AYKUT IŞIKLAR ''İLK YAZAN BEN OLDUĞUM İÇİN SUÇLANIYORUM, OYSA HERKES BİLİYORDU''

Medya dünyasını karıştıran aşk skandalını yazan Aykut Işıklar'dan çarpıcı bir yorum!

Dün "Bu ülkede magazin gazetecisi olmak zor iş. Parayı ve şöhreti çok kolay yakalayan insanlarla uğraşırken genç yaşında ölüyorsun" dedim ama...

Magazin gazetecileri ile uğraşmanın da ne kadar zor olduğunu unutmadan, inkâr etmeden, hatta daha zor iş olduğunu kabul ederek...

Detaylara girip uzun uzun anlatmak istemiyorum. Bilgisizlik, düşüncesizlik, inanılmaz maddi çıkarcılık, karaktersizlik, kısaca tüm kötü özellikler mesleğin içini kanser gibi sarmış. İliklerine kadar gitmiş. Bu virüs 1991 yılında özel TV ve radyolar ile birlikte girdi, internet sayesinde çok hızlı yayıldı. Artık kimse düzeltemez. Mezarlarından Hitler, Stalin veya Hümeyni’yi çıkarıp "Hadi şu medyayı düzelt" desek bile imkânsız...

Ben şahsen sadece Yaradan’a şükrediyorum. İyi ki zamanında beni göndermiş bu dünyaya. İyi ki de tam zamanında canımı alacak. Ya şimdi 30 yaşında olsaydım. Düşünmek bile istemiyorum...

Düşünsenize üç satırlık bir ihbar mektubu ortalığı nasıl karıştırdı? Her şey yalan-dolan ve çıkar üzerine kurlu olduğu için ezber bozuldu. Sanki sistem çöktü...

İhbarı göndereni arayıp sordum. "Aykut Ağabey ne olur ismimi açıklama. İşimden olurum. Ben aileme bakıyorum, hepimiz aç kalırız" diye ağladı.

Peki dedim ama ne yaptım? İhbar mektubundaki detay bilgileri ve isimleri sildim. Niyetim kimseyi ne üzmek ne de zor duruma düşürmek. Böyle olsa taa dört ay öncesine dek uzanırdım. Şunu ne olur kabul edin, kimseye en küçük kırgınlığım ve kompleksim yok. Size en büyük yemini ederim ki herkesi seviyorum. Ama işim bu... Ekmek parası kazanırken, bazen insanlarının canını istemesem de acıtıyorsun. Yoksa gazeteci diye bir meslek olmaz. Bazı kişilerin beni sevmediğini hatta nefret ettiğini de çok iyi biliyorum. Çevrelerinde yüzlerce yalakayı görmeye alışmışlar, bir kişinin tersini yazmasını kabul edemiyorlar. Uğur Dündar veya Ruhat Mengi’yi AK Partililer sever mi? CHP’liler Fehmi Koru veya Nazlı Ilıcak’ı beğenir mi? Tabii ki hayır.

Zaten herkesin sevdiği insandan korkun. O her devrin adamıdır kime ne zaman ne yapacağı belli olmaz.
Gazetecinin görevi her zaman haber vermek değildir. Bazen kişi ve topluma caydırıcı olmalıdır. Kişileri uyarmalıdır aynı kötü işi yapmaktan vazgeçirmelidir. Ben de görevimin bu özelliğini yerine getirdim. Günümüz kızlarına örnek gösterdim. "Sakın kendinizi uyanık sanmayın, gerçek bir gün mutlaka ortaya çıkar" demek için... Gerisi vız gelir bana...

Medyadan bazı kişileri başka hesaplara daldılar. Her kafadan başka bir çatlak ses çıktı.
Benim ders mahiyetindeki yazımı iki delikanlının özel yaşamına çevirdiler. Aralarında ikiye ayrılarak. Çıkarı olanlar, yalakalık yapmak için bana saldırdı. Hakkımda attı tuttu. Delikanlıları resmen kıskananları ise, "beni başka türlü kullanıp" iki delikanlıyı gençlerin gözünde harcamak istedi. Sonuçta yazmak isteyip, yazamadıklarını yani tüm pislik duyguları kusmak için beni maşa yaptılar. İnternet sitelerindeki üniversite gençliğinin yorumları bunu gösteriyor...

Ben kimseyi ne suçladım ne de bir iddiam var. Dediğim gibi sadece bir ihbarı yorumladım. Küçük bir olaydan yola çıkıp gözünü para ve şöhret kaplamış kızlarımıza seslendim. Yazının içinde Tayfun Talipoğlu’nun eşi Filiz Talipoğlu da var. O niye makaslanıyor? Belgesel çekimlerinde Tayfun’a yardım eden, şimdi de pansiyon işleten öğretmen eşi Filiz Talipoğlu... Bir kötü bir güzel örnek sundum kızlarımıza.

Üç gündür susuyorum. Hiçbir TV’ye de özellikle konuşmadım. Çok sıradan bir konu. Ama Türk medyasının acı gerçeğini anlatan çarpıcı örnek. Bazı hasta ruhlu kişiler gibi gündem belirlemek veya tepelere çıkmak çok önemli. Benim hiçbir zaman böyle bir isteğim olmadı. Olsaydı çok ünlü assolistler ile evlenirdim, yaptıklarımı TV’lerde anlatırdım. Yanımda çalışırken getir-götür işi yapanlar, arabamı yıkayanlar bakın şimdi ortalarda nasıl dolaşıyor?

Çok samimi konuşuyorum, hayatım boyunca kimsenin özel yaşamıyla da hiç ilgilenmedim. Hatta en son duyan kişi oldum. Ama duyunca da yazdım. Toplumsal değeri var ise babam olsa dinlemem... Çünkü patronum bana bunun için para veriyor. Saklamam ve eşime-arkadaşıma anlatmam için değil. İşsiz iken, kimse "Çocuğun aç mı" diye sormadı. Şu son olayda kaç kişi "Ooo sen yeni mi duydun? Biz dört aydır biliyorduk" dedi. "Neden yazmadın, sen gazeteci değil misin" diye sorunca da "Ayıp olur arkadaşım" yanıtını verdi.

Ne kadar acı... Gazeteci duyduğunu ve gördüğünü halk ile paylaşan kişidir. İlk yazan kişi olduğum için suçlanıyorum. Meyhanede dedikodu yaparak mutlu olan gazeteci bozuntuları yıllardır beni konuşur. Hanlar-hamamlar aldırır, sevgililer bulurlar. Onlara sadece acıyorum. Beni gözlerinde ilah yapıkları için de teşekkür ediyorum. Onlar küçücük ise ben ne yapayım? Gitsinler başka iş yapsınlar..

Aykut IŞIKLAR / BUGÜN