AYŞEN GRUDA'YA TOSLAMAK!
Tahir Sarıkaya Ayşen Gruda'dan hayatının dersini aldı. Sanatçı kızmakta haklı mıydı yoksa kabak Beyaz TV sunucusunun başına mı patladı? Murat Tolga Şen yazıyor.
Bir zamanlar TRT’den ibaret tek kanallı bir yaşamımız vardı, çok da güzeldi bana sorarsanız. Şimdi acayip bir karmaşanın içindeyiz. Çok kanalımız var ama sanki hepsi tek kişinin hayatının paralel evrenlerde tezahür etmesi gibi… Biri bir şeyin ucundan tutuyor, iyice sündürene kadar herkes aynı şeyi çekiştiriyor.
Son mevzumuz, Ayşen Gruda’nın sanatçı ve kadın duyarlılığıyla yaptığı bazı açıklamalar… Gazeteler, internet siteleri, TV kanalları… Hepsi şekere üşüşmüş arı gibi mevzunun üzerinde vızıldıyorlar ama işte Ayşen Gruda’yı programa çıkarmadan önce iyice bir araştırma yapmakta fayda var. Ayşen Gruda’yı oynadığı filmlerden ibaret sanmak büyük hata… Ters kadındır, eğilip bükülmez, hoşuna gitmeyeni de açıkça söyler. Dümeni olmayan gemi gibidir. Çok şey görmüş, geçirmiş kadın. Önem sıralaması bizden çok farklı… Onunla söyleşi yapan, hatta onun için anı kitabı hazırlayan arkadaşlarımdan duyarım hep şikâyetler ama yine de Yeşilçam zamanlarından gelen kıymetlimizdir tabi.
Beyaz TV’nin Uyan Türkiyem programının sunucusu Tahir Sarıkaya bunları bilmediğinden olsa gerek epey zor anlar yaşadı. Tam bir televizyoncu kâbusu… Herkes yaptığı programla konuşulmak ister ama bu şekilde değil.
Programı izledim, Ayşen Gruda söylediklerinin sorgulanmasından pişman, sosyal medyada neredeyse vatan haini ilan edilmiş ve günlerin birikimiyle Tahir Sarıkaya’ya çıkışıyor. Sunucu terbiyesizleşmiyor ya da konuğunu manipüle etme derdinde değil, sakin sevimli bir ses tonu var ancak kiminle dans ettiğinin de farkında değil. Programı için iyi bir konu yakaladığına sevinirken birden Sayın Gruda’nın gazabına uğruyor.
Televizyonculukta olur bazen böyle şeyler, herkes birbirine atar, bomba sizin elinizde patlar. Ayşen Gruda güzel sözler söyledi ama toplum herkesin her söylediğini liflerine ayırana kadar çekiştiriyor. Bu yüzden çok gergin, belki de pişman... Hani "hiç bir iyilik cezasız kalmaz" derler ya... Ama tarihin hiçbir döneminde bu kadar alkış ve tekme aynı anda gelmemiştir herhalde... Deliriyoruz hep birlikte, sonumuz hayrola…
DİZİLER YAPRAK DÖKERKEN…
Dizilerin işi iyice zora bindi. Tam bir Titanic hikâyesi. Geçen yıl kartallar gibi gururlu olan sektör şimdilerde belirsizlikler içinde çırpınıyor. Olan dizilerden ekmek yiyenlere oluyor.
Ben başrol oyuncularına falan pek acımam, bölüm başına 50.000 alanın neresine acıyayım. 3 bölüm yayınlansa da iptal edilse dizi, 150.000 kazanır ki memleketin memuru o para için 80 ay mesai yapıyor.
Ama işte başrollerden görünmeyen figürasyon ve bir de kameranın arkası var. Bu insanların hikâyesi yıllardır hiç değişmedi. Emek sömürmeyi ne çok seviyormuşuz meğer! 50.000 alan oyuncu aynı dizide yok paralara çalışan insanlar olduğunu bilmiyor mu, onların hakkını korumak için uğraşır mı? Hiç sanmam. Tespite de gerek yok, durum ortada…
Hani Yeşilçam filmlerinde vardır, zengin adamlar, kadınlar... Ağızlarında eksik dişlerle, sürekli de gülmek zorunda olduklarından saklayamazlar, neşe içinde içkilerini yudumlarlar. Rakıysa sulu ayran, viskiyse çaydır o da! Bilirsin ya da büyüdüğünde anlarsın, aslında onlar, üç kuruşun hatırına sette itilen kakılan fakir figüranlardır, o yüzden en komik Yeşilçam filminin bile kendine göre acıklı bir tarafı vardır. Dizi işinde de durum çok farklı değil. Yeşilçam’ın sadece duygusu geçmemiş dizi yapımcılarına, düzenini de aynen almışlar!
MURAT TOLGA ŞEN
/ twitter.com/murattolga