Ayşe Arman Soma'da! Peki köleler nereden gelir?

Ayşe Arman Prada çantasıyla Soma'da... Soma'yı bu kadar turistik yapan ne? İşçinin acısını paylaşmak için mi yoksa hava atmak için mi gidiyorlar? Murat Tolga Şen yazıyor.

Maden ocağında yaşanan felaketimizden sonra Soma hiç olmadığı kadar turistik! Turistik diyorum çünkü “yaraya merhem olmak” için gidenler kadar duyarlılık şovuna çıkanlar da var. Bu yazın modası, plajda, elinde kitap, kafanda hasır şapka, tasarım mayo ile değil de maden ocağının önünde poz vermek! Sosyal medyanın sahte duyarlılıklar pişirdiği ülkede bunlar çok normal!

Instagram'da rastladığım emo’dan bozma ergen fotoğrafları ayrıca mide bulandırsa da asıl Ayşe Arman’a takıldım ben. "Ayşe Arman Soma'da"! Sanki editör "Roma'da" yazacakken harf hatası yapmış gibi...

Sevgili Ayşe, duyarlılık edip Somalıların acılarını paylaşmaya gitmiş, bir de maden ocağı önünde poz vermiş ama klasik turist pozu, Ray-Ban gözlük, Prada çanta, bilmem hangi marka deri mont… Üstündeki başındakilerin ederini toplasan bir madencinin kaç aylık kazancına denk gelir, kim bilir?

Medeniyetin ne olması gerektiğine dair en anlamlı sözü, kendi de halkı gibi yoksul bir lider olan Mahatma Gandhi söylemiş; “Basit yaşa ki, başkaları da yaşayabilsin…”

Bu kısacık cümle kocaman bir mana içerir. Avrupa, Amerika nasıl zengin oldu, refaha ulaştı sanıyorsunuz. Çalışkanlık, kurnazlık, fırsatçılık? Hepsi var ama en çok da zalimlik yüzünden. O zengin uluslar kölelerin emekleri üzerinde yükseldi. Onlar ölene kadar çalıştıkça ve öldükçe sahipleri zenginleşti, şişmanladı.

Kölelikle ilgili de yanlış bildiğimiz şeyler var. Özgür bir insan borçları, suçu ya da savaşta esir düştüğü için ve en fenası da kaçırılarak köleleştirilebilir. Pek kimsenin bilmediği ise şu; batıda köle olarak satıldıktan sonra özgür kalma şansınız da vardır, sahibiniz size emeğinizin karşılığında çok az para verir ve siz bu parayı biriktirmeyi başarıp sizi satın alan sahibinize olan borcunuzu öderseniz kendi özgürlüğünüzü satın alabilirsiniz. Bu çok düşük bir ihtimal ama imkansız değil. Tarihte bu şekilde özgür kalmış insanlar var.

Artık köle yapmak için kimseyi kaçırmıyorlar. Fuhuş için kadın ticareti yapanlar dışında elbette ama hepimiz borçlarımız yüzünden köle olmaya devam ediyoruz.

Hepimizin eline daha öğrenciyken plastik kartlar tutuşturuyorlar, onlarla harcamamızı istiyorlar ve yavaş yavaş birilerine borçlanıyoruz. Sonra o borçları ödemek için çalışıyoruz, hep çalışıyoruz. Ne emek sömürüsüne ses çıkarabiliyoruz ne de başka bir şeye... Çünkü ödememiz gereken faturalar, kredi, kredi kartı borçları var.

Komik olan; kölelik yasaklanmadan önce kölenin barınma, gıda gibi hayatsal ihtiyaçlarını sahipleri karşılıyordu. Kölelik yasaklanınca daha güzel bir yol buldular, herkesi kendisi için bir yaşam kurabileceğine ve bunun için çok fazla şeye ihtiyacı olduğuna inandırdılar. Bu çok kurnazca... Artık sahiplerimize hiç yükümüz yok ama ölene kadar onlar için çalışmak zorundayız.

Bir şeyler satın alarak mutlu olabileceğimize inandırılıyoruz. Daha büyük ev, daha hızlı araba, daha uzak-lüks tatiller ve dahası...

Köle gibi değil gerçekten köle olarak çalışıyoruz. 12 yıl değil ömür boyu...

Ve bizim yüzümüzden, çalışırken gerçekten ölen başka köleler var. Onlardan biri, adı Ahmet olsun, Soma’da ya da yakınlarında doğuyor, bir süre okuyor, sonra “elin iş tutsun” denerek madene yollanıyor, işini bırakmasın, çaresizliğine razı olsun diye hemencecik evlendiriliyor ve köleliği bir ömür sürüyor. Madende ya yıllar içinde ya da aniden zehirlenerek ölüyor. Başka hiçbir çare verilmiyor ona, varsa da hatırlatılmıyor. Madenden çıkanların hikayelerini dinlediniz mi? “Tekrar girmek zorundayım, ev kredim var, ödemezsem evimi alırlar” diyor. Yoksulluğuna sahip çıkıyor çaresizce…

İnanmıyor musunuz böyle olduğuna? O zaman hemen elinize telefonunuzu alın, mutlaka “akıllı” olanındandır. Dahiyane bir şey öyle değil mi, sizi insanlara bağlıyor, iletişimi hiç olmadığı kadar kolay kılıyor.

İşte o telefonu sahipler tasarladı ama köleler üretiyor, şu anda bile binlercesini ve bunu yaparken ölüyorlar! Sahipler bizim kanımızı, emeğimizi sömürerek gökyüzüne ulaşan gökdelenler dikerken… Hepimiz ölüyoruz!

Basit yaşa ki, başkaları da yaşayabilsin!

MURAT TOLGA ŞEN /