AYŞE ARMAN,BİR RÖPORTAJ YAPTI HAYATI KAYDI!!!...

Aferin size. Hürriyet´in manşetinden çok güzel bir türban reklamı yaptınız. Bugün Türkiye´nin ihtiyacı olan şey bu mudur? 30 Ağustos´ta maşallah çok güzel konulara değiniyorsunuz.

AYŞE ARMAN'A GELEN İLGİNÇ OKUR MEKTUPLARI;

- Benim yaptığım siyaset değil. Ben hiçbir şeyi siyasete alet etmiyorum. O yüzden içim çok rahat. Yanlış bir şey yaptığımı da düşünmüyorum.

BOŞ VERSENE SEN

Ne yani? Başörtülü kadınlar, arzu nesnesi olmak istemeyen kadınlar; başörtü takmayanlar ise arzu nesnesi olan kadınlar... Öyle mi? Yazdıklarını kulağın duyuyor mu senin? Kendi için konuş güzelim. (Meryem S.)

- Benim kimseye bir şey empoze ettiğim yok. Bir konuşma esnasında karşılıklı fikirlerimizi söylüyoruz. Böhürler ne düşünüyorsa onu söylüyor, ben ne düşünüyorsam onu söylüyorum. Kadınların arzulanabilir bir varlık olması benim için kötü bir şey değil. Sizin için kötü bir şeyse, ben sizin için de üzülürüm. Neler kaçırdığınızı bilmiyorsunuz demektir.

RESMEN TAKKIYE

Sevdiğim bir kişisiniz. Ama kızdım size. O insanları lütfen samimiymiş gibi göstermeyin. Çünkü değiller. Takkıye denen bir kavramın ardında at koşturuyorlar. (Kenan H.)

- Ne diyeyim? Öyle düşünebilirsiniz. Kimin takkıye yaptığını, kimin gerçekten samimi fikirlerini söylediğini kim nereden bilebilir ki? Ben röportaja yalan makinesiyle gitmiyorum ki. Sizin yaptığınız da genelleme. Ya takkıye yapmıyorsa, ya gerçek fikirleriyse. O zaman bizim yaptığımız da utanç verici değil mi?

ŞEYTANIN TA KENDİSİ

Bunlar, şeytan varsa, şeytanın ta kendisi. Bu "inanca saygı safsatası", ülkeyi ve dünyayı yok edecektir. İnsanların inancı bireysel olmalıdır. Bu tür insanlarla demokrasi adına yaptığınız mülakatlar, ülkemize zarar verecektir. Çünkü bunlar yanlışlıkla ekilen kötü tohumlar değil, bilinçli ekilen kötü tohumlardır. (Eser A.)

- Söylediklerinizin ne kadar ağır şeyler olduğunu farkında mısınız? Siz kimsiniz ki, tanımadığınız bir insanın, şeytanın ta kendisi olduğunu söyleyebiliyorsunuz. Unutmayın ki, onlara da sizin şeytan olduğunuz propagandası yapılıyor. Sizin yaptığınız, düşmanlığı körüklemekten, bölünmekten, çatışmayı kaçınılmaz hale getirmekten başka bir işe yaramaz.

İÇİMİZDELER

İnsan, ülkesini en güzel dışarıda yaşamaya başladığında gözlemliyor. Almanya´da yaşıyorum. Şu an ülkemdeki kadınların hızlı bir şekilde kapanmaya doğru gidişatını buradan hayretle izliyorum. Bu yaz eşimle birlikte Bodrum´da tatil yaparken etrafımda "haşemalı" diye tabir edilen kadınlarımızı gördük. Eskiden turizme açık tatil yörelerde bu manzaraları görmek mümkün değildi. Şimdi haşemalılar her yerde ve içimizdeler. Bu durum da beni, ne yalan söyleyeyim, korkutuyor. (Sevda A.)

- Peki benim korkmadığımı mı zannediyorsunuz? Benim hayat tarzımın sizinkinden farklı olduğunu mü düşünüyorsunuz? Ama korkunun ecele faydası yok ki. Bizim toplumumuz bu. Bu gerçeği reddetsek ne o olur, reddetmesek ne olur. Onlar varlar.

SİZ VE BİZ

Çok ilginç bir konuşma olmuş. Sosyologlara malzeme. Beni düşündüren ve de üzen ifadeler "siz" "biz" ifadeleri. Yani Türkiye´de iki kesin kampın olması, bir fay çatlağı veya siperlerin olması... Tabii günün birinde bu fay harekete geçecek. Bütün iyimser konuşmalara rağmen bu ikilemin dengede kalmasını beklemek çok zor doğrusu. (Sander Ç.)

- Aynen sizin gibi düşünüyorum. Tespitiniz çok doğru. Bu siz- biz meselesi nasıl çözülecek ukalalık edecek halim yok, çünkü bilmiyorum. Allah hepimizin sonunu hayır etsin.

YATACAĞIN MEZAR

Dindar insanlar, her şeyden mahrum gibi konuşuyorsunuz. Sanki sizdeki güzellik ve çekicil