. Her izni alırım dedi...
S. Duman: Beni her seferinde kazıklamayı başarmıştır. Başka örneği yoktur.

Sizinle başa çıkan tek kadın kızınız mı?
S. Duman: Doğrudur... Hayatımın hareket merkezi kızım. Başka bir şey yok. Bir dediği olmasın, benim değil, mahallenin mutluluğu bozulur. Hayat dediğin kısa. İyi ki kızım var.

Ya tek başınıza olsaydınız...
S. Duman: Bazen düşünürüm bunu. Asla yalnız olmak istemezdim.
Özge: Paylaşmayınca hayatın zevki yok.
S. Duman: Bak kızım sen kıyafetime karışmadığında da, yemek yememe karışmadığında da mutluyum, sakın yanlış anlama! Her yemekte tartışıyoruz.

Ama sizi düşünüyordur...
Özge: İyi şeyler yesin istiyorum.
S. Duman: Yediklerimle alay ediyor. Giydiklerimle de.
Özge: Bak (eliyle gösteriyor Özge, Selahattin Duman'ın tişörtünde Kayaköy-Bodrum yazıyor) kaybolursa bulurlar, buraya getirirler.

Özge'yi partiye taksiyle yollamadım ben bıraktım, gece de gidip aldım

Özge'nin kıyafetlerine karışır mısnız?
S. Duman: Yok canım...
Özge: Gerçekten mi?
S. Duman: Bazen hafif bir dekolte sapması oluyor. Yerine göre karışıyorum, şarlıyorum ben doğrudan.
Özge: Türkiye'ye adapte oldum ben.
S. Duman: İstanbul'un her yeri İstanbul değil. Bir yılbaşı partisi vardı. Öyle bir semtte düzenlenmiş ki, orada gündüz bile gezilmez. Bu da gidiyor. Kapıya kadar bıraktım, taksiyle göndermedim. Gece de gidip aldım.

Erkeklerin çoğu çocuklarının büyümesini ıskalıyor torunlarına saldırıyor

Kız arkadaşlarınızla Özge'nin ilişkileri nasıl?
S. Duman: Annesiyle ikinci kez boşanmamızdan beri kızımı arkadaşlarımla tanıştırıyorum. Eşimle boşandım, yeniden evlendim. Sonra annesi yine işime son verdi. Özge sevdiklerine de sevmediklerine de iyi davranır. Bittikten sonra konuşur.

Kaç yıldır birlikte oturuyorsunuz?
Özge: 3 yıldır Türkiye'de yaşıyorum. Babamla birlikte oturuyorum. Babamın kız arkadaşlarının çoğunu sevdim. Arkadaş gibi gördüm.

"Kızımın nasıl büyüdüğünü anlamadım, şimdi karşımda kocaman bir kız var" diyor musunuz?
S. Duman: Hayat koşuşturması sırasında erkeklerin çoğu çocuklarının büyümesini ıskalıyor. O yüzden herkes torunlarına saldırıyor. Kaçırdığı çocuklarına saldırıyor. Erkekler evlilik olayına hiç hazır değil. Erkeklerin çoğu çocuklarının
büyümesini ıskalıyor torunlarına saldırıyor

Kız arkadaşlarınızla Özge'nin ilişkileri nasıl?
S. Duman: Annesiyle ikinci kez boşanmamızdan beri kızımı arkadaşlarımla tanıştırıyorum. Eşimle boşandım, yeniden evlendim. Sonra annesi yine işime son verdi. Özge sevdiklerine de sevmediklerine de iyi davranır. Bittikten sonra konuşur.

Kaç yıldır birlikte oturuyorsunuz?
Özge: 3 yıldır Türkiye'de yaşıyorum. Babamla birlikte oturuyorum. Babamın kız arkadaşlarının çoğunu sevdim. Arkadaş gibi gördüm.

"Kızımın nasıl büyüdüğünü anlamadım, şimdi karşımda kocaman bir kız var" diyor musunuz?
S. Duman: Hayat koşuşturması sırasında erkeklerin çoğu çocuklarının büyümesini ıskalıyor. O yüzden herkes torunlarına saldırıyor. Kaçırdığı çocuklarına saldırıyor. Erkekler evlilik olayına hiç hazır değil. Erkeklerin çoğu çocuklarının
büyümesini ıskalıyor torunlarına saldırıyor

Kız arkadaşlarınızla Özge'nin ilişkileri nasıl?
S. Duman: Annesiyle ikinci kez boşanmamızdan beri kızımı arkadaşlarımla tanıştırıyorum. Eşimle boşandım, yeniden evlendim. Sonra annesi yine işime son verdi. Özge sevdiklerine de sevmediklerine de iyi davranır. Bittikten sonra konuşur.

Kaç yıldır birlikte oturuyorsunuz?
Özge: 3 yıldır Türkiye'de yaşıyorum. Babamla birlikte oturuyorum. Babamın kız arkadaşlarının çoğunu sevdim. Arkadaş gibi gördüm.

"Kızımın nasıl büyüdüğünü anlamadım, şimdi karşımda kocaman bir kız var" diyor musunuz?
S. Duman: Hayat koşuşturması sırasında erkeklerin çoğu çocuklarının büyümesini ıskalıyor. O yüzden herkes torunlarına saldırıyor. Kaçırdığı çocuklarına saldırıyor. Erkekler evlilik olayına hiç hazır değil.

Erkeklerin kadınları anlaması 50 yaşından sonra başlıyor

Erkeklerin evlilik olayına hazır olduğu bir dönem var mı?
S. Duman: Yok. Yaradılıştan sersem erkekler... Erkeklerin kadınları anlaması 50'den sonra başlıyor. Ondan önce uçarı. İş hayatı filan derken hep ıskalıyor erkekler. Bir kadının ondan çocuk yapmasını filan anlamıyor. Bunu doğal hakkı gibi görüyor. Eğer hayat öğretirse sonradan dank ediyor. Erkeğin kafatasının içinin dolması 50 yaşından sonra.

Kadınlar hiç ümitlenmesin o zaman... 50'ye kadar sabır taşı lazım kadınlara...
S. Duman: Boş yere ümitlenmesinler. "Adam aldım, bunu olmasına 40 yıl lazım" diye düşünmeleri gerekli, o da büyürse. Kadınlara hak veriyorum. Hayatın çilesini çeken kadınlar.

Babanızı her gün okuyor musun?
Özge: Genelde kaçırmam.

Babanızdan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?
Özge: İnsanları iyi tanıyor. Arkadaşlık konusundaki tavsiyeleri çok değerli.

Gülüyor musunuz çok babanıza?
Özge: Tişörtünü çıkarınca zaten çok komik oluyor, konuşmasına gerek yok.
S. Duman: Öyle mi?

Özge bu özelliğini sizden almış...
S. Duman: Maalesef. Hakkında bir yazı yazarım yerinden zıplarsın.

Elif Ergu/Vatan


changeTarget(document.getElementById("news_content"))