"AYIP EDİYORSUNUZ! EDEP YAHU!" ELİF ÇAKIR ANTİ-FEHMİ KORU ÇETESİ'NE SESLENDİ!
Star yazarı Elif Çakır da "durumdan vazife çıkardı" ve anti-Fehmi Koru çetesine meydan okudu: Söyleyeceklerim bununla sınırlı değil, devam edilirse gerisi gelecek!
Popülizm saygınlıga karşı: Fehmi Koru meselesi
Keşke böyle olmasaydı, bu tatsız hadiseler yaşanmasaydı demenin bir anlamı yok; zira zirvelerde rüzgarın sert estiği, fırtınalar kopardığı bir gerçek.
Yeni Şafak gazetesindeki köşesinden yazılarını haklı olarak geriye çeken Fehmi Koru ile ilgili meşum hadiseyi, medyayı takip edenler de, on beş gündür yazılarına neden ara verdiğini merak edenler de biliyorlar. Kendisi de sonunda suskunluğunu bozup Ruşen Çakır’ın “Yazı İşleri” programına çıkıp açıklama yaptı.
Belki de meselenin buraya kadar geleceğini hiç tahmin etmeyen İbrahim Karagül, hiçbir delile dayanmayan yazısıyla fitili ateşledi, bunu fırsat bilen bazı “medya karikatürleri” de, on yıllarca bu ülkede duruşunu her şart altında koruyan Fehmi Koru ile akıllarınca alay ettiler, hakaret ettiler, ‘oh ne güzel oldu’ dediler.
Evet, Karagül’ün yazısının hiçbir delile dayanmadığı, o devirde gazetenin yayın yönetmenliğini yapmış olan Selahattin Sadıkoğlu ve Mustafa Karaalioğlu’nun açıklamalarıyla kesinlik kazandı. Her iki yönetici de, Fehmi Koru’nun, İbrahim Karagül aleyhine herhangi bir olumsuz düşüncesini dile getirmediğini beyan ettiler. Kaldı ki, Edelman’ın Türkiye’de en sevmediği kişilerin başında gelen Fehmi Koru’nun buna izin verecek şahsiyette biri olmadığını, ona atılan bu çirkin iftirayı diline dolayanlar da biliyorlar. Eğer Yeni Şafak’tan birinin atılması istenseydi (hiçbir Amerikalı buna cüret edemez, birileri kendi gazeteleriyle karıştırıyorlar), Edelman’ın ilk önce ve iştahla isteyeceği kelle Fehmi Koru’nunki olurdu.
Niye böyle Fehmi Koru avukatlığını üstlenmiş gibi yazıyorum diye merak edenler olabilir. Fehmi Koru’nun avukatlığı ne yaşça ne de kıdemce bana düşmez ama, yapılan apaçık bir haksızlık karşısında dayanamadım. Hele yazdıklarıyla ülkeye zerre kadar hizmeti dokunmamış, sadece dedikodu ve tezvirat dolu köşeleriyle insanların zihnini iğfal eden birtakım köşe karikatürlerinin alaycı (aslında haset dolu) tavırlarını görünce, ben de durumdan vazife çıkardım!..
Evet, Fehmi Koru şimdi Yeni Şafak’tan ayrıldı, bu ayrılık bence Yeni Şafak yönetimi açısından hoş olmadı. Niye çıkıp açıklama yapmadılar, Fehmi Koru’dan kurtulmak için bunu fırsat mı bellediler, bilemiyorum. Sonuçta anti-Fehmi Koru çetesinin ağızları kulaklarına varıyor!.. Böyle bir çete gerçekten var mı, varsa kimlerden oluşuyor? Birşey demeyeceğim, onlar kendilerini biliyorlar. Diyeceğim birşey var ki, o da “ayıp ediyorsunuz” ya da “edep yahu”dur.
Fehmi Koru, özelde dindar kesimde genelde Türkiye çapında (hatta dünya çapında) fikirleriyle öne çıkmış, doğru bildiklerinin mücadelesini yürütmüş, bunu yaparken de hiçbir tezvirata bulaşmamış önemli bir gazetecidir. Türkiye’de ve dünyada “dindar müslüman” algısını değiştirmiş, teknolojiye açıklığı, bilgiye ulaşmaktaki çabası ve gazetecilikteki başarısıyla bugünlere gelmiştir.
Bugün eline köşe verilen ve aldıkları köşelerde ona buna iftira/çamur atmak, onun bunun tetikçiliğini yapmak, çeşitli güç ve baskı gruplarının borazanlığını yapmaktan başka bir özelliği olmayan kifayetsiz muhterislerin aksine, Fehmi Koru 1965’ten bu yana bir “fikir mücadelesi” sürdürmüştür.
Türk medyasının büyük! kalemleri, gittikleri ülkelerden şarap/restoran haberleri verirken, Fehmi Koru dünyadaki önemli gelişmeleri bildiriyordu köşesinden. Her bilgiyi didik didik ediyor, yeni bilgilere ulaşmak için sürekli çalışıyordu. En iyi şarap mahzenlerini gezdirmek için akla gelen “önemli yazarlara” inat, Windows 95’in tanıtımı için davet edilen üç isimden birisiydi Fehmi Koru.
Kimseler internet nedir bilmezken, ülkemizde internetten bahseden ve ülkede internet yaygınlaşıncaya kadar dünyadaki gelişmeleri internet hızında bildiren kişiydi.
Bakmayın siz çıkartılan cızırtılı seslere. O seslerin sahipleri de biliyorlar ki kendileri dahil olmak üzere herkeste emeği vardır, (en azından fikren) yetişmelerindeki katkısı büyüktür. Birçok şeyi Fehmi Koru’yu takip ederek öğrendiler onlar da...
Fehmi Koru, hiçbir dönem ürünü bir gazeteci değildir. Milli Selamet Partisi’nden AK Parti’ye gelinceye kadar ülkemizde her devlet adamının bilgisini, sözlerini önemsediği biri olmuştur. Daha dün yazmaya başlayanlar kendi egolarını kontrol edemezken, Fehmi Koru’nun egosuna laf etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Hakkında türlü tezvirat üretenleri, Fehmi Koru’nun kendisine olan haklı özgüveni çıldırtmaktadır.
Çünkü çok okunmanın, polemikler yaparak gündemde kalmanın kendilerine magazin malzemesi olmak dışında bir “şey” getirmediğini gördüler.
Bu aslında popülizmin saygınlığa açtığı savaştır ama birileri adına üzülerek ifade edeyim ki, saygınlık hiçbir zaman kaybetmeyecektir.
Elbette söyleyeceklerim bununla sınırlı değil, devam edilirse gerisi gelecek...
Elif Çakır/Star
Keşke böyle olmasaydı, bu tatsız hadiseler yaşanmasaydı demenin bir anlamı yok; zira zirvelerde rüzgarın sert estiği, fırtınalar kopardığı bir gerçek.
Yeni Şafak gazetesindeki köşesinden yazılarını haklı olarak geriye çeken Fehmi Koru ile ilgili meşum hadiseyi, medyayı takip edenler de, on beş gündür yazılarına neden ara verdiğini merak edenler de biliyorlar. Kendisi de sonunda suskunluğunu bozup Ruşen Çakır’ın “Yazı İşleri” programına çıkıp açıklama yaptı.
Belki de meselenin buraya kadar geleceğini hiç tahmin etmeyen İbrahim Karagül, hiçbir delile dayanmayan yazısıyla fitili ateşledi, bunu fırsat bilen bazı “medya karikatürleri” de, on yıllarca bu ülkede duruşunu her şart altında koruyan Fehmi Koru ile akıllarınca alay ettiler, hakaret ettiler, ‘oh ne güzel oldu’ dediler.
Evet, Karagül’ün yazısının hiçbir delile dayanmadığı, o devirde gazetenin yayın yönetmenliğini yapmış olan Selahattin Sadıkoğlu ve Mustafa Karaalioğlu’nun açıklamalarıyla kesinlik kazandı. Her iki yönetici de, Fehmi Koru’nun, İbrahim Karagül aleyhine herhangi bir olumsuz düşüncesini dile getirmediğini beyan ettiler. Kaldı ki, Edelman’ın Türkiye’de en sevmediği kişilerin başında gelen Fehmi Koru’nun buna izin verecek şahsiyette biri olmadığını, ona atılan bu çirkin iftirayı diline dolayanlar da biliyorlar. Eğer Yeni Şafak’tan birinin atılması istenseydi (hiçbir Amerikalı buna cüret edemez, birileri kendi gazeteleriyle karıştırıyorlar), Edelman’ın ilk önce ve iştahla isteyeceği kelle Fehmi Koru’nunki olurdu.
Niye böyle Fehmi Koru avukatlığını üstlenmiş gibi yazıyorum diye merak edenler olabilir. Fehmi Koru’nun avukatlığı ne yaşça ne de kıdemce bana düşmez ama, yapılan apaçık bir haksızlık karşısında dayanamadım. Hele yazdıklarıyla ülkeye zerre kadar hizmeti dokunmamış, sadece dedikodu ve tezvirat dolu köşeleriyle insanların zihnini iğfal eden birtakım köşe karikatürlerinin alaycı (aslında haset dolu) tavırlarını görünce, ben de durumdan vazife çıkardım!..
Evet, Fehmi Koru şimdi Yeni Şafak’tan ayrıldı, bu ayrılık bence Yeni Şafak yönetimi açısından hoş olmadı. Niye çıkıp açıklama yapmadılar, Fehmi Koru’dan kurtulmak için bunu fırsat mı bellediler, bilemiyorum. Sonuçta anti-Fehmi Koru çetesinin ağızları kulaklarına varıyor!.. Böyle bir çete gerçekten var mı, varsa kimlerden oluşuyor? Birşey demeyeceğim, onlar kendilerini biliyorlar. Diyeceğim birşey var ki, o da “ayıp ediyorsunuz” ya da “edep yahu”dur.
Fehmi Koru, özelde dindar kesimde genelde Türkiye çapında (hatta dünya çapında) fikirleriyle öne çıkmış, doğru bildiklerinin mücadelesini yürütmüş, bunu yaparken de hiçbir tezvirata bulaşmamış önemli bir gazetecidir. Türkiye’de ve dünyada “dindar müslüman” algısını değiştirmiş, teknolojiye açıklığı, bilgiye ulaşmaktaki çabası ve gazetecilikteki başarısıyla bugünlere gelmiştir.
Bugün eline köşe verilen ve aldıkları köşelerde ona buna iftira/çamur atmak, onun bunun tetikçiliğini yapmak, çeşitli güç ve baskı gruplarının borazanlığını yapmaktan başka bir özelliği olmayan kifayetsiz muhterislerin aksine, Fehmi Koru 1965’ten bu yana bir “fikir mücadelesi” sürdürmüştür.
Türk medyasının büyük! kalemleri, gittikleri ülkelerden şarap/restoran haberleri verirken, Fehmi Koru dünyadaki önemli gelişmeleri bildiriyordu köşesinden. Her bilgiyi didik didik ediyor, yeni bilgilere ulaşmak için sürekli çalışıyordu. En iyi şarap mahzenlerini gezdirmek için akla gelen “önemli yazarlara” inat, Windows 95’in tanıtımı için davet edilen üç isimden birisiydi Fehmi Koru.
Kimseler internet nedir bilmezken, ülkemizde internetten bahseden ve ülkede internet yaygınlaşıncaya kadar dünyadaki gelişmeleri internet hızında bildiren kişiydi.
Bakmayın siz çıkartılan cızırtılı seslere. O seslerin sahipleri de biliyorlar ki kendileri dahil olmak üzere herkeste emeği vardır, (en azından fikren) yetişmelerindeki katkısı büyüktür. Birçok şeyi Fehmi Koru’yu takip ederek öğrendiler onlar da...
Fehmi Koru, hiçbir dönem ürünü bir gazeteci değildir. Milli Selamet Partisi’nden AK Parti’ye gelinceye kadar ülkemizde her devlet adamının bilgisini, sözlerini önemsediği biri olmuştur. Daha dün yazmaya başlayanlar kendi egolarını kontrol edemezken, Fehmi Koru’nun egosuna laf etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Hakkında türlü tezvirat üretenleri, Fehmi Koru’nun kendisine olan haklı özgüveni çıldırtmaktadır.
Çünkü çok okunmanın, polemikler yaparak gündemde kalmanın kendilerine magazin malzemesi olmak dışında bir “şey” getirmediğini gördüler.
Bu aslında popülizmin saygınlığa açtığı savaştır ama birileri adına üzülerek ifade edeyim ki, saygınlık hiçbir zaman kaybetmeyecektir.
Elbette söyleyeceklerim bununla sınırlı değil, devam edilirse gerisi gelecek...
Elif Çakır/Star