AYDIN DOĞAN,SABAH'A TEKZİP GÖNDERDİ!..TEKZİP METNİNDEKİ "UMUR TALU'NUN GAZETECİLİK YAPMAYA DEVAM ETME HAKKI VAR MIDIR?" SÖZÜNE ŞAŞIRAN UMUR TALU'DAN ZEHİR ZEMBEREK CEVAP GELDİ: "İŞTEN ATTIRIN,BASIN KARTIMI İPTAL ETTİRİN,HER KAPIYI KAPATIN,VURUN BARİ!"...

Umur Talu önceki günkü yazısında, Erdal İnönü'nün evine gelen hacizle POAŞ satışını ilişkilendirmişti. Aydın Doğan bugün Sabah gazetesine bir tekzip gönderdi. İşte Aydın Doğan'ın tekzibi, Umur Talu'nun cevabı...

Bugün, sabrınız olursa, sizi biraz fazla meşgul edeceğim.
Cuma günkü "En nazik siyasetçi idi ama bakın ne olmuştu!" başlıklı yazı üzerine, gazete yönetimine "Cevap ve düzeltme metni" geldi. "Hakaret faciası" metni aynen yayınlıyorum.
Beni en çok üzen, Milliyet'te yazarken benim de savunmalarımı üstlenmiş iki hukukçunun da adını taşıması: Çok saygı duyduğum, sevdiğim Prof. Köksal Bayraktar'ın hukuk bürosu ile Av. Şehnaz Yüzer.
Bu "şiddet" dolu metne rağmen dahi, onlara saygı duyamamak ve sevmemekte hâlâ tereddüt ederim. Kabul; "Savunma", vekaletini üstlendiği müvekkilini savunmakla yükümlüdür, hakikati değil. Ama "hakaret"i ve ondan da beter bir "soru"yu nasıl bu üslupla üstlenebilirler ve "hak" görürler? Kendileri yazdıysa da ayıp, sadece imza attılarsa da.
Galatasaray Üniversitesi Rektör Adayı Prof. Bayraktar ve bürosuna bunu hiç yakıştıramadım. Cevabım bu kadar değil elbette!

Umur Talu

CEVAP VE DÜZELTME METNİ

"Sabah Gazetesi'nin 2 Kasım 2007 tarihli nüshasında Umur Talu imzasıyla yayınlanan yazı, bunu kaleme alan kişinin şahsi düşmanlığının hangi noktaya geldiğini ispatlayan son örnek olmuştur.
Umur Talu, yazısında, Hürriyet Gazetesi'nin geçmişte, İnönü ailesinin vakıf borçları nedeniyle mahkemeye verilmelerini neden haber yaptığını sorgulamaktadır.
Yazar, şahsi düşmanlığının esiri haline gelen muhayyilesini daha da ileri götürerek, bu haberi, Petrol Ofisi'nin satışına bağlamaktadır.
Tanınmış bir siyasetçinin ve eşinin böyle bir konuda mahkemeye verilmesi dünyanın her yerinde haberdir.
Böyle bir haberin verilmesi değil, ancak verilmemesi bir gazetecilik suçu olabilir.
Bu haber, Hürriyet Gazetesi'nin muhabirleri tarafından ortaya çıkarılmış, muhabirimiz gazeteciliğin bütün kurallarını uygulayarak haber haline getirmiştir.
Sayın Aydın Doğan'ın, bu haberin ne hazırlanış ne de yayınlanış aşamasında müdahalesi söz konusu olmuştur.
İnönü ailesinin vakıf sorunu nedeniyle mahkemelik olmasını, Petrol Ofisi'ne bağlamak, vicdansızlıktır.
Kendine "Gazeteci" diyebilen bir kişi, böyle bir soruyu nasıl sorabilir hayretle karşılıyoruz.
Umur Talu, bu düşmanca tavrıyla sadece mesleğine değil, Hürriyet gazetesinde çalışan arkadaşlarına, bu haberi ortaya çıkaran muhabirlere, manşete taşıyan editörlere de büyük haksızlık etmektedir.
Ayrıca bu vicdansızlığın, Erdal İnönü'nün toprağa verileceği gün yapılması, o büyük siyasetçiye yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Bu tutumu, söz konusu kişinin düşmanlık duygusunun, artık hastalık boyutuna ulaştığını da göstermektedir.
Burada sorulması gereken soru da şudur:
Şahsi düşmanlığını, akıl almaz iftiralar atacak kadar ağır takıntı haline getiren bir kişinin gazetecilik yapmaya devam etme hakkı var mıdır?
Hürriyet'in o günlerde yaptığı tam bir gazetecilik olayıdır.
İnönü ailesine ait bir olay ortaya çıkarılmış ve gazeteciliğin bütün temel ilkeleri dikkate alınarak manşete taşınmıştır.
Hürriyet'in sahibi ve onu hazırlayan gazeteciler, Erdal İnönü'ye karşı sadece saygı ve sevgi duygusu taşımaktadırlar.
Ancak saygı ve sevgi, o kişiler hakkında, kamuoyunun bilmesi gereken haberleri gizleme hakkını bize vermez.
Gazeteler ve gazeteciler böyle haberleri yayınladıkları değil, sakladıkları zaman eleştirilmelidirler.
Umur Talu, şahsi düşmanlığını yazı haline getirmek isterken, gazetecilik mesleğine de en büyük ayıbı yapmıştır.
İşte bu yüzden yaptığı büyük bir meslek ay