AYM’den Canan Karatay’a kötü haber!

AYM, bir programında, hamilelere yapılan şeker yükleme testiyle ilgili kullandığı ifadeler nedeniyle para cezasına çarptırılan Karatay’la ilgili kararını verdi.

Anayasa Mahkemesi, 2014'te bir televizyon programında, hamilelere yapılan şeker yükleme testiyle ilgili kullandığı ifadeler üzerine idari para cezasına çarptırılan İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay'ın bireysel başvurusunu kabul edilemez buldu.

İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay'ın “Gebelikte şeker yüklemesi testi bebeği zehirliyor” şeklindeki sözleri çok tartışılmıştı.

İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu, Karatay'a, 2014'te katıldığı bir televizyon programında hamilelere yapılan şeker yükleme testiyle ilgili açıklamaları nedeniyle 720 lira idari para cezası verdi.

Cezanın, Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulunca onaylanmasının ardından Karatay, hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği cezanın iptali istemiyle Ankara 3. İdare Mahkemesinde dava açtı.

Mahkemenin davayı reddetmesi üzerine Karatay, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

"TIBBİ GÖRÜŞÜMÜ AÇIKLADIM"
Karatay, bireysel başvurusunda, ilgi alanı olan bir konuda genel uygulamaya yönelik eleştirilerde bulunduğunu, olayda tıbbi görüşünü açıkladığını, bu görüşleri nedeniyle gerekçesiz biçimde para cezası verilmesinin, düşünce, bilim ve sanat özgürlükleri ile sağlık ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini savundu.

Yüksek Mahkeme, Karatay'ın bireysel başvurusunu açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez buldu.

TEMELLENDİRME ZORUNLU
Anayasa Mahkemesinin temellendirilebilmiş bireysel başvuruyu incelediği belirtilen kararında, başvurucuların şikayetlerini, hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunduğu bildirildi.

Kararda, Anayasa Mahkemesinin başvurucunun yerine geçerek, ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma, delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmadığına, bu yükümlülüklerin başvurucuya ait olduğuna işaret edildi.

Somut olayda Karatay'ın, başvuru formunda tıbbi geçmişinden bahsettikten sonra yaptığı konuşmanın genele yönelik eleştiri olduğunu, erken teşhis ve koruyucu hekimliği öne çıkarmak istediğini, tıbbi görüşünü açıkladığını belirtmekle yetindiği vurgulandı.

Başvurucunun, mahkemenin kararının, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna dayandığını ileri sürdüğü anlatılan kararda, Karatay'ın "hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki tespit ve değerlendirmelerin hangi yönlerden bilimsellikten uzak olduğuna dair hiçbir somut açıklama sunmadığı"na dikkati çekildi.

İLERİ İNCELEME İÇİN ARGÜMAN YOK
Yüksek Mahkemenin kararında, şu tespitlere yer verildi:

"Başvurucu, temel hak ve özgürlüklerine müdahale ettiğini öne sürdüğü İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu ve Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulu kararlarını başvuru formuna eklememiş ve bu kararların dayandığı olgu ve yorumlarına karşı bir değerlendirme yapmamıştır. Bu durumda başvuran, incelemeye temel olan Onur Kurulu Kararlarını sunmadığı gibi, Tabip Odasının ve Mahkemenin aksine, bir televizyon kanalındaki tıbbi nitelikteki açıklamalarının, bireyleri yanlış kanaatlere sürüklemeyeceği, bireylerin sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açmayacağı, halkın önünde onları bir yanılgıya sürükleyecek cinsten açıklamalar olmadığı gibi ifade özgürlüğünün korumasından faydalanması gerektiğine ilişkin Anayasa Mahkemesince daha ileri bir inceleme yapılmasını sağlayacak herhangi bir argüman da ileri sürmemiştir."

Karatay'ın, şikayetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettiği temel hak ve özgürlüklerden hangisinin, hangi nedenle ihlal edildiğini açıklama yükümlülüğünü yerine getirmediği belirtilen kararda, başvurucunun ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendiremediği ifade edildi.

Kararda, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği kaydedildi.