"AYDINLAR ÖLÜLERİNİ NASIL GÖMECEĞİNİ BİLMEYEN TEK İNSAN TÜRÜ...CENAZELERDE KENARDA AVAL AVAL DURURLAR...HER GECE RAKI İÇİYOR,KÜÇÜK KIZ ÇOCUKLARINA SARKMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY YAPMIYORLAR...NE ZAMAN KİTAP OKUYORLAR ANLAMIYORUM"!..

Tartışmalı P'Enis Roman'ın yayımcısı Cem Mumcu, entelektüellere fena yüklendi.Mumcu, Enis Batur'la girdiği polemik sürecini ve Türk aydını üzerine düşüncelerini anlattı.

Türk aydını ölüsünü bile gömemez

Tartışmalı P'Enis Roman'ın yayımcısı Cem Mumcu, entelektüellere fena yüklendi: "Aydınlar ölülerini nasıl gömeceğini bilmeyen tek insan türü. Bunlar küçük kız çocuklarına sarkmaktan başka bir şey yapmıyor, ne zaman kitap okuyorlar anlamıyorum."

'Bankada 2000 dolarım bile yoktur'

P'Enis Roman'ın yayıncısı Cem Mumcu, Enis Batur'la girdiği polemik sürecini ve Türk aydını üzerine düşüncelerini anlattı. Kendini kitap delisi olarak gören Mumcu 'salak gibi gidip bir yayınevi açtığı için' zar zor geçindiğini söylüyor.

- Edebiyat tarihindeki örnekleri bir yana, bu kitabın yazarının ortaya konmamış olması bir pazarlama stratejisi mi?
- Hiç alakası yok. Yazar bu kitabı bize başvurup dosyasını gönderdiğinde benimle bile tanışmayacağını, resim vermek istemediğini söylemişti. Ben de kitabın içeriğini gördüğümde ona hak verdim.

- Neden hak verdiniz?
- E çünkü kitap 32,6 cm. penisi olan bir adamın otobiyografisi gibi kurgulanmış bir roman. Kabul edin ki ben o adamla tanışacağım zaman, ki sonradan hakikaten tanıştım, kendisine telefonda dedim ki, "İlk bakacağım yer gene de, özür dileyerek, orası olacaktır." Adam yolda yürüyemez yani. Aklıma ne Enis Batur geldi, ne de başka kimse. Adı P'Enis Roman'dı, o kadar. Kitabı değerli buldum. Hem ağır bir okumaya, hem de light bir okumaya çok yakışıyor. Adamı çok iyi anladım. "Benimle tanışmak zorunda da değilsiniz, ama bir gün savcılık sizi bana sorabilir, bunu nasıl halledeceğiz?" dedim. Ama sonra bir şekilde benimle tanışmayı kabul etti.

- Sizi şöhret budalası ya da popüler isimlerle arkadaşlık kurup işini oradan götüren biri gibi tanımlayan çok insan var. Ekşi sözlükte de 'para delisi psikoloji vakası' diye geçiyorsunuz...
- Bunlar söylenmez ayıptır ama, benim bankada şu anda hazırda 2000 dolarım yoktur. Bu kadardır benim bütün çapım. Evim yoktur. Kirasız hiçbir yerim yoktur. Ne söylüyorsunuz ya? Bu kadar anlamadan neye bakıyorsunuz?

- Enis Batur'un bu polemikte kullandığı bazı güçlü kelimeler ilgimi çekti. Haysiyet, paçavra gibi...
- Güçlü ama içi dolu değil. Bir kere kitabı okumadığı çok açık. Çünkü kitap asla paçavra değil. Eğer onu paçavra gibi buluyorsa bir edebi eseri okuma konusunda karşısına çıkıp konuşabilirim. "Değerlendiremiyor," derim o zaman. Benim haysiyetimle ilgili herhangi bir sorun olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü ben Enis Batur'un da yayıncılığını yaptım. İki tane kitabını yayımladım. Benim haysiyetime, hatta avukatımın görüşüne göre işi Hipokrat yeminine kadar götürmesi davalık bir konu. Yani resmi olarak ben onu dava edebilirim. Ama artık uzatmayalım bu saçmalığı. Zeki Coşkun benim arkadaşım, ama yazdığı son derece komik. Haydar Ergülen diye tırnak içinde bir şair var, ben onun 'şiör' yazdığını düşünüyorum. Korkunç bir yazı yazmış. Ağabeycim bir telefon aç, sor. Ne yapıyorsun? Yeni Şafak'tan birisi benim özel hastanem olduğunu iddia etmiş. Ben önümüzdeki ayın ev kirasını güçlükle ödeyen bir adamım. Ben biblioman (kitap delisi) bir babanın, biblioman bir oğlu olarak yazmak, okumak ve kitaptan başka hiçbir derdi olmadığı için, salak gibi gidip bir yayınevi açan ve korkunç miktarlarda kendi ekmeğimden, elbise paramdan oraya yatırarak gayet de zor yaşayan biriyim. Birdenbire kapitalist oldum, ulan hiç değilim.

- Bir türlü yaranamıyor musunuz?