AYŞE ARMAN'IN AYAKLARINI YERDEN KESTİ!..
Ayşe Arman, bugün ayaklarını yerden kesen adamla röportaj yaptı. Ayşe Arman kendisini uçuran adamı anlatırken, birbirinden ilginç fotoğraflar da verdi.
İnanılmaz eğleniyorum.
Çünkü nikah yüzüğümü, havada taklalar atarken görüyorum.
Gözlerimle görüyorum.
Daha bir sürü numarası var Necmi Yıldırım´ın.
Avcunun içine gizlediği kırmızı kurdele kayboluyor.
Nerede kurdele?
Ağzından çıkıyor.
Ya da benim cebimden.
Kulağının arkasından toplar fışkırıyor.
Çatallar, cam bardakların içinden geçiyor.
Bardaklar, havada asılı kalıyor.
Her numarasından sonra da, röportajı yaptığımız cafe´dekiler, çığlık atarak alkışlıyor.
Ben de.
78 doğumlu bu genç adam, İllüzyonun esas olarak bir göz yanılması olduğunu anlatıyor.
Ve sahne sanatı.
Ve sır.
Dolayısıyla, beni nasıl uçurduğu da bir sır olarak kalacak.
Zaten ne yaptığını tam olarak bilmiyorum, bir kısmını da hatırlamıyorum, hipnozdan sonra uyandığımda bu fotoğrafları gördüm.
Fotoğraf hilesi değil ama bir illüzyon oyunu vardır muhakkak...
HAMİŞ: Cumartesi- pazar günleri, Show TV´de Ana Haber´den önce "Magic Necmi" adlı programı yayınlanacak.
HAMİŞ 1: Önümüzdeki günlerde insanları Boğaz´ın üzerinde gezdirecek, Taksim Meydanı´nda uçuracak.
HAMİŞ 2: Bu röportaja eğlenmek için gittim ama hikayesini dinlerken hüzünlendim. Eğer Necmi Yıldırım´ın programı tutarsa, sihir yapıp, kendi hayatını da kurtarmış olacak.
Hayrola... Durduk yerde mi sihirbazlığa merak saldınız? Yoksa, bir öyküsü var mı?
- Var tabii. Olmaz olur mu? Hem de uzun bir öykü...
Meraklandırdınız beni, hadi dinleyelim hikayenizi...
- Yıl 1978. Annem ve babam, imam nikahıyla evleniyorlar. Bir yıl sonra da ben dünyaya geliyorum. Ve şansa bakın ki, o yıl geçimsizlikten dolayı ayrılıyorlar. Ve şansa bakın ki, ikisi de beni istemiyor...
Peki n´oluyor size?
- Yetimhaneye veriliyorum. Bir süre orada kalıyorum. Sonra halam ve eniştem, 4 çocukları olmasına rağmen bana kıyamıyorlar, beni yanlarına alıyorlar. Annelik babalık ediyorlar. Eniştem emekli astsubay, halam ise ev hanımı. Benim tabii dünyadan haberim yok. 13 yaşına geldiğimde bir gün bir bakıyorum ki, evde büyük bir hareket, herkes toplanmış, ortada hiç tanımadığım yakışıklı bir adam. Bana dönüp diyorlar ki, "Necmi, işte bu senin baban!" Bir kazan kaynar su başımdan aşağı dökülüyor. "Nasıl yani?" diyorum kekeleyerek. Yetmezmiş gibi bir de demesinler mi, "Seni almaya geldi. Bundan sonra babanla yaşayacaksın. Biz de aslında senin halan ve enişteniz..."
Olay nerede geçiyor?
- Çorlu´da. Ama o günden sonra babamla birlikte Bursa´ya gidiyoruz. Üvey anne ve iki üvey kardeşle birlikte yaşıyorum ama olmuyor. İlk fırsatta, beni büyütenlerin yanına, Çorlu´ya kaçıyorum. Babam peşimden gelip, beni geri getiriyor. Tekrar kaçıyorum. Bu sefer annemi bulmak üzere yola koyuluyorum...
Pardon ama nereye gidiyorsunuz?
- İstanbul´a. O zamanlar Söz Fato´da diye bir program var, aklımca oraya çıkacağım ve annemi bulacağım. Babamın cebinden para alıp, otobüse atlayıp İstanbul´a geliyorum. Programın yapımcılarıyla görüşüyorum, beni bir otele yerleştiriyorlar, "Anneni bulabilmemiz için gerekiyor" deyip, halamın telefonunu alıyorlar. Sonra da Fatma Girik´i telefonda, "Oğlunuz burada, hemen gelin..." derken duyuyorum.
Eeeeeee?
- Durumu kavrıyorum tabii. Kimseye bir şey söylemeden oradan da sıvışıyorum. Gidecek yerim olmadığı için Bursa´ya bir arkadaşıma gidiyorum. O da baba
Çünkü nikah yüzüğümü, havada taklalar atarken görüyorum.
Gözlerimle görüyorum.
Daha bir sürü numarası var Necmi Yıldırım´ın.
Avcunun içine gizlediği kırmızı kurdele kayboluyor.
Nerede kurdele?
Ağzından çıkıyor.
Ya da benim cebimden.
Kulağının arkasından toplar fışkırıyor.
Çatallar, cam bardakların içinden geçiyor.
Bardaklar, havada asılı kalıyor.
Her numarasından sonra da, röportajı yaptığımız cafe´dekiler, çığlık atarak alkışlıyor.
Ben de.
78 doğumlu bu genç adam, İllüzyonun esas olarak bir göz yanılması olduğunu anlatıyor.
Ve sahne sanatı.
Ve sır.
Dolayısıyla, beni nasıl uçurduğu da bir sır olarak kalacak.
Zaten ne yaptığını tam olarak bilmiyorum, bir kısmını da hatırlamıyorum, hipnozdan sonra uyandığımda bu fotoğrafları gördüm.
Fotoğraf hilesi değil ama bir illüzyon oyunu vardır muhakkak...
HAMİŞ: Cumartesi- pazar günleri, Show TV´de Ana Haber´den önce "Magic Necmi" adlı programı yayınlanacak.
HAMİŞ 1: Önümüzdeki günlerde insanları Boğaz´ın üzerinde gezdirecek, Taksim Meydanı´nda uçuracak.
HAMİŞ 2: Bu röportaja eğlenmek için gittim ama hikayesini dinlerken hüzünlendim. Eğer Necmi Yıldırım´ın programı tutarsa, sihir yapıp, kendi hayatını da kurtarmış olacak.
Hayrola... Durduk yerde mi sihirbazlığa merak saldınız? Yoksa, bir öyküsü var mı?
- Var tabii. Olmaz olur mu? Hem de uzun bir öykü...
Meraklandırdınız beni, hadi dinleyelim hikayenizi...
- Yıl 1978. Annem ve babam, imam nikahıyla evleniyorlar. Bir yıl sonra da ben dünyaya geliyorum. Ve şansa bakın ki, o yıl geçimsizlikten dolayı ayrılıyorlar. Ve şansa bakın ki, ikisi de beni istemiyor...
Peki n´oluyor size?
- Yetimhaneye veriliyorum. Bir süre orada kalıyorum. Sonra halam ve eniştem, 4 çocukları olmasına rağmen bana kıyamıyorlar, beni yanlarına alıyorlar. Annelik babalık ediyorlar. Eniştem emekli astsubay, halam ise ev hanımı. Benim tabii dünyadan haberim yok. 13 yaşına geldiğimde bir gün bir bakıyorum ki, evde büyük bir hareket, herkes toplanmış, ortada hiç tanımadığım yakışıklı bir adam. Bana dönüp diyorlar ki, "Necmi, işte bu senin baban!" Bir kazan kaynar su başımdan aşağı dökülüyor. "Nasıl yani?" diyorum kekeleyerek. Yetmezmiş gibi bir de demesinler mi, "Seni almaya geldi. Bundan sonra babanla yaşayacaksın. Biz de aslında senin halan ve enişteniz..."
Olay nerede geçiyor?
- Çorlu´da. Ama o günden sonra babamla birlikte Bursa´ya gidiyoruz. Üvey anne ve iki üvey kardeşle birlikte yaşıyorum ama olmuyor. İlk fırsatta, beni büyütenlerin yanına, Çorlu´ya kaçıyorum. Babam peşimden gelip, beni geri getiriyor. Tekrar kaçıyorum. Bu sefer annemi bulmak üzere yola koyuluyorum...
Pardon ama nereye gidiyorsunuz?
- İstanbul´a. O zamanlar Söz Fato´da diye bir program var, aklımca oraya çıkacağım ve annemi bulacağım. Babamın cebinden para alıp, otobüse atlayıp İstanbul´a geliyorum. Programın yapımcılarıyla görüşüyorum, beni bir otele yerleştiriyorlar, "Anneni bulabilmemiz için gerekiyor" deyip, halamın telefonunu alıyorlar. Sonra da Fatma Girik´i telefonda, "Oğlunuz burada, hemen gelin..." derken duyuyorum.
Eeeeeee?
- Durumu kavrıyorum tabii. Kimseye bir şey söylemeden oradan da sıvışıyorum. Gidecek yerim olmadığı için Bursa´ya bir arkadaşıma gidiyorum. O da baba