"AYLİN'İN HAYATINDAN ALINAN 302 GÜN İADE EDİLEBİLİR Mİ?"

"Hayatından alınan 302 günü ona iade etme imkânı var mı? Hayatında yapılan tahribatı kim telafi edecek?" Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin, Aylin Duruoğlu'nu yazdı.

Aylin'in hayatından alınan 302 gün iade edilebilir mi?


TERÖR örgütüne üye olduğu iddiasıyla suçlanan Vatan gazetesi internet editörü Aylin Duruoğlu´nun tam 10 ay tutuklu kaldıktan sonra hâkim karşısına çıktığı ilk duruşmada diğer 9 sanıkla birlikte tahliye edilmesi, Türkiye´de yargı sisteminin işleyişindeki acımasızlığı gösteren örnek bir olay.

* Duruoğlu´nu "terör örgütü üyeliği" ile suçlayan iddianame "Kovuşturma Savcısı" tarafından hazırlanmıştır. Önceki gün davanın ilk celsesine çıkan "Duruşma Savcısı" ise meslektaşının hazırladığı iddianameyi inceledikten sonra Duruoğlu´nun tahliyesini talep etmiştir. Hâkim ise Duruoğlu´na tutuklandığı gün nöbetçi hakime verdiği ifadeyi kabul edip etmediğini sormuş, "evet" yanıtını alınca başka bir soru yöneltme ihtiyacını duymamıştır.
* Hepsi bu kadar... Tam 10 ay süren mahrumiyet böylelikle son bulmuştur.
TEK DELİL ÖĞLE YEMEĞİ
* Aylin Duruoğlu, 27 Nisan 2009 sabahı yapılan Devrimci Karargah operasyonunda gözaltına alındı. Aynı operasyonda Bostancı´daki evine baskın yapılan Orhan Yılmazkaya polisle girdiği çatışmada öldürüldü.
* Yılmazkaya, Duruoğlu´nun üniversiteden sınıf arkadaşıdır. Yılmazkaya, bu olaydan bir ay kadar önce Duruoğlu´nu gazetede ziyaret etmek istemiş, sınıf arkadaşı kendisini gazetenin hemen yanındaki Astoria´da öğle yemeğine davet etmiştir. Yılmazkaya, bu görüşmede Duruoğlu´ndan yazdığı kitabın tanıtılması için gazetesinde kendisine destek vermesini istemiştir. Yılmazkaya´yı izlemekte olan polis bu buluşmayı tespit etmiştir.
* Bu temas, Duruoğlu´nun 27 Nisan´da gözaltına alınıp, 30 Nisan´da tutuklanmasına ve ardından Devrimci Karargah Örgütü iddianamesinde terörist olarak suçlanmasına yol açacaktır.
* İddianame eylül ayının ortalarında tamamlanmış, dava resmen 30 Eyllül tarihinde açılmıştır. Duruoğlu, iddianamenin hazırlanması için 5 ay, ardından hâkim karşısına çıkmak için bir 5 ay daha beklemiştir.
* İddianamede Duruoğlu´na atfedilen terör örgütü üyeliği suçuna dayanak oluşturan tek delil Yılmazkaya ile Astoria´da yemek yemiş olmasıdır.
VATANDAŞINI MAĞDUR EDEN BİR YARGI SİSTEMİ
* Aylin Duruoğlu ve kendisiyle aynı akıbeti paylaşan diğer 9 kişinin durumu aslında Türkiye´de tutukluluğun nasıl haksız bir cezalandırma yöntemine dönüşmüş olduğunun çarpıcı bir örneğidir. Gerçi Duruoğlu henüz beraat etmiş değildir; ancak önceki gün verilen karar davanın gidişi hakkında yeterince fikir veriyor.
* Meselenin bir boyutunda, Duruoğlu´nun tek bir temasının örgüt üyeliği ile suçlanabilmesi için yeterli görülmüş olması, bunun başka delillerle desteklenmemiş olması yer alıyor. Bu durum, bazı savcılarımızın vatandaşlara suç isnat ederken çok eli açık davrandıklarının ne ilk ne de son örneğidir. Türkiye Barolar Birliği´nin verileri, Türkiye´de açılan her 100 davadan 54´ünün, yani yarıdan fazlasının beraat ile sonuçlandığını gösteriyor. Buradan hareketle, Türkiye´deki her iki sanıktan birinin masum olduğu sonucuna varabiliriz. Bu oran Avrupa´da yüzde 5 dolayında.
* Özetle, vatandaşları ciddi ölçülerde mağdur eden bir yargı sistemi var Türkiye´de.
YARGILAMA SİSTEMİ ADİL DEĞİL
* Aslında Adalet Bakanlığı´nın resmi verileri de düşündürücü bir tabloyu gösteriyor. Bakanlığın web sitesinde yer alan resmi istatistiklere göre, Türkiye´deki cezaevlerinde 31 Ocak 2010 tarihi itibarıyla 117 bin 547 kişi bulunuyor. Bunlardan 56 bin 856 kişi cezaları kesinleşmiş hükümlü durumunda, yani yaklaşık yarısı. Tam 19 bin 642 kişi ise "hükmen tutuklu", yani mahkumiyet kararları temyizde olduğu için kesinleşmiş değil. Bu arada, 41 bin 49 kişi ise "tutuklu" statüsünde. Yani henüz henüz haklarında verilmiş bir mahkeme kararı yok.
* Barolar Birliği´nin davaların yüzde 54´ünün beraat ile sonuçlandığı yolundaki verisini esas alırsak, halen cezaevlerinde bulunan 41 bin kişinden en az yarısının, yani yaklaşık 20 binin üzerinde insanın yargılama sürecinden masum çıkacağını tahmin edebiliriz. Görüleceği gibi, tutukluluğun makul sürenin üstüne çıkması, mahkemelerin ağır işlemesi ve bazı savcıların vatandaşlara suç yüklemede esnek bir rejim izlemesi yargı sisteminin işleyişindeki başlıca sorunlu alanlar olarak beliriyor.
* Böyle bir tablo, vatandaşının hayatına, onun haklarına saygı gösteren bir ülkeye ait olamaz.
* Aylin Duruoğlu´nun öyküsüne durumuna dönelim. Onun özgürlüğü tam 302 gün elinden alındı. Bu bir insanın hayatında hiç de azımsanmayacak kadar uzun bir süre. Hayatından alınan 302 günü ona iade etme imkânı var mı? Hayatında yapılan tahribatı kim telafi edecek?
* Biliyorum, bunlar yanıtı olmayan sorulardır Türkiye´de.

Sedat Ergin/Hürriyet