AYŞE ARMAN'IN BU HAFTAKİ KONUĞU RADİKAL YAZARI NURAY MERT... AYŞE ARMAN SORDU, NURAY MERT YANITLADI... İLK SORU ŞU: AH KIZIM, BU DİNCİLER BEYNİNİ NASIL YIKADI?...
Radikal Gazetesi yazarı, radikal fikirli, siyaset bilimi eğitimli, laiklik üzerine doktoralı, Nuray Mert Ayşe Arman'a konuştu... İşte merak edilen soruların yanıtı....
Üniversiteye çarşaflılar da sarıklılar da girsin, ne olur ki
Siz yanlış bir Nuray Mert tanıyorsunuz. Doğrusunu ben tanıdım.
Evet heyecanlı, evet tartışmayı seven, evet lafını sakınmayan ama aynı zamanda... İnanılmaz eğlenceli, acayip dişi ve çok zeki... Kendi kendisiyle dalga geçme yeteneğine sahip biri. Ve çok tutkulu ve çok tutturuk. Bir sürü konuda aynı fikirde olmasak bile çok güldük. Çok hızlı bir kadın, hızlı düşünüyor, hızlı cevap veriyor, kendini sakınmıyor, korumuyor, beni şaşırttı, buna da çok sevindim. İyi ki ameliyatlı ameliyatlı bu röportajı yapmışım, değdi...
BELKİ DE BATILI BİR TOPLUM OLAMADIK
Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan hepsinin aynı partiden olmasında sizce bir tuhaflık yok mu?
- Aslına bakarsanız, kuralına uygun. Ama bir şeyin kuralına uygun olması veya sayısal gerçekler, demokrasi şartlarını sağlıyor demek değildir. Uzlaşma atmosferinin korunmasına çalışılmalıydı. Tarafların bu derece kutuplaştığı bir ortam, istenilen bir ortam değildir, hiç kimse için...
Türban dini bir sembol. Okul, devlete ait bir alan. Dini sembolün devlet içinde boy göstermesi, laikliğe aykırı değil mi?
-Yani türbanlılar özel okullara mı girsinler diyorsunuz. Bunun sınırını nereden çizeceksiniz ki. Bırakın, herkes istediği yere girsin, istediği gibi okusun...
Üniversitede türbana izin vermek, aynı anda çarşafla girmek isteyenlere, sarıkla girmek isteyenlere izin vermek değil midir? Önü alınabilir mi?
- Almayın... Girsinler ne olacak... "Burnunuza hızma takmayın!" deme hakkı var mı kimsenin? Ya da olmalı mı? Öğrenciler istedikleri gibi girsinler...
İyi de bir sürü insan çarşafla girerse, bu ülkenin fotoğrafı değişmez mi?
-Bütün kaygı bu işte: Bu ülkenin fotoğraf değişmez mi? Bakın, bir ülkenin fotoğrafı neyse odur. Şimdiye kadar Batılı bir toplum fotoğrafı verelim diye gayret ettik. Belki de Batılı bir toplum olamadık. Buna da, bu kadar da gerilmemek lazım diye düşünüyorum. Sıkıntı yaratacak şey şu aslında: Bizi de kapatırlar mı? İçiniz rahat olsun. Kapatmazlar, kapatamazlar. Yasalar belli. Kurumlar, kanunlar var. Bunları işlettiğiniz zaman, sorun çıkmaz. İşlememesi hali de bir devrim halidir. O zaman soru şu: İslamcı bir ihtilal olur mu Türkiye´de? Bence olmaz. İhtilal olmadığı sürece de problem yok.
Neden bazılarına göre sorun yok da bazılarına göre var? Neden bazıları korkmuyor, bazıları korkuyor? Neden korkmayanlar, korkanları suçluyor...
-Endişe edenlerin suçlanmasının anlaşılır bir tarafı yok. Son tartışmalarda çok sert pozisyonlar alındı. Ve bu, hayırlı bir hal değil. Başbakanı destekleyen medya mesela, öyle sert bir dil kullanıyor ki, hükümetin kendisinin dili bu kadar ağır değil. Diğer kesimin de yıllardır sürdürdüğü paranoyasından artık kurtulması gerekiyor. Bence bütün bunlar türban denilen sembolün Çankaya´ya zamansız taşınmış olmasından kaynaklanıyor. Dengeler bozuldu... Ama bizim anlayabilmemiz gerekiyor korkanları. Ve onlara korkmamaları gerektiğini sakin sakin anlatabilmemiz...
İyi de siz nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz, korkulmaması gerektiğinden? Şerif Mardin de diyor ki ne olabilir diyebilirim ne de olamaz diyebilirim... Bilimsel bir yaklaşım değil mi?
-Ben Şerif Hoca´nın söylediği bir şeyi çok yanlış buldum. "AKP´nin gizli bir ajandası olabilir, henüz bilmiyoruz" diyor. Ben biliyorum. Yok gizli ajandası.
Siz nereden biliyorsunuz?
Siz yanlış bir Nuray Mert tanıyorsunuz. Doğrusunu ben tanıdım.
Evet heyecanlı, evet tartışmayı seven, evet lafını sakınmayan ama aynı zamanda... İnanılmaz eğlenceli, acayip dişi ve çok zeki... Kendi kendisiyle dalga geçme yeteneğine sahip biri. Ve çok tutkulu ve çok tutturuk. Bir sürü konuda aynı fikirde olmasak bile çok güldük. Çok hızlı bir kadın, hızlı düşünüyor, hızlı cevap veriyor, kendini sakınmıyor, korumuyor, beni şaşırttı, buna da çok sevindim. İyi ki ameliyatlı ameliyatlı bu röportajı yapmışım, değdi...
BELKİ DE BATILI BİR TOPLUM OLAMADIK
Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan hepsinin aynı partiden olmasında sizce bir tuhaflık yok mu?
- Aslına bakarsanız, kuralına uygun. Ama bir şeyin kuralına uygun olması veya sayısal gerçekler, demokrasi şartlarını sağlıyor demek değildir. Uzlaşma atmosferinin korunmasına çalışılmalıydı. Tarafların bu derece kutuplaştığı bir ortam, istenilen bir ortam değildir, hiç kimse için...
Türban dini bir sembol. Okul, devlete ait bir alan. Dini sembolün devlet içinde boy göstermesi, laikliğe aykırı değil mi?
-Yani türbanlılar özel okullara mı girsinler diyorsunuz. Bunun sınırını nereden çizeceksiniz ki. Bırakın, herkes istediği yere girsin, istediği gibi okusun...
Üniversitede türbana izin vermek, aynı anda çarşafla girmek isteyenlere, sarıkla girmek isteyenlere izin vermek değil midir? Önü alınabilir mi?
- Almayın... Girsinler ne olacak... "Burnunuza hızma takmayın!" deme hakkı var mı kimsenin? Ya da olmalı mı? Öğrenciler istedikleri gibi girsinler...
İyi de bir sürü insan çarşafla girerse, bu ülkenin fotoğrafı değişmez mi?
-Bütün kaygı bu işte: Bu ülkenin fotoğraf değişmez mi? Bakın, bir ülkenin fotoğrafı neyse odur. Şimdiye kadar Batılı bir toplum fotoğrafı verelim diye gayret ettik. Belki de Batılı bir toplum olamadık. Buna da, bu kadar da gerilmemek lazım diye düşünüyorum. Sıkıntı yaratacak şey şu aslında: Bizi de kapatırlar mı? İçiniz rahat olsun. Kapatmazlar, kapatamazlar. Yasalar belli. Kurumlar, kanunlar var. Bunları işlettiğiniz zaman, sorun çıkmaz. İşlememesi hali de bir devrim halidir. O zaman soru şu: İslamcı bir ihtilal olur mu Türkiye´de? Bence olmaz. İhtilal olmadığı sürece de problem yok.
Neden bazılarına göre sorun yok da bazılarına göre var? Neden bazıları korkmuyor, bazıları korkuyor? Neden korkmayanlar, korkanları suçluyor...
-Endişe edenlerin suçlanmasının anlaşılır bir tarafı yok. Son tartışmalarda çok sert pozisyonlar alındı. Ve bu, hayırlı bir hal değil. Başbakanı destekleyen medya mesela, öyle sert bir dil kullanıyor ki, hükümetin kendisinin dili bu kadar ağır değil. Diğer kesimin de yıllardır sürdürdüğü paranoyasından artık kurtulması gerekiyor. Bence bütün bunlar türban denilen sembolün Çankaya´ya zamansız taşınmış olmasından kaynaklanıyor. Dengeler bozuldu... Ama bizim anlayabilmemiz gerekiyor korkanları. Ve onlara korkmamaları gerektiğini sakin sakin anlatabilmemiz...
İyi de siz nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz, korkulmaması gerektiğinden? Şerif Mardin de diyor ki ne olabilir diyebilirim ne de olamaz diyebilirim... Bilimsel bir yaklaşım değil mi?
-Ben Şerif Hoca´nın söylediği bir şeyi çok yanlış buldum. "AKP´nin gizli bir ajandası olabilir, henüz bilmiyoruz" diyor. Ben biliyorum. Yok gizli ajandası.
Siz nereden biliyorsunuz?