Ayşenur Arslan'dan olay 'Hayırlı Cumalar' cevabı: Üzerime Ahmet Hakan sıçrattım!

Ayşenur Arslan'dan, Nevşin Mengü'nün programında cuma günü için söylediği ve birçok kişiden sert tepki gördüğü sözleri için yeni açıklama geldi.

'Hayırlı Cumalar' polemiği sürerken Ayşenur Arslan'dan yeni bir açıklama geldi. Sözlerinden ötürü birçok kişinin kendisine saldırdığını söyleyen Arslan, Ahmet Hakan ve Fatih Altaylı'ya "İyi misiniz beyler! Aklınız başınızda mı! Siz ki beni yakından tanırsınız. Ben ekranda ne zaman “ay şekerim” diye
kıvırta kıvırta konuştum? Hangi konuda insanları aşağıladım? Hele hele.. Ne zaman kime küfrettim?"
diye seslendi.

Cuma günü ile ilgili yeni bir açıklama daha yapan Arslan, "Cuma gününe gelince.. “İslamiyet’in ilk yıllarında hafta / gün kavramı vardı ve hatta günlerin adları da konmuştu” diye düşünenlerdenseniz devamını okumasanız da olur. Ancak, gerçek öyle değil.Hicri Takvim ta Hz. Ömer zamanında akıl edilip düzenlendi. Onda da ilk zamanlarda bugünkü anlamda bir düzenleme söz konusu değildi.Dolayısıyla “cuma” günü, İslam toplumunun hayatına sonradan eklenen bir kavramdı. Elbette “cuma namazı” kavramı da.." dedi.

İşte Ayşenur Arslan'ın Birgün Gazetesi'nde yeralan "Üzerime Ahmet Hakan sıçrattım" başlıklı bugünkü yazısı:

Hayır, Ahmet Hakan başlıktaki ifadeye alınmaz. Çünkü doğrudan “kendi” ifadesi. O, geçenlerde aynı şeyi, Seren Serengil için söylemişti. “Üzerime Seren sıçrattım” demişti.

Zamanın ruhuna uyup “hayırlı cumalar” diyen sunuculardan söz edip.. Üstelik bir de “cuma günü kutsal değildir” deme “cüretini” gösterince... Vay ki vay!

Ahmet Hakan’a göre “Ay şekerim, herkes birbirine hayırlı cumalar diyor. Eskiden yoktu bu... Ne demek hayırlı cumalar? Cumanın kutsal olduğunu da kim çıkardı? Nereden çıkarıyorlar bunları bilmem ki!” demişim.

Demirören grubunun değerli köşecisi şöyle devam etmiş:

“Bana laiklik yanlısı karikatürize bir tip göster deseler...

Hemen... Ayşenur Arslan’ı gösteririm.

Muhalefet edilecek onca şey varken...

Hayırlı cumalara muhalefet etmek...

Tam da bugünkü iktidarın arayıp da bulamadığı türden bir muhalefet biçimi...”

•••

“Muhalefet edecek onca şeye” dair yaptığım gazeteciliği / haberciliği bilen biliyor. Hatta Ahmet Hakan bile biliyor. O faslı geçelim.

Gelelim cuma meselesine.

Birileri sosyal medyada mı duyurdu neyse, İDDİA, Halk TV’deki programımı ve beni izlemediğini bildiğim Ahmet Hakan’ın kulağına kadar gitmiş. O da sosyal medyadaki kaba özete esas alıp yazmış. Yazınca da elbette herkes mevzunun üstüne atlamış.

Şaka gibi, ama değil. Hakan Ural beyefendiden, Show TV haberleri döneminde hatırladığım Ömür Varol’a kadar sataşmayan, saldırmayan kalmadı.

Fatih Altaylı bile, “Ahmet Hakan benden çabuk davranmış” deyip döktürdü:

“Televizyonlara çıkıp Türkiye’nin kimi dini, kimi folklorik birtakım geleneklerine karşı çıkmayı, modernlik, laiklik, ilericilik zannedip bunları eleştirmek, hatta aşağılamak kadar Türkiye’deki muhafazakâr iktidarların ekmeğine yağ süren başka bir şey yok. Birileri çıkıyor ve “Cumaya illet oluyorum” olarak algılanabilecek bir cümleyi televizyonda sarf ediyor. Başkalarından kendi hayat tarzlarına haklı olarak saygı bekleyenlerin, başkalarının hayat tarzına saygı göstermesi beklenir. Küfretmesi değil.”

İyi misiniz beyler! Aklınız başınızda mı!

Aşağılayan kim? Küfreden kim?

Hadi TV8’den Beyaz TV’ye, elbette havuz medyasına saldırmaya doymayanların kapasiteleri ortada..

Peki size ne demeli!

Siz ki beni yakından tanırsınız. Ben ekranda ne zaman “ay şekerim” diye kıvırta kıvırta konuştum? Hangi konuda insanları aşağıladım? Hele hele.. Ne zaman kime küfrettim?

•••

Ekranda ne söylediğimi.. Ne kastettiğimi.. Neye vurgu yaptığımı tane tane anlatayım..

Hâlâ anlamayanlar.. Anlamaya niyeti olmayanlar varsa.. Benden günah gider!!

Dedim ki;

• Zamanın ruhu medyayı nasıl da etkiledi.. Örneğin (tekrar edeyim ÖRNEĞİN) kadın programı yapan kimi sunucular, daha yakın zaman öncesinde hiç tanık olmadığım biçimde “hayırlı cumalar” demeye başladı. Bu konuda adeta yarışa girdi.

• Kaldı ki “bana göre” cuma günü (namazı değil GÜNÜ) kutsal değildir. Ama öyle sanıyorlar, öyle konuşuyorlar..

Önce ilkinden başlayalım: Yanlış mı? O sunuculardan, özellikle bazılarından “hayırlı cumalar” ifadesini bundan önce ne zaman duydunuz? Namazında niyazında arkadaşlarım söyleyince garipsiyor muyum? Hayır. Çünkü onların yaşam tarzıyla uyumlu. Oysa, kimileri sadece ve sadece zamanın ruhuna uyabilmek, ekrandaki / medyadaki yerini korumak için söylüyor bunları..

Cuma gününe gelince.. “İslamiyet’in ilk yıllarında hafta / gün kavramı vardı ve hatta günlerin adları da konmuştu” diye düşünenlerdenseniz devamını okumasanız da olur. Ancak, gerçek öyle değil.

Hicri Takvim ta Hz. Ömer zamanında akıl edilip düzenlendi. Onda da ilk zamanlarda bugünkü anlamda bir düzenleme söz konusu değildi.

Dolayısıyla “cuma” günü, İslam toplumunun hayatına sonradan eklenen bir kavramdı. Elbette “cuma namazı” kavramı da..

•••

İslamiyet’in ilk dönemlerinde cuma namazından anlaşılan “topluca namaz kılınmasından” ibaretti.

Zira, Hz. Muhammed de halefleri de, sadece dini değil askeri / siyasi önderlerdi. Ve sayıları binlerle ifade edilen topluluğa, mesajlar / buyruklar böyle buluşmalarda verilirdi.

Cuma namazının yolculara / kölelere / (ve sıraları onların ardından gelen) kadınlara farz kabul edilmemesinin nedeni de budur.

Askeri / siyasi / dini ve bilumum stratejik mesajların hedef kitlesi “özgür erkek bireyler”dir.

Bu, dönemin tarihsel / maddesel koşullarına uygun buluşmalar Emevi döneminde zorunlu bir ritüel olarak uygulandı. Günümüzde de bırakın namazın kendisini “cuma günü” kutsallaştırıldı.

Namaz inananlar için elbette kutsaldır. Ancak günümüzde doğrudan “günün kendisi”, maksadını aşacak bir hüviyete büründürülüyor. Sormayan, okumayan, bilmeyen, sorgulamayan beyinler de böyle küçücük bir nota bile dayanamayıp saldırıya geçiyor.

Baksanıza.. Meclis’te Atatürk karşıtlığıyla bilinen Meclis Başkanı İsmail Kahraman uygun görmedi diye kadınlar sahneye çıkartılmadı. Daha geçenlerde Silopi’de ilkokul öğrencisi küçücük kızlar için “örtünme günü” düzenlendi. Türbanları da bizzat ilçe milli eğitim müdürü, yani DEVLET sundu.

Bana saldırsanız ne olur!

Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm değerlerine saldırılıyor. Tek bir “aykırı düşünceye” bile tahammül edilemiyor. Sizler de aslında ne dediğimi anlama zahmetine bile girmeden sıraya giriyorsunuz.

Ha.. Sonuçta anlasanız bile; “bu mevzulara hiç girmeyelim.. Hiç konuşmayalım.. Kerameti kendinden menkul “hocaları” dinleyip kafa sallayalım” diyorsanız..

Gelenektir / folklordur / kutsaldır / milli değerdir falan diye mayınlı alanlar ilan edip, dolaşmayı yasaklamaya kalkıyorsanız..

O kadar da değil!

Cübbeli / sarıklı efendiler oturup “Allah göktedir”, “hayır efendim her yerdedir” diye konuşup tartışacak.. Biz din adına etrafımızı kuşatan duvarlara söz etmeyeceğiz.. Susup seyredeceğiz.. Diye düşünüyorsanız..

O kadar da değil!

NOT: Bu arada, Ahmet Hakan beni bir “karikatür” olarak takdim ettiği günkü yazısında bir not daha paylaştı. Hani şu, hazırladığı ansiklopedi ile demokrasiyi bile din karşıtı gösteren Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Ahmet Ağırakça’yı aramış.. “İddialar doğru mu” diye sormuş. O da yemin kasemle doğru olmadığını söylemiş. Merak ettim. Benim telefon numaramı sildin mi Ahmetçim? Sildiysen sağdan soldan birine sorup öğrenemedin mi? Yoksa sarıklı rektör kadar “sormaya değer” mi bulmadın?