''AYDIN DOĞAN'A ÖNCEDEN KIZIYORDUM ŞİMDİ ÜZÜLÜYORUM, ACIYORUM!''

Bekir Coşkun-Emin Çölaşan ikilisiyle röportaja kaldığımız yerden devam ediyoruz... Konuşacak çok konu vardı, soracak çok soru...

Röportaj uzayınca Çölaşan uyardı, ’Bunlar gazeteye sığmaz. Artık keselim!’ Coşkun da destekledi, ’Emin müteahhitlerle yemeğe gidecek. Benim de namaza yetişmem gerek!’ Kahkahalar içinde vedalaştık.

- Kitap ne zaman çıkacak piyasaya?

B.C. En geç bir ay içinde çıkacak.
E.Ç. Çok önemli bir kitap.
B.C. Kamuoyu Emin’in gerçek kimliğini
öğrenecek. (gülüyor)

- Neler var kitapta?

B.C. Hürriyet ve Habertürk’te yaşadıklarım. Siyasi olaylar, medyada yaşananlar bir de Emin!
E.Ç. Medyanın yüzü çıkacak ortaya.
B.C. Kavga, hesap sorma kitabı olmayacak. Kitapları, yazıları çok değerli ama Emin, bizim duygu dünyamızı anlatamıyor. Karakteri öyle çünkü.
E.Ç. Doğrudur (gülüyor).
B.C.Ben duyguları da koydum kitaba.

- Bekir Coşkun, ’Yüzde 42, yüzde 58’den daha büyüktür’ diye yazdı. Ne anlama geliyor bu?

E.Ç. Aynen katılıyorum. Her türlü baskıya, dağıtılan avantalara rağmen yüzde 42 direndi, olumsuz oy verdi. Bu yüzden yüzde 58’den daha kıymetlidir.

- Demokrasi karşıtı olduğunuz, hatta darbe yanlısı olduğunuz eleştirileri yapılıyor?

E.Ç. Bir gazeteci için birileri hırsızdır, namussuzdur, iş bitirip komisyon almıştır diyorsa bunları yazsınlar.

- Bekir Coşkun’un kovulmasının ardından, 3 yıl önce (27 Nisan 2007’de) yazdığı, e-muhtırayı destekleyen yazısı gündeme getirildi.

B.C. Diyorum ki o yazıda, bu tartışmalar yaşam biçimi mücadelesi için yapılıyor. Habertürk’ten kovulmamın nedeni, 3 yıl önce Hürriyet’te yazdığım yazı mı?

- ’Çağdaş bir yaşam biçimine ulaşmak isteyenler, ilkel yaşam biçimine dönmek isteyenlere engel oluyor. Muhtıranın özü bu’ demiştiniz o yazıda.

B.C.Tankların değil sandıkların konuşması gerektiğini belirten yazılarım da var. Darbe yıllarında Diyarbakır Orduevi’nde Kenan Evren oturuyor, etrafındaki yazarlar Evren’e mantı tarifi veriyordu. Yalakalık bu ölçüdeydi. Bunlar aynı kişiler.
E.Ç. Medyada eskiden de kepazelikler vardı ama yalakalık bu düzeyde değildi. Geçmişin Marksist, Leninist, Maocu hatta Ülkücü takımından bazıları AKP’ci oldu. Kamunun bütün olanakları bunların önüne açıldı. Bazıları Fethullahçı oldu. Gazetecinin dönek olması büyük onursuzluktur. Hepsi TRT’den maaşa bağlanmış. Açığımız olsa bizi sokağa çıkarmazlardı.

GÖBEĞİNİ KAŞIYAN ADAM TÜRKİYE’NİN GERÇEĞİ

- ’Göbeğini kaşıyan adam’ hala tartışılıyor.


B.C. Başbakan referandumda 12 yerde göbeğini kaşıyan adama değiniyor, bunlar sizi aşağılıyor diyor, taraftarları bana saldırıyor. Bir daha söylerse dava açacağım çünkü beni hedef gösteriyor. Göbeğini kaşıyan adamın deşifre olmasını istemiyor. Kendisine oy verenler onlar çünkü.
B.C. Göbeğini kaşıyan adam Türkiye gerçeğidir ve muhteşem bir deyimdir. Bekir’i kutlamak gerekir.

- Emin Çölaşan Hürriyet’ten ayrılışını ’Sarı Öküzün Hikayesi’ olarak anlatmış ve ’Bunun devamı gelecek’ demişti.

B.C. Duygusal mı davranmalıydım, mantıklı mı bilemiyordum. O akşam Emin’in kuzeni, Hüsamettin Cindoruk’un evindeydik. O dedi ki, ’Hürriyet’te kal. O kitleye yazmaya devam et.
E.Ç. Bekir’in kalması gerekirdi, iyi de etti.
B.C. Emin bana ’Aynı şeyler senin de başına gelecek ama kal’ demişti.
E.Ç. Mevzileri ilgisiz adamlara kaptırmamak önemli.

MESLEKTAŞLARIM, BENİ LİNÇ ETMEYE ÇALIŞTI

- Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun kovulduğunda ne hissettiler?


B.C. Kovulduğumu Emin haber verdi. Uçaktan tırsarım. Otobüsteydim, Eskişehir-İnegöl arasındayız. Gece 12’de aradı. ’Sitelerde kovulduğun yazıyor’ dedi. Bilgisayarımı açtım, rencide edecek haberler. Kimi diyor ki, tiraj getirmiyordu. Habertürk’ten ayrıldığımda gazete 34 bin tiraj kaybetti. Sonra öğrendik bunları yazanlardan birisi Habertürk’ten. Düşen bir adama neden tekme vuruyorsunuz? İnanılmaz bir linç bu. Otobüste gençler var, dönüp dönüp bakıyorlar. Patronun iradesiyle atılabilirim ama meslektaşlarımın tekme vurmasını nasıl anlayayım? Otobüs mola verdiğinde kimsenin göremeyeceği bir yere geçtim. Utanıyordum. İnsanlardan, gazeteci olmaktan utandım o gece! Bir azap bu. Mustafa Balbay, Tuncay Özkan çocuklarının büyüdüğünü göremiyorlar, kimi meslektaşlarımız işsiz. Biz kovulmuşuz, kolay cezalar bunlar.
E.Ç. Ben Hürriyet’ten kovulacağıma inanmıyordum ama aramızdaki sinir harbi devam ediyordu.
B.C. ’Emin seni kovacaklar, odana ben geçeceğim’ diyordum. Onun odası daha büyüktü (gülüyor).

HOBİSİ UĞUR’LA BENİ İŞLETMEK

- Andree Coşkun doğum gününüz olan 10 Kasım’da size kumbara almış?


B.C. Andree’ye takılmak için, ’Anayasamız artık üç madde: tasarruf, tasarruf, tasarruf’ dedim. Dev bir kumbara almış, üzerine de üç maddeyi yazmış (gülüyor) Bizim hiçbir zaman para derdimiz olmadı. Biz özgürlüğümüzü istiyoruz.
E.Ç. Mütevazı yaşamımızı yaşadık biz. Sosyete içinde olmadık. Bu, İstanbul medyasında vardır daha ziyade. Artistler, mankenler, işadamlarıyla. İş başka yere ulaşır, gazeteci saygınlığını yitirir.
B.C. Zenginlerden dostum yoktur. Rahmi Koç Bey var, ortak tutkumuz denizi konuşuruz. Zenginleri sevmediğimden değil. Sizi yemeğe götürür, ben de götüreyim deseniz altından kalkamazsınız.
E.Ç. Okuyuculardan gördüğün sevgiyi patrondan, sosyeteden, siyasetçiden göremezsin. Hiçbir zaman o kesimle yakınlaşmadım, hiçbir para babasıyla uzaktan yakından ilgim olmadı. Yaşamım, evden gazeteye, gazeteden eve.
B.C. Emin’e sansür gelmiş Hürriyet’te. ’İstifa edelim’ dedik. ’Ben marangozluk yaparım, tekneyle turist gezdiririm ama sen ne yapacaksın, hiç hobin yok’ dedim. Ayvalık’ı aradım, restoranı. ’Saz heyetine kemancı almayın, geliyorum’ dedim.
E.Ç. Ben de saz heyetine para toplardım!
B.C. Emin’in hobisi telefonla Uğur Dündar’ı, beni, Erdal İpekeşen’i işletmektir.
E.Ç. Beni de Uğur Dündar işletiyor. Hem işleteceksin hem işleyeceksin.

- Atatürkçü Düşünce Derneği’nin başkanı eşiniz Tansel Çölaşan, ’Evet diyenler bilinçli oy vermedilerse hıyanet içindeler’ sözü nedeniyle ifade verdi.

E.Ç. Bunlar kendilerine karşı çıkan kimseyi boş bırakmazlar. Önemli olan yüz kızartıcı suçtan gidip ifade vermemektir.
B.C. Onu da yapabilirler Emin. Tuzak kurarlar. Hanefi Avcı’nın kasetleri skandal. Adam içeride. Sizi dinlemiş diye medya temsilcilerini çağırdılar. Onları da sindirmek için yaptılar. Bir taşla iki kuş.

- Şu an basının amiral gemisi hangisi?

E.Ç. Yok. Bir amiral gemisinin çıkmasına koşullar da elvermiyor, olması da gerekmiyor.
B.C. Cumhuriyet! Hangi gazete bugün laiklik, çağdaşlık için mücadele ediyorsa o gazete savaş gemisidir. ’İyi ki varsın Hürriyet. Sen kaşını çattığın zaman Türkiye’de birçok şey değişebilir’ diye yazmıştım. Aydın Doğan bu yazıyı çok sevmişti. Her gördüğünde ’İyi ki varsın Bekir’ diyordu. Hürriyet’e bakınca tanıyamıyorum.

SAVAŞ ALANINDA KÜSLÜK OLMAZ

- O dönem aranızda kırgınlık oldu mu?


B.C. Bizim yüreğimizde bir sevda var. Bu dostluğun özünde yatan inançtır. Savaş alanında küsmek olur mu?
E.Ç.: En özel sırlarımızdan tut da mesleki sırlara kadar her şeyimizi paylaştık. Çıkara bağlı olmayan bir dostluk. İkimizin kader çizgisiyle ilgili ilginç bir rastlantı. 22 Temmuz 2007 seçiminde AKP yüzde 47 oy aldı. İki hafta sonra beni Hürriyet’ten kovdular. 12 Eylül 2010’da referandumundan yüzde 58 çıktığı gün Bekir’i kovdular.

BABAMIN EMİN’E HAYRANLIĞINA SİNİR OLURDUM


- Hem dost hem rakip olmak zor olsa gerek?


B.C. Babam, Emin’in hayranıydı. Sabaha kadar yırtınıp yazı yazardım. Arayıp, ’Emin’in yazısını okudun mu?’ derdi. Sinir olurdum.
E.Ç. Annem de seni çok severdi Bekir. Çok konuştuk yahu! Nasıl sığacak bunlar gazeteye? Keselim artık.
B.C. Keselim. Emin müteahhitlerle yemeğe gidecek. Benim de namaza yetişmem gerek! (kahkahalar)

BEN ÇOK LÜKS ŞEKİLDE KOVULDUM


E.Ç. Ertuğrul Özkök’le kavga halindeydik. İzmir’de yakaladı beni. Çok lüks bir balıkçı restoranında kovulduğumu tebliğ etti.
B.C. Benimkine göre daha uygun bir mekan. (kahkahalar).
E.Ç. Evet, çok lüks bir şekilde kovuldum. Üzerimden yük kalktığını hissettim ama sonra baktım ki, Cumhuriyet bile ’gel bizde yaz’ diyemedi. Tüm gazeteler, televizyonlar bana kapalıydı.

- Ertuğrul Özkök, ’Çölaşan ile yayın ilkeleri nedeniyle anlaşmazlığa düştük, Bekir Coşkun kendi arzusuyla ayrıldı, Oktay Ekşi kendisi istifa etti’ diyor.


E.Ç. Ciddiye alınacak biri değil. Patronun sözcüsüdür. Çok büyük hata yapmıştır. Bir zamanlar amiral gemisi olan Hürriyet’i bugün AKP’nin refakat gemisine dönüştürmüştür. Kovduk diyemiyor.
B.C. Bu dönemin sonuna geliyoruz. Vatandaş, ’Hayatımızda hiçbir şey değişmedi. Değişen sadece Anayasa Mahkemesi ile HSYK’ diyecek. Referandum öncesi üniversitede türbanı konuşuyorduk, şimdi ilkokulda türbanı konuşuyoruz.

- Cumhuriyet’e başladığınızda Habertürk’ten arayan oldu mu?

B.C. Odam Habertürk’teki çalışma arkadaşlarımın gönderdiği çiçeklerle doldu. Fatih Altaylı, Doğan Satmış, Muharrem Sarıkaya, Ankara’dan Ahmet. Çok hoşuma gitti.
Hürriyet’ten eski dostların hepsi aradı.
E.Ç. Bir de Turgay Ciner çiçek gönderseydi, dört dörtlük olurdu.
B.C. Emin aramadı ama Ertuğrul Akbay aradı, ’Bize gelmedin ama çok iyi bir yere gittin, yolun açık olsun. Cumhuriyet’ten de kovarlarsa buraya gelirsin’ dedi (gülüyorlar).

SARI ÖKÜZÜ VERDİN Mİ, GERİSİ GELİR

- Fehmi Koru’nun fasıl davetinin konuğu Aydın Doğan’dı geçen hafta.


E.Ç. Ben Aydın Doğan’a kızıyordum. Şimdi onun adına üzülüyorum, acıyorum. Kendi düşen ağlamaz. Sarı öküzü bir kez verdin mi arkası gelir. Bunu yaşayarak öğreniyor.

- Yazılarınız ve açıklamalarınıza bakılırsa artık Doğan Grubu’nda çalışma ihtimaliniz yok.

B.C. Yok tabii. Okuyucularım ’yerini buldun’ diyor. Türkiye tekrar çağdaşlık yoluna girdiği zaman ki çok yakında olacaktır, çekiliriz köşemize. Çırak yetiştirmekte geç bile kaldık.
E.Ç. Benim için de öyle bir ihtimal yok. Tahmin ediyorum, Sözcü son durağımdır. Zaten gel bizde yaz diyecek bir ikinci bir gazete göremiyorum.

- Balbay ile Özkan’ın cezaevinde bu kadar uzun süre kalmasını siyasi iktidarın temsilcileri de eleştiriyor.
E.Ç. Haksızlığı görmeye başladılar.
B.C. Zalimin bile merhamet duygusu varmış. Azrail bile ağlarmış can aldığında.

Özlem AKARSU ÇELİK/Akşam